> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri  > Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar  (Okunma Sayısı 712 defa)
20 Ağustos 2011, 12:35:44
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 20 Ağustos 2011, 12:35:44 »



Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar


Töhmetler üç türlüdür:

1- Güçlü Töhmet: Örneğin hakimin kendisi lehine hükmetmesi, şahidin kendi lehine şahitlik yapması böyle bir töhmettir. Bu tür töhmet, hükmü ve şahitliği reddetmeyi gerektiren bir töhmettir. Çünkü insanın doğasından kaynaklanan engelleyicinin gücü, dinden kaynaklanan engelleyiciden doğan zannı açık bir şekilde zedelemektedir. Öyle ki sonuçta kendisine itimad edil­mesi ve hükmün isnad edilmesi uygun olmayan zayıf bir zan kalmaktadır.

2- Zayıf Töhmet: Örneğin kişinin kardeşi, arkadaşı, yol arkadaşı, azat ola­nın azat eden, azat edenin azat ettiği kişi lehine şahitlik etmesi durumu böy­ledir. Bu töhmetin bir etkisi yoktur. İmam Mâlik samimi ve candan arkadaş­ların birbiri lehine şahitlik yapması konusunda bu görüşe muhalefet etmiş­tir. Arkadaşlık sebebiyle oluşan töhmet dinden kaynaklanan ve insanı yalan­dan uzak tutan engeli zedelemeye elverişli değildir. Şahitliğin her türlü töh­met sebebiyle reddedilmeyeceği konusunda ittifak vardır. Töhmetler zannı eksiltse bile bu dikkate alınmayan bir eksikliktir.

3- İhtilaf Edilen Töhmet: Bu, zannı zedeleme konusunda güçlü mü zayıf mı olduğunda ihtilaf edildiğinden, ilgili şahitlik ve hükmün reddedilmesin­de ihtilaf edilen töhmettir. Bunun çeşitli dereceleri vardır:

a- Güçlü Töhmet: Kişinin çocukları ve torunları lehine veya babası ve de-

deleri lehine şahitlik etmesi böyledir. Doğru olan görüş, böyle durum­larda güçlü olması sebebiyle töhmet şahitliğin reddini gerektirir.

İmam Ahmed'den bu konuda farklı görüşler rivayet edilmiştir. Bu riva­yetlerden orta olanı, babanın şahitliğinin red, çocuğun şahitliğinin kabul edilmesidir. Çünkü baba çocuğuna aşırı derecede şefkat gösterip acır.

b- Kişinin düşmanı aleyhine şahitlik yapması konusunda töhmet. Burada

güçlü töhmet sebebiyle şahitliğin reddedilmesi gerekir. Bazı alimler insanda yalan söylemeyi önleyen dini engel yönünü dikkate alarak bu görüşe muhalefet etmişlerdir.

c- Eşlerden birinin diğeri lehine şahitlik etmesi. Bu konuda farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden orta olanı, kocanın değil kadının şahitliğinin reddedilmesidir. Çünkü ondaki töhmet, kocanın şahitliğindeki töh­metten daha büyüktür. Zira kocası lehine mali hak sabit olursa, kendi­sinin giyecek, nafaka ve diğer hakları da bu hakka bağlanacaktır.

d- Hakimin kendi bilgisine göre hükmetmesi durumunda oluşan töhmet. Doğru olan görüşe göre zahiren hakim takva ve vera sahibi ise bu töh­met hükmün reddedilmesini gerektirmez.

e- Hakimin hüküm ikrarında bulunması halindeki töhmet. Bu, îmam Mâlik'e göre hükmün reddini gerektirdiği halde İmam Şafiî'ye göre reddi gerektirmez. Şafiî'nin delili şudur: Bir tasarrufu yoktan oluş­turma (inşa) yetkisine sahip olan kişi, o tasarrufu ikrar etme yetkisi­ne de sahiptir. Hakim hükmetme yetkisine sahip olduğuna göre hü­küm ikrarında bulunma yetkisine de sahiptir. Hakimin kendi bilgisine göre hüküm vermesini kabul etmezsek Mâlik'in görüşü güçlü bir görüş olur.

f- Hakimin kendi çocukları ve torunları lehine ve kendi düşmanları aley­hine hüküm vermesi durumundaki töhmet. Bu töhmet hükmün geçer­liliğini engeller. Eğer hakim şahitleri dinler de hükmetmeyi başkasına devrederse hükmün kabul edilme ve edilmemesi şeklinde iki ihtimal söz konusu olur.

imam şöyle demiştir: Doğru olan görüşe göre hakimin kendi bilgisine gö­re hüküm vermesini kabul etsek bile hakim bu durumda kendi bilgisine gö­re hüküm veremez. Bu durumda şahitliğe dayanarak hüküm vermesi konusunda da iki görüş vardır.

