๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 06 Eylül 2011, 17:26:11



Konu Başlığı: Ödenmesi Gereken Diyetler
Gönderen: Ekvan üzerinde 06 Eylül 2011, 17:26:11
Öldürme Ve Yaralama Sebebiyle Ödenmesi Gereken Diyetler


Yaralamalarla ilgili tazminatlar da iki çeşittir.

a- Yüz ya da kafada kemiğe dayanacak kadar yaralama halinde yaranın

çokaz, uzun kısa, geniş-dar oluşuna bakılmaksızın belirli bir diyet ödenir. Bu durum mallarla ilgili tazminattan farklıdır.

b- Diyet miktarının tespiti gereken yaralamalar. Malın telefinin tazmi-niyle ilgili ilkeye göre diyet miktarı belirlenir. Yani yaralanan kölenin sağlamkenki haliyle yaralı hali değerlendirilerek tazminat miktarı belirlenir. Yalnız burada kölenin kıymeti değil toplam diyet miktarı esas alınır.

İnsanların uzuvları için bazen tam diyet bazen de tam diyet miktarına gö­re belirlenen bir miktar ödenir. Bir benzeri hayvanlarda söz konusu olunca belli bir miktar diyet ödenmez, yaralamanın hayvanda meydana getirdiği noksanlığın kıymetine göre bir tazminat ödenir.

Birçok yerinden yaralanan insan için birden çok diyet ödenmesi gereki-yorken, o kişi bu yaraların etkisiyle ölürse diyet bire düşer. Benzer bir durum bir hayvanın uzuvları için düşünülürse hayvan yaraların etkisiyle ölünce öl­düğü günkü kıymeti tazminat olarak verilir ve azalarından ötürü ödenecek diyetlerden hiçbiri düşmez, hepsi ayrıca ödenir. Çünkü insanlara yönelik öl­dürme ve yaralamalarla ilgili tazminatlar taabbudî olup genel kaideye aykı­rıdır. Hayvanlara yönelik öldürme ve yaralamalarla ilgili tazminatlar ise bir yandan genel kaideye uygun iken, diyetlere nispet edilmesi açısından da ge­nel kaideye aykırıdır.

Din sağ elin baş parmağının kesilmesiyle serçe parmağının kesilmesi ha­linde aynı diyeti Ödettirir. Halbuki aralarında insan için faydalı olma açısın­dan çok fark vardır. Yine aralarında çok açık bir şekilde fark bulunmasına rağmen sağ ayağın baş parmağının kesilmesiyle serçe parmağının kesilmesi­ne aynı diyet cezası verilmiştir. Yine parmaklarıyla ayak parmakları için aynı diyet cezası verilmiştir. Halbuki ayak parmaklan kesilince ayak kendi­sinden elde edilen birçok faydayı yerine getirebilirken el, parmakları kesilin­ce birçok şeyi yapamaz hale gelir.

insanlarla ilgili diyet cezalarının genel kaideye en yakın olanları şunlar­dır: sağ elin baş parmağının kesilmesiyle sağ elin işaret parmağının kesilme­sinin denk olması; sol ayağın serçe parmağının kesilmesiyle yanındaki par­mağın kesilmesinin denk olması, sağ elin baş parmağının kesilmesiyle sol ayağın serçe parmağının kesilmesinin denk olması.

Bu konuda hayret ettiğim durumlar da şöyledir: aralarında insana fay­dalı olma açısından fark bulunmasına rağmen iki kulak ile dilin diyette denk olması, koku alma duyusu ile aklın denk olması, görme duyusuyla koku alma duyusunun denk olması, iki kulakla iki ayağın denk olması, iki ayakla iki elin denk olması, dişlerle parmakların denk olması. Yine kemi­ğe kadar dayanıp tüm başı kaplayan yara ile iğne ucu kadar olup kemiğe dayanan yara için aynı diyetin gerekmesi; başa ve yüze isabet edip kemi­ğin kırılmasına sebep olan iki yara ile aynı zamanda kemiğin yerinden oy­namasına sebep olan iki yara için kemiğin kırılması ve yerinden oynama­sı farklı derecelerde olmasına rağmen aym diyetin gerekmesi da hayrete şayandır. İşte tüm bunlar insanların hikmetini anlayamayacağı taabbudî hükümlerdir.

insanların dışında, kısas cezası yerine ödenecek diyet hususunda tazmin edilen şeyle ödenen tazminat arasında benzerlik vardır, insanın diyeti ise de­veyle ödenir ki bu ne insanın kendisiyle ne de uzuvlarıyla aynı cinsten değil­dir. Nitekim av da ne kendi ne de uzuvları cinsinden olmayan şeyle tazmin edilir. Köle için ödenecek tazminatın, insan için ödenecek tazminat gibi mi yoksa deve için ödenecek tazminat gibi mi olacağı tereddütlüdür. Bazı alim­lere göre kölenin uzuvları, değeri ne ölçüde azaldıysa o miktar ile tazmin edilir. Devenin uzuvları da böyle tazmin edilir, imam Şafii'ye göre doğru olan görüş; kölenin uzuvlarının kendi değerine oranla tazmin edilmesi, hür kimsenin uzuvlarının diyet miktarına oranla tazmini gibidir.

