> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri  (Okunma Sayısı 801 defa)
01 Ekim 2010, 18:10:06
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ekim 2010, 18:10:06 »




İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri

Bu konu incelendiği zaman, ilk nazarda şu hususlar göze çarpacaktır: İslâmî hükümet, Avrupa-vâri gayrı - dinî Cumhuriyet (Seculer Democracy) değildir. Ancak bu isim felsefî noktayı nazardan Cumhuriyet olmuştur. Gayrı - İslâmî cumhuri hükûmette, en "yüksek hâkimiyet" ül­kenin sâkinlerinin çoğunluğunun elindedir. Onların gö­rüşlerine göre, kanunlar yapılır; onların görüşlerine göre bu kanunlarda değiştirmeler olur. Bu kanunlar istendiği zamanda icra ve infaz edilir yahut da icra edile­mez, kâğıt üzerinde kalıp gider, islâm'da ise böyle bir şey yoktur ve olamaz.

İslâm'da insanların yaptığı kanunlarla mukayese ka­bul etmiyecek yükseklik ve derecede bir kanun yap­ma makamı vardır. O da Allah Taalâ'dır. Resulleri vasıtasıyle bu gerçek ve ulvî kanunlar gönderilmiş olup bu hükümler milletlere ve hükümetlere tebliğ edilmiştir- Bu bakımdan Islâmî Hükümete, Avrupavârîmânada"Cumhuriyet de­mek"imkânsızdır. Böyle bir Islâmî Hükümete; "İlâhî Hü­kümet" is­mi vermek daha doğru olur. İşte bu İstılaha ingilizcede de (theocracy): dinî hâkimiyet denebilir. Fakat bu­rada da yine mühim bir başkalık vardır. Avrupavârî (theocracy) ile islâmî teokrasi, yine biribirinden ayrı ve bambaşka bir şeydir. Avrupa teokrasisinde malûm bir zümre, bir ruhanî sınıf,hususî bir mezhebi topluluk (Priest Class) Hak Taalâ'nın ismini- kullanarak, kendi­lerine alet ederek, bu ismin arkasına sığınarak, kendi­leri hâkimiyet", ele geçirirler, kendileri kanun vaz eder­ler ve bu kanunları da yürürlüğe koymak yolunu tu tartar.[36]

Bunlar, amelî ve fiilî bir şekilde, kendilerini Tanrı ye­rine koyarak, halkın üzerine musallat olup, halkın ense­sine binerler. İşte böyle bir hükümete, böyle bir durumda İlâhî hükümet yerine, şeytanî hükümet ismi vermek daha doğru olur.

Bunun aksine, İslâmî teokrasi, bambaşka bir mahiyet arzeder. İslâmî teokraside hâkimiyet herhangi bir ruhanî zümrenin yahut da mezhebin ve dinî bir sınıfın elinde değildir. Bu hâkimiyet bütün müslümanların, hattâ tek tek her müslümanın elindedir. Bütün müslümanlar, hattâ müslü­man­ların her ferdi bile, Allah Taalâ'nın kitabı ve O'nun Resulünün sünnetine uyarak bu hâkimiyeti yürütüp giderler. Eğer bana bu husus için ayrı ve yeni bir İstılah ortaya koymak ve bir terim ismi vermek müsaadesi veri­lirse, ben buna (Theo - democracy) yani "İlâhî cumhurî hükümet" demek itsiye­ceğim. Zira, böyle bir hükümette böyle bir idare sisteminde "hâkimiyet" yalnız Hak Taalâ'nın elindedir. Allah'ın iktidar-ı âlâ'sının (Paramaouncy) sayesinde, müslümanlara mahdut ve sınırlı bir şekilde, genel hâkimiyet: (Limited Popüler soveicignity) verilmiştir. Böyle bir hükümette, inzibat, intizam ve uygulayıcı kuvvetler: (Executive) ve tanzim etme işi (Legistature) müslümanların görüşüne bırakıl­mıştır. Hükümet idaresinin başında bulunanları, müslümanlar istedikleri zaman azletmek yetkisine sahip­tirler. Bütün nizamlar, muamelât ve şeriatı ilâhî'de hak­kında açıklık bulunmayan hükümlerde, müslümanların icmâ şeklinde alacakları müşterek kararla ve ilâhî kanuna mutabık olması şartiyle hüküm ortaya çıkarırlar. İlâhî kanunun tefsiri ve şerhi de hiçbir zümreye, hiçbir hane­dan veya nesle yahut da bir hususî topluluğa verilmiş değildir. Bütün müslümanlar arasında herkes bu hakka sahiptir. Ancak, ictihad kabiliyeti olmak ve bu mevzuda derin bilgi sahibi olmak şartı ile tefsir ve şerh edilebilir. İşte bu itibarla bu hükümet bir demokrasi hükümetidir. Ancak, böyle bir demokrasi hükümetinde de İlâhî kanun mevcut olunca, Allah Taalâ'nın Resulü vasıtasiyle gön­dermiş bulunduğu hükümler elde olunca da, herhangi bir müslü­man, ister bu müslüman bir tek kişi olsun, isterse herhangi bir emîr olsun; yahut kanun koyan zümre olsun, müctehid veya âlim olsun, dinde en ileri gelen bir şahsi­yet olsun, hattâ bütün dünyadaki Müslümanlar bir araya toplanıp gelseler dahi bu İlahî kanun hükümlerinde en ufak bir değişiklik yapmak hakkına sahip olamazlar. İşte bunun için bu hükümet nizamı "teokrasi" dir.

