๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 16 Ağustos 2011, 10:40:32



Konu Başlığı: Dinlenilen Şeyler
Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Ağustos 2011, 10:40:32
[Sema / Dinlenilen Şeyler]


Sema'ın hükmü dinleyen ve söyleyenlerin durumlarına göre değişiklik gösterir. Bu açıdan insanlar çeşitli kısımlara ayrılır.

1- Grup: Arifler (ALLAH'ı tanıyanlar ): Bunların dinlemeleri, durumlarına göre değişiklik gösterir. Korku hali kendisine galip olan kişide dinle­diği şey, korkutucu şeylerin zikredilmesi sırasında etki gösterir. Bu­nun etkileri de üzüntü, ağlama ve rengin değişmesi şeklinde ortaya çıkar.

Korkunun da çeşitli kısımları vardır:

a- Ceza korkusu

b- Sevabı kaybetme korkusu

c- Herşeyin hükümdarı ve nimetlerini karşılıksız hibe eden Yüce ALLAH ile ünsiyet etme ve O'na yakın olma nasibini kaybetmek korkusu. Bu durumdaki kişi, ALLAH'tan korkanların ve sema dinleyenlerin en üstünüdür. Böyle bir kişi semada yapmacık davranmaz, kendisin­den ancak korkunun etkisiyle meydana gelen haller sadır olur. Çünkü korku hali, insanın yapmacık davranmasına ve gösteriş yap­masına engel olur. Böyle bir kişi Kur'an dinlediğinde, bunun etkisi şiir ve nağme dinlemesindeki etkisinden daha şiddetli olur.

2- Grup: Ümit hali kendisine galip olanlar: Böyle bir kişi insanın tama ve ümidini artıran bir şey dinlediğinde sema onda etkili olur. Ümidi ALLAH ile ünsiyet etmek, O'na yaklaşmak, O'nu görmek, rızasını elde et­mek ise ümit ehlinin dinledikleri içinde en faziletli dinlemeyi yapmış olur. Ümidi sevap konusunda olursa ikinci mertebeyi alır. ilk mertebe-dekilerde sema'ın etkisi ikinci mertebedekilerden daha fazladır.

3- Grup: Muhabbet hali kendisine galip olanlar: Bunlar iki kısımdır:

a- ALLAH'ı, kendisine olan nimet, lütuf ve ihsanları sebebiyle sevenler. Bu ki­şilerde sema nimet verme, lütfetme, ihsan ve ikram etmeye dair bir şey dinlediklerinde etkili olur.

b- ALLAH'ı zatının şerefi ve sıfatlarının kema­li sebebiyle sevenler. Bu kişilerde ALLAH'ın zatının şerefini ve sıfatları­nın kemalini anlatan şeyleri dinlemek etkili olur. Bu konularda ne ka­dar ileri gidilirse etkinin şiddeti de o oranda artar. Bu kısım bir önce­kinden daha üstündür. Çünkü bu kişilerin sevgilerinin sebebi en üstün sebeptir.

4- Grup: Tazim ve yüceltme hali kendisine galip olanlar: Bu en üstün olan gruptur. Çünkü nefis tazim ve yüceltme durumunda son derece alçalır. Kişinin buna dair bir şey dinlemesinde nefsinin bir payı yok­tur. Önceki gruplar ise böyle değildir. Çünkü diğer gruptakiler bir yönden Rableri diğer yönden kendi nefislerine dayanmaktadırlar. Sırf ALLAH için olan ile nefislerin de kendisine ortak olduğu şey ara­sında ne kadar büyük fark vardır! Çünkü seven, sevdiğinin cemalin­den lezzet duyar. Bu, sevenin nefsine ait bir paydır. Heybet duyan ise böyle değildir.

Bu gruplarda yer alanların durumu, kendisinden dinledikleri kişiye göre değişir. Örneğin velilerin söylediği bir şeyi dinlemek, cahil ve akılsız kişile­rin söylediğini dinlemekten daha etkilidir. Peygamberlerin söylediğini din­lemek velilerin söylediğini dinlemekten daha etkilidir. Yerin ve göğün Rab­bi'nin sözünü dinlemek peygamberlerin sözlerini dinlemekten daha etkili­dir. Çünkü saygı duyan üzerinde saygı duyulanın sözü, başkalarının sözle­rine oranla daha çok etki eder. Nitekim sevilenin sözü, seven üzerinde baş­kalarının sözlerinden daha etkili olur. Bu yüzden peygamberler, sıddıklar ve onların ashabı eğlendirici şeyler ve şarkı dinlememişler, onların durumları üzerinde şiddetli etki göstermesi sebebiyle Rabbin sözünü dinlemekle yetin­mişlerdir.

insanların çoğu, müzik aletleri eşliğinde şiir ve şarkı dinleme konusunda yanlışa düşmüşlerdir. Şöyle ki; müzik aletlerinin sesleri, şiir ve şarkı nağme­lerinin güzelliğinde nefislerin payı vardır. Kişi, durumunu harekete geçirecek bir şey dinlediğinde nefsi, müzik aletleri ve şarkı nağmelerinden lezzet duymakta, şiir ve şarkı ona durumunun gerektirdiği sevgi, korku ve ümidi hatırlatmakta böylece bu haller kişide harekete geçmektedir. Nefis kişinin kendisinin tercih ettiği yönden lezzet duymakta, şarkıda sevgi, korku ve ümit yer alıyorsa onu dinlemeyi tercih etmektedir. Bunun sonucu kişide iki durum meydana gelmektedir; nefsinin lezzeti, Rabbinin sıfatlarına bağlan­ma. Oysa kişi nefsinde meydana gelen şeylerin tümünün ALLAH ile ilgili oldu­ğunu zannetmektedir. İşte bu bir yanılgıdır.

5- Grup: Kendisinde mubah olan bir tutku hali galip olanlar: Kişinin karışma veya cariyesine aşık olması buna örnektir. Bu kişi şarkı veya şi­ir dinlediğinde heyecanlanır, kendisinde şevk, ayrılık korkusu ve bu­luşma ümidi etkili olur. Bu yüzden şarkı söyler. Bunu dinlemekte bir sakınca yoktur.

6- Grup: Kendisinde haram olan bir tutku hali galip olanlar: Kişinin par­lak gençlere ve kendisine helal olmayan kadınlara karşı tutku duyma­sı buna örnektir. Şarkı dinlemek bu kişiyi harama koşmaya yönlendi­rir. Harama götüren şey de haramdır.

7- Grup: îlk altı grupta yer almayanlar: Bu grupta yer alan kişi "ben yu­karıda zikrettiğiniz altı gruba girmiyorum. Benim hakkımda şarkı din­lemenin hükmü nedir?" diyen kişidir.

Buna şu şekilde cevap veririz: Bu kişinin şarkı dinlemesi mekruhtur. Çün­kü halk arasında yaygın olan fasid tutkulann onlara hakim olmasıdır. Dinle­diği şey kişide haram olan bir sureti hayal ettirebilir, kişi bu hayale bağlanır, ona meyleder. Bununla birlikte bu haram değildir, çünkü haram kılan sebe­bin kesin olarak var olup olmadığını bilmiyoruz.

Sema dinlemeye facir kişiler de gelebilir. Onlar içlerinde yer alan kötü ni­yetlerin etkisiyle dinlediklerinden dolayı ağlayabilir, rahatsız olabilirler. Ge­lenlere, kendilerini ilk beş grupta yer alan kişilerdenmiş gibi gösterebilirler. Böyle bir kişi hem günah işlemiş hem de kendinin velilerden olduğu vehmi­ni vermiştir.

Sema dinlemeye ailelerini kaybetmiş ve bu durum kendisine çok ağır ge­len kişiler gelebilir. Sema okuyan sevdiklerinden ayrılmayı, onlardan uzak bulunmayı hatırlattığında bu kişilerden biri ağlayabilir. Orada bulunanlar da bu ağlamanın ALLAH için olduğunu zannederler oysa bu haram kılınma­yan bir konuda gösteriş yapmaktır.

Bil ki sevginin baskın hale gelmesinin şaraptan olan sarhoşluğa benzetil­mesi semanın edebinden değil, edepsizliktir. Çünkü şarap bütün kötülükle­rin anasıdır. ALLAH'ın sevdiği bir şey O'nun buğzettiği ve çirkin ve necis ol­duğuna hükmettiği bir şeye benzetilemez. Değerliyi değersize benzetmek şüphesiz ki kötü edeptir. Hazır olma, terkisine alma gibi benzetmeler de bu tür çirkin benzetmelerdendir.

Bazılarının "sen benim ruhumsun", "sizin sevginiz benim rahatımdır" sözleri çirkin görülmüştür. Yine "sen kulak ve gözsün" sözleri de çirkin gö­rülmüştür. Çünkü bunu söyleyen kişi benzeri olmayan yüce yaratıcıyı kendi düşük ruhuna ve değersiz kulak ve gözüne benzetmiştir.

Sema ehlinin bazı lafızları vardır ki onlar bunları söyler ve dinleyenler de bu sözleri büyütürler. Bu sözlere örnek olarak şunları zikredebiliriz:

• Tecelli; İlim ve irfandan ibarettir. Müşahede de böyledir.    

•  Zevk; hallerin lezzetini duyma, tazim ve yüceltmenin gerçekleşmesinden ibarettir.

• Hicab; Bilgisizlik, gaflet ve unutmaktan ibarettir.

•  "Rabbim bana dedi ki..." sözü lisan-ı kal ile değil lisan-ı hal ile söylenen sözden ibarettir. Nitekim Araplar şöyle der: "Havuz doldu ve yeter dedi", "Bİlek mafsalları karna doğruyu söylediğinde..."

•  "Kalp Rabbin evidir" sözünün anlamı kalp Rabbi bilmenin evidir. Bilgilerin kalbe girmesini şahısların evlere girmesine benzetmişlerdir.

•  "Ben Rabbimin yanında O beni yedirip içirdiği halde kalırım"[47] hadisinde olduğu gibi Rabbin yanında kalma sözü de böyledir. Bu hadiste yanında kalma ifadesi yaklaşma, yedirme ve içirme ifadeleri de mut­luluk verme ve yaklaştırma bakımından yemek ve içeceğin yerini tu­tan şey anlamında mecazen kullanılmıştır.

• Yaklaşma, Yüce ALLAH'ın kulunu kendisine yaklaştıracağı sebeplerden ibarettir.

•  Uzaklaşma; Yüce ALLAH'ın kulunu kendisinden uzaklaştıracağı sebeplerden ibarettir.

• Birlikte oturma; insanların yüce şahıslarla bir arada oturmasından duyduğu lezzete benzer şekilde ALLAH'ın kulunda yarattığı lezzetten iba­rettir.

Dans ve el çırpmak ise kadınların yaptıkları saçmalıklara benzeyen işler­dir, bunları ancak saçmalıklarla uğraşanlar veya gösteriş yapan yalancılar yapar.

Şarkı ölçülerine göre düzenlenen raksı aklı başından uçmuş, kalbi yerin­den gitmiş olandan başka kim yapabilir? Hz. Peygamber (s.a.v.) "Nesillerin en hayırlısı benim neslim, sonra onları takip edenler sonra da onları takip edenlerdir"[48] buyurmuştur. Bunlardan önder olan hiç kimse böyle bir fiil yapmamıştır. Sema sırasında coşmalarının ALLAH'a bağlı olduğunu zanneden kişilere şeytan hakim olmuştur. Onlar bu sözlerinde saçmalamışlar, iddiala­rında yalan söylemişlerdir. Çünkü onlar kendilerini coşturan semada iki lez­zet bulmaktadırlar; birincisi Yüce ALLAH'a ait marifet ve hallerden doğan az miktardaki lezzet, ikincisi düzenli ses, nağme ve kelimelerden doğan ve ya-kîn ile, dinî işlerle ilgisi olmayan nefis lezzetlerini doğuran lezzet. Bu kişiler­de iki lezzet büyük olunca hataya düşerek tüm lezzetin ALLAH'a ait marifet ve hallerden doğduğunu zannetmişlerdir. Oysa durum böyle olmayıp onlara galip olan dinle ilgili olmayan nefis lezzetleridir.

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şu sözü sebebiyle bazı alimler el çırpmayı ha­ram saymışlardır: "El çırpmak yalnızca kadınlara ait bir iştir".[49] Hz. Peygam­ber (s.a.v.) erkeklere benzemeye çalışan kadınları, kadınlara benzemeye ça­lışan erkekleri lanetlemiştir.[50]

ALLAH'ın yüceliklerine ait bir şey işitip heybete kapılan kişiden ne raks ne de el çırpmak gibi bir fiil beklenir. El çırpmak ve raks ancak akılsız, cahil ki­şiden meydana gelir, akıllı ve faziletli kişilerden değil.

Bunları yapanlann cahil olduklarının delili şudur: Şeriatta ne kitap ne de sünnette bu iki fiilin yapılması geçmediği gibi, ne peygamberler ne de onla­rın tabilerinden muteber bir kimse bunları yapmıştır. Bunu ancak hakikatler ile heveslerini birbirine karıştıran akılsız cahiller yapar. Yüce ALLAH "Biz sa­na kitabı herşey için bir açıklama olarak indirdik"[51] buyurmuştur.

Ne selef ne de halefin üstünleri böyle bir şey yapmıştır. Bunun kendi nef­sinin bir isteği olup ALLAH'a yaklaştıran bir şey olmadığına inanarak yapan kişi toplumda örnek alman bir kişi ise ve bir şey yaptığında ancak ALLAH'a yaklaşmak için yaptığına inanılıyorsa kötü bir şey yapmış olur. Çünkü yap­tığı en çirkin saçmalıklardan olduğu halde yaptığının itaat olduğu vehmini vermiş olur.

Kendini zorlayarak bağırmak, bayılmak, ağlamaya çalışmak gibi fiiller bunları gerektirmeyen bir halden dolayı ise kişi iki açıdan günaha girmiş olur: Birincisi bunu gerektiren bir hal yaşadığını vehmettirmesi, ikincisi yap­macık hareketleri ve gösterişi. Bunu gerektiren bir halden dolayı yapmışsa başka bir sebeple değil gösterişi sebebiyle günaha girmiş olur.

Saçları yolmak, göğse vurmak, elbiseyi yırtmak gibi fiiller de malı zayi et­me olduğu için haramdır. Bu fiillerde nefisten kaynaklanan bir saçmalıktan başka ne fayda vardır ki?

Bil ki övülen sema ancak yüce hal ve razı olunan fiilleri gerektiren sıfatla­rın zikredilmesi anında hasıl olur. Her sıfatın kendine mahsus bir hali vardır. Rahmet sıfatını hatırlayan ve bu sıfat kendisine hatırlatılan kişinin hali umut edenin hali olur, dinlediği sema da umut edenlerin sema'ı olur. Azabın şid­detini hatırlayan veya kendisine bu hatırlatılan kişinin durumu da korkan kişinin durumu olur, dinlediği sema da korkanların dinlediği sema olur. Ha­li muhabbet hali olan kişi sevdiğinin güzelliğini hatırladığında veya kendisi­ne bu hatırlatıldığında durumu sevenlerin durumu ve dinlediği sema da se­venlerin sema'ı olur. Korkarak tazim edenlerin durumuna sahip olan kişi yü­celik ile ilgili bir şey hatırladığında veya kendisine hatırlatıldığında durumu korkan ve tazim eden kişinin durumu olur, dinlediği sema da bu kimselerin semai olur. Tevekkül haline sahip olan kişi zarar ve fayda verenin, alçalhp yükseltenin, yaklaştırıp uzaklaştıranın, bedbaht ve mutlu kılanın yalnızca ALLAH olduğunu hatırladığında veya bunlar kendisine dinlediği sema'da ha­tırlatıldığında durumu işini ALLAH'a havale eden tevekkül sahiplerinin duru­mu gibi olur, dinlediği sema' da onların semai olur.

İnsanların çoğu sema'da hatırlama ve hatırlatmaya göre bu hallerin birin­den diğerine geçer dururlar. Bu hallerden bazıları kimilerine öyle baskın ge­lir ki kişi söyleyen kişinin ne dediğini duymaz, durumun kendisine baskın gelmesinden ona dönmez.


[47] Buhari, savm, 4, 205; Müslim, Nehy ani'I-visal fi's-savm, 2, 774

[48] Buhari, Fezâüi ashabi'-nebi; 5, 258; Müslim, fadli's-sahabe, 4,1962

[49] Buhari, Ezan, 2,167

[50] Buhari, libas, 10, 332

[51] Nahl, 89