> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Körükörüne Avrupa Taklitçiliği
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Körükörüne Avrupa Taklitçiliği  (Okunma Sayısı 850 defa)
29 Eylül 2010, 20:49:16
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Eylül 2010, 20:49:16 »



 

Körükörüne Avrupa Taklitçiliği

Günümüzün müslümanları herhangi bir inceleme ve tahlile lüzum hissetmeden, hatta körü körüne denecek bir tarzda Avrupa milletlerinden ırkçılık, kavmiyetçilik, mem­leketçilik, vatancılık, ülkecilik gibi fikirleri benimsemekle iktifa etmeyip, bu sistemleri kendi ülkelerinde uygula­maya koymuşlardır.

Arapların sanki islâmlıkla hiçbir alâkaları yokmuş gibi, hali hazır durumda Araplıkları ile övünmek yolunu tutmuşlardır. Keza Mısırın yeni idarecileri, tarihin zâlim simaları olan Firavunlarla iftihar ederek, bu kanlı saltanat tacidârlarına millî kahramanlık payesi vermişlerdir. Asır­larca İslâmın bayraktarlığını yapmış olan Türkler de ma­nevî hüviyetlerinden soyunarak, kavmiyetçiliği ön plâna almışlar. Cengiz ve Hülâgü Han gibi kimselerin şahsında bir sığınacak yer aramışlardır. Irkçılık rüzgârı, İranda da tahribat yapmaktan geri kalmamıştır. Kavmiyetçilik taassub ve gayretine kapılarak, sırf mevhum Arap em­peryalizmine karşı koymak gayesiyle Hazret-i Ali (R.A.) ve Hazret-i Hüseyin (R.A.) i kendileri için kahraman ilân ederken, diğer taraftan da millî kahraman olarak Rüstem ve İsfendiyarı ileri sürmektedirler. Bu şahısların menkibelerini söyleyip durmaktadırlar. Hindistanda bu fikir hastalığına yakalanmaktan kendini kurtaramamıştır. Bu gibi zümreler, Zemzem suyundan alakalarını keserek, Ganj nehrinin sularını mukaddes su telâkki ederek, nere­deyse bu bulanık suyu cennet suyu diye halka sunacak­lardır. Bu gibi fikir öncüleri, islâm ileri gelenlerini bir tarafa bırakıp, Bohem ve Ercen'i kendilerine millî lider, millî kah­raman kılmışlardır. Gerçekten uzaklaşan bu kimseler, Mekke ülkesini unutup Tekselâ, Mohen, Cadaro ve Herpâ'ya bağlanıyorlar. Her fırsatta bu yerlerden bahse­derek, çevrelerine tesir etmek istiyorlar.

Bütün bu menfi örnekler, körü körüne yapılan Avrupa taklitçiliğinden başka bir şey değildir. Bu tür yabaniliklerin ismine bir de kalkıp medeniyet diyorlar. Bu kopyacı ve basma kalıp kafalı kimselerin hakikatleri görmelerine elbette ki, imkân yoktur. Onlar bu çarpık zihniyetle ancak zahirî görürler. Dış görünüşün süslü püslü rengi onların gözlerini büyülemiştir. Avrupa medeniyetine göre Ab-ı Hayât gibi görülen hususların, islâm medeniyetinde bir öldürücü zehir olduğunu anlıyacak bir idrâk ve dirayetten mahrum oldukları için yaptıkları tahribatı sezecek şuurları yoktur.

Avrupa milliyet ve kavmiyetinin temeli, ırk, nesil, memleket, ülke, vatan, dil ve renk biriği zeminine atılmış­tır. Bu görüşün neticesinde, herkes diğer millet ve diğer ırkın fertlerinden çekinip uzak kalması icabeder. Milletdaş, kavimdaş, ırkdaş, dildaş, ülkedaş olmayanlar­dan nefret etmesi lâzım gelir, isterse bu kimseler, sözüm ona kararlaştırılmış huduttan bir mil mesafeden daha az bir uzaklıkta yaşamış olsun, yine onlara yabancı gözü ile bakılır. Neden bakılmasın ki, orada başka bir ırkın men­subu olan fert, ne kadar doğru insan ve ne kadar temiz bir kimse olsa dahi yine de öbür millet mensubu için doğru ve faziletli bir kimse sayılmaz. Bir ülkede oturan bir kimse, diğer ülkenin vatandaşlarına her ne kadar sada­katle hizmet etmeye amade olsa dahi makbule geçmez. Bir ırkın bir ferdi, diğer bir ırkın ferdi tarafından itimada şayan kimse değildir.

İslâm milliyetine, islâm kavmiyetine gelince, durum tamamiyle değişir. Bu mevzuda iş her bakımdan başka türlüdür. Yukarıda anlatılanların tamamen aksi ve zıddı­dır. İslâmdaki kavmiyetin ve milliyetin temeli, ırka, nesle, nesebe, vatana, ülkeye, memlekete, yere - yurda da­yanmaz. Ancak itikada ve amele dayanır. Bütün dünya müslümanları hangi cinsten, hangi ırktan, hangi nesilden, hangi ülkeden, hangi memleketten, hangi vatandan olur­larsa olsunlar, bu sayılan özellikleri ve ayrılıkları gözönünde bulundurulmaksızın, hiçbir suretle dikkate alınmaksızın, hep birdirler, hep birbirlerinin yadımcıları ve hayatın çeşitli sahalarında hep birbirlerinin ortakları hük­mündedirler. Bir hintli Müslüman Mısıra gider, o ülkenin sadakatli bir hemşehrisi olur, hizmet yolunu tutar; sanki Hindistanda bulunuyormuş gibi bu diyarın müslümanları ile her bakımdan kaynaşır. Bir Afganlı Müslüman, meselâ Şam'da (Suriyede) hudutları korumak için canını feda eder; sanki bu kimse Afganistan için canını feda etmiştir. İşte bunun için, bir müslümanın ülkesiyle diğer bir müslüman ülkesinin arasında herhangi bir coğrafî hudut yahut da ırkî ve saire ayrılık - gayrılıkta yoktur. Müslüman bu ayrılık ve gayrılığı düşünmez ve düşünemez. İşte bu farklılık nedeniyle islam milleyeti ile diğeri arasında büyük bir uçurum vardır. Orada kuvvetin sebebi olan nesne, burada öldürücü zehirdir.

Merhum Allâme İkbâl ne de güzel söylemiştir:

Apnî millet per kıyâs akvâm-ı mağrib see ne ker,

Hass hee terkîb - meen, kavm-i Resûl-i Hâşimi, Un

ki cemi'iyyet ka hee mülk ü neseb per imtiyâz,

Kuvvet-i mezheb-see mustahkem hee cem'iyyet teri.

Kendi milletini, Avrupa milletleriyle mukayese etme,

Haşimî Resulün, ümmet terkibi ayrı ve hususî bir va­ziyettedir.

Onların cemiyetlerinin temeli ülkeye ve nesebe mün­hasırdır,

Fakat senin cemiyetinin temeli din üzerinde sağlam­lık bulmuştur.

Bazı kimseler, vatancılık, milletçilik, kavmiyetçilik, ül­kecilik, hemşehricilik ve ırkçılık gibi fikirlerin yanında, İslâm Milliyetçiliği ile de bir alâka kurulabileceğini ileri sürerek içine düştükleri fikrî perişanlığı belli etmişlerdir. Bu zavallıların iki çeşit milliyetçiliği bir arada göstermek istemeleri ve iki zıt mefhumu bir araya getirme gafletinde bulunmaktadır Böyle imkân dışı bir meseleyi ileri sürerek, gerçeğe giden yolu bir çıkmaza çevirmişlerdir. Bu mese­lenin sebebi cehaletten ve dar görüşlülükten başka bir şey değildir. Hak Taalâ hiçbir vakit bir göğüs içinde iki gönül yaratmamıştır. Bir gönüle de iki ayrı ve birbirine zıd sevgi konmamıştır. Bir kalbde de iki ayrı milliyetçilik esası vücuda getirilememiştir. Bu birbirine zıt iki şey bir araya toplanamaz. Milliyet mefhumunun esası, kendisi ile ken­disinden başkasını ayırt etmekten başka bir şey değildir. İslâmî millyette ve İslâmî kavmiyette yalnız Müslümanla Müslüman olmayan vardır. Ve başka bir şey yoktur. Bir Müslüman diğer birisini ya Müslüman bilir, yahut da Müslüman bilmez; işte ayrılık ölçüsü bundan başka bir şey değildir. İslâmî milliyetçilik, İslâm kavmiyetçiliğin ge­reği budur. Vatancılık, memleketçiliğin, ırkçılık, nesilcilik ve saire gibi esaslar üzerine kurulmuş bulunan milliyet ve kavmiyet, diğerleri ile alâkayı kesmek demektir. İsterse bu yabancı görülen kimseler iyi insan olsalar dahi düş­man kabul edil­meğe mahkum olurlar. Şimdi hangi akıl sahibi bu iki ayrı şeyi, bu iki ayrı ve birbirlerine zıt hu­susların bir araya toplanabileceğini iddiaya kalkışabilir? Siz bir müslüman olarak, hem bir müslümanı kendinize milletdaş kabul edecek, hem de bir gayrı-Müslimi kendi­nize yine aynı şekilde milletdaş sayacaksınız. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Siz kendi ülkenizde bulunan bir gayrı - Müslimi milletdaş sayacak ve kendi ülkeniz dışın­daki bir Müslümanı yabancı kabul edeceksiniz. Böyle bir anlayışa hangi müslüman tahammül edebilir?

"Bunlar bir araya toplanabilirler mi? Hiç sizin içinizde dirayetli kimse yok mudur?" (Sûre-i Hud: 78)

İşte şimdi iyice anlaşılmıştır ki, Müslümanlıkla, Hin­distanlılık, Türklük, Afganlılık, Araplık, İranîlik diye hissi­yata kapılmak, İslâmî milletinin temellerini bozar, çürütür, ortadan kaldırır. İslâm Birliğini dağıtır, param parça eder. Böyle bir durumun neticesi sadece aklî değil; tecrübe ve müşahedelerle de meydandadır. Müslümanlar, ne zaman ve ne şekilde olursa olsun, vatancılık, ülkecilik, kavimci­lik, ırkçılık, nesilcilik taassubuna kapılmışlarsa, Müslü­manlığa zarar gelmiştir. Nitekim Zat-ı Risaletpenahileri bu hususta şu gerçeği buyurmuşlardır:

"Benden sonra siz küfr yolunu tutup da birbirinizin boyunlarınızı vurmuş olmayasınız."

İşte Resulü Ekremin (S.A.V.) in endişesi de budur. Bunun için, Müslümanlar sapık fikirlere kapılıp, hiçbir beşer fikriyle mukayese kabul etmiyecek derecede yük­sek ve yüce olan islâm fikriyatından uzaklaşmamalı, elin­deki emsalsiz cevherin kıymetini takdir etmek ferasetini göstermelidir. Bütün müslümanlar için yapılacak tek iş, Müslüman milliyetçiliğinin esasını, Hazret-i Resul-ü Ek­rem, Muhammed Sallallahü aleyhi ve sellemin tebliğ et­tiği ve tatbik ettiği şekilde anlamak ve fiiliyata dökmektir. Bunun aksine gitmek, onun davetine sığmaz ve doğru olmaz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Körükörüne Avrupa Taklitçiliği
« Posted on: 26 Nisan 2024, 15:14:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Körükörüne Avrupa Taklitçiliği rüya tabiri,Körükörüne Avrupa Taklitçiliği mekke canlı, Körükörüne Avrupa Taklitçiliği kabe canlı yayın, Körükörüne Avrupa Taklitçiliği Üç boyutlu kuran oku Körükörüne Avrupa Taklitçiliği kuran ı kerim, Körükörüne Avrupa Taklitçiliği peygamber kıssaları,Körükörüne Avrupa Taklitçiliği ilitam ders soruları, Körükörüne Avrupa Taklitçiliğiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes