Konu Başlığı: Resulün Kitabı Açıklayıcı Vasfı Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Eylül 2010, 01:55:35 B. Resulün Kitabı Açıklayıcı Vasfı. Nahl suresinde Hak Taalâ buyurmuştur: "(Ey Peygamber) Biz sana hatırlatmayı (zikr) da öğrettik ki, nazil kılınmış bulunanı halkın kendilerine açıklamış olasın." (Nahl: 44). Bu âyeti kerimeden apaçık bir şekilde anlaşılıyor ki, Nebî sallallahü aleyhi ve selleme emanet edilmiş olan kutsal vazifelerden biri de Kur'an-ı Kerim'deki Hak Taalânın insanlık için emir buyurduğu yüce kanunları ve hidayetleri açıklamaktır. Herhangi bir akıl sahibi olan kimse dahi anlar ki, bir sözü anlatmak veya bir kitabı öğretmek sadece bu sözlerin tekrarlanması ile mümkün olmaz. Mukaddes kitabın açıklanması ve anlatılması bir ihtiyaç ve bir zarurettir. Açıklamak ve anlatmak bir ihtiyaç ve bir zaruret olunca, bu vazifeyi yerine getiren kimse, bu kitapta ifade edilen yüksek ve derin manalı mefhumları açıklayacak ve bazı sözler ilâve edecek ve bu manaları yepyeni kelimelerle anlatacaktır. Ancak bu şekilde kitabın mahiyeti daha iyi anlaşılabilir. Hatta kitapta amelî (pratik) olarak gösterilmesi gereken konular olursa, kitabı açıklamakla vazifeli kılınmış olan kimse, bu hususları bizzat amelî olarak göstermek (Practical Demonstration) yolunu seçecektir. Böyle bir usulü uygulama alanına koymak suretiyle kitabın mefhumu en güzel bir tarzda anlatılmış olur. Eğer bu şekilde bir usule müracaat edilmemiş olsaydı kitabın yüksek ve derin manalı mefhumunu anlamayanlar boyuna sual sormak zorunda kalacaklardı. Şimdi şöyle bir mesele de kendini hissettirmektedir. Acaba Kur'an-ı Kerimin sözlerini ve mefhumunu açıklamak ve anlatmak hususunu Zatı Saadetleri kendi ihtiyarları ve şahsî arzularına göre mi yerine getiriyorlardı? Yoksa Hak Taalâ, Zatı Saadetlerine bu mevzuda ayrı bir talimat mı vermişti? Bu noktada görüyoruz ki, Hak Taalâ, kendi Resulüne kitap indirmekteki maksadını açıklarken, Resulün kendi düşünce ve fiilî ile açıklama yapmasının lâzım geldiğini bildirmiştir. Şayet, böyle olmasaydı Zatı Saadetlerinin Kur'an-ı Kerimi anlatma ve açıklama hususiyetleri, kendilerinin peygamberlik görevinden ayrı tutulur muydu? Zatı Saadetleri de vahyolunan Kur'an-ı Kerim âyetlerini tefsir etmekten ve her türlü açıklamaktan sakınıp çekinmezler miydi? Şimdi bu gerçeği kabul etmekten uzaklaşmak acaba risaleti kabul etmemekten başka ne ile izah edilebilir? |