Başkasının malını onun elinden çıkarma iki şekilde olur:

1- Tüketerek elden çıkarma. Bir yiyeceği yeme, içeceği içme, elbiseyi yakma vb. Yanma, ilgili şeyden artık faydalanılamayacak şekilde malın cüzlerini birbirinden ayırır. Dolayısıyla tazminat gerekir. Geriye külleri kalır. Şafii'nin itlaf konusundaki temel prensibine göre kül, mülk sahibinin mülkünde kalır. Çünkü malın kendisi vasıfları değişmiş vaziyette de olsa bakidir.

Bir şeyi yemeğe gelince, bunun bir kısmı insanın uzuvlarına gider bir kıs­mı da dışkıya dönüşür. Mülk sahibinin artık ondan istifade etmesi mümkün olmaz. Artık o yiyecek, onu yiyen hayvanın sahibine ait olmuş sayılır. Mal sahibinin ondan faydalanması mümkün olmadığı için de tazminat gerekir. Dirhem ve dinarlar başka insanların ellerinde olsa ya da denizin dibinde ol­salar bile mal sahibinin bunlara ulaşması imkan dahilinde değilse yine aynı şekilde tazmin edilmesi gerekir.

2- Kişinin malı ile arasına engel koyma. Bu da ikiye ayrılır.

a- Ortadan kalkması umulmayacak şekilde engel koyma. Bu durumda tazminat gerekir. Mesela piyasada dolaşan ya da denizin dibine düşen dinar ve dirhemler bizatihi mevcutturlar. Ama bunlara, mal sahibinin ulaşması artık mümkün değildir. Bu tıpkı yeme veya yanma ile malın cüzlerine parçalanması gibidir.

b- Ortadan kalkması umulacak şekilde engel koyma. Menkul ya da gayrimenkul malın sahibinin elinden çıkması böyledir. Maldan faydalanma gayesi ortadan kalktığı için mal kiymetiyle tazmin edilir. Burada ma­lın elden çıkmasıyla bir önceki şıkta belirtilen elden çıkına arasındaki fark malın yok olup olmama ihtimalidir.

Ağaçlan diktiği günden büyüyünceye kadar gasbettiği su ile sulayan kimse suyu misliyle tazmin eder. Su sahibinin kendi suyunun ağaçlarda meydana getirdiği büyümede bir hakkı yoktur. Çünkü ağaçlarda meydana gelen değişiklik ağaç sahibinin mülkü olmuştur. Başkasına ait bir yiyeceği hayvanın yemesi durumunda o yiyecek de hayvamn sahibinin mülkü olur. Artık hayvamn yediği yiyeceği sahibinin elde etme imkanı kalmamıştır. Zi­ra yiyecek hayvanın pisliğine dönüşerek ifsat olmuş ve hayvan uzuvlarına giderek hayvan için güç kaynağı olmak suretiyle maddî değere dönüşmüş­tür. Bu, kölenin kendi kuvvetleri ile çalışarak kazandığı şeye benzer. Ağaç­larda oluşan meyveler ve hayvanların karınlarındaki ceninler de böyledir. Bunlar ağaç ve hayvana verilen kuvvetlerle meydana gelir ama hükmen hay­vanın iradesine bağlı olan kuvvetlerle meydana gelmiş gibi kabul edilir. Bu yüzden yeni doğan yavrular hayvan sahibine ait olur. Çünkü hayvana mah­sus kuvvetlerle meydana gelmişlerdir.

Burada şöyle bir soru sorulabilir Şafiî mezhebinde; bir malı gasbeden ki­şi o malın menfaatinin çoğunu tüketse bile o mala sahip olamaz, ilkesi var­ken yukardaki örneklerde gasbettiği suyla ağacı sulayan ve gasbettiği yiye­ceği hayvanına yediren kimse nasıl olur da bunlara sahip olur?

Bu soruya şöyle cevap veririz: Arada şöyle bir fark vardır; gasbedilen ma­lın menfaatinin büyük bölümü tüketilse bile malın geri verilme imkanı var­dır. Halbuki bu örneklerde gasbedilen şey gasbeden kişiye ait olan ağaç ve hayvanlarda gıda ve kuvvet olarak kalmak suretiyle maddî bir değere dö­nüştüğü için, artık iade imkanı yoktur.