Şahitliklerin töhmet ile reddedilmesinin sebebi, töhmetin şahitlik ile olu­şan zannı zayıflatması ve töhmetin bulunmadığı zandan daha düşük seviye­de olmayı gerektirmesidir. Ayrıca insanın tabiatından kaynaklanan yalan söylemeye engel olan durum dini engelden daha güçlüdür. İnsanların en adili bile olsa bir kişinin kendi lehine şahitliğinin reddedilmesi ve en adil ha­kim bile olsa kendi lehine verdiği hükmün reddedilmesi de bunu gösterir.

Şöyle bir soru sorulabilir: Öyle ise cerh ve tadil konusunda niçin hakimin bilgisine müracaat ediyorsunuz?

Buna şu şekilde cevap veririz: Kişinin fasık olup olmaması konusunda ha­kime müracaat etmezsek, hakimin şahitliğe elverişli olmadığını ikrar ettiği bir kişinin şahitliğine dayanarak verdiği hükmü geçerli saymış oluruz. Ha­kimin şahidin fasıklığmı ikrar etmesi, o şahidin şahitliğine dayanan tüm hü­kümlerin geçersiz sayılmasını gerektirir.

Tadil (kişinin şahitliğe elverişli adil bir kimse olduğu) ise aslen hakimin bilgisine dayanır. Hakim sadece adil olarak tanıdığı kişinin tezkiyesini kabul eder. Müzekkinin tezkiyesi ve müzekkinin müzekkisinin tezkiyesi de haki­min bilgisine dayanır.

Şöyle bir soru sorulabilir: Hakimin bilgisine aykırı bir şekilde hüküm ver­mesini niçin haram kabul ediyorsunuz?

Buna şu şekilde cevap veririz: Hakim bilgisine aykırı olarak hüküm ver­diğinde, verdiği hükmün batıl olduğunu kesin olarak bilmektedir. Batıl ile hükmetmek ise tüm dinlerde haramdır. Mesela hakim bir kimsenin başkası­nı öldürdüğünü görse, öldürülenin velisi ise katilin başkası olduğunu iddia etse, davalı da öldürme fiilini ikrar etse veya adil kişiler tanıklık etse, ikrar edenin ve şahitlerin yalan söylediğini bile bile hakimin katil dışında bir kişi­yi kisasen öldürülmesine hükmetmesi caiz olmaz. Buna göre hükmetse bu hüküm şer'î bir hüccet olmaksızın verilmiş bir hüküm olur. Hatta bundan da kötü olur. Çünkü şer'î bir hüccet olmaksızın hüküm verdiğinde hükmün ha­kikate uygun düşme ihtimali vardır. Burada ise hakikatte de objektif durum açısından da haksızdır. Böyle bir durumda ölüm cezasına hükmeden hakim hakkında kısas cezası gerekli olur.

Tezkiye Konusunda Uzun Zaman Geçmesi

Hakim huzurunda şahitlerin adil kişiler olduğu belirtilse, sonra şahitler bir başka hakka şahitlik etse, onların adil olmaları asıl olduğundan iki şa­hitlik arasında az bir zaman geçmişse ikinci şahitlik de kabul edilir. Ara­dan uzun zaman geçmiş ise, şahitliği kabul edip etmeme konusunda fark­lı görüşler vardır. Bazıları şahitliği kabul etmişlerdir. Çünkü aslolan kişi­nin adalet niteliğinin devam etmesidir. Nitekim uzun zaman geçse bile va­sinin, hakimin ve devlet başkanının adalet niteliğinin devam ettiği kabul edilir. Bazı alimler ise ikinci şahitliği kabul etmemişlerdir. Çünkü insanla­ra çoğunlukla hakim olan durum şeytanın oyunu ve hevanın insana ha­kim olmasıyla insanların durumlannm değişmesidir. Değişmeyen kim var ki? Bu, hakimler nezdinde mürettep olan adil kişiler hakkında genel-geçer bir durumdur.