Yukarıda bahsedilen hususları biraz daha etraflıca şerh etmeğe çalışalım: İslâm'da demokrasinin hudud landırılması ve bu şekilde kayda bağlanması niçin ve ne sebepledir? Bu hududlandırmanın ve kayda bağlanmanın şekil ve nevileri nedir?

Bazıları bu hususta itirazda bulunurlar. Hak Taalâ böyle yapmakla, insandan, akıl ve ruh serbestisini kal­dırmıştır. Halbuki, hakikat tamamen bunun tersinedir. Hak Taalâ insandan akıl ve ruh serbestisini kaldırmadığı gibi; akla, düşünceye, hattâ vücuda ve cisme de serbest­lik vermiştir. İşte bunun en kesin delili de kanun koymak işini Hak Taalâ'nın kendi elinde tutmasıdır. Kanun yap­manın Allah'ın elinde bulunması, insanın fıtrî serbestliğini elinden almak için değil, belki bu fıtrî serbestliği korumak içindir. Böyle olmasaydı, insan esas yolu şaşırır ve ken­disini, kendi ayağı ile çamura yuvarlayıp giderdi.

Avrupanın isim uydurup taktığı şu gayrı - dinî Cum­huriyet, iddia edildiği gibi, halk hâkimiyetine (Popular sovereignity) ye dayanır. Bu huausta biraz düşünmek ve bu meseleyi tahlil etmek lâzımdır. O zaman göreceğiz ki, toplanıp da hükümet kurmuş olan halk kendisi bizzat kanun yapıcı değildir. Hattâ kendileri de bu kanunları icra ve infaz etmezler. Onlar, hâkimiyeti muayyen bir zümre­nin eline vermişlerdir. Bu zümre halkın yerine halka ka­nun koyarlar. Bu kanunları da yine bu zümre infaz yolunu tutar. Bu maksat için de bir seçim şekli tertiplenmiştir. Bu kanun yapan ve seçilmiş olan zümrenin düşüncesine göre, halk, ahlâk, emanet, diyanet ve adalet nimetlerin­den mahrum bulunmaktadır. Seçilen zümreye göre, hal­kın düşüncesinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. Yâni halk hiçtir. Bunun için de seçimleri kazananlar ve seçimlerde muvaffak olanların çoğu, halk üzerindeki servetleri, bilgi­leri, ataklıkları, hitabet kabiliyeti ile ya­lan vaatler ve alda­tıcı propaganda sayesinde seçilirler. Halk onlar için kan­dırılan ve menfaatlerine göre güdülen bir zümredir. Bu usullerle ahmaklaşan ve daima gerçek dışı hâdiselerle başbaşa bırakılan kamuoyu bu güruha kendilerini idare edecek yetkileri vererek, işin içinden çıkarlar. Politika bezirganları (tacirleri) da iş başına geçince de servetlerini daha çok arttırır, şahsî menfaatlerini ön plana alarak, devletin ve milletin sırtından daha müreffeh geçinmek için, hususî sınıfların faydalanmaları uğrunda kanun çıka­rır, nizamlar düzenlerler. Bu çıkarcı kanunların maddî yönü zavallı halkın sırtına yüklenir. İşbu belâ Amerikada da vardır, İngilterede de mevcuttur. Bütün Cumhuriyet cennetinde yaşadıklarını iddia eden memleketlerin hep­sinde de aynı durum cereyan etmektedir.

Meselenin bu tarafını gözden geçirdikten sonra, şimdi farz edelim ki, bu seçilmiş zümre, halkın istekleri ve halkın rızası üzerine kanunlar yapıp yürütme yolunu tut­muştur. O zaman şunu da görüyoruz ki, halkın kendisi bu kanun ve nizam mefhumundan hiçbir şey anlamamakta­dır. İnsanın fıtrî zaafının neticesinde, bazan kendisine ait işlerin çoğunu, her tarafını veya her cephesini göremez. Bu yapılan işleri hakikat derecesinde tâyin edemez. Hattâ bir çok hususu asla göremez haldedir. O zaman bu gibi işlerin çözümü, (Judgement) da tek taraflı olur. Bu­nun üzerine, tesir altında kalmak, tarafgirlik, şunun bunun tavsiyesine uymak olmak, hattâ kendi nefsinin arzusuna uymak ve bu gibi şeylerin baskısı altında, saf ve temiz olarak aklî ve ilmî hususlarda insanın tarafsız olarak fikir belirtmesine imkân yoktur. Ve hattâ çok kere, aklî ve ilmî hususlarda, gayet açık ve gayet belirli meseleler dahi, yukarıda bahsettiğimiz, tesir altında kalmalar, tarafgirlik­ler, nefsânî istekler ve sairenin karşısında mağlup olup giderler! Bu noktanın isbatı için bir hayli misâl vermek mümkündür. Burada bir tanesinden bahsedebiliriz:

Bir zamanlar Amerikada içki içme yasağı kanunu (Pro­hibition Law) ortaya çıkmıştı. İlmî olarak, içkinin sıh­hate zararlı olduğu ispat edilip ileri sürülüyordu. İçkinin aklî ve zihnî kuvvetler üzerinde kötü tesirleri olduğu be­yan ediliyordu. Medenî hayatı berbat ettiği ortaya atılı­yordu. Bu gerçekler kabul edildikten sonra, Amerikan kamuoyu, içki içmenin yasak edilmesine razı oldu. Neti­cede içki içmenin yasak edilmesi için bir kanun teklif edildi. Nitekim bu kanun halkın onayı ile kabul edildi.[37]

Fakat kanun yürürlüğe konunca, yine bu kanuna onay vermiş bulunan halk, kanuna karşı geldi. Bu kanunu dinlemiyenler gizlice daha çok içki içtikleri gibi, gizlice yapılan içkiler daha kötü ve sıhhat için çok daha zarar­lıydı. Yapılan istatistiklerdeki rakkamlar, içkinin serbest olduğu zamandan daha fazla içildiğini ispat ediyordu. Bunun neticesinde de suçlar çoğaldı; yapılmadık rezalet kalmadı. Nihayet yine aynı halk, bu defa rey vererek, eskiden haram (yasak) kılmış oldukları içkiyi bundan böyle helâl (serbest) kıldılar.[38] İşte içkinin haram olduktan sonra tekrar helâl kılınması, ilmî ve aklî bakımdan, içki hakkında Önce düşünülen hususların yanlış olduğu ve içkinin zararlı değil de faydalı bir şey olduğu ispat edildiği için değildi. Yalnız, halkın kendi cahilane isteklerine bağlı bulundukları ve nefsânî arzularına karşı gelemedikleri için, içki helâl kılındı.

Böyle bir halk, kendi hâkimiyetini ve kendi nefsini şeytana uydurmuş ve bu şeytanın tahakkümü altına gir­miştir. Nefsânî emeller kendilerine İlâh olmuştu. İşte bu ilâhlarına kulluk etmek için de bu kanunu değiştirip, za­rarlı olduğunu bildikleri halde, içkiyi yine serbest bıraktı­lar. Akıl, ilim ve mantık gereğince bu nesnenin zararlı olduğu bilindiği halde, yine bu kötülüğe boyun eğdiler. Buna benzer daha bir çok tec­rübe vardır. Bu tecrübeler­den şu kesin neticeye gitmek mecburiyeti vardır. İnsan kanun koyma: (Legislator) ehliyetine ve kabiliyetine sahip değildir. Eğer bir insan diğer ilâhlara boyun eğip kulluk etmezse bile, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri
« Posted on: 28 Nisan 2024, 21:00:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri rüya tabiri,İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri mekke canlı, İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri kabe canlı yayın, İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri Üç boyutlu kuran oku İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri kuran ı kerim, İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri peygamber kıssaları,İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleri ilitam ders soruları, İslami Hükümetin Vaziyeti ve Şekilleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes