> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Din Mefhumu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din Mefhumu  (Okunma Sayısı 1073 defa)
01 Ekim 2010, 18:43:18
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ekim 2010, 18:43:18 »



Din Mefhumu

Zat-ı muhterem bu cümleleri yazarken, meseleyi is­pat etmekte sabırsızlık göstermiştir. İlmî zihniyete uy­gun olarak, biraz daha bu mevzu üzerinde durmuş olsay­dı, düşmüş olduğu bu açık çelişki hususunda düşünür­dü. Bu meselenin çözüm şeklini yine Kur'an-ı Kerim'de bul­muş olacaktı. Şimdi lütfedip biraz da bizim mâruzâtımı­za te­veccüh buyursunlar:

İşte kendisinin naklettiği âyet-i kerimede, Mısır'ın mülkî kanununun, Firavun hâkimiyetine temel teşkil eden ka­nunun "din - el - Melik: Melik'in dini", kelimeleriy­le be­yan buyu­rul­makta olduğunu görüyoruz. Buradan da açıkca anlaşıl­mış oluyor ki, din demek sadece, "iba­det edilir şekiller" bizim bugünkü anlayışımızdaki din demek değildir. Kiliselerde, ma­betlerde icra edilegelen dinî me­rasimler gerçek dinle alâkalı değildir. Ayet-i Kerime'deki din bir cemiyet sisteminin ismidir ki, bu sis­temin kanunları gereğince, polis suçluları yakalar ada­lete teslim eder. Adliye işleri, malî mevzuat ve askeri hususla­rın tedvir edilmesine usul teşkil eden kaynağın ismi din'dir. Bu ger­çek temel gözönüne alınarak memle­ket nizamı kurulur. Bütün medenî işler bu nizam üzeri­ne yürütülür. Kur'an-ı Ke­rim'de yaşayışın bütün cephe­lerine hâkim olan ni­zamlara toplu olarak din denmiştir. Mısır ülkesinde de bu nizam ve bu usul, Firavun'un tas­vibi gereğince, Firavun­'un emri ve onun idare­siyle kurul­muş bulunduğundan buna da "dîn - el – melik" dîye Kur'­an-ı Kerim'de isim verilmiş ve bu kelimelerle ifade edil­mektedir.

Buradan da şu mesele kendiliğinden açıkça anlaşılı­yor ki, "dînullah: Allah'ın dini", bizim şu bildiğimiz gibi, cami­lerde, mescidlerde kılınan namaz, edilen dua, tutu­lan oruç ile hudutlandırılmış olan şeylerin ismi de değil­dir. Belki bu dî­nullah'dan maksat, cemiyete mahsus olan her mevzuda tam ve bütün olarak şeriate bağlanmanın ismi­dir. Bu şeriat, rızayı İlâhîye'ye dayanır ve onun hâ­kimiye­tine istinat eder. Bütün içtimaî yaşayışın da her tarafını, her cephesini sarar ve kavrar. Şimdi şu noktayı sormanın zamanı gelmiştir. Acaba Hazret-i Yûsuf (A.S.) ne için Peygamberlikle vazifelendirilmişti? Pey­gamber­lik vazife­sinin maksat ve hedefi ne olabilirdi?

Hazret-i Yûsuf (A.S.) acaba dînullah'a davet için mi, yoksa din - ül - melik'in nüfuzunu bir kat daha art­tırmak' için mi gelmişti?

Eğer, Han Bahadır Hazretlerinin tevili ve tefsir ya­zan faziletli zevatın tefsirleri, ... ki Han Bahadır Hazretleri, bunların isimlerinin başına bizi korkutmak için de koca koca unvanlar eklemiştir. ... kabul edilecek olursa, o za­man şöyle bir durum meydana gelmiş olur ki, Allahü Tealâ bir taraftan kendi Nebi­sine "Sen git de şu benim kullarıma, bilhassa şu Mısır'a yer­leşmiş, oturmuş bulu­nan kullarıma, bildir, onları davet et de "Dînullah: Allah'ın dini"ne inanıp sarılsınlar." diye emir buyur­sun; diğer ta­raftan da yine Allahü Tealâ, yine aynı Peygambe­rine, aman dikkat, benim hidâyet ve benim himayemde, gide­rek şu "din - ül - melik: Melik'in dini"nin sağlamlaşması ve ayakta tutunması için de hizmet et. Sakın hizmette kusur etmeyesin!. Vazifeni bu hususta da yapman icabeder, diye buyursun...

Kerem buyurulsun, Hak Tealâ'nın bu şekildeki em­ri­nin ve bu şekildeki hareket tarzının, neresinde çelişki ortaya çıkmaz ki? Bu işin kendisinde mi? Han Sahibin buyurduğu gibi Peygamberin üstlendiği vezirlik vazife­sinde mi? Yoksa ikisinin birlikteki mahiyetlerinde mi?

Allaha sığınılarak denebilir ki, güya Hak Taalâ ile, şu zamanımızdaki ileri gelen ve kendilerini sözde dindar diye ortaya atanlar arasında bir fark yokmuş (!). Bu gibi ze-vatın secdeden başı kalkmaz ve alınları secdeden nasır tutmuş olur. Fakat bu zevatın, (Eşraf çocukları) m.s. (Master of si­ence) derecesi almak için efendileri olan sahip zadelerine - İngiliz yetiştirmelerine - gayret sarfe-der, uğraşırlar. Sonra da enspektörlük (müfettişlik) derecesine varın­ca dinî mücessem bu büyükler, şu ileri gelen dindarlar bu insandan putlara arz-ı minnet eder dururlar ki, bu iki ayaklı devletlû putlar, kendi mensubu oldukları aile­lerine nimet ve bereket ihsan etmiş ve on­lara da bu enspektörlüğü bir lûtuf olarak inayet buyur­muş­lardır.

Devamla, yine Han Sahib Hazretleri buyuruyorlar:

Bundan şu da lâzım gelmez ki, Hazret-i Yûsuf (A, S.) Mısır ülkesinin vezirliğine geçtikten sonra, tebliği risâlette de bulunmamış, yahut da kendi risâletini açık­lamaktan çekinmiş­tir. Bunun hilâfına, Zat-ı Peygamberîleri, zatı muhteremin bildikleri gibi hattâ hapishanede bile, arka­daşlarına vahdaniyeti İlâhiyeyi tebliğ etmek yolunu tut­muştur... Elbette bu âyetlerden kat'î ve şüphesiz sabit olan mesele de şudur ki, Hazret-i Yûsuf (A. S.) kendi arzu ve isteği ile, bir gayri - İslami hükümetin bir unsuru, bir elemanı haline gelmişti. Bundan sonra da yine orada gayri - İslâmî kanun ve gayri - İslâmî nizam yürürlük­teydi...

Böyle bir açıklama yine tenakuza (çelişkiye) bir delil teşkil eder. Nitekim zat-ı devletlerinin ileri sürdükleri hu­susa biraz olsun dikkat edilmiş olunsaydı böyle fecî bir hatâ islen­miş olmazdı. İddia edildiği şekilde olunca, Haz­ret-i Yûsuf (A. S.) nasıl bir vahdaniyet tebliğinde bulun­muş olabilirdi? Eğer bu vahdaniyetin mânası, mâbedlerde ibâdetleri ve memleketin temel nizamını teşkil edecek kanun ve nizamlar bir ve tek Al­lah için ola­caksa, bütün yaşayış tarzı dînullaha tâbi kılınacaksa, o zaman, Han Bahâdır Hazretlerinin teviline göre Hazret-i Yûsuf (A. S.)'un memuriyeti kabul etmesi, Hakkı tebliğ etmek vazi­fesine muhalif ve zıd olmaz mı? Yok eğer onun risalet tebliği böyle değil de, mabedlerde dinullah yürürlükte bulun­sun; memleketin içtimaî nizamının her tarafında ise din - ül - melik yürüyüp gitsin. O zaman, böyle bir ay­rıntının vahdaniyet olmayıp bir seneviyet: İkilik (dualism) tebliği olduğu da fiilî olarak ortaya çıkar.

Böyle bir durumdan sonra, şöyle bir sual de ortaya çıkmış olur: Hazret-i Yûsuf (A.S.)'un risâletini ilân et­me­sinin maksadı hangi sebebe matuftu? O bir peygam­ber olarak, halka — hükümdar da dahil olmak üzere — şöyle hitap etmesi lâzım gelmez mi? Ben yerin ve göklerin sa­hibinin yeryüzünde bir mümessiliyim, bunun için sizin Allah'tan korkmanız ve bana uymanız gerekir. Nitekim bütün peygamberler de böyle hitap etmişlerdir:

    "Allah'tan çekininiz ve bana itaat ediniz."

(Eş – Şuara: 108.)

Bu mânadaki bir ilâna rağmen, yine de Hazret-i Yû­suf (A.S.) un gayri müslim hükümdarın efendiliğini ka­bul etmesi, ona boyun büküp itaat etmesi İslâmî nizam ye­rine onun niza­mına hizmette bulunması nasıl izah edi­lebilir? Ne ile kıyas kabul eder? Yok eğer onlara şöyle söylemiş olsaydı: Ey ce­maat, ben arzın ve göklerin mut­lak sahibinin temsilcisiyim; yeryüzünde onun nebîsiyim, fakat benim vazifem sizi Mısır Meliki'nin itaatına çağır­maktır. Devlet başkanı olması dolayısiyle onun emirlerini dinlemeniz gerekir. Demiş olsaydı, bu tebliğin nübüvvet vazifesi ile kıyaslanması mümkün olabilir miydi? Akıl sahipleri için bu beyanat, bir kurtuluş vesilesi teşkil ede­bilir miydi? Halbuki o seçkin peygamber, isabetli hare­ketleri, hikmet dolu ibretli sözleriyle çevresinin takdir ve hayranlığını kazanarak vezirlik payesine kadar yüksel­mişti. Onun hal ve tavrında, herhangi bir kusur ve te­zat bulunmuş olsaydı, kendisine vezirlik gibi yüksek bir mevkinin değil, daha başka akıbetlerin muhatabı olurdu Hele günümüzün fikir adamlarının, bu şekildeki çelişki taşıyan bir tutumu kabul et­meleri mümkün müdür? Ma­dem ki, Peygamberlik müessesesi cemiyeti her bakım­dan ıslah edici ve bütünlük arzeden kaidele­rin doğduğu bir mercîdir. Hak Tealâ elçilerini böyle bir memu­riyetle va­zifeli kıldığına göre, bu mukaddes peygamberlere de istisnasız herkesin uyması ve onları hayat rehberi olarak tanı­maları lâzım gelir. Bu âyet-i kerime bu hususu teyid etmekte­dir:

"Hiçbir Peygamber göndermedik ki, ancak Allah'ın
izni ile ona itaat edile."       

(Eş – Şuara: 108)


Bütün peygamberlerin insanlığa sundukları en bü­yük gerçek, tevhîd olduğuna göre, bu nur kaynağı taifeden nasıl olur da bir peygamber çıkar ve kendisine tâbi olan­lara Allah'a itaat etmelerini değil de Allah'ın gayrı­na itaat etmelerini söyliyebilir? Allah kullarını Allah'ın izni ile değil de Allah'dan gayrisinin izni ile, Allah'tan gayrısına itaate yöneltebilir?

Kurlan-ı Kerim, kendisinin Allah tarafından vahyedildiğini şu şekilde isbat etmek ister:

"Allah'tan başkasının indinden (gelmiş) olsaydı, her halde orada bir hayli ihtilâflar bulurdunuz."

(En – Nisa:64)

Yâni, eğer bu kitap, Allah'tan başka birisi tarafın­dan gönderilmiş olsaydı, ey halk siz o zaman bu kitapta bir hayli ihtilaflı şeyler ve tenakuzlar bulacaktınız; mânası gözönünde tutulmuştur.

Fakat Han Bahadır Sâhib ve onun gibi düşünen kim­selerin tevilleri kabul edilirse, Kur'an-ı Kerim'in beyana­tında birçok tenakuzların var olduğu zannıyla hareket edilmiş olur. İşte o zaman, Kur'an-ı Kerim'in kendisi hak­kındaki, Allah'ın kelâmı olduğuna dair ileri sürdüğü ölçü de bozulur. Kur'an-ı Kerim pek saygısızca ve cahilane bir şekilde itham ve töhmet altında kalmış olur. Alelade bir kelâm seviyesine indirilir. Hattâ o zaman Kur'an-ı Kerim'e akıl ve irfan sahibi bir insanın telif eseri olduğu nazarı ile de bakılmaz,

Gerçek şudur ki, Han Bahadır Sahib'in bu şekildeki düşünceleri, kendilerinden önce başlamış olan ve sürüp git­mekte bulunan ve uzun bir zamandan beri devam edegelen bir zihniyetin ibret verici mümessilliğini temsil et­mektedir. Ve İslâm'ı kaba nefislerine ve sığ akıllarına göre tefsir eden sahte müslümanlara ait yıkılış tarihimi­zin acıklı sahifelerini bu bo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din Mefhumu
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:00:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din Mefhumu rüya tabiri,Din Mefhumu mekke canlı, Din Mefhumu kabe canlı yayın, Din Mefhumu Üç boyutlu kuran oku Din Mefhumu kuran ı kerim, Din Mefhumu peygamber kıssaları,Din Mefhumu ilitam ders soruları, Din Mefhumuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes