๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslamda Hükümet => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 20 Eylül 2010, 18:28:17



Konu Başlığı: Siyasi İnkılap Mı Öncedir?
Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Eylül 2010, 18:28:17
SİYASİ İNKILAP MI DAHA ÖNCEDİR YOKSA İÇTİMAÎ SOSYAL İNKILAP MI?

 
SUAL:
Bizim ülkemizde herkes tarafından daima konuşulan şöyle bir mesele vardır:

İslâmın usul ve ahkâmı pek güzel ve pek iyidir. Fakat bunların tatbik kabiliyeti yoktur. Halkın ve ileri gelenlerin İslâma karşı kalben bağlılıkları vardır. Buna rağmen İslâmın sahih mefhumunu ve onun icabettirdiği hususları da pek bilmemektedirler. İslâmî kanunlar icra mevkiine konduğu taktirde, rejimin düşünce ve disiplinine karşı aksi bir tesir baş göstermesi muhtemeldir. Bunun için siyasî inkılaptan önce bir içtimaî inkılaba lüzum görüyor­lar. Bu içtimaî inkılap yerleşmeden önce İslâmî hükümeti kurmak acaba vakitsiz bir iş olmaz mı, diyorlar.

 CEVAP:

Bu meseleyi etraflıca izah etmek istersek, uzun bir cevap vermemiz lâzımdır. Fakat burada kısaca şunu arz edelim ki, elbette siyasî inkılaptan daha Önce medenî, içtimaî, ahlakî bir inkılaba daha çok ihtiyaç vardır. İşte İslâmî inkılabın fıtrî yolu da budur. Fakat şurası da doğ­rudur ki, İslâmda ahkâm ve kanunlar sadece zorla yürü­tülmez. Bu ilâhî müeyyidelere en başta inanmak gerekir. Bir iç (çoşkunluk) bulunması şarttır. Fakat şunu da kim inkâr edebilir ki, Pakistanın kaim olması ve ayakta tu­tunması siyasî inkılapsız olabilirdi? Buna göre, ilk önce içtimaî inkılap mı yoksa siyasî inkılap mı diye bir soru sormak tamamen manasız olacaktır. Fakat burada şu soru akla geliyor ki, halkın düşüncesine niçin şu mesele yerleşmez ki, biz şimdi kendi memleketimizde acaba İslâmî nizamı mı yürütüyoruz, yoksa kâfirane nizamı mı? İşte o zaman siyasî iktidarın da hakikî maksadı kendili­ğinden belli olur. Bu da bir tarafa, ahlakî inkılabı ortaya çıkaralım diye de hükümet mekanizmasının yürümesini durdurtamayız.

ALLAH'a ve O'nun Resulüne iman eden ve ALLAH'ın ik­tidarı A'la'yı elinde bulundurduğuna kani olan bir millet, elbette ki, içtimaî hususlarda da siyasî hususlarda da bu noktayı gözönüne alacak ve kâfirane nizam üzerine kendi yaşayış nizamlarını kuramıyacaklardır. O zaman bu kavmin ve bu milletin efradına şu iş de farz olacaktır ki, bu fertlerin her biri diğer fertleri bu yolda uyarsın ve ahlakî öğütler versin. Böylece hâkim sınıfı da gayrı - İs­lâmî yoldan gitmekte kendi haline bırakmamış olurlar. Ben şöyle anlıyorum ki, eğer biz bu şekli gözönünde bu­lundurursak, o zaman hiçbir vakit "ferdî irtidat" yoluna da gitmeyiz. Fakat "içtimaî irtidat" a gelince elbette ki, bu irtidatın yolunu tutmuş oluruz.

Bu meselenin şu şekilde ikinci bir cephesi vardır: Eğer siz ahlakî ve içtimaî inkılabı daha önce elde etmek istiyorsanız, evvelâ bu İnkılabın vasıtalarının neler oldu­ğunu düşünmeniz lâzımdır. Elbette ki, bu vasıtalar, eği­tim, öğretim, muaşeret âdabının ıslahı, zihniyetin değiş­mesidir ve bunun gibi şeylerdir. Bunlar için de bir hükü­metin mutlaka kanunî ve siyasî vasıtaları vardır Hükümet kudreti yalnız kendi başına bir ıslah vasıtası olmakla kalmaz, diğer ıslah vasıtalarının üzerine de tesir icra eder. Buna göre, "hükümet vasıtalarından istifade etmi­ye­lim" demek manasızdır. Bizim oylarımız ve ödedi­ğimiz vergilerle hükümet icraatına devam edebilir. Şimdi biz bu cahilliği, bu ahmaklığı nasıl üzerimize alabiliriz ki, bir taraftan biz münferiden, fert olmak bakımından İslâ­miyetçi olalım da içtimaî bakımdan da islâm yolunu dü­zeltmeye çalışalım da diğer taraftan hükümetin ahlâkı düzeltecek olan bütün vasıtalarını bir tarafa bırakalım, istifade etmeyip, bunların fısk ve fücur yolunda kullanıl­masını temin edelim...