Adil kişiler ile devlet başkanları, vasiler ve hakimler arasındaki fark şu­dur: Vasiler, devlet başkanları ve hakimlerde durumlannm değişmesine iti­bar edersek genel ve özel maslahatlann ortadan kalkması söz konusu olur, bu da büyük zarara yol açar. Şahitlerin tezkiyesinin tekrarlanması ise böyle değildir. Bunun gerekli kılınmasında genel bir zarar söz konusu olmaz.

îki şahitlik arasında uzun zaman olduğunda şahitlerin yeniden tezkiye edilmeden şahitliklerinin kabul edilmeyeceğini kabul eden alimler, uzun za­manın ölçüsünde farklı görüşler belirtmişlerdir. Iraklılar bunu üç gün ile sı­nırlandırmışlardır. Bu zorlama bir görüştür. Diğer bazıları ise çoğunlukla in­sanların durumlarının değiştiği müddetle sınırlandırmışlardır, ki bu doğru­ya daha yakındır.

[Ehl-i Sünnet Dışındaki Müslümanların Şahitlikleri]

Ehl-i sünnet dışındaki mezheplere mensup olan müslümanlardan adil olanlarının şahitlikleri kabul edilir. Çünkü ehl-i sünnetin şahitliği ile hasıl olan güven onlann şahitliği ile de hasıl olur. Şahitlik ve rivayetin kabul edil­mesi, bir kimsenin doğru söylediğine güvenmeye bağlıdır. Bu güven ehl-i sünnet hakkında olduğu gibi diğer mezhepler mensupları hakkında da var­dır. Çünkü yalan söylemeyi engelleyen durum iki taraf için de aynıdır. Hatta Mutezile mezhebine mensup birisi yalan yere şahitlik etmenin cehennem­de ebedi kalmayı gerektiren bir günah olduğuna inandığı için onun açısın­dan yalan söylemeyi engelleyen durum Eş'ârî mezhebine mensup birisinden daha güçlüdür. Doğru olan görüşe göre ehl-i sünnet dışındakiler bid'atlan sebebiyle tekfir edilmezler.

Nebiz içtiği için kendisine had vurulan bir Hanefinin şahitliği de kabul edilir. Çünkü o bunun mubah olduğuna inandığından nebîz içmekle onun sözüne duyulan güven sarsılmaz.

Müslümanlar içinde yalnızca Hattabiyye fırkasının şahitliği reddedilir. Çünkü onlar, yalnızca birbirlerinden nakilde bulunurlar. Bu sebeple onların sözlerine güven duyulmaz.

[Lehine şahitlik yapıldığında töhmetin söz konusu olduğu kişilerin aleyhinde şahitlik etmek]

Bir kimse babasının, anasının kumasını üç kere boşadığına dair babası aleyhine şahitlikte bulunduğunda anasına yarar sağlayan babasına ise zarar veren bir şahitlikte bulunmuş olur. Bunun kabul edilip edilmemesi konusun­da iki farklı görüş vardır. Tercih edilen görüş, töhmetin zayıflığı sebebiyle bu şahitliğin kabul edilmesidir. Çünkü insan fıtratı, babasına zarar vermek su­retiyle anasına yarar sağlamayı engeller.

Bir kimse iki oğlundan biri lehine diğeri aleyhine şahitlik ettiğinde de ay­nı durum söz konusudur. Çünkü insan tabiatından kaynaklanan engel ile di­nen yalan söylemeyi engelleyen durum çatışmaktadır. Birbiri ile çatışan töh­metin zayıflığı sebebiyle şahitliğin doğru olması zahirdir.

Bir kimse babası ve oğullan aleyhine düşmanları lehine şahitlik yapsa bu kuvvetli bir şahitlik olur. Çünkü burada yalan söylemeyi engelleyen tabii ve dini engel birbirini desteklemektedir, insan fıtratı kişinin çocuklarına ve ba­basına yarar sağlamaya, hasımlarına ve düşmanları...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar
« Posted on: 29 Mart 2024, 08:42:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar rüya tabiri,Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar mekke canlı, Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar kabe canlı yayın, Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar Üç boyutlu kuran oku Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar kuran ı kerim, Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar peygamber kıssaları,Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlar ilitam ders soruları, Töhmetin Zayıflattığı Ve Zayıflatmadığı Zanlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes