> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi  (Okunma Sayısı 848 defa)
01 Ekim 2010, 18:59:16
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ekim 2010, 18:59:16 »




Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl
Nazariyesi ve Yûsuf Aleyhisselam Kıssasından
 Yanlış Bir İstitlal


Tercüman - ül - Kur'an okuyucularından bir Zât-ı Muhterem (Sâhib) düşüncelerini şöyle ifade ediyor:

Sûre-i Yûsuf hakkkında Zat-ı âlilerinin (Mevdûdî Sâhib), Kur'an anlayışlarından istifade etmek isterdik.

Kur'an-ı Kerim'de Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâma yer­yü­zünde barınmasının bağışladığı belirtilmiştir. Ken­dileri de devlet mekanizmasında önemli bir şahsiyet vasfını elde etti. Fakat, malûmdur ki, o bir peygamber­di. Bundan dolayı kendisi için risâlet (peygamberlik) vazifesini ifa ey­lemek zarureti vardı. Firavun sarayındaki iman sahibi şahsın beyanından da anlaşıldığına göre, Yûsuf Aleyhisselâmın nübüvvetine, Firavun kavmi iman etme­diler. Bu İnkârın tepkisi, O'nun vefatına kadar sürüp gitti. Son güne kadar da bu işin gecikmesi devam etmişti. Yine de Firavun ve onun kavmi iman yoluna gelmemişlerdi. Bununla beraber, yine de Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm onların devlet işlerine iştirak etmekten de kaçınmamıştı.

Bu durum şöyle bir suale yol açıyor: Allahın seç­kin bir peygamberi, nasıl olur da Allah'a ait olmayan (Gayri İlâhî) devlet nizamında çalışmaya iştirak eder? Halbuki, O, bu kav­min karşısında kendi nübüvvetini be­yan etmiş, bu kavme da­vette bulunmuş, fakat bu kavim, O'nun nü­büvvetini kabul et­memiş ve davetine de icabet eyleme­mişlerdir. Bu şekilde, islâm davetini kabul etme­miş bulu­nanlara karşı Hazret-i Yûsuf için, bu kavimle savaşa gi­rişmek icabetmez miydi? Yoksa, mecburi­yet karşısında o ülkeden çekilip gitmesi mi lâzım gelirdi. Fa­kat, O, ne hic­retten, ne de cihad hakkında bir şey buyurmadıkları gibi hattâ bu kavimden nefret edip, nefretini de izhar eden, bir hareketine işaret etmiyorlar. Şimdi Zâtıâlileri, bu noktaları nasıl tevil edebiliyorlar?

Diye cevap talep edilmektedir.

Hazret-i Musa Aleyhisselâm'dan önce, geçmiş bulu­nan Benî İsrail tarihi hemen hemen tamamiyle karanlık­tır.[21] Bu duruma karşılık, Kur'an-ı Kerim'in işaret­lerini açıklamak bir hayli zor iştir. Ancak, Kur'an-ı Kerim'in mücmel işaretlerinden, çıkan mânalar, Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâmın, Mısır'daki gayri ilâhî bir hükü­met niza­mına iştirak etmediğini şüpheden uzak bir şe­kilde, ortaya çıkarır. Kendisi tam mânasiyle muhtar bir halde idi. Hü­kümetin de her türlü icraatını kendileri sevk ve idare edi­yordu. Aşağıdaki âyet-i kerimenin üzerinde durulduğu zaman, bu mesele kâfi miktarda açıklığa ka­vuşmuş olur.

"De ki, beni yer yüzünün hazineleri üzerine getirin, ben (onları) muhafaza eder, (ve bu işi) bilenimdir. Ve biz de böylece, Yûsuf'u yer yüzüne yerleştirdik. Orada iste­diği gibi barınır."

(Yûsuf: 55 - 56)


Yâni: Yûsuf Aleyhisselâm diyor ki, beni hazinelerin üzerine hâkim kılın. Elbette ki, onları muhafaza ederim, koru­rum, bu işi bilirim, bilgi sahibiyim. Biz de bu hikmet dairesinde Yûsuf'a yeryüzünde imkan verdik. O da is­tediği gibi yerleşip, istediği gibi barındı.

Yukarıda zikredilen âyeti kerime'den, Yûsuf Aleyhis­selâ­mın istediği tam bir muhtar idarecilik, her is­tediğini yapabilecek bir mevki ve tam bir selâhiyet sa­hibi olmaktı.

Hazâ'in - el - arz "yeryüzünün hazineleri" kelimeleri­ni gören bazıları, hazâ'in kelimesinden, hazineyi hatırlıyarak, bir nevi maliye nazırlığı ve iktisat vekilliği ve bu vazifelere benzer ünvanlar düşünmüşlerdir. Halbuki asıl maksat, devlet kuvvetini ele geçirerek, bu otoriteyi Hak yolunda bir vasıta kılmaktır. (Resurces).

Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm Mısır saltanatının bü­tün vasıtalarını istemiştir. Ve kendisine verilen bu selâhiyet, O'nu Mısır'ın en büyük siyasî kudreti haline getir­mişti.

Yetebevve'ü min-hâ haysü yeşâ'ü: "istediği gibi ha­karet etti."

Bu hususu da halkın çoğu, gerçek tarafiyle anlama­mış­tır. Bu zümreye göre, Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm İstediği yerde, bir bina kurup, bir ev inşa edip bu mali­kâneye yerleşmiş olmasıdır. O'na arzu ettiği yerde bir nevi oturma hakkının veri­lişi şeklinde yorumlanmıştır. Halkın anlayış seviyesinde asıl mânanın kaybolmuş oldu­ğunu görüyoruz. İşin doğrusu, bu kadar dar bir cihete çevrilebilir mi? Halbuki, bu barın­ma O yüce peygambe­rin, iktidarı ve siyasî seviyesiyle oranlı olmasını gerek­tirmez mi? Böyle bir bakışla, hadise ele alınınca, barın­ma ve yerleşme kelimelerinin şümul derecesi genişler ve umu­mîle­şir. Ve Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm'ın Mısır ül­ke­sinin biricik idarecisi ve hâkimi olduğu apaçık anla­şılmış olur.

Bundan sonra, hatıra şöyle bir sual gelebilir. Acaba Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm iktidarın bütün dizginlerini ele geçirince, memleketin içtimaî nizamını, medenî ahlâ­kını, siyasi mevzuatını İslâm usullerine göre değiştirmek, yenileştirmek ve ıslâh etmekte ne derece bir muvaffaki­yet elde etmiştir? Maale­sef, bu noktayı aydınlatacak ta­rihi belgelere sahip değiliz. Yal­nız Sûre-i Mâ'ide'deki bir işaretten anlaşılıyor ki, Hazret-i Yûsufun söz konusu edilen iktidarı, gelişigüzel bir şahsın ikti­darı gibi değildir. Belki bu peygamber uzun bir müddet iktida­rını devam ettirdi. Haleflerinin de uzun bir zaman Mısır hükü­meti­nin başında olmaları kuvvetle muhtemeldir. Netice ola­rak, İlâhî bir lütuf ve hikmet eseri olan ve o devirde kimseye nasip olmayan bu iktidarın, azamet ve şevketle uzun müddet devam ettiği söylenebilir.

Nitekim şu âyet-i kerime bu hususu işaret etmekte­dir:

"Ne zaman Musa kendi kavmine dedi: Ey benim kav­mim Allahın size vermiş olduğu nimetleri hatırlayın. Ha­tırla­yın ki, sizin içinizden nebiler ortaya çıkardı, sizi hü­kümdar kıldı, âlemlerin halkından kimseye vermedikle­rini de size verdi."

(El-Mâ'ide: 20)


Bu âyet-i kerimenin delaletiyle anlıyoruz ki, İslâmî yaşayışta hâkim olmanın, iktidar sahibi bulunmanın ye­gâne şartının, bütün yaşayış safhalarına İslâm nizamının prensiple­rini nakşetmek olduğu anlaşılmış olur.

Sûre-i Mâ'ide'deki âyetten, zatıâlileri (Mevdûdî'ye ya­zan şahıs) şu neticeyi çıkarıyorlar: Kıbtî (Mısırlı) kavmi, Haz­ret-i Yûsuf'u kabul etmekten kaçınmıştır. Fa­kat haddi zatında bu netice de çıkmıyor. Ben zannediyo­rum ki, orada da Hindis­tanın vaziyeti gibi bir ahval vardı. Memle­ketin mühim bir kısmının sakinleri, İslâm'ı ka­bul etmiş­lerdi; fakat memleket halkının hepsi de İslâm'ı kabul et­memiş henüz şirk yolunda kalmış bulunuyorlar­dı.[22]

İslâm'ı kabul etmiş olanlar da uzun bir müddet iş ba­şında kalmışlardı. Yavaş yavaş, onların da ahlâkî ve itikadî vaziyetleri bozuldu. (degenerate). Doğru yoldan saptılar, köle­lik derekesine düştüler. Hattâ, o kadar aşırı gittiler ki, kişiye tapınma yolunu bile saptılar. Fit­ne ve fesâd baş gösterdi. Müş­riklerle bunların arasında da bir fark kalmadı. Bu hususta Sûrei Mü'min'de Âl-i Firavun'un hakkında da işaretler vardır:

"İlk önce, Yûsuf, sarih delillerle sizin aranıza geldi, fakat buna rağmen, siz, yine size gönderilmiş bulunanlar hakkında tereddüt ettiniz, o da vefat ettikten sonra, siz söyle­mediniz mi, bundan böyle bir daha, Hak Tealâ başka bir Resul göndermiyecektir?"

Altı çizilmiş cümlelerden ilk cümle bize şunu göste­ri­yor ki, Hazret-i Yûsuf'un yaşadığı devirde, ülkenin ge­niş bir kısmında, Yûsuf Aleyhisselâm'ın nübüvvetine çok kimseler inanmıyorlardı. Nitekim, Enbiya'nın çoğunun hayat hikayele­rinde böyle olduğu görülmüştür. İkinci cüm­leden de anlaşılı­yor ki, O Peygamberden sonra, O'na inanmış, bağlı bulunmuş kimseler de, sonradan aşırı gitme (galîlik) yoluna sapmışlardır. Bundan böyle bir daha Peygamber gelmez diye de söz söyle­mişlerdir. Bunun için de, Hazret-i Yûsuf dan sonra gelmiş bulunan Peygam­berleri de kabul etmemiş, inkâr etmeye kal­kış­mışlardır. Nitekim, bazı Yahudilerle Hıristiyanlar da aynı şekilde düşünmektedirler. Ancak, Hazret-i Yûsuf dev­rinde Pey­gamberlik bitmemişti, son bulmamıştı. Bir daha Pey­gamber gelmiyecektir diye de bir şey bildirilmemişti.

Her ne olursa olsun, yine de âyet-i kerime'nin mâ­na­sından, Hazret-i Yûsuf (A.S.) un iktidarı devrinde, o ül­kede hiç kimsenin iman etmediği neticesi çıkarılamaz. Belki, diğer işa­retleri de gözönüne alıp mütalâa ettiğimiz takdirde, orada bir ehl-i imân zümresinin teşekkül etmiş olduğunu anlamış oluruz. Bunlar da Benî israil İle karı­şarak, bir müddet için islâm niza­mını kaim kılmışlardı. Sonradan yavaş yavaş bozuldular, çöküş (degenerate) baş gösterdi, bozulup gittiler.


 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi
« Posted on: 18 Nisan 2024, 10:47:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi rüya tabiri,Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi mekke canlı, Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi kabe canlı yayın, Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi Üç boyutlu kuran oku Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi kuran ı kerim, Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi peygamber kıssaları,Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesi ilitam ders soruları, Din ile Siyaseti Birbirinden Ayırmanın Batıl Nazariyesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes