๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 19 Ağustos 2011, 14:15:19



Konu Başlığı: Alıcı Ve Satıcının Anlaşmazlığı
Gönderen: Ekvan üzerinde 19 Ağustos 2011, 14:15:19
Alıcı Ve Satıcının Anlaşmazlığına Bağlı Maslahat Ve Mefsedetler


Alıcı ve satıcı anlaşmazlığa düştüklerinde şu ihtimaller söz konusu olur:

1- îkisi de yalan söylemektedir. Aralarında satım akdi gerçekleşmemiştir, ikisi de yalan iddiaları sebebiyle günahkardır. İkisi de yemin ederse yemin-i gamus (yalan yemin) yapmış olurlar. Bu durumda hem yalan iddiada bulunmak gibi küçük bir günah, hem de yalan yere yemin et­mek gibi büyük bir günahı aynı anda işlemiş olurlar.

2- ikisi de doğru söylemektedir. Her ikisinin de ileri sürdüğü şekilde ara-

larında iki satım akdi gerçekleşmiştir. Taraflardan her biri diğerinin iddia ettiği şeyi bilirse inkar etmesi caiz olmaz. Çünkü ikisi de doğru söylemektedir. Taraflardan her biri diğerinin, kendisinin inkar ettiği satışın dışında bir iddiada bulunduğunu zannediyorsa ikisi de günah­kar olmaz, çünkü biri doğru söylemekte diğeri ise yanılmaktadır.

3- Biri doğru diğeri yalan söylemektedir. Yalan söyleyen inkar ve yemininden dolayı günahkar olur, doğru söyleyen için günah söz konusu olmaz.

Her üç ihtimalde belirtilen hükümler gizli maslahatlar ve mefsedetlere bağlıdır. Objektif hüküm açısından bakıldığında ise; üçüncü durumda hem alıcı hem satıcı kendi tarafının ağır basması için yemin ederse, aslolan taraf­lardan birinin iddia ettiği şeyi onun konuşmamış olması olduğundan, yalan­cının yeminden kaçınması ve gerçeği itiraf etmesi veya yeminden kaçınma­sı durumunda diğerinin yemin etmesi umuduyla her birine yemin teklif edi­lir. Her ikisi de yemin ederse akdi yürütmek imkansız olur. Geçerli kılınma­sı imkansız olan her akit ise feshedilir. Çünkü ileride devam etmek üzere şu an askıda tutulması iki tarafa da zarar verir. Feshedilmesi maslahata daha uygundur. Böylelikle taraflardan her biri, akit için harcadığı bedel ve maldan tekrar yararlanma imkanına kavuşur.

[Akitleri Yürütmenin İmkânsız Hale Geldiği Durumlar]

Akitleri yürütmek imkansız hale geldiğinde bu imkansızlık için iki du­rum söz konusu olur:

Birinci Durum: Satılan mala ulaşmanın imkansız olması. Örneğin mislî bir mal satılıp, teslimden önce başka mislî mala karışmıştır. Akdin tarafları muayyen bir malın tesliminde anlaşmamıştır. Bu durumda akit hem objektif durum açısından, hem de gerçekte fesholmuş olur.

İkinci Durum: alıcı ve satıcının anlaşmazlığı sebebiyle akdin feshi. Bu ak­din geçerliliğinde ihtilaf edilmiştir. Çünkü taraflardan birinin hakkı itiraf et­mesi ile satılan mala ulaşmak mümkün iken bir kişinin yalan söylemesi ve­ya bir kişinin haksızlık yapması sebebiyle bağlayıcı bir satım akdi nasıl ken­diliğinden fesholur? Dış görünüş ve hakikat açısından satım akdinin feshe­dilmesi caiz olan tüm durumlarda akdin kendiliğinden fesholması caizdir. Hakikat açısından feshedilmesi caiz olmayan durumlarda ise görüş ayrılığı vardır.

 [Akitlerdeki Şartlarda Tarafların İhtilaf Etmesi]

iki taraf rehin veya kefilin şart koşulup koşulmadığı yahut örneğin köle­nin yazı veya dikiş bilmesi gibi akdin kabul ettiği bir şartın ileri sürülüp sü­rülmediğinde ihtilaf ettiklerinde tmam Şafiî'nin görüşü problem teşkil eder. Çünkü asloîan akitte herhangi bir şartın koşulmamış olmasıdır. Bu yüzden şartı inkar eden tarafın sözü kabul edilmelidir. Şu durum bundan farklıdır: Aha "ben malı on dirheme satın aldım" derken satıcı "hayır yirmi dirheme satın aldın" dese aslolan her iki lafzın da olmamasıdır. Asim şahitliği bakı­mından ikisi de eşit olduğundan ikisine de yemin ettiririz. Rehin, kefil ve ak­din kabul ettiği şartlara gelince aslolan bunların akitte şart koşulmamasıdır. Bu asla aykırı bir durum yoktur. Aykırı bir durum olmayınca şartı inkar ede­nin sözü tercih edilir.