๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İz Bırakanlar => Konuyu başlatan: Halis_52 üzerinde 28 Nisan 2011, 11:31:12



Konu Başlığı: Amr bin Abese (r.a.)
Gönderen: Halis_52 üzerinde 28 Nisan 2011, 11:31:12
Amr bin Abese (r.a.)

Mü’min, mü’minin aynasidir. Mü’min, nıü’¬minin kardeşidir. Onun malını, mülkünü korur.
Hadis-i şerif

   Amr  bin Abese, fıtratı. Is1amiyete meyyal bir zattı. Herkesin putlara taptığı bir sırada o, putlardan nefret eder, Yaratıcının birden fazla olamayacağını düşünür¬dü. Hiçbir fayda ve zararı olmayan putlara tapmanın manasızlığına inanırdı. Amr, içindeki boşluğu dolduracak bir din arıyordu. Birgün Ehl-i Kitaptan bir¬ine rastladı. Ona, taşa ağaca tapmanııı akılsızlık olduğunu söyledi. “Ben böyle ‘ayda ve zarar vermekten aciz birşeye ilah diye tapmayı akılsızlık olarak görüryorum. Eğer bundan hayırlısını biliyorsan bana yardımcı ol” diye ricada bulundu. 0 zat alim birisiydi. Yakında son peygamberin çıkacağını biliyordu. Amr’a şu tavsiyede bulundu:

   “Mekke’de bir zat çıkacak, kavminin taptığı putlardan yüz çevirerek onları bir ilan ALLAH’a imana davet edecek. Yetişirsen ona tabi ol. Çünkü o, dinin üstünü¬nü getirecektir.”

   Hz. Amr, bu yeni dinin hasretiyle yanıyordu. Her gün sorup soru soruşturuyor, öyle birinin çıkıp çıkmadığını araştırıyordu. Günler böyle geçti. Artık içindeki hasret daha da büyümüştü. Nihayet birgün beklediği haberi atlı. Mekke’den ge¬len bir yolcu, orada çıkan bir zatın putlardan yüz çevirdiğini; insanları, bir olan, eşi ve benzeri bulunmayan ALLAH’a imana davet ettiğini söyledi. Hz. Amr’in kal¬bi heyecanla doldu. Hemen Mekke’ye gitmeli, bu zatı görmeli ve ALLAH’tan get¬irdiğine iman etmeliydi. Ailesinin yanına döndü. Acele olarak Mekke’ye git¬mesi gerektiğini söyledi. Hazırlığını tamamladı, vedalaştı ve yola çıktı.

   Hz. Amr (r.a.), Mekke’ye vardığında, Resulullahın henüz açıktan davete baş¬lamadığını öğrendi. Akşama kadar onu aradı, fakat bulamadı. Gece olduğu için aramaya son verdi. Sonra da üzgün bir şekilde Kabe’nin duvarının dibinde uy¬kuya daldı.
Cenab-ı Hak onun hakkı arama hususundaki bu ihlasının mükafatını verdi. 0 uyurken Peygamberimiz yanına kadar gelmişti. Sesli olarak kelime-i tevhid ge¬tiriyordu. Hz. Amr sesi duymuştu. Uyandı. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Kalktı, sesin geldiği tarafa doğru yürüdü. Yaklaşınca, “Sen kimsin?” diye sordu. Pey¬gamberimiz, “ALLAH’ın Resulüyüm” cevabını verdi. Sonra da aralarında şöyle bir konuşma geçti:

“Seni ALLAH mı gönderdi?”
“Evet, beni ALLAH gönderdi.”
“İnsanları neye davet ediyorsun?”
“Hiçbir şeyi ortak etmeksizin ALLAH’a ibadete, putları kırmaya, akrabayı ziya¬ret etmeye”

Hz. Amr daha fazla dayanamadı. “Sen ne güzel şeyler için gönderilmişsin. Uzat elini, sana biat edeyim” dedi. Sonra da kelime-i şehadet getirerek İlk Müs¬lümanlardan olma şerefıni kazandı. Hz. Amr’in İslamı kabul edenlerin dört veya beşincisi olduğu rivayet edilir.

Hz. Amr’in artık içi içine sığmıyordu. Resulullahın yanında kalıp ona hizmet etmeyi arzuluyordu. Fakat Peygamberimiz buna razı olmadı. Çünkü henüz o sı¬ralar davetini açıklamamıştı. Davet vazifesini gizliden gizliye yürütüyordu. Hz. Amr’a, “Davet ettiğim şeye karşı halkın ne kadar şiddet gösterdiğini görüyor¬sun. Senin bu şartlarda burada kalmaya gücün yetmez. Sen şimdilik ailenin ya¬nına dön, orada kal. İnsanları hak yoluna davet et. Benim açıktan davetimi haber alınca da yanıma gel” buyurdu.’

Amr’in (r.a.) artık gönlündeki boşluk dolmuş, aradığını bulmuştu. Fakat şim¬di yine hasret gözüküyordu. Ondan ayrılmayı arzu etmese de, sözünü dinlemesi gerektiğini düşündü. Hicranlı bir şekilde Mekke’den ayrılarak memleketi olan Salem’e geldi. Burada tebliğ hizmetinde bulundu. Bu uğurda zorluklarla karşı¬laştı. Fakat sabırla mücadelesine devam etti.

Amr bin Abese (r.a.) bir yandan İslamiyeti anlatıyor, bir yandan da Mek ke’den bir haber bekliyordu. Gelenden gidenden soruşturuyordu. Nihayet bir gün Peygamberimizin Medine’ye hicret ettiğini, müşriklerle savaştığını, onlar mağlup ettiğini duydu. Daha fazla bekleyemezdi. Hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz Medine’ye hicret etti. Peygamberimizi buldu. “Ya Resulallah, ben tanıdınız mı?” dedi. Peygamberimiz, “Evet, tanıdım. Sen Mekke’de bana gelen Salemli değil misin?” buyurdu. Hz. Amr, hicret ettiğini, artık Medine’ye yerleş¬mek istediğini söyledi. Resulullah (a.s.m.) onun bu hareketinden hoşnut oldu. Onu Ashab-ı Suffe’nin içine kattı.

   Hz. Amr, Resulullahtan ayrı olarak geçirdiği zamanlara çok üzlüyordu, mümkün olduğu kadar bunu telafi etmeye çalışıyordu. Sık sık Peygamberimize geli¬yor, “ilminden bana da öğret” diyordu. Peygamberimiz de her seferinde birşeyler öğretiyordu. Hz. Amr böylece dini bilgisini artırdı. Birçok hadis rivayet etti. Bunlardan birisi şu mealdedir:

   “Kim ALLAH yolunda bir ok atarsa, ok isabet etse de, etmese de İsmailoğuhla¬rından bir köle azad etmiş gibi sevap kazanır.”

   Hz. Amr, gösterişten, insanların kendisinden bahsetmesinden hiç hoşlan¬mazdı. Bir gün birkaç kişiyle bir yolculuğa çıkmıştı. Bir ara arkadaşlarından ay¬ıldı. Biraz geç kalınca, içlerinden biri onu aramaya çıktı. Onu bir kenarda uyurk¬en buldu. Hava çok sıcaktı. Bir bulutun onu gölgelediğini gördü. Uyandırdı¬ğında Amr bin Abese (r.a.) ona şöyle dedi: “Bu gördüğünü hiç kimseye söyleme. Eğer söylersen aramız bozulur.”

   Hz. Amr, Bedir, Uhud, Hendek, Hayber gibi savaşlar esnasında memleketinde olduğundan bunlara iştirak edemedi. Fakat Mekke’nin Fethine ve Taif Sefc¬ine katıldı. Taif Muhasarasında Peygamberimizin, “Her kim ALLAH yolunda bir ok atıp isabet ettirirse, Cenab-ı Hak Cennette ona bir derece verir” btıyurduğunu işitti. Hemen harekete geçti. Ok kabında bulunan bütün okları düşman iizerine boşalttı.

   Amr bin Abese (r.a.) her hareketinde Peygamberimizin sünnetini esas alır, sünnete ters birşey gördüğünde hatırlatmada bulunurdu. Bir defasında, Bizans¬ıların müddeti bitecek olan anlaşmayı yenilemeyip saldırıya geçecekleri du¬yulmuştu. Halkın birçoğu, “Biz onlardan önce davranıp hücuma geçelim” teklif¬inde bulundu. Fakat Hz. Amr, Resulullahtan ahde vefasızlığın helal olmadığını işittiğini söyleyerek, onları bu fikirden vaz geçirdi.5
   Hz. Amr, Hz. Osman’ın (r.a.) hilafeti zamanında vefat etti.

       ALLAH ondan razı olsun.