๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslamda Hükümet => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 23 Eylül 2010, 01:22:48



Konu Başlığı: Şahsî Yaşayışın Korunması
Gönderen: Ekvan üzerinde 23 Eylül 2010, 01:22:48
14.  Şahsî Yaşayışın Korunması

İslâmın esas kanunlarına göre, herkesin hususî ve şahsî yaşayışı (privacy) muhafaza altına alınmıştır. Kimse, başka kimsenin hususî ve şahsî hayatına müda­hale edemez. Bu hususta Nur sûresinde açıklık vardır:

"Kendi evinizden başka evlere girmeyiniz. Ancak müsaade şartiyle."

(Nur: 27)

Sûre-i Hücuratta şöyle beyan buyrulmuştur:

"Gözetleyicilik etmeyiniz. (Birbirinizin gizli seyleri-nizi gözetmeliyiz.)"

(Hücurat: 12).

Hazret-i Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem de bu hususa şu şekilde işaret buyurmuşlardır:

"Kendi evinizden başka bir kimsenin evini gözetle­mek hakkı kimseye verilmemiştir."

Başkalarının gözetlemesinden, herhangi bir şekilde müdahalesinden uzak bir şekilde emniyetle kendi evinde oturması herkesin kanunî hakkıdır. Bunun gibi, yine kim­senin, şu hakkı da yoktur ki, başka birine ait olan mek­tubu veya yazıya müsaadesiz baksın. Nerede kaldı ki, okusun. İslâm insanların şahsî ve hususî haklarını ta­mamen muhafaza altına almış, evlerin gözetlenmesini açıkça men etmiştir. Ancak, bir kimse çok mühim bir (tehlikeye mâruz kalırsa, o kimseyi tehlikeden kurtarmak için, durumlarda ahvalde bu gibi vaziyetlere baş vurulabi­lir. O da bu kimseyi ikaz edip kendisine tehlikeyi bildir­mek maksadı için böyle bir harekete kalkışılabilir. Yoksa her ne şekilde olursa olsun, bir kimseyi, gözetlemeyi İs­lâm Şeriatı caiz saymamıştır


15. Zulmün karşısında direnme hakkı.

İslâmda esas haklardan biri de, bir kimsenin zulme karşı direnme hakkıdır. Zulme uğrayan bir kimse sesini yükseltip, zulme uğradığını ilân eder ve sesini istediği şekilde yükseltebilir. Hak Taalâ bu hususta şöyle işaret buyurmuştur:

"Allah, çirkin sözler söylenmesini ve sesin yükseltil­mesini sevmez. Ancak zulme uğrayanlar (hariç)."

(Nisa: 148)

Yani mazlum kimseye, zâlimin karşısında sesini yük­seltip uğradığı haksızlığı dile getirmek hakkı tanınmıştır.

16. Fikir beyanı hürriyeti

Zamanımızda üzerinde durulan mühim meselelerden biri de fikir beyanı hürriyetidir. (Freedom of Expression). Bu günkü istilahda böyle deniyor. Fakat Kur'an istilahında bu mesele böyle bir istilahla söylenmemiş ve umumî ola­rak bu­na da "Emrün bilmâruf[233] ve Neh-yün an il - münker" denmiştir. Bu husus sadece insan için bir hak olarak tanınmakla kalmamış belki bu, insanlar için farz bile kılınmıştır, — Kur'andan başka bu hususta hadis­lerde de işaretler vardır. — insana, iyilikleri söyleyip fe­nalıktan men etmesi farz kılınmıştır. Herhangi bir fenalık görürse, sadece sesini yükseltmekle kalmaz, belki bu fenalığı ortadan kaldırmak için de düşünmesi lâzım gelir. Böyle yapmak kudretinde olur da yapmazsa günahkâr olur. Müslüman için, İslâm camiasını temiz tutması farz­dır. Bu hususta bir müslümanın sesini kısmak ve söyle­mesi icabeden şeyleri söyletmemek büyük bir zulümdür. İçtimaî işlerin iyi bir şekilde yürüyebilmesi için bir kimse­nin fikir beyanının serbest olması icabeder. Bir kimse, iyilik için çalışmış ise, sadece iyi bir iş yapmış olmakla kalmaz, kendi insanlığına düşen vazifesini yerine getir­miş olur. Buna göre herkes için fikir beyanında bulunmak İslâmda serbest olarak kararlaştırılmış oluyor. Kur'an-ı Kerim, Benî israil'in alçaklığa düşme sebeplerini beyan ederken, onların şu durumunu beyan etmektedir:

"Onlar, biribirlerini, yaptıkları fenalıklardan men et­mezlerdi."

(Maide: 79)

Yani herhangi bir kavim arasında öyle bir vaziyet ortaya çıkar ki, o kavim içinde fenalıklara karşı kimse ses çıkaramaz; bir şey söyleyemezse, o zaman gitgide bu kötülükler bütün kavmi sarar ve o cemiyetin dejenere olmasına sebep olur gider. Böyle bir kavim de Allahın azabına müstahak olamaz da ne olur?