> Forum > ๑۩۞۩๑ İslamda Bayanlar Dünyası (Tıbbi & İlmi Konular) ๑۩۞۩๑ > Müslüman Bayanlar ve İslami ilimler > İslamda ve Tarihte Kadın > İslam da kadının yeri 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslam da kadının yeri 2  (Okunma Sayısı 1174 defa)
01 Ekim 2010, 18:48:56
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Ekim 2010, 18:48:56 »



İslam' da Kadının Yeri 2

ANA
Ana için derler, sonu yok ızdırabın...
Hep enîndir anada sesi, telin, mızrabın...

Fânîler arasında en muazzez varlıktır ana. O, yeryüzünde dolaşırken gökteki bir baş ve Cennet de ayaklarının altındadır. Pabucunun tozu gözlere sürme kadar aziz ve ayaklarına sürülen yüzler Arş eşiğindeki başlar kadar yücedir. Ana inleyen varlıktır. Bütün bir hayat boyu inleyen ve sızlayan... Onun analığı evlâtla kâim; “anam” diyen biriyle... Evlât olmayınca ana, ana değildir. Ya “anam” demeyince! Ananın emeli bir evlât, bazen de başka bir şeydir. Manâ gibi, ruh gibi, ideâl gibi bir şey...

Ana vardır, dünyaya getireceği yavruyu Hakk yoluna adar. Ana vardır, bir yavru ister, ister de elde etmeden inkisâr içinde gider. Ana vardır, izah edemeyeceği yavrunun hesabiyle iki büklüm olur ve “keşke daha önce ölüp de unutulup gitseydim” der. Ana vardır, evlâdıyla âbideleşir ve başı semaya ulaşır. Ana vardır, evlâdıyla derbeder ve perîşan olur. Ana vardır, firavun otağında bir milletin gözdesi. Ana vardır, Nebî hücresinde şeytan bendesi. Ana vardır, sessiz, belirsiz ve meçhûldür; fakat güller, çemenler yetiştirir. Ana vardır destanlara sığmaz; o, zihinlerde, sînelerde, göklerdedir. Ana vardır, kâğıttadır, kalemdedir, romandadır...

Toprak, tohuma ana; kaynak çağlayana; Havva insanoğluna; Meryem bir Ruh’a; Âmine bütün bir hakikate, varlığın sırrına, sırların özüne...

Ana–evlât iki vücud bir rûh. Evlât, ananın vücudundan bir parça, kucaklarda “gönül yakan sevgili”, emekleyen yumurcak ve nihayet birbirini takip eden ayrılışlarla, ana için sîneyi yakan bir kor, kalbe saplanan bir mızrak...

Gelişme dönemi, tahsil hayatı, askerlik çağı, bunların her biri, ananın yüreğini ağzına getiren bir ızdırap dönemeci. Ana, her zikzakta bir sürü gözyaşı döker: Yavrusunun okuma ayrılığına, izdivaç ayrılığına ve askerliğine... Evet, o, daima ağlar, daima buhurdan gibi tüter. Teselli bulup durduğu olduğu gibi, sel sel olan gözlerinin yaşında boğulduğu da olur. O, mukaddeslerine, vatanına, namusuna kurban verdiği yavrusunu armağan sayar ve teselli olur. Ya bir hiç uğruna ölene? İşte burada ananın dili tutulur.

Vay benim talihsiz anam! Kalbi rahatsız anam, kaddi bükülmüş, gözleri dolmuş anam; dizine vurup saçını yolan anam!

Artık ağlama anam! Gözyaşlarında meydana gelen bulutlar, tâ arşa kadar yükseldi. Bak şimdi orada şimşekler, burada rüşeymler... Dağınık kâkülünü düzeltmek için sana koşuyorlar. Biz hepimiz senin feryadına koşuyoruz. Dudağımızda kurtuluş nağmesi, elimizde Yusuf’un gömleği, çîn–i cebinine, yaşaran gözlerine sevinç müjdesi ile geliyoruz. Sessiz infiallerin dinsin diye, kanayan yaraların onulsun diye, bütün bir mücrimler topluluğu adına af dileyip eşiğine baş koyduk anam...!



2) Kadın, dinde erkekle ortak sorumluluklara sahip olduğu gibi, nasıl erkeğe has sorumluluklar varsa, ona has sorumluluklar da vardır. O, sorumluluklarını yerine getirip getirmemenin karşılığında aldığı sevap ve günah cihetinde erkekten farklı değildir. Bunun gibi, insanlık vasıflarına sahip olmada ve ruhunun ilhamlarında bağımsız bir şahsiyet olarak kabul edilmiştir. Onun insan olma özelliği, ne erkeğinkinden farklı, ne de olağan dışıdır. Erkek ve kadın, birbirinin yardımcısı ve tamamlayıcısıdır. Allah (c.c) şöyle buyurur:

Ve Allah, onların dualarını kabul etti ve onları şöyle diyerek cevapladı: “Ben, kadın olsun erkek olsun hiç birinizin amelini zayi edici değilim; siz, birbirinizin yardımcılarısınız...” (3:195.)

3) Kadın, yine erkek gibi ilim edinme mecburiyeti altındadır; dolayısıyla ilim edinme, yani eğitim hürriyetine sahiptir. İslâm, bir Müslüman’ın edinmesi gereken iman, ibadet, ahlâk, muamelatla ilgili farz ilimleri, erkeğe de kadına da aynı derecede farz kılmıştır. 14 asır önce Hz. Muhammed (s.a.s.), ilim elde etmenin kadın, erkek her Müslüman’ın boynuna borç olduğunu ilan ederken, bu konuda kadının eğitim hak ve özgürlüğünü elinden alıcı hiçbir hüküm vaz etmemiştir.

4) Erkek, ne ölçüde düşünce ve düşüncesini açıklama hürriyetine sahipse, kadın da aynı hürriyete aynı nisbette sahiptir. Söz sahibi olduğu konularda görüşüne başvurulur ve kendisiyle istişare yapılır. Hattâ bundan daha öte, Peygamber Efendimiz, ashabıyla münasebetlerinde ve devlet başkanlığı görevini ilgilendiren bazı meselelerde bile, meselâ kendi hanımlarına danışmış ve onların fikirlerini uyguladığı zamanlar olmuştur. Asr–ı Saadet’te kadın, meselelerini ve evinde eşiyle arasında baş gösteren problemleri çok rahat Peygamber Efendimize aktarabildiği gibi, hattâ Kur'ân bunlardan birine bizzat katılmış, bunu Mücadile isimli sûresine ad olarak vermiş, kocası hakkında şikâyette bulunan kadını haklı bulmuştur (58:1–4; ayrıca: 60:10–12). O dönemde, kadınların halifeye, yani devlet başkanına, onun Kur'ân’a aykırı buldukları içtihadlarına, hem de camide bütün cemaatin huzurunda karşı çıktıkları bile vakidir. Böyle bir karşı çıkışta Hz. Ömer’in, “Ömer hata etti; kadın isabet etti” sözü meşhurdur.

5) Asr–ı Saadet başta ve en yoğun olmak üzere, Müslüman kadın, toplum hayatına katkısını, savaşlara katılmakla bile ortaya koymuştur. Yaralılara bakmak, tedavi için gerekli malzemeleri hazırlamak, savaşçılara hizmet etmek ve daha bir sürü görevler için harplere iştirak etmiş; hattâ bizzat savaşmıştır da.

6) İslâm, kadına sözleşme yapmada, girişimcilikte, kazanmada ve mülk sahip olmada erkeğinkiyle eşit haklar tanımıştır. Onun hayatı, şerefi, malı erkeğinki kadar kutsaldır. Eğer herhangi bir suç işlerse, cezası benzer durumda olan bir erkekten daha az veya fazla değildir. Eğer kendisine kötülük yapılmış veya incitilmiş ise, aynı duruma maruz kalmış bir erkek kadar tazminat alır veya telafi görür (2:178; 4:92–93).

7) İslâm, kadına kâğıt üzerinde haklar tanıyıp, sonra da bir köşeye çekilmiş değildir. Bilakis, onları korumak ve pratik hayatta tatbikini sağlamak için her türlü tedbiri almıştır. Kur'ân, kadına karşı önyargı taşıyanlara müsamaha göstermediği gibi, kadın–erkek ayırımcılığı yapanlara da müsamaha göstermez. Kadını erkekten aşağı görenlere zaman zaman tevbihte bulunur (16:57–59, 62; 42:47–59; 43:15–19; 53:21–23).

Miras konusu

8) İslâm, insan varlığının devamında kadını erkekle en az aynı seviyede görmesinin yanısıra, ona miras hakkı da tanımıştır. İslâm’dan önce kadın bu haktan mahrum olmakla beraber, erkek tarafından miras mal olarak algılanan bir eşya gibi idi. İslâm, kadını böyle bir eşya olmaktan kurtardığı gibi, onu eş, anne, büyükanne, kız kardeş veya kız çocuğu olarak, ölen kişiyle arasındaki yakınlığa göre mirasta da hak sahibi yapmıştır. Kimse, onu bu mirastan mahrum bırakamaz.

Kadın, prensip olarak aynen erkek gibi miras alma hakkına sahiptir. Şu kadar ki, paylaşmada fark vardır. Bu fark, erkeği tercih etme veya ona üstünlük verme demek değildir. Bunun sebepleri şöyle özetlenebilir:

a) Her şeyden önce erkek, hanımı da dahil olmak üzere, ailesinin ve muhtaç yakınlarının ihtiyaçlarının giderilmesinde tek sorumludur.

b) Kadın, sadece kendine ait ihtiyaç dışı ve lükse kaçan eşya dışında, aile içinde hiçbir malî sorumluluğu üstlenmeye mecbur değildir. O, maddi olarak emniyettedir ve ihtiyaçları karşılanmaktadır. Eğer bir eş ise kocası, eğer anne ise oğlu, eğer kız evlâdı ise babası, eğer kız kardeş ise erkek kardeşi onun ihtiyaçlarını karşılamak ile yükümlüdür. Eğer kadına bakacak bir akrabası yok ise, o zaman zaten miras problemi olmaz, çünkü bu durumda ona miras bırakacak kimse yok demektir. Bu takdirde onun geçimini devlet üzerine alır. Kadın, kendisinden başka hiç kimsenin, hattâ kendisinin bile hayatını devam ettirme sorumluluğu taşımaz. Erkek ise, ailesi dışında muhtaç yakınlarına da bakmaya mecburdur. Hanefilerde İmam–ı Azam’a göre, zengin kadın, fakir kocasına zekât verebilir. Çünkü kadın, kendi malını eşinin malıyla birleştirip, aile bütçesine katkıda bulunmak zorunda değildir. Onu dilediği gibi kullanabilir.

c) Ortada, tüm maddi sorumluluklar ve borçlarla yüklü erkek ve hiçbir maddi sorumluluğu olmayan kadın mirasçı var. Eğer kadını mirastan tamamen mahrum bırakırsak, bu adaletsizlik olur; çünkü onun ölen şahıs ile akrabalığı ve bu akrabalıktan gelen miras hakkı vardır. Buna karşılık, eğer kadına erkekle aynı payı verirsek, bu defa erkeğe haksızlık yapılmış olacaktır. Çünkü erkeğin omuzları üzerinde geçindirmekle yükümlü, hanımı dahil, pek çok insan bulunur. İslâm, hiçbir tarafa haksızlık yapmadan, erkeğe mirastan daha fazla pay ayırır. Kadını da bütün bütün unutmaz ve ona da mirastan hakkı olan hisseyi verir. Gerçekte, İslâm böyle yapmakla kadına karşı daha cömert davranmaktadır.

d) Dördüncü olarak, kadın erkekten daha az miras aldığı zaman bu, onun çalışıp kazandığı bir şeyden mahrum bırakılması demek değildir. Mal, onun kazanması veya çabalaması sonucu elde edilmemiştir. O mal, tarafsız bir kaynaktan gelmiş fazlalık ve ekstradır. Bir çeşit yardımdır ve herhangi bir yardım, acil ihtiyaçlar ve sorumluluklar için dağıtılır.

e) İslâm, 14 asırlık bir geçmişe sahiptir ve her dönemde herkese, her şartta her topluma hitap eder. Hukuk, çoğunluğu nazara alır. Dolayısıyla, dün de, bugün de ve yarın da, insanlık âleminde ailede erkeğin bütçeye katkısı genellikle kadından daha fazladır. Dolayısıyla, paylaşımda erkeğe daha fazla vermek, yine adaletin gereğidir. Erkek, baba evinden aldığı fazlalılığı, evlendiğinde eşiyle paylaşarak kaybetmekte, üstelik, hem eşinin, hem de çocuklarının bakımını yüklenmekle, daha fazla yük altına girmektedir. Kadın ise, baba evinden aldığı az miktarı, evlendiğinde kocasının fazlasıyla tamamlamakta, hattâ, kocası geçimiyle yüküml...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslam da kadının yeri 2
« Posted on: 18 Nisan 2024, 05:14:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslam da kadının yeri 2 rüya tabiri,İslam da kadının yeri 2 mekke canlı, İslam da kadının yeri 2 kabe canlı yayın, İslam da kadının yeri 2 Üç boyutlu kuran oku İslam da kadının yeri 2 kuran ı kerim, İslam da kadının yeri 2 peygamber kıssaları,İslam da kadının yeri 2 ilitam ders soruları, İslam da kadının yeri 2önlisans arapça,
Logged
19 Eylül 2020, 02:54:47
Züleyha

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.439


« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2020, 02:54:47 »

Güzel dinimiz kadına hakettiği yeri ve değeri veren tek dindir.Her cümlesi ayrı anlamlı Rabbim yazan ve ulaştırandan razı olsun inşallah selam ve dua ile
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes