๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İz Bırakanlar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Ekim 2010, 11:35:55



Konu Başlığı: Ahmed Muhammed Şâkir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Ekim 2010, 11:35:55
Ahmed Muhammed Şâkir


Ahmed Muhammed Şâkir, hayatını İslâm’a ve dinî ilimlere adamış, sistemli çalışma, gayret, ilmî verimlilik, fikrî üretkenlik ve vazife gibi pek çok konuda son asırda sembol olmuş bir ilim adamıdır. Hayatını temel İslâm bilimlerinin ve özellikle de hadîs ilminin ana kaynaklarını yeniden neşretmeye adamış ve bu kaynakların birçoğunu da ilim dünyasına kazandırmış velûd bir hadîs âlimidir.

Yaşadığı Dönem

Ahmed Muhammed Şâkir’in esas itibariyle 20. asrı idrak ettiğini söylemek mümkündür. Son beş asırda ardı ardına Rönesans’ı, Reform Hareketlerini, Aydınlanmayı, Fransız İhtilâli’ni ve Sanayi Devrimi’ni tecrübe eden Batı bu dönemde özetle:

a- Allah ve din merkezli anlayıştan akıl ve aklın ürünü olan rasyonalist bilim merkezli ve dinden uzaklaşmayı ifade eden seküler bir eksene kaymıştır.
b- Avrupa’da dinin geçmişte toplum üzerindeki etkilerini sorgulayarak dini, dinin her şeyi tanımladığı bu hayatı “gelenek” olarak tanımlamış ve içselleştirmiştir.
c- Yine bu doğrultuda yeniyi yani şimdiyi ve geleceği “modern” saymış; modern toplumu da çağdaşlığın, bilimin ve aklın yegâne temsilcisi kabul etmiştir.
d- Her ülkenin karakterine göre farklılıklar arz etse de temelde bu egosantrik-hümanist karakter taşımaktadır. Zîrâ ilk olarak Fransa’da ortaya çıkan ve kısa zamanda Osmanlı milletleri üzerinde etkisini gösteren milliyetçilik akımlarını kendi çıkarlarına kullanmaktan geri kalmamıştır.

20. asrın başlarından itibaren, siyasî ve iktisadî gelişmelerini tamamlayan Batılı devletler her türlü yolu denemek suretiyle ve özgürleştirmek bahanesiyle önce Balkanları ve Kuzey Afrika’yı, ardından Ortadoğu’yu Devlet-i Âliye’den koparmışlar, sonra da kendi hâkimiyetleri altına almışlardır. Avrupa’nın desteğiyle İslâm coğrafyasında kendisini gösteren milliyetçilik, sekülerizm gibi akımlar buralarda köklü değişimlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Kur’ân’dan ve Sünnet’ten uzaklaşan İslâm âlemi; ilmî ve iktisadî açıdan zayıflamış, hikmetten ve sair ahlâkî değerlerden uzaklaşmıştır. Neticede Müslümanlar, imamesi kopan bir tespihin taneleri gibi darmadağın olmuşlar, cehalet, zulüm, fakirlik ve kardeş kavgaları çoğalmış, fertler bilgiden uzaklaşmışlardır. Ecdadımızın huzur getirdiği topraklar bu yüzyılda huzursuzluğun ve hukuksuzluğun merkezi hâline gelmiştir.

İşte Ahmed Muhammed Şâkir, Müslümanlardaki bütün bu siyasî, ekonomik, sosyal, ilmî ve ahlâkî çözülmelere bizzat şahit olmuş, asrının problemlerini idrak etmiş muzdarip bir âlimdir. O, her şeye rağmen bir şeyler yapmaya çalışmış, çeşitli ilmî ve fikrî gayretler içerisine girmiş, bu yolda varını yoğunu ortaya koymuştur.

Doğumu ve Ailesi

Adı, Ahmed b. Muhammed b. Abdulkadir olup Alyâ ailesinden1 gelmektedir. Kökeni Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib’e dayanmaktadır. Babası ona Ahmed Şemsü’l-eimme Ebu’l-Eşbâl2 lâkabını takmıştır.3

Ahmed Muhammed Şâkir, 29 Ocak 1892 Cuma günü (29 Cemâziyelahir 1309) Mısır’ın başkenti Kahire’de doğmuştur. O doğduğunda babası Muhammed Şâkir fetva kurulu sekreteridir.4 Babası Muhammed Şâkir (1866–1939) Ezher Üniversitesi âlim ve idarecilerindendir. Circâ şehrinde herkesçe bilinen bir ailedendir.5 Temel eğitimini burada alan ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen Muhammed Şâkir, Ezher Üniversitesi’nden mezun olmuş ve görev hayatına atılmıştır.

İlk olarak 1890 yılında 24 yaşındayken fetva kurulu sekreterliği görevini üstlenmiş, sırasıyla Kalyûbiyye Mahkemesi’nde yardımcılık, Sudan başkadılığı, İskenderiye Enstitüsü dekanlığı ve Ezher Üniversitesi rektör yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Ahmed Muhammed Şâkir babasıyla ilgili olarak şu olayı nakletmektedir: “Babam, İngilizlere karşı gerçekleştirilen halk ayaklanmasının ilk günlerinde isyanın ateşini körükleyecek etkili bir yazı yazdı. Ardından beni ve kardeşim Ali’yi çağırdı ve yazısını gösterdi. Sonra fikrimizi sordu. Şaşırmıştım. Şöyle dedim: ‘Bu yazını neşredersen soruşturma geçirebilir hattâ hapse atılabilirsin!’ Babam yılmadı ve bu yazısını gazetelerde yayımlayarak insanlara duyurdu.”6

Öğrenim Hayatı

Ahmed Muhammed Şâkir babasıyla birlikte gittiği Sudan’da Gordon Külliyesi’nde eğitim hayatına başlamıştır. 1900 yılına tekabül eden bu dönemde, Ahmed Muhammed Şâkir henüz 8 yaşındadır. O, babasının İskenderiye Enstitüsü dekanlığına tayin edildiği 1904 yılına kadar Sudan’daki bu şehir okuluna devam etmiştir. Daha sonra, babasının İskenderiye’ye tayiniyle birlikte bu okuldan ayrılmış, İskenderiye Enstitüsü’nün dinî kısmına kaydolmuştur. Ahmed Muhammed Şâkir, ömrünün ilk yıllarında edebiyat, dil ve şiire yönelmiştir. O dönemin edebiyatçılarından Abdüsselâm el-Fıkî de onun bu alana yönelmesinde etkili olmuştur.

Abdüsselâm el-Fıkî, ona ve kardeşine şiir ve edebiyat ile alâkalı temel eserleri okutmuştur. Bir defasında, edebiyat kitaplarının üslûbuyla alâkalı uzun bir ders okutan Abdüsselâm el-Fıkî, iki öğrencisini denemek istemiş ve onlara birer kaside yazmaları görevini vermiştir. Ali, birçok beyit yazmayı başarmışken, Ahmed Muhammed Şâkir ancak yarım mısra yazabilmiş, gerisini getirememiştir. O günden sonra, Ali şiir ve edebiyata yönelirken Ahmed Muhammed Şâkir de büyük bir iştiyakla hadîse yönelmiştir.7 Ancak edebiyat okumaktan da geri kalmamıştır. Klâsik ve modern edebiyat eserlerini ve onların müelliflerini incelemiştir. Onun neşrettiği veya neşrine katkıda bulunduğu eserler incelendiğinde, edebiyat ilmiyle olan alâkası anlaşılacaktır. Bunun yanında Ahmed Muhammed Şâkir, babasından; Beğavî Tefsiri’ni, Nesefî Tefsiri’ni, Sahih-i Müslim’i, Sünen-i Tirmizî’yi, ve yine Tirmizî’ye ait olan Şemâil-i Muhammediyye’yi,8 Sahih-i Buhari’den birkaç cildi, Cem’u’l-Cevâmi’i,9 Şerhu’l-Esnevî ale’l-Minhâc’ı,10 Hanefî Fıkhına dair el-Hidâye’yi11 ve Şerhu’l-Habîsî’yi12 ders olarak okumuştur. Ahmed Muhammed Şâkir bu eserlerin yanında, Sünen-i Nesâî’ yi, Şerhu’l-Kutb ale’ş-Şemsiyye’yi ve Beyan ilminde er-Risâletü’l-Beyâniyye’yi babasından okuduğunu ifade etmektedir.13Ahmed Muhammed Şâkir’in kendisinden ders okuduğu kimselerden birisi de Mahmud Ebû Dakika’dır. Bu kıymetli âlim ona hadislerde işaret edilen spor dallarından binicilik, atıcılık ve yüzmeyle meşgul olmasını sağlamıştır.14

1909 senesinde henüz 17 yaşındayken, babasının Ezher Üniversitesi rektör yardımcılığı görevine atanmasından dolayı Kahire’ye gitmiştir. Burada öğrenim gördüğü sırada, Mısır’dan ve Mısır’ın dışındaki memleketlerden Ezher Üniversitesi’ni ziyarete gelen birçok âlimle tanışmış ve onlardan da istifade etmiştir. Muhammed el-Emîn eş-Şenkîtî (v.1323/1944), Abdullah b. İdris es-Senûsî, Cemaleddin el-Kâsımî (v. 1914), Tâhir el-Cezairî (v. 1338/1920) ve Reşîd Rızâ (v. 1354/1935) bunlardan bazılarıdır. Onun yetişmesinde, adı geçen âlimlerin büyük tesiri olmuştur.15 Ahmed Muhammed Şâkir, 1917 senesinde 25 yaşındayken Ezher Üniversitesi’nden mezun olmuş ve görev hayatına atılmıştır.

Vazife Hayatı ve Vefatı

Ahmed Muhammed Şâkir’in Ezher’den 1917 tarihinde mezuniyetinin ardından yaptığı ilk resmî görev Mâhir Medresesi’nde müderrisliktir. Ardından, önce mahkeme görevlisi olarak, daha sonra da kadı olarak vazifelendirilmiştir. İlk olarak Zekazik Kadılığı yapmış, emekli olduğu 1952 senesine kadar çeşitli yerlerde bu göreve devam etmiştir. En son yaptığı görevler ise Yüksek Şeriat Mahkemesi üyeliği ve başkanlığıdır. Ahmed Muhammed Şâkir, görev hayatı boyunca bir taraftan da kitap yazmaktan ve yayımlamaktan geri durmamıştır. Çeşitli dergilerde makaleleri yayımlanmıştır. O, yazdığı veya neşrini üstlendiği eserlerinde; sekülerizmi ve bu hayat tarzından kaynaklanan ahlâkî, kânûnî, kültürel ve siyasal çözülmeleri, büyük ölçüde şer’î ölçüler çerçevesinde tenkit etmekten geri kalmamıştır.16 Onun fikirleri ve fetvaları17, Müslümanların kendi özlerine dönmeleri için bir nevi ikaz mahiyeti taşımaktadır.

Ahmed Muhammed Şâkir, fikrî planda yürüttüğü bu direnişinde yalnız değildir. Bu hususta, ona Muhammed Zâhid el-Kevserî (v. 1371/1952), Muhammed Hâmid el-Fıkî (v. 1378/1959), Muhammed el-Emîn eş-Şenkîtî, Seyyid Kutub (1906-1966) gibi âlimler iştirak etmişlerdir. Onlar da sekülerizmden kaynaklanan inkâr anlayışından, ahlâkî ve itikadî sapmalardan muzdariptiler ve çıkış yolu aramaya çalışıyorlardı.18 Oğlu Üsâme Ahmed Şâkir, onun hüküm verirken takip ettiği yöntemi şöyle anlatmaktadır: “O, hüküm verirken; fıkıh ve hadîs kaynaklarını hassas bir şekilde incelemesinin ardından hüküm beyan ederdi. Kendisini önceki âlim ve muhaddislere muhalefet etmeye götüren bir durumla karşılaştığında, görüşünü en sağlam delillerle sağlamlaştırmaya çalışır ve yeri geldiğinde içtihat ederdi. Kitap tahkik etmedeki metodu da böyleydi.”19 Ahmed Muhammed Şâkir, 14 Ağustos 1958 (24 Zilkâde 1377) Kahire’de vefat etmiştir.

Eserleri


Ahmed Muhammed Şâkir’in telif birçok eseri bulunmakla birlikte, onun en önemli çalışmaları, ilmî neşrini gerçekleştirdiği kitaplardır. Çünkü bunların bir kısmı, herhangi bir neşirden daha çok şerh mahiyetindedir. Bu çerçevede, onun eserlerinin sayısı, Mecelletü’l-Ma’hedi’l-Mahtûtâtı-’l-Arabiyye dergisinde 24 adet olarak zikredilip liste olarak verilmiş durumdadır.20 Dr. Fuâd Âtıf et-Tihâmî ise onun eserlerinin sayısını, küçük risaleler ile birlikte 34’e kadar çıkarmakta ve liste olarak vermektedir.21

1- Kendi Telif Ettiği Eserler


Nizâmu’t-talâk fi’l-islâm: (Bu eser Ahmed Muhammed Şâkir’in usûldeki derinliğini göstermektedir.); Kelimetü’l-hak; Müzekkira fî kadiyyeti’l-mahrûmîn ve ibtâl-i şurûti’l-vâkıfîn; Kelimetü’l-fasl fî müdminî’l-hamr; eş-Şer‘u ve’l-lüğa; Beynî ve beyne’ş-şeyh Hâmid el-Fıkî; Evâilu’ş-şuhûri’l-arabiyye: Hel yecûzu isbâtuhâ bi’l-hisâbi’l-felekî; Muhammed Şâkir alemün min a‘lâmi’l-asr.22

2- İlmî Neşirlerini Gerçekleştirdiği Eserler


A-Hadis Sahasında
Elfiyye: Celâleddîn es-Suyûtî’ye (v. 911 h.) ait olan ve hadîs ilmine dair kaleme alınmış bir eserdir. Sünen-i Tirmizî: Ahmed Muhammed Şâkir bu eseri tahkik etmiş ve şerhini yapmıştır. Ancak o sadece iki cildini neşredebilmiştir.23 Bu iki ciltteki hâşiyeler ve şerhler son derece ilmî kıymeti haizdir. Onun ibarelerin arasını bulmada ve metinlerden netice elde etmede Allah vergisi bir kabiliyete sahip olduğu anlaşılmaktadır. Tamamlayamadığı çalışmalardan birisi olan bu eserin ilk cildini 96 sayfalık bir mukaddime ve geniş dipnotlarla neşretmiştir. Eserin 16. sayfasından 43. sayfasına kadar Tashîhu’l-Kütüb başlığı altında kıymetli bilgiler ihtiva eden bir kısım yer almaktadır. Ahmed Muhammed Şâkir, mukaddimesinin bu kısmında, bir kitabı tashih veya tahkik etmenin en zor işlerden birisi olduğunu örnekler vererek açıklamaya çalışmaktadır. Ahmed Muhammed Şâkir, devamla müsteşriklere ve onların neşrettikleri eserlerin sonuna yerleştirdikleri fihristlere değinmekte; isimlere, şehirlere, kabilelere, isnatlara, Kur’ân âyetlerine vs. göre düzenlenmiş bu fihristlerin benzerlerinden ayrıldığını söylemektedir.

O, bir tez öne sürmektedir: “Doğu doğudur, Batı batıdır. Doğu demek başlangıç ve ilk kez ortaya çıkarma demektir. Batı ise, önce taklit etme sonra da düzenleme demektir.”24 Bu çerçevede o, alfabetik sözlükleri batıdan yüzyıllarca önce ilk kullananların Müslümanlar olduğunu örnekleriyle izah etmektedir.25

el-Müsned: Vefatına kadar üzerinde çalıştığı ve beşte birini 15 cilt hâlinde26 neşredebildiği bu eser, Ahmed Muhammed Şâkir’in en önemli çalışması kabul edilmektedir. Tekrarlarıyla birlikte 40.000’e yakın hadîs ihtiva eden el-Müsned’in 8.100 kadar hadîsi cerh ve ta‘dîl açısından değerlendirmiştir. Eserin 16. cildinde 680 hadîsin bir kısmını neşre hazırladıktan sonra vefat etmiş, çalışması yarım kalmıştır.27 16. cildin geriye kalan hadislerini Dr. el-Hüseynî Abdulmecîd Hâşim tahkik etmiştir.28 Bununla birlikte, bugün elimizde bulunan Ahmed Muhammed Şâkir Şerhi 20 cilt hâlindedir. Bu baskıda 8. cildin sonuna tekabül eden 8782. hadîsten itibaren kalan kısmı Hamza Ahmed ez-Zeyn tamamlamıştır. Son iki cildi (19 ve 20. ciltler) ise fihristlere ayrılmıştır. 19. cilt, “etraf tarzı fihrist” olarak hazırlanmışken, 20. cilt “fıkhî bablara” göredir.

Eserin ilk cildinin başında, Ahmed Muhammed Şâkir tarafından kaleme alınmış olan 16 sayfalık bir mukaddime ve onu takip eden 103 sayfalık bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölümün adı Talâiu’l-Kitâb'dır ve el-Müsned ile ilgili kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir. Eserî, Ahmed Muhammed Şâkir’in, Müsned’i henüz Ezher Üniversitesi’ne yeni kayıt olduğu 17 yaşından itibaren çok önemsediğini, onu ders olarak okuduğunu, ardından metinlerini tashih edip, hadîslerini numaralandırdığını belirtmekte, daha sonra “bu çalışmasının, onun hadîs sahasındaki en kapsamlı ve önemli çalışması olduğunu, sayfalarının altlarını; dipnotlarla, fıkhî araştırmalarla, faydalı bilgilerle ve hadîs açıklamalarıyla doldurduğunu söylemektedir.”29Ahmed Muhammed Şâkir, Müsned’in Ahmed b. Hanbel’in tasnif ettiği tarzda ve kendi orijinalliği içerisinde neşredilerek ilim ehline sunulmasının, hayatındaki yegâne ideali olduğunu belirtmekte30 ve bu ideal uğruna 15 yıl boyunca çabaladığını ifade etmektedir.31 O, el-Müsned’de bulunan hadîsleri kitabın başından sonuna kadar birbiri ardına sıralamak suretiyle tahkikli olarak neşretmeye çalışmıştır. Eserin genel muhtevasına sadık kalmakla birlikte, daha fazla istifade edilebilmesi için her hadîse bir rakam vermiştir. Hadîs isnatlarını göstermek üzere dipnotlar koymuş, neşrettiği her bir cilt için konularına göre tertiplenmiş ve hadîs numaralarını da gösteren fihristler eklemiştir. Hazırladığı bu tarz ilmî fihristler için Ahmed Muhammed Şâkir şunları söylemektedir: “İlmî fihristler (…) zannederim, benden önce kimsenin yapmadığı gerçek bir yeniliktir.”32

Tefsîru’t-Taberî: Bu eser Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî’ye (v. 310 h.) aittir. Kardeşi Mahmûd Muhammed Şâkir bu kıymetli eseri tahkîk etmiş, Ahmed Muhammed Şâkir ise hadîslerini gözden geçirmiş ve tahrîc etmiştir. Eserin İbrahim Sûresi’nin 27. âyetine kadar olan kısmını 16 cilt olarak neşretmişlerdir. Mahmûd Muhammed Şâkir, onun bu eserine katkısını övmüş ve minnet duygularını ifade etmiştir.33 Onun bu esere katkısı hadîslerini sıhhat açısından değerlendirmesi yönüyle olduğu için burada zikrettik.

Sahîhu ibn Hibbân: O, bu çalışmasını modern hayatla ilgili kıymetli dipnotlarla zenginleştirmiştir.34 Örnek verilecek olursa; 1. cildin 157., 196. ve 200. sayfalarında yer alan hadîsleri açıklarken güncel sorunlara işaret etmiş ve bu sorunların çözümü adına kendi kanaatlerini ifade etmiştir. Bu yöntem, Ahmed Muhammed Şâkir’e farklılık kazandıran vasıflardan bir tanesidir. O, metinlerin mânâlarını şer‘î ölçüler çerçevesinde ve kendi birikimini devreye sokarak yorumlamaya çalışmış, böylelikle temel eserlere canlılık kazandırmıştır.35

Muhtasaru Sünen-i Ebî Dâvûd: Abdulazîm b. Abdulkavî el-Münzirî (v. 656 h.) tarafından yazılmış olan el-Addu’l-Mevdûd fî Havâşî Sünen Ebî Dâvûd isimli eserdir. Beraberinde İbn Kayyim el-Cevzî’nin (v. 751 h.) Tehzîbi ve Hamd b. Muhammed b. İbrahim el-Hattâbî’nin (v. 377 h.) Meâlimu’s-Sünen’i olduğu hâlde; Ahmed Muhammed Şâkir ve Hâmid el-Fıkî (v. 1955) tarafından neşredilmiştir. 1948 yılında Kahire’de bir kısmı neşredilen bu eser, tamamlayamadığı eserlerden bir tanesidir. Bu eser, 1948 yılında Mekke’de Mektebetü Ensâri’s-Sünneti’l-Mumammediyye tarafından da 8 cilt hâlinde basılmıştır.

Hasâisu Müsnedi’l-İmam Ahmed: Ebû Musa el-Medînî’ye (v. 581 h.) aittir.

el-Mes‘adü’l-Ahmed fî hatmi müsnedi’l-İmam Ahmed: İbnü’l-Cezerî’ye (v. 883 h.) ait bir risaladir.
Elfiyyetü’l-hadîs: Ebu’l-Fadl Abdurrahîm b. Hüseyin b. Abdurrahman el-Hâfız el-Irâkî’ye (v. 806 h.) aittir. Aslında Nazmu’d-dürer fî ilmi’l-eser diye bilinir. Hadîs ilmine dair bu manzûm eserini tashîh edip, dipnotlarla zenginleştirmiştir.

el-Bâisü’l-hasîs şerhu ihtisâri ulûmi’l-hadîs: Ahmed Muhammed Şâkir, Hâfız İbn Kesir’e (v.774 h.) ait olan İhtisaru Ulumi’l-Hadis’i tashîh edip, ta‘likde bulunarak, el-Bâisu’l-Hasîs Şerhu ihtisâri Ulûmi’l-Hadîs ismiyle yayımlamıştır. Bu eserde, Ahmed Muhammed Şâkir’in analiz ve sentez gücü açıkça görülmektedir.
Şerhu nuhbeti’l-fiker fî mustalahi ehli’l-eser: İbn Hacer el-Askalânî’ye (v. 852 h.) aittir.

B- Fıkıh Sahasındaki Tahkik Ettiği Eserler

er-Risâle (Muhammed b. İdris eş-Şâfiî’ye (v. 204 h.) ait olan bu kıymetli eser Ahmed Muhammed Şâkir’in ilmî neşrini gerçekleştirdiği ilk eserdir.36); el-İhkâm fî usûli’l-ahkâm (Ebû Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Saîd İbn Hazm’a (v. 456 h.) ait olan bu eseri tahkîk etmiştir.); Kavâidu’l-usûl ve mekâidu’l-fusûl (Safiyyuddîn Ebu’l-Fedâil el-Hanbelî’nin (v. 739 h.) bu eserini tahkîk etmiştir.); İhkâmu’l-ahkâm min kelâmi hayri’l-enâm (el-Makdisî’nin (v. 600 h.) el-Umde fi’l-ahkâm fî meâlimi’l-halâl ve’l-harâm olarak da bilinen ve muttefakun aleyh olan ahkâm hadislerini içeren eseridir.); er-Ravdatu’n-nediyye şerhu’d-düreri’l-behiyye (Sıddîk Hasan Han’a (v. 1307 h.) aittir); er-Ravdu’l-murbi‘ bi şerhi zâdi’l-müstagni‘ (Mansur b. Yunus el-Behûtî’ye (v. 1051 h.) ait bir eserdir.); Kitâbu’l-harâc (Yahya b. Âdem el-Kureşî el-Ümevî’ye (v. 203 h.) ait olan bu kitabı tashîh etmiş, fihristlerini hazırlamış ve bazı kısımlarını şerh etmiştir.); el-Mesh ale’l-cevrabeyn (Muhaddisü’ş-Şâm lakabıyla bilinen Cemaleddin el-Kâsımî’nin (v. 1914 m.) eseri olup, Ahmed Muhammed Şâkir bu esere mukaddime yazmıştır.); Fetvâ fî ibtâli vakfi’l-cenef ve’l-ism (Muhammed b. Abdulvehhâb’a (v. 1791 m.) ait olan bir eserdir.); el-Muhalla (İbn Hazm’ın Zâhirî fıkhına dair bu eserini tahkîk etmiştir.)

C- Dil ve Edebiyat Sahasındaki Neşirleri

Islâhu’l-mantık (Ebû Yusuf Yakub b. İshak el-Huzistani İbnü’s-Sikkit’e (v. 244 h.) ait Arap diline dair eseridir.); el-Asmaiyyât (Ebu Saîd Abdülmelik b. Kureyb el-Asmaî’nin (v. 216 h.) divanıdır.); eş-Şi‘r ve’ş-şuarâ (Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim İbn Kuteybe (v. 276 h.)’nin şiir ve Arap şairlerine dair eseridir.); el-Kâmil fi’l-lüğa ve’l-edeb ve’n-nahv ve’t-tasrîf (Ebü’l-Abbas Muhammed b. Yezid el-Müberred’in (v. 286 h.) Arap edebiyatına dair eseridir.); Lübâbu’l-âdâb (Ebü’l-Muzaffer Müeyyidü’d-devle Üsame b. Mürşid İbn Münkız’ın (v. 584 h.) İslâm ahlâkıyla ilgili eseridir.); el-Mufaddaliyyât (Kitabü’l-İhtiyârât veya Kitabü’l-Muhtârât olarak da bilinen bu eser Arap edebiyatına dair olup Ebü’l-Abbas Mufaddal b. Muhammed Mufaddal ed-Dabbî’ye (v. 178 h.) aittir.); el-Muarrab (Tam adı el-Muarreb mine’l-kelâmi’l-a‘cemi alâ hurufi’l-mu‘cem olan bu eser, Ebû Mansur Mevhub b. Ahmed b. Muhammed el-Bağdadî el-Cevâlîkî’ye (v. 540 h.) aittir.)

D- Kelâm Sahasındaki Neşirleri

Kitâbu’t-tevhîd (Muhammed b. Abdulvehhâb’a ait olan bu kitabı tashîh ve tahkîk etmiştir); er-Risâletü’t-Tedmüriyye (İbn Teymiye’ye (v. 728 h.) ait bir eserdir.); el-Fetvâ’l-hameviyyetü’l-kübrâ (İbn Teymiye’ye aittir.)

E- Tefsir ve Kıraat İlimleri Alanlarında

Tefsîru’l-celâleyn; Umdetü’t-tefsîr ihtisâru tefsîr İbn Kesîr37; Müncidü’l-mukrıîn ve mürşidu’l-ğâfilîn (İbnü’l-Cezerî’ye (v. 833 h.) aittir.)

F- Biyografi ve Siyer Alanlarında


Tercemetü’l-İmam Ahmed b. Hanbel (Zehebî’ye (v. 748 h.) aittir.); Cevâmiu’s-sîra (İbn Hazm’a aittir.)

G- Değişik Mevzularla İlgili Neşirleri

Cimâu’l-ilm (İmâm Şâfiî’ye (v. 204 h.) ait olan bu eseri tahkîk ederek neşretmiştir.)

