Konu Başlığı: Öğretmen ve Eğitici Olmak Bakımından Resulün Vasfı Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Eylül 2010, 02:04:49 A. Öğretmen ve Eğitici Olmak Bakımından Resulün Vasfı. "Hatırlayın: ibrahim ile ismail, Beyt'in temellerini yükseltiyorlardı... (Onlar şöyle dua ediyorlardı)... Yâ Rabbi bunlar arasından kendileri için bir Resul gönder ki, Kitabı, hikmeti öğretip onları temizlesin." (El – Bakara:, 127 - 129). "Nitekim içinizden size bir Resul gönderdik ki, size bizim âyetlerimizi okur ve sizi temizler ve size kitabı ve hikmeti öğretir, hem de sîzin bilmediğiniz şeyleri size öğretir." (El - Bakara, 151) "Allah müminlere, kendilerinden bir Resul göndermekle ihsan. Bu Resul onlara O'nun âyetlerini okur ve onları temizler ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretir." (Al-i İmran: 164) "O, öyle bir kimsedir ki, ümmîler (okuma yazma bilmeyenler) arasından onlar için bir Resul gönderdi. (Bu Resul) onlara O'nun âyetlerini okur ve onları temizler ve kendilerine kitabı ve hikmeti öğretir." (El - Cum'a: 2) Bu âyet-i kerimelerde sık sık tekrarlanıp bildirilmiş olan şu mesele vardır: Hak Taalâ kendi Resulünü sadece Kur'an-ı Kerimin âyetlerini duyurmak için göndermemiştir. Belki bir peygamberin gönrilmesinin üç maksadı vardır. Birincisi: Zât-ı Saadetleri halka kitabı öğretir. İkincisi: Kitabın derin mânalarını açıklayarak hikmeti de öğretir. Üçüncüsü: Zatı Risaletpenahileri, halkın içtimaî ve ferdi fenalıklarını ve kötülüklerini ortadan kaldırıp bunların yerine onları İslâmın güzel ve yüksek ahlâkı donatır. Ve aynı zamanda Hak Nizamını gerçekleştirerek, üstün ve sıhhatli cemiyet düzenini meydana getirir. Şu da açık bir husustur ki, kitap ve hikmet üğretmek, Kur'an-ı Kerimin sözlerini duyurmaktan başka bir iştir. Yoksa böyle olmasaydı bir de Kitabın ve hikmet'in öğretilmesinden bahsedilmesine lüzum yoktu. Yalnız tebliğle değil aynı zamanda fiilî ve tatbiki olarak hareket etmek, değişmez bir kuraldır. Aksi takdirde, terbiye etmek ve temizlemek gibi kelimeler kullanılmazdı. Âyet-i Kerime gayet açık bir şekilde Zat-ı Saadetlerine öğretmenlik Ve eğitimcilik görevinin verildiğive bu islerle de vazifeli bulunduklarını bildirmektedir. Şimdi nasıl olur da Kur'an-ı Kerimin bu kadar açık ve mükerrer beyanlarına rağmen, bir kimse kalkıp da bu iki şeyin yani öğretmenlik ve eğitimciliğin risaletin bir parçası olmadığını söylemeye cesaret eder? Ve Hazret-i Re-sulü Ekrem Sallallahü aleyhi ve Sellem'in bu işler için görevlendirilmediğini, kendi şahsî düşüncesine göre böyle hareket ettiği iddiasında bulunabilir? Bu gibi sapık fikirleri kabul edemiyeceğimize göre, Kur'an-ı Kerimin sözlerini duyurmakla beraber Zatı Saadetlerinin beyan buyurdukları sözlerin de kitabı öğretmek ve hikmeti öğretmek için olduğu açıktır. Zatı Risaletpenahilerinin yüce hal ve harekâtından fertlerin ve içtimaî kütlelerin Huzuru Saadette terbiye olmaları lâzımdır. Peygamberimizin mukaddes sünnetinin Allah terefından olduğunu kabul eylemek ve boyun eğmek bir iman ve bir vicdan borcudur. Yoksa bu gerçekleri kabul etmeyip, inkâr yoluna gitmek, risaletin kendisini kabul etmemeye denk bir küfür değil midir? |