> Forum > ๑۩۞۩๑ İslamda Bayanlar Dünyası (Tıbbi & İlmi Konular) ๑۩۞۩๑ > Müslüman Bayanlar ve İslami ilimler > İslamda ve Tarihte Kadın > Osmanlı da kadın
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Osmanlı da kadın  (Okunma Sayısı 1076 defa)
24 Ağustos 2010, 18:57:36
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 24 Ağustos 2010, 18:57:36 »



Osmanlı'da Kadın!

Osmanlı toplumunda kadının statüsü incelenmek istendiğinde Osmanlı Devleti’nin coğrafi sahası, 600 yıllık tarihinin her aşaması ve her bir yüzyılı araştırma konusu olabilecek niteliktedir  Türk töresinin ve İslâmî unsurların bir sentezinin oluşturduğu Osmanlı medeniyetinin üç kıtaya yayılmasında, devletin bir dünya devleti olmasında Osmanlı kadınının da erkeği kadar katkısı olmuştur

Devletin kuruluşundan itibaren Anadolu Bacıları (Bacıyân-ı Rum) ile başlayan, Osmanlı kadınlarının siyasî, askerî, hukukî ve sosyal, ekonomik ve kültürel faaliyetlerinin tam olarak anlaşılabilmesi için Osmanlı Devleti arşiv kaynaklarının; şeriyye sicillerinin, vakfiyyelerin, tapu tahrir defterlerinin, tereke defterlerinin, o dönemle ilgili yazılan klâsik eserlerin, seyahatnamelerin yeterince incelenmesi gerekmektedir Osmanlı kadınının statüsünün incelenmesinde dönem sınırlamasına da dikkat edilmesi gerekmektedir Osmanlı kadınının sadece Tanzimattan sonra faal olduğunu farzederek yapılan çoğu -popüler- araştırmalarda Osmanlı tarihinin daha önceki dönemlerinde Osmanlı kadını çoğunlukla yok farzedilmektedir Tanzimat dönemi ile ortaya çıkan farklılıkları anlayabilmek için klâsik dönem üzerinde yapılan araştırmaları da incelemek gerekir

Mekan, zaman ve sosyal tabaka açısından geniş bir yelpazeye sahip, Osmanlı kadını içinde haremdeki, köy, kasaba ve şehirdekinin yanında müslim, gayri-müslim, Arabı, Acemi, Rumu, Ermenisi ve Türkmenine kadar uzanan bir çeşitlilikte mevcuttur

Osmanlı toplumunda kadın denildiğinde ilk akla gelen kesim haremdeki kadın olmuştur Harem hakkında edinilen bilgiler Avrupalı gezginler, İstanbul’a gelen büyükelçiler, sarayda hizmet etmiş esirler tarafından yazılan; ancak gerçekte, söylentinin ve hayalin birbirine karıştığı eserlerden öğrenilenlerden oluşmaktadır

Harem halkı, “sultan unvanını taşıyanlar (valide sultan, haseki sultan, şehzadeler ve sultan kızlar), haremde bulunan idareci - eğitici kadro ve en son olarak hizmetliler grubundan oluşuyorduPadişahın özel hayatını sürdürdüğü Harem-i hümayun; aynı zamanda Enderun kısmı ile erkeklerin, harem kısmı ile kadınların eğitim gördüğü bir mekan idi Her iki bölümde ilerleyebilmenin şartı, liyâkat ve zekâ idi, hareme alınan cariyelerin saray görgülerini öğrenmeleri, terbiye ve nezaket konusunda bilgi sahibi olmaları amacıyla eğitimlerine dikkat edilirdi Harem de kadınlara okuma-yazma, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe öğrenmelerinin yanında nakış işlemek, dikiş dikmek, dantel işlemek, örgü örmek gibi meziyetler de kazandırılıyordu

Harem hiyerarşisi içinde ğitim süresi Enderunda olduğu gibi yedi sekiz yıllık bir eğitimden oluşuyordu, her kademede başarılı olanlar bir üst eğitime geçerlerdi Bu sistem içinde yükselen kadınlar farklı bilgi ve becerilere sahip oluyorlardı Padişah eşlerinin hemen hemen hepsinin odasında bir kitaplığı vardı Günlerinin büyük çoğunluğunu okumakla ve okudukları kitaplar hakkında sohbet ederek geçirirlerdi Özellikle tarih kitapları okuyanların yanında musikiye aşina olanlar da vardı Bu açıdan valide sultanların çeşitli dönemlerde menfi-müsbet manada sarayda etkili olmalarında aldıkları eğitimin de etkisi büyüktür

Padişah kızlarının -sultanların- eğitimi ile ise kendi anneleri, dadı ve kalfalar uğraşırlardı Okuma çağına geldiklerinde padişahın emri ile ilk derslere başlanırdı Kur’an-ı Kerim’i okuma, Arapça, Farsça derslerinin yanında matematik, tarih, coğrafya dersleri verilirdi XIX yüzyıldan sonra bu derslere Fransızca, musiki, piyano dersleri de eklenmiştir


Osmanlı da sadece haremdeki kadın değil; Anadolu kadınının da hukukî, sosyal, ekonomik alanlarda haklarını kullandıklarına dair örnekler bulunmaktadır

Aileye verilen öneme bağlı olarak bu müessesenin kurulması, devamı için devlet tarafından birtakım tedbirler alınmıştır İslâm hukukunun uygulandığı Osmanlı Devletinde evlenmelerin kadı huzurunda yapılması ve yazılı hale getirilmesi ile kadınların güvence altına alındığı görülmektedir Fetvâlarda, izinnâmelerde ve sicillere kaydedilmiş nikah akidlerinde evlenecek kızın bu evliliğe razı olması şartı getirilmiştir Dönemin kayıtları incelendiğinde hakkında kayıt tutulmayan evlenme akidlerinin geçersiz sayıldığı ortaya çıkmaktadır Osmanlı Devletinde evlenme, boşanma, miras konularında kadınlar mahkemelere başvurarak haklarını aramışlardır

Mahkemelere kadınların başvurmalarının başlıca sebebleri; İslam hukukuna göre hakları olan miras, nafaka ve mehir konusunda alacakları ve anlaşmazlıkları halletmek idi Kadınlar nikah akdi sırasında boşanma selâhiyeti isterlerse bu haklarını kullanabiliyorlardı Şiddetli geçimsizlik kadının boşanma talebinde ilk sırayı alıyordu Gaziantep’de Ümmühan adlı bir kadın mahkemeye başvurarak kocası Osman b Ali’den mehrinden ve iddet parasından vazgeçerek ayrılmıştır Ancak kadın daha sonra ödediği bedelin ağır olduğunu belirterek bu miktarı ödemesinin zor olduğunu ve haksızlığın giderilmesini talep etmiştir

Erkeklerin eş ve çocuklarının geçimini temin ile mesul olmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan nafaka hakkı erkeğin kadına karşı bir mesuliyeti idi Bursa’da Abdullah oğlu Mehmet İzmir’e giderken ailesinin nafakasını karşılama konusunda bir akrabasını kefil tayin etmiş, ancak bu kişi vazifesini yerine getirmeyince Mehmet’in eşi Kerime Hatun mahkemeye başvurarak hakkını istemiştir

Ölen şahsın kimliği, varisleri, aile fertleri, çocuk sayısı, anne ve baba, kardeşler ve mirasa dahil edilen diğer akrabalar hakkında bilgi sahibi olduğumuz tereke defterleri üzerinde Ankara, Kayseri, Konya, Sivas, Amasya, Adana, Diyarbakır, Edirne, Manisa ve Trabzon şehirlerinde yapılan bir araştırmada 1350 tereke defterinden 246 tanesi kadınlara aittir Bunlar içinde 10 kadın köyde, diğerleri ise şehirde yaşamaktadır

Şeriyye sicillerinde yapılan incelemelerin büyük çoğunluğunda çok eşliliğin yaygın olmadığı, birden fazla eşle evliliğin en önemli sebebinin ise; evlat sahibi olma, kız çocuğu olanlar arasında da erkek evlat sahibi olma arzusu vardı

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışının ilk örneğini bulduğumuz, “çıplak milleti giydirmek, aç milleti doyurmak” ifadesi Türk-İslâm devletlerine vakıflar yoluyla toplumun ihtiyaçlarının karşılanması şeklinde devam etmiştir Toplumda karşılıklı sevgi ve saygı anlayışı ile hiçbir zorlama olmadan sahip olduğu imkanlardan diğer insanların da yararlanmasını isteyen kadınlar, vakıflar yolu ile kurdukları cami, mescid, han, hamam, medrese, kütüphane, hastahane, köprü, sebillerin Anadolu’nun hemen hemen her köşesine nakşedilmesinde de büyük rol oynamışlardır Özellikle kadınların bu konuda en az erkekler kadar istekli olmaları da ayrı bir önem taşımaktadır

Yoksul kızlara çeyiz verilmesi ve düğün yapılması, okul çocuklarına gıda, elbise, yakacak yardımı, yoksullara yemek verilmesi, borçluların borçlarının ödenmesi, mahallelerden köylere kadar su ihtiyacının sağlanması gibi farklı sahalarda faaliyette bulunan hizmet amaçlı vakıflar kurulmuştur Böylece sadece aile kadınlarını değil yetim, yoksul, mahkumları da içine alan kadınlara imkanlar sağlanmakta idi

Saray çeşitli yönleri ile halka önderlik etmiştir ki, bunların başında valide sultanların başını çektiği hayır müesseseleri olan vakıflar da gelir Osmanlının ilk zamanlarında kadınlar tarafından yaptırılan önemli bir vakıf kuruluşu Manisa’da Hafsa Sultan tarafından yaptırılan külliyedir Külliye içinde bulunan hastahanede ruh hastaları musıki ile tedavi ediliyordu Bu aynı zamanda kadınların ekonomik haklarını dilediklerince kullanmalarına bir örnekti Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde yer alan 30000 vakfiyyenin içinde kadınların kurduğu vakıfların sayısı hiç az değildir

Ankara Şeriyye Sicilerine göre burada kurulan 151 vakıftan 43 tanesi, 1546 tarihli İstanbul Tahrir defterlerine göre ise 2517 vakfın 913’ü kadınlara aittir

Kadınlar, ekonomik hakları bakımından tıpkı erkekler gibi eşit haklara sahipti Kazandığı para kendisine aitti ve dilediği gibi kullanabilirdi Kadınların gelirlerinin başında, evlenirken nikah akdi sırasında belirlenen mehir, miras payı ve diğer yollardan elde edilenler bulunuyordu İslâm hukukuna göre mal ayrılığı prensibine bağlı olarak kadınlar bu gelirlerini istedikleri gibi çeşitli yatırımlarla değerlendirmişlerdir XVII asırda Kayseri’de mülk sahibi olan erkekler ile kadınların sayısının birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir Kadınlar ticarî haklarını da bizzat ya da vekilleri vasıtasiyla mahkemelere başvurarak aramışlardır

Toplumda kadının iktisadî faaliyetinin bir yönü de; tarımın başlıca geçim kaynağı olmasından dolayı, ekim, dikim, hasat, satış konularında kadınlar erkeklerle aynı, kimi zaman daha önde olmuşlardır Kırsal kesim kadını bu açıdan anaerkil yapıyı sürdürmektedir Şehirlerde yaşayan kadınlar ise bu kez el emeklerini değerlendirerek isimlerini duyurmuşlardır Manisa’da şehre getirilen pamuğu ip haline getiren ve tezgahlarda dokuyan kadınlar şehirde çıkrık sayısı artınca bundan mağdur duruma düşmüşler ve çıkrıkların sayısının sabit tutulması için mahkemeye başvurmuşlardır Şehirlerde yaşayan kadınlar ise dokumacılık, ip eğirme, örgücülük gibi işlerde çalmışmışlardır Bursa’da mum imaliyle uğraşan Fatıma Hatun loncaya kaydedilmek için mahkemeye başvurmuştur

Osmanlı Devletinin klâsik dönemine bugünden bakarak kadınların siyasî, ekonomik, askerî, kültürel haklarının olmadığını belirtmek mümkün değildir İncelenen Osmanlı kaynaklarına dayanarak Osmanlı kadınının işlevsiz bir yapıya sahip olmadığını söylemenin yanında mükemmel olduğunu da iddia etmemek gerekir 600 yıllık Osmanlı Devletinin arşiv kaynaklarının henüz yeterince incelenmemesi, Osmanlı Devleti açısından da daha pek çok keşfedilecek mevzuun olduğunu göstermektedir Buna bağlı olarak Osmanlı kadınının Türk- İslâm kültürünün temel taşlarının bugünlere taş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Osmanlı da kadın
« Posted on: 19 Nisan 2024, 11:14:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Osmanlı da kadın rüya tabiri,Osmanlı da kadın mekke canlı, Osmanlı da kadın kabe canlı yayın, Osmanlı da kadın Üç boyutlu kuran oku Osmanlı da kadın kuran ı kerim, Osmanlı da kadın peygamber kıssaları,Osmanlı da kadın ilitam ders soruları, Osmanlı da kadınönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes