Konu Başlığı: Borçlu Mahkemeye Çağırıldığında Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Ağustos 2011, 12:45:29 Borçlu Mahkemeye Çağırıldığında Yapması Gereken Şey Hakim davanın taraflarından birini mahkemeye çağırdığında bir günlük veya daha yakın bir mesafede bulunuyorsa bu çağrıya uyması gerekir. Çünkü hakimlerden beklenen maslahatlar ve haksızlık yapandan hakkı alıp haklıya vermek ancak bu şekilde gerçekleşir. Taraflardan biri diğerini mahkemeye[34] çağırdığında eğer çağıranın çağrılanda hakkı yoksa icabet etmesi gerekmez. Çağıranın hakkı varsa iki durum söz konusu olur: Birincisi: Hakkın gerçekleşmesi hakimin hükmüne bağlı değildir. Borçlu ödeyecek güçte ise borcu ödemesi gerekir. Şer'î bir mazereti bulunmadıkça borcunu geciktirmesi helal değildir. Mahkemeye gitme çağrısına uyması gerekmez. Borçlu ödeyemeyecek durumda ise mahkemeye gitme çağrısına uyması gerekmez. Alacaklı borçlunun zor durumda olduğunu biliyorsa ne hakkını istemesi ne de mahkemeye götürmesi helal olur. Borçlunun zorluk içinde olduğunu bilmiyorsa, zengin olduğu bilinmeyen ve fakir zannedilen kişinin hapsedilmesi konusundaki görüş ayrılığına göre söz konusu kişinin de mahkemeye götürülmesinin caiz olması gekekir. Hakim davalıyı mahkemeye çağırdığında, çağrılan kişi objektif deliller uyarınca haksız yere kendisi aleyhine hüküm verileceğini biliyorsa, kendisi ile Allah arasındaki hükme göre (diyaneten) mahkemeye gitmeyebilir..Özellikle de öldürme, ırza yönelik suçlar, hadler ve diğer şer'i cezalar konusunda bu daha önceliklidir. ikincisi: Hakkın gerçekleşmesi hakimin hükmüne bağlıdır. Örneğin, cinsel iktidarsızlığı bulunan kişiye süre verilmesi durumunda koca, karısını boşa-yıp mahkemeye gitmeme yahut mahkemeye gitme şıklarından birini seçebilir. Bu ikisinden birini seçmekten kaçmamaz. Hakimin hükmüne bağlı olan taksim işlemi de böyledir. Davalı kendi payını başkasına temlik etmek veya mahkemeye gitme şıklarından birini seçebilir. Bu ikisinden kaçınamaz. Mahkemeye gitmeye bağlı olan fesih işlemleri de böyledir. Davanın taraflarından biri diğerini, varlığında ihtilaf olan bir hak konusunda mahkemeye başvurmaya çağırdığında, davalı hakkın varlığına inanıyorsa hak varlığını korur, hakkın olmadığına inanıyorsa davacının çağrısına uyması gerekmez. Hakim mahkemeye çağırdığında ise icabet etmesi gerekir. Bir kimseden ödeme süresi gelen ve derhal ödenmesi gereken bir borç veya hak talep edildiğinde borçlunun onu ödemesi gerekir. "Hakim kararı olmadıkça borcumu ödemem" demesi helal olmaz; Çünkü bu bir oyalamadır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.): "Ödeme imkanı olan kişinin borcunu geciktirmesi zulümdür"[35] sözü gereğince ödeme imkanı bulunan haklarda oyalama haramdır. Bu durum, insanlar çoğunlukla bunun haram olduğunu bilmedikleri için toplumda sıkça gerçekleşmektedir. Borcu oyalamada mahkemeyi araya katmanın günahı, mahkemenin söz konusu olmadığı mücerret oyalamadan daha büyüktür. Çünkü bunda davacıyı mahkemeye gönderme, hakimin huzurunda durdurmak suretiyle oyalama ve hakimin yardımcılarına davalıyı mahkemeye getirmesi için borçlanma vb. durumlar söz konusudur. Nafakalar konusuna gelince; nafaka akrabalarla ilgili ise hakimin bunları belirlemesi için davalının mahkemeye gitmesi gerekir. Köleler ve eşlerle ilgili ise kişi köleleri temlik etmek ve eşleri bain olarak boşamak yahut mahkemeye gitme arasında seçim yapar. [34] Metnin orijinalinde mahkeme yerine hakim ifadesi yer almakla birlikte konunun anlaşılmasına daha çok katkı sağladığı için mahkeme İfadesini tercih ettik. [35] Buhari, Havale, 4, 464; Müslim, Müsâkât, 3, 1 \97 |