> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Îstidrak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Îstidrak  (Okunma Sayısı 811 defa)
29 Eylül 2010, 20:37:35
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Eylül 2010, 20:37:35 »



Îstidrak (Anlayış)


İslâmî cemaate, kavim yerine parti demek gerekti­ğine ilişkin yayınlanan yazı üzerine birçok kimselerin bu kanaatimize katılmadıkları anlaşılmış bulunmaktadır. Halbuki parti yerine kavim kelimesi kullanıldığı zaman, vatana bağlı milliyet mefhumu ortaya çıkmış olur. Bir millet arasında muhtelif siyasî partilerin bulunması ve her birinin ayrı ve değişik gayelerinin bulunması tabii bir şey­dir. Buna rağmen bunların hepsi bir memleket için bir bütün oluştururlar. Bu mevzuda olduğu gibi, Müslüman­lara da bir "parti" dendiği zaman, Müslümanların o ülke­nin veya o memleketin bir parçası sayılmış olduklarını düşünmek gerekir. Bu bakımdan Müslümanlığın da bir vatana ve bir millete bağlanması gerekir.

Cemaat, yahut da parti kelimesi umumiyetle halk arasında siyasî partiler ve oluşumlar için söylendiğinden yukarıda bahsedilen yanlış anlayışın doğmasına sebebi­yet vermiştir. Fakat bu mefhum, (kavram) bu kelimenin asıl ve hakiki manası değildir. Bu mefhum kullanıla kulla­nıla bu manayı almıştır. Bu kelimenin hakiki mana ve mefhumu şudur: Halkın bir kısmının hususî bir akide ve nazariyeye bağlanarak bir maksat ve meram için bir araya toplanmaları ve bir cemaat teşkil etmeleridir. Kur'an-ı Kerim bu mefhumu ifade eder şekilde hizb ve ümmet lâfızlarını kullanmıştır. Cemaat kelimesi hadis­lerde ve diğer İslâmî ilimlerde de kullanılmıştır. İfade et­tiği mefhum da yine parti mefhumudur.

Pek tabiîdir ki, bir millet arasında, bir kavim içinde, bir ülkede veya memlekette, bir cemaat olunca, bu züm­renin kendine has, hususî düşünceleri ve bazı siyasi gö­rüşleri olabilir. Bu gibi cemaatlere örnek olarak siyasî teşekkülleri gösterebiliriz. Bunlar mensup oldukları kav­min veya milletin bir parçası olarak faaliyet gösterirler.

Bu açıdan, ikinci bir cemaati de gözönüne alabiliriz. Bu cemaat küllî nazariyeye ve âlemşümul bir tasavvura (World İdea) sahipdir. Bu cemaat fertlerinin karşısında bütün bir nevi beşer, bütün bir insanlık camiası vardır. Millet, vatan, ülke vesaire farkı gözetilmeksizin, dünya çapında bir gayenin temsilcileridirler. Onlar, bütün yaşa­yış yolunun düzenlenmesi ve bir ölçü dahilinde tanzimi için yepyeni bir yolun ufkunu açarlar. Kendi nazariyele­rinde, tuttukları yol ve amaçlarında, akide, fikir ve ahlak prensiplerinden tutun da ferdî ve içtimaî mevzuların hep­sini gözönünde bulundururlar. Müstakil bir yaşayış ni­zâmı, müstakil bir medeniyet ve müstakil bir içtimaî top­lum (Civilisation) için çalışırlar.

Bu cemaat hakikatte bir cemaat olmakla beraber, bildiğimiz şu kavimlerin parçası olan cemaatlerden değil­dir. Bu cemaat, hududlarla çevrili ve belirli bir alana sığdı­rılmış kavim ve milletlerle kıyas kabul etmiyecek bir üs­tünlüğü temsil eder. Bu birliğin nizamnamesinde, nesil, neseb ve tarihi rivayetlerle övünme taassubu gibi ilkel bir anlayışa yer yoktur.

Bu yegâne nizamın heyetinde nesil, neseb, tarihi ri­vayet taassupları yoktur. Bu gibi şeyler tamamen silin­miş, süpürülmüş ve ortadan kaldırılmıştır. Dünya yüzün­deki çeşitli kavmiyet ve milliyet sebeplerini giderip, yerine gerçek değerlere göre bir milliyet ve bir kavmiyet mey­dana getirmiştir. Şimdi bu cemaatin nasıl bir kavmiyet ve nasıl bir milliyet meydana getirdiğini detaylıs olarak izah edelim:

İslâmın meydana getirdiği milliyetle, nesle, ırka ve ta­rihî rivayetlere dayalı milliyet yerine bir akli kavmiyet ve milliyet (Rational Nationality) vücuda getirilmiştir. Kuru ve cansız kuvvetler yerine akla dayanan bir kavmiyet ve milliyet (Expanding Nationality) kurulmuştur. Öyle bir kavmiyet ve öyle bir milliyet kurulmuştur ki, bu kavmiyet ve bu milliyetin temelleri akla ve medenî birlik esaslarına dayanır. Yeryüzünün bütün mamur mıntıkalarını kendi dairesi içine almağı hedef tutar. Aslında böyle bir kavmi­yet vücuda getirmek, hakikatte bir cemaat vücuda getir­mek demektir. Nitekim, böyle bir cemaatin ortaya çık­ması, doğum yeri vesaireye istinad etmez. Belki bir naza­riye ve bir yol ve bir amaç takibetmek esasına istinad eder. Bu prensiplere istinad eden bir cemaat kurulmuş olur.

Şimdi, müslüman diye isimlendirilen gurup, bu ikinci kısım cemaatin ismidir. Bu şeklilde teşekkül etmiş olan cemaat, bildiğimiz manadaki partiler gibi bir parti değildir. Bu partiler bir kavmin, bir milletin içinden çıkan teşekkül­lerdir. Fakat bu cemaat aksine kavmi ve milleti vücuda getiren partidir. Bu vasıftaki parti müstakil bir medenî nizam ve müstakil bir medeniyet (civilisation) kurmak ister. Küçük küçük veya ufak tefek milliyetlerin dar çerçe­vesini bırakarak, aklî temeller üzerine pek geniş ve pek büyük bir dünya kavmiyeti ve pek büyük bir dünya milli­yeti (World Nationality) vücuda getirmek ister. Bu şekle "Kavim" demek şu bakımdan doğru olabilir: Siz kendiniz, dünyadaki nesil, neseb, ırk veya tarihi kavmiyetlerinizi bir tarafa bırakır, bu gibi kanaatlere bağlı bulunmayı gözden tamamiyle çıkarmış olursunuz. Ancak, bu şartların ger­çekleşmesi ile, kendi medeniyetinizin nizamını, hayat nazariyenize ve toplumsal düşüncenize (Social philosophy) göre kurabilirsiniz. Fakat şu mânada da "ka­vim" olmak, hakikatte bir "cemaat" olmak demek oluyor. Nitekim bir tesadüf eseri olarak muayyen bir yerde doğ­mak (Mere Accideut of Birth) dolayısiyle bir kimse bu kavmin bir üyesi olamaz. Bir kavmin üyesi olabilmek için, herhangi bir şahsın, herhangi bir kavimden olup da son­radan o kavmin akidesini, yolunu ve amacını bırakıp da bu kavmin yol ve akidesine girmesine engel olacak bir şey yoktur. Bu kavmin sistemini kabul eden herkes bu kavmin azası olur. Buna göre, biz burada ne söyledikse, esas olarak şu hususu ortaya atmak istedik: Müslüman kavmiyeti, müslüman milliyeti, bir parti ve bir cemaat ol­ması esasına dayanır. Cemaat olmak asıldır, esastır ve köktür. Kavmiyet ve milliyet ise onun dalı, onun fer'i ve esasa göre tâli derecededir. Cemaat olmak vasfının dı­şında bulunulduğu takdirde ve sırf soyut bir kavim veya millet olmak yolu tutulduğu zaman yıkılışı hızlandıran dejenere olmak (Degeration) durumu baş göstermekte gecikmiyecektir.

Hakikat şudur ki, bütün bir insanlık tarihinde, islâm cemaatının hususiyetleri daima en alâka celbedici ve en belirli bir safha teşkil etmekte ve diğer bütün hadisata ışık tutacak ehemmiyettedir. Zira, İslâmdan önce Buda dini (Bud­hamet) ve Hıristiyanlık, kavmiyet ve milliyet hudu­dunu yıkarak topyekün insanlığa hitap etmişlerdi. Bir nazariye ileri sürerek bir yol ve bir amaç öne sürerek âlemşümul bir kardeşlik vücuda getirmek için çalışmış­lardı. Fakat bu iki dinin ikisi de bir kaç ahlâkî usul ve bir kaç nasihattan başka bir şey söylememiş ve bir olumlu iş görememişlerdir. Toplumsal yaşayışı düzenleyen ve me­denî hayatın ihtiyacı olan küllî bir nizam ve umumî bir kanun ve geniş ölçüde bir usul ortaya koymamışlardır. Alemşümul kardeşliği (Brotherhood) u yapmak yolunda bir çığır açamamışlardır.

İslâmdan sonra Avrupanın ilmî medeniyeti kendi var­lığını ortaya koydu. Bu medeniyet kendisini alemşümul olarak tanıttı. Halbuki bu medeniyet, ilk çıktığı günden itibaren "milliyetçilik: Nationalism" yolunu tutmakta ge­cikmedi. Bu sebepten dolayı alemşümul bir kavmiyet vücuda getirmek bakımından başarısızlığa uğradı.

Halihazır durumda, Marksizm ve sosyo-kornünizmi gözönüne alalım: Bu nazariye, kavmiyetin hududlarını kırmak ister. Alemşümul bir medeniyeti: temsil etmeğe çalışır. Fakat daha şimdiye kadar, bu yeni medeniyet, tam portresini ortaya çıkaramadığından önümüzde bulu­nan bu Marksizm nazariyesi de yine kavmiyet ve müliyet yoluna girmiş ve bu yolda yürümeye başlamıştır.[71]

Bu zamana kadar, bu meydanda yalnız ve yalnız İs­lâm at koşturabilmiştir. Irkçılığa dayanan ve bir tarihi te­mele dayanan milliyetleri ortadan kaldırıp, medeni te­meller üzerine kavmiyet ve milliyet yahut da cemaat meydana getiren yine ancak ve ancak İslâmdır. Alemşü­mul kavmiyeti ortaya koyan yine İslâm'dır. İslamın bu pek yüce idealini iyi bilmeyenler için, onun yaşanan hayata sunduğus prensiplerle hem bir kavim hem de bir parti meydana getirdiğini anlamak pek zordur. Dünya yüzün­deki hiçbir sistem ve hiç bir millet böyle bir müeyyide ile kurulmuş değildir. Görülüyor ki, İtalyada doğmuş bulunan bir adam, İtalyan oluyor, İtalyan kavminin bir parçası sa­yılıyor. Bu adam İtalyada doğmamış olsaydı, İtalyan ol­mayacaktı. Hiçbir zaman da italyan kavminin bir parçası sayılmıyacaktı. Bu esasa dayanarak kavmiyet mefhu­munu düşünenler, bir insanın itikad ve düşünüş bakımın­dan bir millet, daha doğrusu bir kavim veya ümmetin fendi olabileceğini katiyyen düşünemiyorlar. Bir ferd, ina­nış ve düşünce tarzını değiştirmekle bir kavmin ferdi ol­maktan çıkar ve bu topluluktan uzaklaşır. İşte bu vasıf bir millet olmak vasfı bir kavim olmak vasfı değildir. Belki bu, bir parti olmak vasfıdır. Şimdi görüyoruz ki, bir parti ken­disi için ayrı bir medeniyet usulü takip etmek istiyor. Ken­disi için ayrı ve müstakil bir kavmiyet iddiasında bulunu­yor. Bu kavmiyeti kalkıp da herhangi muayyen bir yere, muayyen bir ülkeye bağlamak istemiyor. Aynı zamanda yine de kalkıp muayyen bir yere bağlanıp kalıyor. Bu mesele o zaman içinden çıkılmaz bir muamma ve bir bilmece halini alıyor.

Uzun müddet gayri - İslami Öğretim ve eğitim netice­sin­de, İslâma uymayan usullerle yetişmek sebebiyle, Müslüman­lar da gayrı - Müslimler gibi düşünmekte ve "Tarihi kav­miyet" in cahilane tasavvuruna kapılmış görünmektedirler.

Müslümanlar, vahye mahsus bir fikir cevherine sahip bir topluluk olduklarını, dünya çapında bir inkılap yapmak için ortaya çıkmış bulunduklarını, yaşayışın gayesini kendi görüşlerine göre izah ettiklerini, cemiyetlerine bu İlahi kanunları et­meye muvaffak olduklarını, dünyadaki yanlış nizamları de­vi­rip, muntazam ve planlı prensipler tatbik edeceklerini, unut...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Îstidrak
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:57:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Îstidrak rüya tabiri,Îstidrak mekke canlı, Îstidrak kabe canlı yayın, Îstidrak Üç boyutlu kuran oku Îstidrak kuran ı kerim, Îstidrak peygamber kıssaları,Îstidrak ilitam ders soruları, Îstidrakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes