๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 18 Ağustos 2011, 13:30:11



Konu Başlığı: Muameleler
Gönderen: Ekvan üzerinde 18 Ağustos 2011, 13:30:11
Muamelelerde Sebeplerin Hükümlerinin Sabit Olduğu Zamanın Açıklanması


Sebeplerin hükümleriyle ilişkisinde üç durum söz konusudur:

1- Fiillerde olduğu gibi hükümleri sebeplerine bitişik olanlar.

2- Hükümleri sebeplerinden önce gelenler.

3- Hükümlerinin sebeplerine terettüp etme vaktinde ihtilaf edilenler. Bun­lar da; hükümleri derhal gerçekleşenler ve bazı hükümleri gecikenler olarak iki kısma ayrılır.

Şimdi bunları açıklayalım:

1- Hükümleri Sebeplerine Bitişik Olanlar

Fiillerin hükümleri fiillere bitişiktir. Şunlar bu konuya örnektir

a- Ot, odun, maden ya da suya el koyma, avlanma, ağ atma, ok fırlatma, mızrakla yaralama suretiyle mubah mallara el koyma, bunlara sahip olma anlamına gelir.

b- Kafirleri öldürmek onların üzerinden çıkan eşyalarda hak sahibi olma­yı getirir.

c- Şarap içmek, zina, hırsızlık, yol kesmek. Bu fiillere bunlara ilişkin had­ler bağlanır ve fasık kabul edilme sonucunu doğururlar. Ayrıca fasık kabul edilmeye bağlı sonuçlar da terettüp eder.

d- Kendisine boşama veya azat gibi hükümler bağlanan yeme, içme, eve gir­me gibi fiiller. Bu fiillerin hükümleri fiillerin ifasıyla aynı anda meydana gelir.

2- Hükümleri Sebeplerinden Önce Gelenler

Şu durumlar bu konuya örnektir

a- Satılan mal alıcının teslim almasından önce telef olduğunda, satım ak­di telefin hemen öncesinde telef sebebiyle kendiliğinden fesh olur. Satımın fesholmasınm telefe bitişmesi mümkün olmadığı gibi, teleften sonra olması da mümkün değildir. Çünkü fesih mülklerin ilk sahiplerine geri dönmesidir. Satılan malın telef olmasından sonra mülklerin sahiplerine geri dönmesi dü­şünülemez. Çünkü mal, mülkiyet konusu olmaktan çıkmıştır. Şu halde ma­lın satıcının mülkiyetine hemen telef öncesinde intikal ettiğini kabul etmek­ten başka yol yoktur. Bu sebepledir ki satılan mal köle veya cariye olduğun­da onun kefenleme ve defin masrafları satıcıya ait olur.

b- Yanlışlıkla öldürme. Bunun iki hükmü vardır: Birincisi; öldürme fiiline bitişik olan, ki bu keffaretin gerekli olmasıdır, ikincisi ise öldürme fiilinden önce gelen hükümdür. Bu da diyetin gerekli olmasıdır.-Ta ki bu diyet ölen adına farzlarının yerine getirilmesi için miras bırakılmış olsun, bununla borçları ödensin, vasiyetleri yerine getirilsin. Zira ölen kişi kendisi için öde­nen bedel üzerinde mirasçılarından daha çok hak sahibidir. Bedele konu olan şey kime ait ise dine göre bedel de o kişinin hakkıdır. Ölen de kendi ca­nı üzerinde mirasçılarından daha çok hak sahibidir.

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Dahhâk b. Kays'a Eşyem ed-Dabâbî'nin hanı­mını kocasının diyetinden mirasçı kılmasını emretmesi de bunu göster­mektedir. Çünkü mirasçı kılma ALLAH'ın farz kıldığı şeylerde olur. Mirasın özelliklerinden olan iki hacb (mirasa engel olma hali) de buna dahildir. Di­yetle ilgili bu durum keffaretler için geçerli değildir. Çünkü herhangi ge-rektirici bir sebep bulunmaksızın temel prensiplere muhalefet etmeye ihti­yaç yoktur.

c- Kişi başkasına "köleni benim adıma karşılık almaksızın azat et" veya "şu bedel karşılığında azat et" dese, söz konusu kişi de köleyi azat etse, sö­zü söyleyen azadın az öncesinde köleye sahip olmuş kabul edilir. Köle bun­dan sonra azat olur. "Azat ve mülkiyet birlikte meydana gelir" diyenler ha­ta etmişlerdir. Çünkü bu görüş, olumsuz ve olumluyu aynı anda bir araya getirmektir. Zira mülkiyet bir ihtisas (kişiye özgü olma durumu)tır. Azat ise her türlü ihtisası ortadan kaldırır.

d- "Muhayyerlik süresi içinde satıcının mal üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkar" görüşünü benimsiyorsak, alıcı satım konusu köleyi azat ettiğinde, köleye azadın öncesinde sahip olmuş gibi kabul edilir. Ta ki azat işlemi, azat edenin mülkiyeti dışında gerçekleşmiş olmasın. Satıcı azat işlemini onayla­sa, alıcı da azat etse satıcının mülkiyetinin muhayyerlik süresince devam etkabul edersek kölenin aha tarafından azat edilmesi, satıcı tarafından yapılmış gibi kabul edilir,

3- Bükümlerin Sebeplerine Terettüp Ettiği Vakitte İhtilaf Edilenler

Bunlar sözlü ifadelerdir. Bunlar; tek taraflı irade beyanı ile tamam olanlar ve ancak cevap ile tamamlananlar şeklinde iki kısma ayrılır.

a- Tek taraflı beyan ile tamam olanlar: İbra, üç defa boşama, zifaf Öncesi boşama, azat, ric'at vb.dir.

En doğru görüşe göre bu ifadelerin hükümleri en son harfe bitişiktir. Ör­neğin hürriyet "Sen hürsün" sözündeki "n" harfine bitişiktir. "Sen boşsun" sözünde boşama "n" harfine bitişiktir. "Seni bir dirhem borcundan ibra et­tim" sözünde ibra "m" harfine bitişiktir. Karşı taraf "beni bir dirhemlik bor­cumdan ibra et" dediğinde alacaklı "seni ibra ettim" dese ibra "m" harfine bitişmiş olur.[4]

Ric'at de böyledir. Nikah hükümleri ric'at'in son harfi ile birlikte geri dö­ner. Bunlar İmam Eş'ârî ve Şafiî mezhebinin önde gelen alimlerinin görüşle­ridir. Bu, emir, yasak vb. gibi tüm sözlü ifadelerde geçerli olan genel bir ku­raldır. Örneğin kişi "otur" dediğinde "r" harfi ile birlikte emir vermiş olur. Yine "oturma" dediğinde "a" harfi ile birlikte yasaklamış olur. İkrarlar, şa­hitlikler ve hakimlerin hükümleri de böyledir.

Şafiî mezhebine mensup bazı alimler ise şöyle demişlerdir: "Bu hükümler ifadelere bitişik değildir. Aksine zaman aralığı söz konusu olmaksızın hü­kümler hemen bu sözcüklerin ardından meydana gelir".

Hükümlerin sözlü ifadelerin son harfine bitişik olduğunu şu durum gös­terir: Bir kimse bu ifadelerden birinin son harfini işittiğinde bu harfle birlik­te o sözü söyleyen kişi açısından ilgili hükmün gerekli olduğunu bilir.

b- Cevap ile tamam olanlar: Bedelli akitler ve diğer konuşmalar böyledir. En doğru görüşe göre bu ifadelerin hükümleri, ifadenin son harfine bitişik­tir. Örneğin kişi "Sana bu evi bin dirheme sattım" dediği anda satım akdinin geçerliliği "kabul ettim" ifadesindeki "m" harfine bitişiktir. Kişi "bana şunu bin dirheme sat" ve karşıdaki "sattım" dediğinde en doğru görüşe göre sa­tım akdi "sattım" ifadesindeki "m" harfi ile birlikte gerçekleşir. Yine kişi "se­ni kızımla evlendirdim" dese, karşı taraf "kabul ettim" diye cevap verse, bu sözdeki "m" harfi ile birlikte nikah akdi gerçekleşir. Kadın "istersen boşsun" diyen kocasına "istiyorum" diye karşılık verse, "istiyorum" sözündeki "m" harfi ile birlikte boşama gerçekleşir.

Kişi "sana evimi bir dirheme kiraladım" dese, bir başkası da "kabul et­tim" diye cevap verse, "kabul ettim" ifadesindeki "m" harfi ile birlikte kira akdi gerçekleşir. Kişi "bana evini bir dirheme kiraya ver" dese, karşıdaki de "kiraya verdim" diye cevap verse "m" harfi ile birlikte kira akdi gerçekleşir.

Hükümleri Daha Önce Meydana Gelen ve Bazı Hükümleri Gecikenler

Bunun örnekleri şunlardır:

a- Satım akdi. En doğru görüşe göre akdin gerçekleşmesi ve geçerliliği son harfe bitişiktir. Satım akdinin bağlayıcılığı ise onaya veya iki tarafın akit meclisini terketmesine yahut şart muhayyerliğinin sona ermesine kadar ge­cikir.

Mülkiyetin satım akdine bitişik olması konusunda çeşitli görüşler vardır:

1- Bitişir.

2- Akdin Bağlayıcılığına kadar gecikir.

3- Mülkiyetin akde bitişmesi mevkuftur. Akde onay verildiğinde mül­kiyetin akde bitişmiş olduğunu anlarız, feshedilirse veya kendili­ğinden fesholursa mülkiyetin akde bitişmemiş olduğunu anlarız.

b- Hibe akdi. Akdin geçerliliği ve gerçekleşmesi en doğru görüşe göre son harfe bağlıdır. Akdin bağlayıcılığı ise hibe konusunun teslim alınmasına ka­dar gecikir.

c- Rehin. Akdin kurulması en doğru görüşe göre son harfe bitişiktir. Bağ­layıcılığı rehnin teslim edilmesine kadar gecikir.

d- Ric'î talak. Boşamanın gerçekleşmesi, talak sayısını azaltması, cinsel ilişkiyi haram kılması, ric'at hakkını temlik etmesi "sen boşsun" sözündeki son harf olan "n"ye bitişiktir. Nikahı tamamen sona erdirmesi ise iddetin so­na ermesine kadar gecikir. Ric'at'a gelince tüm hükümleri sözcüğün son har­fine bağlıdır.

Vasiyete gelince; imam Şafiî'nin bir görüşüne göre mülkiyet, lehine vasi­yet yapılanın kabulü ile gerçekleşir. Bu, belirttiğimize uygun olan görüş ol­makla birlikte doğrudan uzaktır. Şafiî'nin bunun dışında iki görüşü daha vardır: Birincisi mülkiyet vasiyet edenin ölümü ile hasıl olup, icap ve kabul arasındaki zaman diliminde gerçekleşir. İkinci ve güçlü olan görüşe göre ise mülkiyet askıdadır, eğer lehine vasiyet yapılan kabul ederse mülkiyet icap

kabul arasındaki zaman dilimine rastlayan ölüm ile hasıl olur. Kişi vasiyeti reddederse mülkiyet hasıl olmaz. Bu, vasiyetin diğer tasarruflardan ayrıldı­ğı noktadır.

e- Yanlışlıkla öldürme. Diyetin vacip olması ölümden önce gerçekleşir. Diyetin ilk üçte birinin istenmesi ilk senenin sonuna, İkinci üçte bir ikinci se­nenin sonuna, üçüncü üçte birinin istenmesi ise üçüncü senenin sonuna ka­dar gecikir. Vadeli bedeller de böyledir. Bunların gerekli olması sebeplerine bitişik olmakla birlikte, istenmesi vade bitimine kadar gecikir.

[Sebepler ve Hükümler Arasındaki Uygunluk İlişkisi]

Sebepler; hükümlerine uygun olanlar -ki çoğunluğu böyledir- ve hüküm­lerine uygun olmayanlar -ki bu taabbüd diye ifade edilir- diye iki kısma ay­rılır. Benzerlerinde görüş ayrılığı vardır.

Hükümlerine uygun olmayan sebebe örnek; kadına dokunmak, iki neca­set yolunun birinden bir şey çıkması ile abdestte organları yıkamanın gerek­li olması. Bu belirtilen sebeplerin hiçbirinin organları yıkamakla münasebeti akılla bilinemez. Necaset çıkan yerde kalan pislik mazur görüldüğü halde necasetin bulaşmadığı yerlerin yıkanmasının vacip olması akılla nasıl anlaşı­labilir?

Hükümlerine uygun olan sebebe örnek; necasetleri yıkamanın gerekli ol­ması, suç işleyenlere engel olmak maksadıyla onları cezalandırmanın gerek­li olması, idari maslahatları yerine getirmeye sevketmesi amacıyla idarî işler­de adaletin şart koşulmasının gerekliliği.

Ganimetin, bunu kazananlara ait olması da böyledir. Savaş, ganimetin onlara ait olmasını gerekli kılar. Çünkü onlar ganimeti savaşarak elde etmiş­ler, mızrakları ve okları ile ganimetin elde edilmesine vesile olmuşlardır. Öl­dürülen düşmanın üzerinden çıkan şahsî eşyaların, kendini tehlikeye atarak onu öldürene ait olması da böyledir. Çünkü onu elde etmeye kuvvetle vesi­le olmuştur. Ayrıca bu, müşriklerle savaşmada tehlikeleri göze almaya teş­vik içindir. Fey'in Peygamberlerin efendisi ve Nebilerin sonuncusu Hz. Mu-hammed'e (s.a.v.) ait kılınması da böyledir. Çünkü ALLAH, düşmanlarının kalbine korku salmak suretiyle ona yardım etmiştir. İmam Şafii'nin iki görü­şünden birine göre Hz. Peygamber'in ölümünden sonra fey' müslüman or­dulara verilir. Çünkü kafirleri korkutma konusunda müslüman ordular Hz. Peygamber'in yerini almıştır.

Düşmanın üzerinden çıkan şahsî eşyanın onu Öldürene değil de yaralaya­rak yere düşürene ait olması da böyledir. Nitekim Afrâ'nın iki oğlu Ebu Cehil'i yaralayarak yere düşürmüş, daha sonra İbn Mes'ud kafasını keserek onu öldürmüştür. Şahsî eşyayı öldürenin hak etmesinin sebebi ona karşı di­renmesi ve müslümanlara yapabileceği kötülükleri önlemesidir. Bunu, yara­lama sonrası kafayı kesen değil yaralayarak yere düşüren yapmıştır. Riva­yetlerin ve şahitliklerin yalnızca adil kişilerden kabul edilmesi de böyledir. Çünkü diğer tüm müslümanlar arasında onların doğruluk ve güvenilirlikle­ri ortaya çıkmıştır. Zaruretleri ve ihtiyaçları ortadan kaldırmak için muame­leleri ve nikah işlemlerini geçerli kılmak da böyledir.

[Sebeplere Hüküm Bina Edilmesi]

Bazı sebeplere tek bir hüküm, bazılarına ise iki hüküm bina edilir. Bazen

de tek bir sebebe birçok[5] hüküm bina edilir.

a- Bir Sebebe Bir Hüküm Bina Edilmesi

1- El koymak suretiyle ava sahip olmak.

2- Şahitlikle hükmetmenin vacip olması.

3- ikrarla hükmetmenin vacip olması.

4- Davalının yeminden kaçınmasından sonra davacının yemin etmesi du­rumunda hükmetmenin vacip olması.

5- Az miktarda suya necasetin bulaşması veya suyun vasıflarından birinin değişmesi durumunda suyun necis kabul edilmesi. Necasetin pek çok hü­kümleri vardır. Yine meşru yıkamadan sonra temizliğin meydana gelmesi de böyledir. Temizliğin de pek çok hükümleri vardır.

6- Devlet başkanı, hakim, kölenin efendisi veya babanın emir vermesi du­rumunda itaatin vacip olması.

7- Akitlerde icaptan sonra karşı tarafın kısa bir süre için seçim hakkına sa­hip olması.

8- Malların yanlışlıkla telef edilmesi tazmin etmeyi gerektirir.

9- İhramlı kişinin avı öldürmesi; ceza kurbanı kesme, oruç tutma ve fakir­leri doyurma arasında seçim yapmasını gerektirir. Bu tek bir hükümdür.

10- Devlet başkanlığı ve hakimlik konusundaki ehliyet devlet başkanlığı ve hakimliğe atanmayı gerektirir.

11- İhramlı iken güzel koku ve yağ sürünmek dokuzuncu maddede belir­tilen üç şey arasında seçim yapılmasını gerektirir.

12- İhramlı iken saçı tıraş etmek oruç tutma, sadaka verme ve kurban kes­me arasında seçim yapmayı gerektirir.

13- Beş deve sahibi olmak koyun, iki yaşma girmiş bir dişi deve (binti me-had), üç yaşına girmiş bir erkek deve (ibni lebûn), üç yaşına girmiş bir dişi deve (binti lebûn), dört yaşma girmiş bir dişi deve (hikka), beş yaşına girmiş bir dişi deve (ceze'a) ve seniyye'yi zekat olarak verme konusunda seçim yap­mayı gerektirir.

b- Bir Sebebe îki Hüküm Bina Edilmesi

1- Yanlışlıkla adam öldürme. Bu kişinin günahı affedilir. Bunun iki hük­mü vardır: Birincisi keffaretin gerekli olması, ikincisi tazminin gerekli olma­sıdır.

2- Mubah, vacip veya mendup olduğu durumlarda yemin bozma iki hü­küm doğurur: Birincisi yemin keffareti için belirlenen üç şeyden birini seç­mek, ikincisi oruç tutma mecburiyeti.

Yemini bozma haram kılman bir konuda olursa bakılır: Büyük bir günah ise haramlığı, kişinin fasık sayılmasını veya tekfir edilmesini gerektirir. Ye­min bozma küçük bir günah konusunda olursa onun haram oluşu; yemin keffareti için belirlenen üç şeyden birini seçmeyi ve oruç tutmayı gerektirir.

3. Temettü haccı iki hükmü gerektirir: Birincisi hedy kurbanı, ikincisi bu­na güç yetirilememesi halinde oruç.

Sövmek ve vurmak büyük günah derecesine varmadıkça haramlık ve ta-zir ile cezalandırılmayı gerektirir. Büyük günah derecesine varırsa haramlık, fasık sayılma ve tazir ile cezalandırılmayı gerektirir.

c- Bir Sebebe Üç Hüküm Bina Edilmesi

1- Mallan kasten itlaf etmek. Bunun hükümleri; haramlık, tazir cezası, taz­minin gerekli olmasıdır.

2- Zina iftirası atma (kazf). Hükümleri; haramlık, fasık sayılma, sopa ce­zası.

3- Evlilik yapmış kişinin zina etmesi. Hükümleri; haramlık, fasık sayılma, ölünceye kadar taşlanma.

4- Şarap içmek. Hükümleri; haramlık, fasık sayılma, had cezası.

5- Nebiz içmek. Haram olduğuna inananlara göre bu fiil haramlığı, fa­sık sayılmayı ve had cezasını gerektirir. Haram olduğuna inanmayanlara göre haramlık ve fasık sayılma söz konusu olmaksızın had cezasını gerek­tirir.

6- Zıhâr. Bu, haramlığı, fasık sayılmayı ve sırasına uygun olarak keffareti gerektirir.

7- Kasten adam öldürmek haramlığı, fasık sayılmayı ve velinin kısas ve diyetten biri arasında seçim hakkına sahip olmasını gerektirir. Şafiî keffareti de bunlara eklemiştir, bu durumda bunun dört hükmü olmaktadır.

d- Bir Sebebe Dört Hüküm Bina Edilmesi

Örneğin bekar bir kimsenin zina etmesi böyledir. Bu fiil; haramlığı, fasık sayılmayı, sopa atılmasını ve sürülmeyi gerektirir.

Küçük abdestsizlik; namazın, tavafın, şükr secdesi, sehiv secdesi ve tila­vet secdesinin, mushafa dokunma ve taşımanın haram olmasına sebeptir. Orta dereceli abdestsizlik yani cünüplük ise bunlara ek olarak Kur'an oku­manın ve mescitlerde bulunmanın haram olmasına sebeptir. Büyük abdest­sizlik yani hayz ise bunlara ek olarak oruç, cinsel ilişki ve boşamanın haram olmasına sebeptir.

e- Bir Sebebe Pek çok Hüküm Bina Edilmesi

Cinsel ilişkinin pek çok hükmü bulunmaktadır. Bunların bir kısmını şöy­le sayabiliriz:

- Cünüplükte geçerli olan yedi, hayız halinde geçerli olan yukarıda belirt­tiğimiz on hüküm,

- Oruç konusundaki hükümler; Haramlık, fasık sayılma, orucun bozul­ması, sıra ile keffaret gerekmesi.

- Vacip itikaftaki hükümler; Haramlık, itikafın bozulması, tazir cezası. Fa­sık sayılmaya gelince cinsel ilişki camide olursa bu fasıklıktır. Caminin dışın­da olursa kişinin ihtiyacı için çıktığı vakitte cinsel ilişki yapılırsa fasık sayıl­mayı gerektirmez. Çünkü bunun mubah olup olmadığı konusunda görüş ay­rılığı vardır. Bunun dışında meydana gelirse, bu konuda bir tercih yapmak­sızın bekleriz.

- Hac ve umredeki hükümler; haramlık, fasık sayılma, keffaret, haccın in'kadını değil sıhhatini bozması. Fasid hacca devam etmeye gelince bu, tar­tışmalı bir konudur. Çünkü hac, cinsel ilişki ile değil ihram ile vacip olur.

- Kadının, onu boşayan kocasıyla evlenmesinin yeniden helal hale gelmesi.

- Sahih nikahta iki tarafın anlaştığı mehri pekiştirmesi, fasit nikahta ve şüphe ile olan cinsel birleşmelerde emsal mehri gerektirmesi. Mehrin belirlenmediği nikahta mehri gerektirmesi. Şüphe ile olan cinsel ilişki ve nikahlı iken olan birleşmede İddeti gerektirmesi. Cinsel ilişki, cariye kişinin mülki­yetine geçtiğinde ve mülkiyetinden çıktıktan sonra cariyenin istibra yapma­sını gerektirir.

- Haramlık, fasık sayılma, sopa vurulması, sürgün ve taşlanarak öldürül­meyi gerektirmesi.

- Cinsel ilişki kocalarıyla birlikte yaşayan hür kadınlar ve cariyelerin do­ğurduğu çocukların nesebinin bunlarla İlişkide bulunanlara bağlanmasını gerektirir. Cinsel ilişki, bekar ve tek başına yaşıyan kadınlarla şüphe yolu ile kurulan cinsel ilişkilerde nesebin ilişkide bulunan erkeğe bağlanmasını ge­rektirir.

- Zina haddi konusunda her iki eşi de muhsan kılması.

- ilada cinsel ilişki ile kadına dönmenin gerçekleşmesi, bazı alimlere gö­re zıharda da kadına dönmenin gerçekleşmesi.    ';

- İddet sırasında şüphe ile olan ve hamilelik meydana ge'tiren cinsel iliş­kinin iddeti kesmesi.

- Kişiye karısının anasını, büyükannelerini, kızını ve onların kızlarını ha­ram kılması. Bunlardan herhangi biri ile cinsel ilişki kurduğunda haddi ge­rektirmesi.

- İki kız kardeşi tek bir kimsenin nikahında birleştirmeyi haram kılması, kişinin fasık sayılması, yaptığından dolayı had uygulanması.

- Cariyede ortak olma şüphesi söz konusu iken meydana gelen cinsel iliş­kinin haramlığı, kişiyi fasık kılması, mehrin bir kısmını gerektirmesi.

- Nikah esnasında meydana gelen şüphe ile olan cinsel İlişki, iddeti için­de eş ile ilişkiyi haram kılması, taziri gerektirmesi.

Cinsel ilişkinin kocaya haram olduğunu belirttiğimiz tüm durumlarda, kadınlar durumu bildiklerinde kocalarına imkan tanımaları haramdır. Kişi­nin kendisine ait zannettiği cariye ile cinsel ilişki kurması gibi şüphe halinde tazir cezası gerekir. Şüphe söz konusu değilse ya recmetme veya sopa vur­ma ve sürgün etme şeklinde had cezası gerekir.

Şüphe iki taraftan yalnızca biri hakkında meydana gelirse, bu kadınlarla ala&ali ise kadınlar emsal mehirlerini hak ederler. Kendilerine had cezası uy­gulanmaz, haramlık da söz konusu olmaz. Kocalarla alakalı ise kadınlar hak­kında zina edenlere uygulanan hükümler söz konusu olur. Kadınlar mehre hak kazanamaz, iddet beklemeleri gerekir.


[4] Bu ve sonraki paragraflarda yer nhn ifrulelevin aslı Arapça olmakla birlikte, konunun daha ıyı anlaşılması açısından Türkçe'ye uyarlanmıştır. (S.D.)

[5] Metinde geçen "altmış" keiimesi ihtirazı" bir kayıt olmadığından "birçok" diye tercüme ettik. (S.D.)