๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslamda Hükümet => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 30 Eylül 2010, 08:40:08



Konu Başlığı: İslamda Taassuba Karşı Girişilen Mücadele
Gönderen: Ekvan üzerinde 30 Eylül 2010, 08:40:08

İslamda Taassuba Karşı Girişilen Mücadele

Yukarıda etraflıca ele alınan meselelerden açık ve kesin olarak şu netice elde edilmiştir: Küfr ve şirk gibi kapkara bir cehaletin yanı başında yer alan en büyük düşmanlık, ırkçılık, nesebcilik, vatancılık, ülkecilik ve bu sınıfa giren kanaatlerdir. Bütün bu sapık zihniyet, İslamın kurtarıcı davetine ve islâm'ın ilerlemesine kötü bir engel teşkil etmiştir. Bu şeytanî fikirleri temsil eden guruplarla İslâm daima çarpışmak zorunda kalmıştır. Öyle ki, Haz­ret-i Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) yirmi üç senelik peygambe­rane yaşayışları müddetince, küfrün sapkınlı­ğından sonra üzerinde durup mücadele ettiği ve ortadan kaldır­mak istediği mesele de işte bu "cahiliye taassubu" de­nilen ve hemen hemen bütün bir insanlık ailesine mu­sallat olan korkunç illettir.

Zat-ı Risaletpenahilerinin örnek hayatları ve hadis kitapları okuyup tetkik edildiği zaman görülecektir ki, Fahri Kâinat Resul-ü Ekrem (S.A.V.) Hazretlerinin ne şekilde ve ne vaziyette bu toprak ülkede kan, ırk, renk, dil, ileri gelen aile, geri bulunan aile, zenginlik, fakirlik, eşraflık, gayrı eşraflık farklarını ortadan silip süpürüp, insanlık mefhumunu bu pisliklerden kurtarmış, insanlarla ve insanlar arasına girmiş bulunan, fıtrata aykırı bu du­varları söküp atmıştır. Bütün insanları aynı seviyeye ge­tirmiş, insan olmak vasfını onlara öğretmiştir. Zat- Saa­detlerinin bu husustaki öğretisi şöyledir:

"Taassup yoluna devam ederek ölen bizden değildir. Taassup yoluna çağıran bizden değildir. Taassup yo­lunda savaşan bizden değildir."

Yine Zat-ı Saadetleri buyurmuşlardır ki:

"Kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur. Varsa an­cak din ve takva iledir. Halkın hepsi de Adem evlâdıdır­lar. Adem de topraktan yaratılmıştır."

Irk, soy, vatan, memleket, ülke, lisan, renk farkını ortadan kaldırmak yolunda Zat-ı Saadetleri şöyle buyur­muşlardır:

"Ne bir Arabın bir Acem'e (Arap olmayana) ne de bir Acem'in Araba üstünlüğü vardır. Siz hepiniz Adem evla­dısınız."

(Buharî ve Müslim)

"Ne bir Arabın bir Acem üzerine ne de bir Acemin Arap üzerine ne de bîr beyazın siyah üzerine, ne de bir siyahın beyaz üzerine bir imtiyazı, bir üstünlüğü (fadl) vardır. Varsa ancak takva iledir."

(Zadü'l - Maad)

"Elbette ki, dinleyecek ve itaat edeceksiniz. İster, si­zin için kafasındaki saçları kuru üzüm gibi kıvırcık bir Habeşi köle dahi emir tayin edilmiş olsun, yine siz dinle­yecek ve itaat edeceksiniz."

(Buharî Kitabü'l - ahkâm)[65]

Mekkenin fethinden sonra, kılıç zoru ile Kureyş kâ­firleri boyunlarını eğdikleri zaman, Zat-ı Risaletpenahileri şöyle bir hutbe vermişlerdi:

"İyi dinleyiniz; imtiyaz ve iftihar için vesile olan ve im­tiyaz ve iftiharın mayası bulunan kan (ırk) ve mal (zen­ginlik) gibi şeyler şimdi benim ayağımın altındadır."

Ey Kureyş topluluğu! İşte Hak Taalâ sizden cahiliye böbürlenmesiyle, ata baba ile övünmeği silip kaldırdı.

"Ey halk! Sizin hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise top­raktandır. Soy ve ırk ile iftihar edilmez. Ne Arabın Aceme ne de Acemin Araba iftihar edecek bir üstünlüğü yoktur. İşte Allah indinde sizin en makbul bulunanız en fazla takva yolu tutmuş olanınızdır."

İbadeti İlâhiye esnasında Zat-ı Saadetleri kendileri için Allah huzurunda üç hususa şehadet etmişlerdir. Bi­rincisi: Allah'ın hiçbir şeriki ve ortağı olmadığı. İkincisi: Muhammed (S.A.V.) in Allah'ın kulu olduğu. Üçüncüsü ise, bütün Allah kullarının kardeş olduklarına dairdir.

Kulların hepsi de kardeştir.