Değerlendirme ve Sonuç

Ahmed Muhammed Şâkir yaşadığı dönemin önemli âlimlerinden birisidir. Zîrâ gerek kendi ülkesinden gerek diğer İslâm beldelerinden ve gerekse müsteşriklerden birçok araştırmacı bunu kabul ve itiraf etmektedir.38 Din ilimlerinde ehil olan âlimler onu övdükleri gibi dilbilimciler ve edebiyatçılar da ona olan minnettarlıklarını ifade etmektedirler.

Küçük kardeşi Mahmûd Muhammed Şâkir, onun ilk asırdaki ulemânın benimsediği usûle uygun olarak hadîs ilmini tam anlamıyla öğrenmiş nâdir âlimlerden biri olduğunu, râvilerin kritiği hususunda yeni değerlendirme ve içtihatlara sahip bulunduğunu ifade etmektedir.39Ahmed Muhammed Şâkir, eğitimini Hanefi Mezhebine göre sürdürmüştür.40 Hanefî fıkhını en başta babasından klâsik tarzda; kelime kelime, satır satır ve her satırı yorumlayarak okumuştur.41 Yine o, Ezher Üniversitesi’nden Hanefî fıkhı üzerine mezun olmuş ve Hanefi mezhebine göre hüküm vermek üzere kadı olarak tayin edilmiştir.42 Bunun yanında o, gerek eğitim esnasında, gerek otuz yıllık görev hayatı müddetince Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnet’ini ya okumuş ya da okutmuş, kendisinden önceki imamların ve âlimlerin rivayetleriyle iştigal etmiştir.43

20. Asır itikadî sapmaların ve inançsızlığın insanlar arasında fazlaca görüldüğü bir asır olmuştur. Ahmed Muhammed Şâkir, yaşadığı dönemdeki itikadî ve fikrî inhiraflardan korunmasını bilmiştir. İlmin ve yüksek dinî değerlerin hâkim olduğu bir aile içerisinde büyümüştür. Babası onu ilim sevgisi içerisinde yetiştirmiş, erken yaşlardan itibaren ona birçok temel eseri bizzat kendisi okutmuştur.44 Bütün bunların, Ahmed Muhammed Şâkir’in daha sonraki hayatında tesirlerinin olduğu muhakkaktır. Zîrâ onun kendi devrinde Batı’dan kaynaklanan çeşitli yıkıcı cereyanlar karşısında Kur’ân’ın ve Sünnet’in müdafaasını üstlendiği görülmektedir.45 Ahmed Muhammed Şâkir’in sahip olduğu özelliklerden birisi de güzel ahlâkıdır. Mecelletü’l-Ezher’de kaleme aldığı, Ebû Hureyre Hâfizu’s-Sahâbe ve Ekseruhum rivâyeten an Rasûlillâh (s.a.) isimli makalesinde; “İlmini ve çalışmalarını ilgiyle takip ettiğimiz bir arkadaşımız var. Ancak son zamanlarda Sünnet’in, Sahâbe ve tâbiûn kanalıyla rivâyet edilmesini eleştirme ve itiraz sadedinde, bazı gazete ve dergilerde küçük küçük kusurları gözükmeye başladı…” diye başlayarak, bir muhatabına isim vermeden göndermede bulunmakta, ona nasihat etmektedir: “Bana güvenebilirsin. Zîrâ ben senin için samimi ve güvenilir bir nasihatçiyim… Allah’ın seni hesaba çekmesinden korktuğum için bu kadar açık konuşuyorum.” 46

Altmışaltı yıllık hayatına birçok eserin telifini ve ondan daha fazlasının da ilmî neşrini sığdıran Ahmed Muhammed Şâkir çok verimli bir hadîs âlimi ve içinde yaşadığı toplumunun dertleriyle muzdarip, çilekeş bir İslâm mütefekkiridir. Çeşitli hususlarda vardığı neticeler onun Sünnet bilgisini gösterirken; hadîsin yanında tefsir, fıkıh, dil, edebiyat, şiir alanlarında neşrettiği eserler de onun çok yönlü bir âlim olduğunu ortaya koymaktadır.


Tahir Emir Yılmaz