> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri  > İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması  (Okunma Sayısı 627 defa)
19 Ağustos 2011, 14:04:46
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 19 Ağustos 2011, 14:04:46 »



İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması


Allah nimet verip iyilikte bulunduğu kulunu kendisine taatte bulunmaya nuvaffak kılar ve bunun sevabına nail kılar. Yardımsız bıraktığı kulunu da kendisine isyan etmesine izin vermek ve bu isyana ceza vermek suretiyle rahmetinden uzaklaştırır.

Ahiret maslahatları; sevap elde etmek, cezadan kurtulmaktır. Ahiret mef-sedetleri ise; cezaya müstahak olma ve sevapları kaybetmektir. Tüm bunlar "uhrevî maslahatlar" diye ifade edilir.

ibadetlerin tümünden amaçlanan şey; Allah'ın şanının yüceltilmesi, ta­zim edilmesi, saygı gösterilmesi, O'na tevekkül etme, işleri O'na havale etmektir. Dünya ve ahirette şeref olarak O'nu ve sıfatlarını bilmek yeter. Bu bilgi, O'nun yüce cemâline bakmak dışında her türlü sevabın üstündedir.

Dünya maslahatları zaruretler, ihtiyaçlar ve tamamlayıcılar / mükem-melleştiricilerin gerektirdiği maslahatlardır. Dünya mefsedetleri ise bunların zıddını elde ederek maslahatları kaybetmektir. Tüm bunlar "dünyevî masla­hatlar" diye ifade edilir.

Yüce Rabbimiz ahirete ilişkin maslahatların imkan nisbetinde çoğaltılma­sını ve dünyaya ilişkin maslahatlarda ise zaruretler ve ihtiyaçlar ile yetinme­yi teşvik etmiştir. Zengin ve bedbahtlar az yapmaları emredilen şeyleri çok yapmaya, çok yapmaları emredilen şeyleri ise azaltmaya rağbet etmişlerdir. Bu yüzden Yüce Allah onlara öfkelenmiş, onları bedbaht kılmış, rahmetin­den uzaklaştırmıştır. Allah bu gibilerin çoğu hakkında şöyle demiştir: "siz ahiret daha hayırlı ve kalıcı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsu­nuz".[52]

Nebiler ve veliler ise dünyevi amaçlardan kendilerini uzak tutmaya, ahi­rete ilişkin maslahatlara sebep olacak şeyleri çoğaltmaya rağbet etmişlerdir. Yüce Allah da onları kendine yaklaştırmış, onlardan razı olmuş, onları ken­dinden razı kılmış, mutlu kılmış, işlerini üstlenmiştir. Değersiz ve geçici bir şeyi değerli ve kalıcı bir şeye tercih eden kişi ne bedbahttır! Mevlasmı razı eden ve ahiretini dünyasına tercih eden kişinin durumu ne kadar gıpta edi­lecek bir durumdur! Amel edenler işte böyle bir şey için amel etsinler, yarış yapanlar da bu konuda yarış yapsınlar.

Dinî yükümlülüklerin tümü, kulların dünya ve ahiret maslahatlarını sağ­lamaya yöneliktir. Allah'ın kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur. İtaat edenle­rin taati O'na yarar sağlamadığı gibi, isyan edenlerin İsyanı da O'na zarar vermez, insanların tümü içlerindeki en günahkar kişinin kalbine sahip olsa, bu O'nun mülkünden bir şey eksiltmez. Aksine insanların tümü içlerindeki en muttaki kişinin kalbine sahip olsalar bu O'nun mülkünde bir şey arttır-maz. Kullar O'na zarar verme imkanına sahip değillerdir ki zarar verebilsin­ler, yarar sağlama imkanına sahip değillerdir ki yarar sağlayabilsinler. O'nun hidayet ettikleri dışında tüm insanlar dalalettedir. O'nun doyurduk­ları dışında herkes açtır. O'nun giydirdikleri dışında herkes çıplaktır. Yüce Allah ezelî, ilminde bazı olayları diğer bazılarına bağlamıştır. Bu, önceki olayların sonrakileri gerektirdiği ve yarattığı anlamına gelmez. Aksine se­bepleri sonuçlarına, cezalan suçlarına, sevapları taatlere bağlayan yegane güç O'dur. Bunlardan hiçbiri sonuçlarını yaratamaz. Bunların hepsi O'na da­yanır. Yüce Allah kuldan bir küfür ve isyan olmadığı halde kulunu cezalamdırsaydı bile bu yine tamamen adalet olurdu. İtaat ve iman söz konusu ol­maksızın ödüllendirse bile O kendi lütfuyla nimet veren olurdu.

Yüce Allah dünyada hükümlerini bazı sebeplere bağlayarak uygula­maktadır. Ta ki kullar bu sebepler vasıtasıyla hükümleri bilsinler, bu saye­de sebepleri öğrendiklerinde O'na itaat etmeye ve isyandan kaçmaya koş­sunlar. Onların çoğunun kendisine isyan edip etmeyeceğini, muhalefet edip iradesine uymayacaklarını bildiği halde, ezelî ilminde o şekilde yer al­ması, iradesinin geçerliliği ve onlar üzerindeki hükmü gereğince mükellef­lerin tümüne emirler ve yasaklar koymuş, itaat etmeye ve isyandan kaçma­ya davet etmiştir.

Şöyle bir soru sorulabilir: Yüce Allah kendisine itaat etmeyeceklerini, em­rine uymayacaklarını bildiği halde niçin onlara hitap yöneltmiştir? Kullar O'nun bilgisini değiştirme gücüne, hükmünü değiştirme imkanına sahip ol­madıkları halde bilgisine aykırı bir şeyi onlardan nasıl talep edebilir? Allah onları güç yetiremedikleri şeyle yükümlü tutmuş olmuyor mu? Çünkü O'nun var olmayacağını bildiği şeyin olmaması zorunludur. O'nun var ola­cağını bildiği şeyin de olması zorunludur.

Buna şu şekilde cevap veririz: Bu konuda söylenecek en güzel şey şudur: Allah'ın emrine uymayan ve yasaklarından kaçınmayan bedbaht kişilere hi­tabın yönelmesi hakikatte bir talep değildir. Bu hitap yalnızca onların bed­bahtlığı için konulmuş bir alamet ve onlara azap edilmesi için belirlenmiş bir emaredir. Çünkü Arap dilinde haberin, emir ve nehiy kipleriyle ifade edil­mesi anormal bir durum değildir. Örneğin şu ayetlerde: "Kim sapkınlıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin!"[53] "Bir şeyin olmasını dile­diğinde O'nun sözü sadece: ol demektir. O da hemen oluverir"[54] "Biz sizin hatalarınızı yüklenelim"[55] "De ki: İster taş olun, ister demir, isterse aklınıza imkansız gibi görünen herhangi bir yaratık!"[56]

İleride deliler, hayvanlar ve çocuklara azap edilmesi konusunda belirte­ceğimiz üzere günah işlemeyen ve Allah'a karşı gelmeyen varlıklara azap edilmesi de uzak bir durum değildir. Nitekim sahih bir hadiste şöyle denil­mektedir: "Yüce Allah ateş için bazı topluluklar yaratır"[57]

îtaat etmeyen kişiye sevap verilmesi de uzak bir durum değildir. Nitekim yine sahih bir hadiste: "Yüce Allah cennette bazı topluluklar yaratır"[58] denilmistir. îri gözlü huriler ve müslümanlarm çocukları hakkındaki hüküm de böyledir. Bu Yüce Allah'ın, kulundan herhangi bir amel söz konusu olmak­sızın yaptığı iyiliklerin ilki değildir. O, kendisine yakın meleklere, nebilere ve resullere iyilik ve ihsanda bulunduğu gibi, bu dünya menfaatleri konusunda kötülere de iyilere de ihsanda bulunmuş, yine vahşi ve evcil hayvan­lara da ihsanda bulunmuştur.

Yüce Allah taatle mükellef tuttuğu halde sevap vermeyebilir. Nitekim kendi katına yakın melekler böyledir. Dilediğini yapan ve dilediğine hükme­den alemlerin Rabbine itiraz söz konusu olamaz, itiraz edenin bedbahtlığı artar, belası şiddetlenir, cefası büyür.

îtiraz edene şöyle cevap verilir: Yüce Allah'ın rabliği kulların maslahatlai rı ile sınırlandırılmış değildir. Kullar yalnızca kendi maslahatlarına uygun şeyler yapması konusunda Rablerine sınırlama koyamazlar. Ezelî kudret sınırsız olup kulların maslahatına uygun olan, beldeleri imar eden, doğru yo­la sevketmeyi gerektiren şeylerle sınırlanmaz. Günahı ve sorumluluğu söz konusu olmayan çocuk, deli ve hayvan gibi canlıların çeşitli elem, hastalık, açlık, susuzluk, boğulma, yanma vb. gibi durumlara mübtela kılındığını biz­zat görmekteyiz. Üstelik Yüce Rabbin bundan bir yarar sağlamadığını, yok­luğundan bir zarar görmediğini, bu durumlara mübtela olanların da bundan bir yarar sağlamadığını aksine yokluğunun onlar için yararlı olduğunu bil­mekteyiz.

Bazı bedbahtlar: "Allah yalnızca belirttiğiniz kişilere sevap vermek için bunu yapmaktadır" derse bu görüşte olana deriz ki: Doğru yoldan ayrıldın. Allah'ın gücü onlara azap etmeksizin ihsanda bulunmaya yetmez mi?

Eğer "Allah'ın gücü buna yetmez" derse bu sözde açık bir yanlış vardır. "Allah'ın gücü buna yeter" derse ona "öyleyse bu güçsüz varlıklara niçin za­rar yermektedir?" diye sorulur. Bedbaht "bunu sadece kendisine minnet edilmesi zararını onlardan gidermek için yapmaktadır" derse ona üç açıdan cevap veririz:

1- Allah minneti için zarar yaratmama gücüne sahiptir.

2- Alemlerin Rabbinin minneti dünya ve ahirette bir şeref olup, kimse bu minnetten çıkamaz, ayrılamaz. Bizim zatımızı, sıfatlarımızı ve rızıkla-rımızı o yarattığı halde bu minnetten nasıl çıkarız?

3- Eğer Allah'ın minnetinde -haşa- bir zarar olduğu düşünülürse bu zararın kötülüğü kıyas kabul etmeyecek şekilde yukarıda saydığımız za­rarların kötülüklerinden daha hafiftir. Bunu şöyle bir örnekle açıklaya­biliriz: Belaya maruz kalmış bir insan düşünelim. Farz edelim ki bu kişi cüzzâmlı, iki eli ve iki ayağı kesik bir şekilde bir çöplüğe terkedilmiş. Bin kantar malı olan zengin bir insan ona uğruyor. Zengin, o kişinin bir gözünü çıkarıyor sonra da ona bir lokma yemek veriyor. Zengine "bu zayıf garibanın gözünü niye çıkarttın?" diye sorulduğunda "bu lokmayı ona yedirmek için çıkarttım" diyor. Ona "gözünü çıkartma­dan o lokmayı yediremez miydin?" diye sorulduğunda "yedirebilir-dim" diyor. "Öyleyse bu kadar zengin olmana ve onun gözünü çıkart­mama kudretine rağmen niçin bunu yaptın?" diye sorulduğunda "ba­na minnet etme durumunu ortadan kaldırarak ona iyilik etmek için yaptım" diyor.

Şimdi böyle bir durumda akıllı kişiler o zengin şahsın yaptığı şeyin çok çirkin olduğunu kesin bir şekilde ifade ederler ve onu insanların en akıl­sızlarından, en kötü amellilerinden, görüş ve düşüncesi en sakatlarından sayarlar.

Bu görüşte olanlar gayba ait hususları, görünen şeylere kıyas eden kimse­lerden iseler sonuç onları yalanlar. Çünkü bu olaylar görünüşte çirkin ama hakikatte bunların Allah'tan sadır olması güzeldir. Gaybı görünene kıyas et­meyen kimselerden iseler iki durum arasında fark bulunduğundan görün­meyeni görünene ilhak etmeleri caiz olmaz. Çünkü bu görünüşte çirkin ha­kikatte güzeldir. İmam Şafiî şöyle demiştir: "Kaderiyye Allah'ın bilgisini ka­bul ettiklerinde, kendilerine itiraz edilip tartışıldı". Bu söz şu anlama gelir: Onlar evrende meydana gelen kötülükleri Allah'ın bildiğini ve gücü; yettiği halde bunları gidermediğini kabul ederler. Gidermeye gücü yeten kişinin bunu yapmaması görünüş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması
« Posted on: 26 Nisan 2024, 18:34:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması rüya tabiri,İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması mekke canlı, İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması kabe canlı yayın, İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması Üç boyutlu kuran oku İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması kuran ı kerim, İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması peygamber kıssaları,İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanması ilitam ders soruları, İbadet Ve Muamelelerin Kısımlarının Açıklanmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes