> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı  (Okunma Sayısı 564 defa)
24 Eylül 2010, 10:11:00
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 24 Eylül 2010, 10:11:00 »



C. İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı


Soru:

Risâl-i Peygam-i Hak'da, En Saîd Bezmi Sahibin kaleme aldığı bir makalede şu fikir ileri sürülmüştür:

İslâmî siyaset nazariyesinde, Mevlânâ Ebu'l - A'lâ Mev­dûdî Sahib büyük bir ehemmiyetle şu noktayı ileri sürmüştür ki, böyle bir hükümet esas itibariyle halka karşı mesul değildir. Bu husus tarihî vasfı itibariyle de yeni değildir. Avrupada bir zamanlar "theocray" denilen bir hükümet nizamı vardı. Bu, Roma'nın büyük Papa'sı-mn iktidarı elinde bulundurduğunun tasavvuru idi. Halk da şöyle düşünüyordu: Allahın bilfiil konuşabilen bir idaresi bulunmadığından, bir kimse Allahın adına ikti­dar ve ihtiyaratı elinde tutabilir. Bu kimse de gayet ko­laylıkla her türlü yanlış işler de görebilir. Mevlânâ Mev­dûdî Sahibin halkayı hayâline göre, bu siyaset düşüncesi ile papalık siyaseti düşüncesi ayrı ayrıdırlar. Fakat hü­kümeti halkın karsioinua mesul, diye hesaba katmadığından bu hü­kü­metin esasının cumhuriyet olacağına düşün­mek tama­men hatâdır. Bunun için böyle bir hükümet dü­şüncesi ile papalık hükümetinin düşüncesi arasında her­hangi bir şekilde fark olmayıp, aynı olduğu neticesini çı­karmaktan başka bir hal şekli olamaz."

"Bezmî Sahib, sonra da kendisi -bir hal çaresi bulup ileri sürüyor. Fakat kendi bulduğu bu usul de onu ikna etmiyor. Zat-ı Faziletlerinden ricamız, kerem buyurup da bu yanlış anlayış hakkında Tercüman El - Kur'an'da bir açıklamada bu­lunup, bu hatayı düzeltmeleridir. O sa­man bizleri minnettar kılmış olurlar.


Cevap:

Bezmî Sahib ihtimal benim "islâm'da siyasî nazari­ye: İslâmın siyasî nazariyesi" isimli eserimi okumamış­lardır. Eğer o kitabımı okumuş olsalardı, herhalde be­nim dü­şünceme karşı 'böyle bir itirazda bulunmazlardı. Çünkü o yazıda Bezmî Sahibin takılıp kaldığı noktaların hepsi de izah edilmiştir. Heri sürülen düşüncelerin hep­sine de cevap verilmiştir. Bezmî Sahib, eğer benim yazı­larımı okumuş olmasına rağmen, itirazlarda bulunuyor­sa, o zaman bu itirazlara hayret etmekten başka bir şey arz edemiyeceğim. Benim o yazımda şu cümleler dikka­te değer:

"Avrupadaki teokrasi bildiğiniz gibi, İslâmî teokra­si­den bambaşka bir mahiyet taşır. Bilindiği gibi Avru­pa teokrasisinde hususî bir zümre olan dinî liderler, Al­lahın adına, kendilerinin uydurup koydukları kanunları icra ederler. Fiiliyatta da kendilerinin Allah yerine ko­yup halk üzerinde tahakküme kalkarlar. Böyle bir hü­kümete de İlâhî hükümet derler. Halbuki, böyle devlet nizamlarının İlahîlikle alâkalan olmadığı gibi bunlara Şeytanî hükümet denmesi daha doğru olacaktır.

Bunun tam aksi olarak, İslâmda ileri sürülen teokra­si'de, hükümet herhangi bir mezhebi veya dinî zümrenin elinde değildir. Bu hükümet bütün müslümanların — kâffe-i müsliminin — elindedir. Bütün müslümanlar bu hükümeti Allahın Kitabı ve O'nun Resulünün Sünnetinin ışığı altında yürütmeye gayret ederler. Eğer bana bu iş için yeni bir ıstılah vazetmek müsaadesi verirlerse, ben bu şekildeki hükümete "ilâhî Cumhurî Hükümet" Theo Demokratic State) diyeceğim. Nitekim bu hükümet, Alla­hın hâkimiyeti ve O'nun iktidar-ı A'lâ'sının altında olur. Bu iktidar ve hâkimiyetin altında müslümanlara da umumî olarak, hududlanmış bir hükümet hakkı verilmiştir. Bu nizamdaki, idareci kadro yani iktidar, müslümanların ay­larına dayanır. Müslümanlar bir sahsı seçip iş başına getirdikleri gibi, istedikleri zaman da yine bu kimseyi az­letmek hakları vardır. Allahın şeriatında herhangi bir me­sele veya muamele hakkında açık hüküm bulunmayan hususlarda müslümanların icma'ı ile işler halledilir, hükme bağlanır. Bu iş herhangi bir zümrenin, yahut da ailenin elinde değildir. Bunun gibi yine İlâhî Kanunu tabir etmek, tefsir ve şerh eylemek de yine herhangi bir hususî zümrenin yahut da ailenin, hanedanın ve sairenin teke­line bırakılmamıştır. Müslümanların umumu bu hakka maliktirler. İctihad kabiliyetini elde etmiş bulunan her müslüman bu iş yapar. Kabiliyeti olan herkes de ictihad devamında elde edebilir."

Ben sonra, yukarıdaki cümlelerin haşiyesinde bu hu­susu daha da fazla aydınlatmak İçin şu hususları yaz­mıştım:

"Hıristiyan Papalar ve Patriklerin ellerinde, Hazreti İsa Aleyhisselâmın bir kaç ahlâkî taliminden başka bir şeriat ve kanun yoktur. Bunun için, bu Papalar ve bu Patrikler kendi keyiflerine göre, kendi şahsî istek ve nefsaniyelerine uyarak, kanunlar yapıp uydurmuşlardır. Bu kanunların da Allah indinden geldiğini ileri sürmüş ve icra etmişlerdir."

Hıristiyanlığı tetkik etmiş ve Papalık tarihine vakıf bulunan herkes, benim bir kaç satırda anlattığım bu hu­susları çok iyi bilirler. Avrupanın Papalık nizamı, Saint Paul'ün uydurduğu şeriata dayanır. Bu şeriat gereğince, Saint Paul, Musevî şeriatı lanetlemiş ve hıristiyanlığı sa­dece bazı ahlakî tâlim üzerine kurmuştur. Bunları da "Kitab-ı Ahd-i Cedid" de görebiliriz. Bu ahlâkî tâlimde herhangi bir şekilde medeniyet nizamına dayanan ve siyasetle alâkası bulunan hiçbir kanun yoktur. Papalar sonradan Avrupada ya doğrudan doğruya kendileri yahut da maiyetleri vasıtasiyle teokrasi denilen hükümet tarzını ortaya çıkarmışlardır. Bunun için bir de kanun ve şeriat ortaya koymuşlardır. Şurası da bellidir ki, onların bu ka­nun ve şeriatleri vahy ve ilham'dan alınmış olmayıp ken­dileri tarafından uydurulmuş olduğu ortadadır. Bu bağ­lamda onlar, bazı akâid nizamı, dinî ameller, mezhep merasimleri, nezirler ve niyazlar, adaklar, bazı toplumsal ve sosyal kaideler caiz kılmışlardır ki, bunların hiç birisi onların elinde bulunan Kitabullah'da yani Hazret-i İsâ'ya isnad edilen İncilde mevcut değildir.

Böylelikle, onlar kendilerini Allah ile kullar arasında, bir dinî makam sahibi kılmışlardır. Kendileri için bir nevi müstakil aracı ve simsar vaziyeti uydurup sağlamışlardır. Onlar kilise nizamlarında dahi, çalışan kimselere bir yığın hak, hukuk ve özgürlükler tanımışlardır. Bundan başka halkın üzerine de bir nevi dinî vergi yüklemişlerdir. Bunla­rın hepsinin kaynağı ve aslı esası yine havayi nefs ve uydurma hükümlerden başka bir şeye istinat etmez. Böyle bir nizama isim takılmak istendiği zaman da "teok­rasi" denmiştir. Fakat hakikatte bunun değil teokrasi ile, hattâ "Theo": (Allah) ile dahi hiç bir alâkası yoktur.

Şimdi, böyle bir teokrasinin, İslâmdaki İlâhî Hükü­metle veyahut da Şer'î Hükümetle benzerliği nerededir? İslâmda, ahkâm ve evâmir açık bir şekilde, değişmez, ilâve yapılamaz bir halde, Kur'an ve Sünnetteki kanun­larda mevcuttur. Bunları yürütmek de herhangi bir hususî dinî veya mezhebi zümrenin tekeline bırakılmamıştır.

Sonra, yine Bezmî Sahib'in işaret buyurduğu şu hu­sus da tamamen garib bir noktadır. Diyor ki: "Biz de, Halifeye, Hıristiyanların Papaya tanıdıkları vasıfları tanı­yoruz. Bunun içindir ki, bizim halifemiz de halkın karşı­sında mesul değildir."

Bu iddialara cevap olarak, bundan önceki yazıla­rımda belirtmiş olduğum hususlardan bir kaç cümleyi burada tekrarlıyorum:

Ben aşağıdaki âyet-i kerimenin medlülünden istinbat ede­rek şöyle yazmıştım:

"Sizlerden, iman edip de Salih amel edenleri, Allah, yeryüzünde halife kılacağını vaad etmiştir. Nitekim evvel­kileri de halife kılmıştı."

(Surei Nur, âyet:55)

"Bu âyeti kerimeden anlaşılan ikinci bir ince nokta da, halife kılınmak vaadi bütün müminler içindir. Burada, "onlardan herhangi birisini halife kılacağını" denmiştir. Buradan şu nokta aydınlanmış oluyor ki, bütün müminler hilafete haizdirler. Allah tarafından müminlere verilmiş bulunan hilâfet umumî bir hilafettir." Sonra devam ede­rek şu hususları açıklamıştım: İslâm nizamında, her şa­hıs halifedir. Bu hilâfet herhangi muayyen bir şahsın ya­hut da bir zümrenin tekelinde değildir. Yani öyle bir kimse yoktur ki, müslümanların hepsinin elinden hilafeti alıp da kendisi mutlak ve müstebid buyruk sahibi olsun. Burada, bir kimse hükümdar veya buyruk sahibi olursa, bunun aslî vasfı ve hususiyeti şudur: Bütün müslümanlar yahut da ıstılahi lafızlarla söyliyelim, bütün halifeler kendi istek ve rızalarıyle kendi halifeliklerinin düzenlenmesi için bu işi herhangi bir şahısta birleştirirler. Bu şahıs, bir taraftan Allah karşısında mesuldür. Diğer taraftan başka halifele­rin karşısında halifeliği kendi şahsında birleştirdikleri et­tirdikleri için onlara karşı yine mesul olacaktır.

Bundan sonra yine başka bir yerde, şu açıklama­larda bulunmuştum:

"İslâmî devlette, emîr veya imam yahut da devlet başkanının vasfı şundan başka bir şey değildir: Hilâfeti ellerinde bulunduran bütün müslümanlar kendi rızaları ile, kendi aralarından iyi bir kimse seçerek bu emaneti onun eline teslim ederler. Bunun için halife kelimesinin kullanılmasından maksat onun tek başına biricik halife olmadığıdır. Belki maksat şudur ki, her biri birer halife olan müslümanların halifelikleri bu zatın elinde birleşmiş etmiş bulunuyor."

Yine bu mevzuda yazdıklarım arasında şu husus da vardı:

"Emir, tenkitten muaf değildir. Alelade her müslüman dahi, bu emîri, yalnız içtimaî işlerde değil, bu emîrin kendi, şahsî ve hususî yaşayışına ait işlerde bile her za­man tenkit etmek salâhiyetindedir. Bu emîr, azli mümkün bir kimsedir. Kanun karşısında bu emîr ile alelade bir hemşehri aynı vasıfları taşırlar. Onun aleyhine de her­hangi bir adlî makamda dava açılabilir. Adalet bakımın­dan herhangi bir hususî imtiyazı da olamaz. Emîr, müşa­vere ile işleri yürütür. Şûra Meclisi de bütün müslümanların güvenebildiği bir meclis olmalıdır. Bütün müslümanların itimatlarını kazanmış olması icab­eder.

Müslüm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:55:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı rüya tabiri,İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı mekke canlı, İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı kabe canlı yayın, İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı Üç boyutlu kuran oku İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı kuran ı kerim, İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı peygamber kıssaları,İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkı ilitam ders soruları, İlâhî Hükümet ile Papalık Usulünün Farkıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes