๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 17 Ağustos 2011, 13:23:54



Konu Başlığı: Tesebbüb
Gönderen: Ekvan üzerinde 17 Ağustos 2011, 13:23:54
Tesebbüb (Telefe Sebebiyet Verme)


Mübaşeret illetini meydana getirmektir. Bu da kendi içinde güçlü, zayıf ve orta derecelere ayrılır. Bunun çeşitli örnekleri vardır.

1- Zorlama (İkrah). Zorlama sebebiyle zorlanan kişi, can veya mal telef etse, zorlayan kişi hakkında kısas ve tazmin gerekli olur. Çünkü zorlayan, zorlananı fiili işlemeye mecbur bırakmıştır. İnsanın tabiatı kötülükleri kendisinden def etmek ister. Zorlanan da kötülükle karşılaşmamak için fiili işlemiştir. Fiilin meydana gelmesi zorlamadan kaynaklandığı için hüküm açısından zorla bir şeyi yapan, zorla yaptıran kişiye ortaktır.

2- Bir kimse başkası aleyhine yalancı şahitlikte bulunsa, bu şahitlik sebebiyle aleyhine şahitlik edilen de öldürülse veya recm cezası uygulan­sa, yalancı şahitlik eden üzerine tazmin ve kısas gerekli olur. Çünkü şahit, hakim ve öldürülenin velisini davalıyı öldürmeye yönlendirmiş­tir. Hakim hüküm vermeyi bırakamaz. Çünkü hüküm vermediğinde ahiret azabından, dünyada da kınanmaktan korkar. Hüküm vermeyi bırakırsa fasık ve zalim olarak nitelendirilir. Şahit, velide de kısası ta­lep etmesine yol açacak tabiî bir istek uyandırmıştır. Tabiî saik dinî sa-ikten daha güçlüdür.

3- Hakim haksız yere idam kararı verse, kendisi üzerine kısas gerekli olur. Çünkü velinin kısas talep etmesine o sebep olmuştur.

Adaletli, dinin hükümlerini bilen bir devlet başkanı haksız yere bir kim­senin öldürülmesini emretse, cezayı infaz eden kişi de işin içyüzünü bilmek­sizin söz konusu şahsı öldürse, infaz memuru bu işe zorlanmaksızın serbest iradesiyle idamı gerçekleştirmiş olsa bile öldürülenin diyetini o değil devlet başkanı tazmin eder. Çünkü onu adamı öldürmeye yönlendiren devlet baş­kanıdır. Böyle bir devlet başkanı çoğunlukla haklı olarak emir verir. İnfaz memuru her ne kadar kendi iradesiyle cezayı uygulamış olsa da onun için günah ve kısas söz konusu olmaz. Çünkü o, Allah'a itaat ettiğine inanarak cezayı uygulamaktadır.

Hakim, şahitlik eden kişinin yalan söylediğini bilmezse onun için de gü­nah söz konusu olmaz. Zorla bir şey yapan kişi ise yaptığı şeyden dolayı gü­nahkâr olur. Çünkü o kendi mazlum canını bir başka masum can karşılığın­da kurtaramaz. Adam öldürme, dinden dönme ve zina etme dışında bir müslümanm öldürülmesi asla helal olmaz.

Devlet başkanı zalim bir kimse ise, infaz memuru adam öldürme, el veya diğer organları kesme yahut diğer cezalar konusunda devlet başkanının ver­diği emrin adalete uygun olduğunu kesin olarak bilmedikçe veya bu konu­da galip zanna sahip olmadıkça onun emrine uyarak ceza uygulaması caiz olmaz. Çünkü bu durumdaki devlet başkanı, bir kimseyi müslüman birini öldürmeye zorlayan halktan fasık bir şahıs hükmündedir.

Devlet başkanının adam öldürme konusunda bir kimseyi zorlaması, diğer herhangi bir şahsın zorlaması gibidir. Devlet başkanı bir zorlamada bulun­madığı halde, emrine uymayanlara karşı, ikrah sayılabilecek bir muamelede bulunuyorsa bunun ikrah gibi kabul edilip edilmeyeceği konusunda ihtilaf vardır. Tercih edilen görüşe göre bu, tehdidin meydana getirdiği gibi bir kor­ku meydana getiriyorsa ikrah kabul edilir.