Konu Başlığı: Üstünlük Meselesi Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Eylül 2011, 16:45:29 Hakimlerin Müftülerden, Devlet Başkanlarının Hakimlerinden Üstün Olması Hakimlik vazifesi yapan hakim ile müftülük vazifesi yapan müftünün ec ri birbirine denk midir, sorusuna şöyle cevap veririz: Hakimin ecri daha büyüktür. Çünkü hakim adeta hem fetva veriyor hem de bunu zorla uygulatıyor. Dolayısıyla birincisi verdiği fetvadan ötürü diğeri bunu zorla uygulatmasından ötürü olmak üzere iki ayrı ecir alır. Bu durum fetva ve hükmün verildiği olayın birbirine denk olması halinde geçerlidir. Hakim ve müftünün ecirleri ayrıca verdikleri hüküm ve fetva sonucu elde edilen maslahat ve izale edilen mefsedete göre de farklılık arzeder. Hakimin hüküm vermekle meşgul olması, müftünün fetva vermekle meşgul olmasından daha faziletlidir. Devlet başkanın ecri ise hem hakimin hem de müftünün ecrinden daha fazladır. Çünkü onun sayesinde elde edilen maslahat ve izale edilen mefsedet daha fazla ve daha geneldir. Bundan dolayı sahih bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Allah'ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde O, yedi grup insanı gölgesinde gölgelendirir; adaletli devlet başkanı"[18] Yüksek mertebede olduğu için hadiste önce adaletli devlet başkanı zikredildi. Müslümanlar velayetlerin, Allah (cc)'a yapılan itaatlerin en üstünlerinden olduğunda icma etmişlerdir. Hakkı gözeten veliler sair insanlara nazaran en büyük ecir ve en yüce mertebeye nail olurlar. Çünkü onlar sayesinde gözetilen hak ve izale edilen haksızlıkların sayısı çoktur. Mesela bir söz söylemekle binlerce zulmü aynı anda izale edebiliyor ya da binlerce maslahatı gerçekleştirebiliyorlar. Görüldüğü gibi çok basit bir sözle çok büyük ecir kazanıyorlar. Kötü valilere ve zalim hakimlere gelince; bunlar Allah katında günahı en büyük ve derecesi en düşük olan kimselerdir. Çünkü onlar çok büyük mef-sedetlerin gerçekleşmesine ve maslahatların ortadan kalkmasına sebep olurlar. Mesela bir söz söylemekle bu sözün meydana getireceği mefsedetin genelliğine ve izale edeceği maslahatların genelliğine göre binlerce günaha girerler. Bu ne büyük hüsranla sonuçlanan bir alışveriş, ne kadar faydasız bir ticarettir! Buna şu misaller verilebilir: yöneticinin bir grup müslümamn öldürülmesini, mallarına el konulmasını, mallarının vergi olarak toplanmasını, fuhuş, içki ve benzeri göklerin ve yerin Rabbinin gazabına sebep olacak haramların yapılmasını emretmesi böyledir. Adil bir yönetici, zalim yöneticinin yapılmasını emrettiği bu haramların iptal edilmesini emrederse, bu mefsedetlerin izale edilmesine sebep olduğu için sevap kazanır. Sevabın derecesi izale edilen mefsedetlerin azlığı, çokluğu, genelliği ve şümulüne göredir. Bu ne çok kazandıran bir gayret ve ne kârlı bir alışveriştir! Resullerin efendisi şöyle buyurmuştur: "Adil olanlar Allah katında nurdan minberler üzerinde Rah-man'ın sağında olacaklardır. Rabbimin her iki eli de sağdır." [19] Sonuç olarak şu söylenebilir: adil olan devlet başkanı, vali ve hakimin diğer insanlardan daha fazla ecir aldıklarında müslümanlar icma etmişlerdir. Çünkü onlar önemli tüm maslahatları gerçekleştirip birçok kimseyi ilgilendiren mefsedetleri izale ederler. Devlet başkanı umumî maslahatların gerçekleştirilmesi ve mefsedetlerin izalesini emrettiğinde, gerçekleşmesine vesile olduğu maslahatlar ve engel olduğu mefsedetlerden ötürü sevap kazamr. Tüm bunları tek bir sözle yapsa bile vesile olduğu her bir maslahat için ayrı ayrı sevap kazanır. Maslahatların gerçekleştirilmesi ve mefsedetlerin izalesi konusunda devlet başkanının yardımcıları da aynı şekilde sevaba nail olurlar. Devlet başkanı cihadı emrettiğinde, orduya bu emri vermesi hasebiyle cihadın maslahatlarının elde edilmesine sebebiyet vermiş olur. Bizzat savaşan kimsenin ecri devlet başkarunkinden daha üstündür. Çünkü devlet başkanı cihadın maslahatları için vesiledir, savaşan ise maslahatları bizzat gerçekleştirendir. Ancak şu da bir gerçek ki devlet başkanının aldığı ecrin tamamı tek bir mücahidin ecrinden fazladır. Mesela bin kişi savaşmışsa, her biri bizzat savaşmış olmanın ecrini alırken devlet başkanı bin kişinin savaşmasına sebebiyet verdiğinden ötürü her biri için ayrı ayrı ecir alır. Bin kişinin savaşmasına sebebiyet vermekten ötürü alman ecir tek bir kişinin bizzat savaşarak aldığı ecirden daha fazladır. Çünkü cihadın maslahatları aynı zamanda bu sebebiyet verme sayesinde gerçekleşir. Devlet başkanının bir tek kişiye savaşmayı emrettiği farzedilirse ve o kişi savaşıp emredilen maslahatı gerçekleştirirse, şüphe yok ki bizzat savaşan kişinin ecri ona savaş emri vereninkinden daha fazladır. Hakimin yardımcılarından birine emir vermesi böyle değildir. Çünkü hakim, davayı ve davalının cevabını dinleme, delilleri dinleme ve onları değerlendirip karar verme işleriyle bizatihi meşgul olur. Dolayısıyla hakim bir davada sevap kazanılacak bir çok iş yaparken onun herhangi bir yardımcısı sadece bir iş yapar. Müftüler ise fetva işiyle meşgul olduklarından ötürü sevap kazanırlar. Alacakları sevap, verdikleri fetvaların çokluğu, azlığı, genelliği ve hususiliğine göre farklılık arzeder. Şöyle bir soru sorulabilir: müftünün verdiği fetvalar çok olup hakimin verdiği hükümler az olursa hangisinin ecri daha fazla olur? Buna şöyle cevap veririz: gerçekleştirdikleri maslahat ve izale ettikleri mefsedetlere bakılır, hangisi daha üstün ve faziletli ise onu gerçekleştirenin ecir ve sevabı da daha büyük olur. Burada her birinin çektikleri meşakkate değil gerçekleşen maslahatların iyilik ve izale edilen mefsedetlerin kötülük derecesine bakılır. Bir kimse için bir dinardan ötürü on kere aracılık eden kimse, bir dirhemden ötürü yüz kere aracılık edenden daha fazla sevap alır. Yine kısa-sen Öldürülme cezasına çarptırılan bir kimsenin affedilmesi için on kere aracılık yapan kimse, kısasen parmağı kesilecek kimsenin affedilmesi için yüz kere aracılık yapan kimseden daha fazla sevap alır. Kısasen öldürülme cezasının affedilmesine aracılık daha kolay bir şekilde gerçekleştirilmiş olsa bile bir uzvun kesilmesinin affı için daha fazla aracılık etmekten daha üstündür. [18] Bulıari, Ezan, 2/143 [19] Müslim, Imare, 3/1458. Bu, müteşabih hadislerdendir. "Sağ el" tabiri Arap dilinde kuvvet, İktidar, saltanat, hakimiyet, sahip olma gibi anlamlara gelir. Hadiste de Allah'ın her bakımdan kuvvet ve hakimiyet sahibi olması dile getirilmiş olmalıdır. Doğrusunu Allah bilir. |