> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Bir Kaç Muhtelif Mesele
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Kaç Muhtelif Mesele  (Okunma Sayısı 526 defa)
23 Eylül 2010, 16:44:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 23 Eylül 2010, 16:44:59 »



V. BiR KAÇ MUHTELiF MESELE


a. Anayasanın (Düstur) un tefsiri yorumlanması) hakkı:


SORU:
Anayasayı tefsir (yorumlamak) etmek hakkı kime ait­tir? Teşri (yasama) organın mı yoksa adliyenin mi vazife­sidir?

Eski Anayasada bu hak adliyeye verilmişti. Yeni Anayasada bu hak Adliyeden alınmış Teşri (yasama) organına verilmiştir. Böyle bir değişiklik, Adliyeye mahsus olan yetkilerin daraltıldığına dair itirazlara sebep oluyor ve bu hakkın Adliyenin elinde kalması isteniyor. Bu me­sele hakkında bir zat şu fikri ileri sürüyor: İslâmın ilk dev­rinde Adliyenin işi sadece davalara bakmaktı. Kanun tefsiri ve şerh etmek işi Adliyenin yapacağı işlerden de­ğildi. Adliye bu hususta bir yetkiye sahip bulunmuyordu. Kanunun doğru ve yanlış olduğu hakkında da bir değer­lendirme yapamazdı. Böyle bir fikir doğru mudur? Doğru ise ne derece doğru olabilir?

Cevap:
Zamanımızın kanun ve Anayasa meselelerinde, İs­lâmın ilk devirlerine mahsus durumu gözönünde bulun­durmak gerekir. Fakat bu şekilde istidlal edenler daima şu büyük farkı gözönünde bulundurmalıdır: O zamanki toplumsl durum ile bizim bugünkü toplumsal durumumuz bir değildir. O zamanın iş başında bulunan idarecileri ile bu devrin iş başında bulunan idarecileri de aynı değil­dir.[217]

Hülefa-i Raşidin devrinde Halifenin kendisi, Kur'an ve Hadis âlimlerinin en büyüklerinden biri idi. Temiz ve doğru bir kimse olduğu için de bütün müslümanların iti­madını ve güvenini kazanmış bulunuyordu. Yaşayışta karşılaşılan herhangi bir mesele, onu din yolundan dön­düremezdi. O zamanının Şûra Meclisi azaları da aynı şekilde, millet arasında dini en fazla bilenlerden ve herkesden ziyade dine bağlı olan kimselerden oluş­muştu. Bu seçkin şahsiyetler içinde, din hususunda her ne şekilde olursa olsun, ihmâl gösterecek kimse yoktu.[218] Nefsin heva ve hevesi ve bu gibi şeyler, onları hiç bir zaman dinlerinden döndüremiyeceği gibi, müslü­manlar da bunların ne suretle olursa olsun bid'at koyacaklarına veyahut da İslâm yolundan başka bir yola sapacakların­dan endişe etmezlerdi. Toplumsal kitlenin çoğunluğu yine o devirde din rengi ile boyanmışlardı. Hiçbir kimsenin herhangi bir değişiklik yapmaya ne cesareti vardı ne de böyle bir şeyi düşünebilirdi. Hiçbir kimse de İslam ruhuna aykırı herhangi bir hüküm veya karar vermeyi aklından geçiremezdi. Bu yüksek ölçü o zamanki adalet siste­minde de mevcud idi. Kadılık (Hâkimlik) makamına yük­selmiş bulunan şahsiyetler Kur'an ve Sünnet hususunda dikkatli kimselerdi. Son derecede muttaki, ahlaken titiz ve temiz şahıslardı. Onlar, ilâhî kanuna kıl kadar tecavüz etmeyi düşünmezlerdi. Teşriî ve adlî organların vaziyeti de böyle bir ortamda ahenk içinde idi. Bütün kadılar da­vaları Kur'an ve Sünnetin ışığı altında görürler ve karara bağlarlardı. Herhangi bir zaruret karşısında ictihad etmek zorunda kaldıkları hususlarda da islâm ruhuna uygun bir şekilde ictihad ederlerdi. Bir kadının (hakimin) tek başına ictihad edip hükme bağlamasına imkân olmayan husus­larda da kadı kendi başına ferden ictihad etmez, mese­leyi Halifeye veya Şûra Meclisine arzeder ve onların toplu ictihadları üzerine bu husustaki Şeriat ahkâmını tayin ederdi. Bu mevzularda toplu ictihad müessesesi öyle ince eleyip sık dokurdu ki, din usullerine tamamiyle mutabık bulunurdu. Bu devirde şu da söz konusu değildi ki, kadılar, Şûra Meclisinin kanun olarak ilân ettiği hü­kümlerden başka, bir görüşü takip etsinler. Nitekim, her­hangi bir kanunu, kabul etmekte müsaadeleri bulunsaydı bunun esası şu olabilirdi ki, bu kanun aslında kanunun esasına — yani Kur'an ve Sünnete — muhaliftir. Kur'anın ve Sünnetin açık hükümleri bulunan hususlarda da ka­nun yapılamazdı. Kanun yapmak, ancak "Nass" bulun­mayan hususlarda olabilirdi. Ve ancak böyle meselelerde zarurî olarak ictihad yoluna gidilirdi. Bu gibi durumlarda da elbette ki, toplu ictihad. ferdî ictihaddan daha çok gü­venilir durumda olurdu. İsterse toplu içtihadda bazılarının görüşleri diğerlerine uymasın.

Şimdi, şurası da malûmdur ki, bugünkü durum o za­manki durum değildir. Ne bugün devletin başında bulu­nan ne de kanun vazeden (yapan) meclis azaları, Hülefayi Raşidin devrinin hükümeti başında bulunan kim­sedir. Ne de bugünkü kanun vaz'eden (yapan) müessese azaları, o zamanki Şû­ra Meclisi azaları gibidirler. Ne de bugünkü hâkimler, o zamanki kadılar vasfındadırlar. Ne de kanun yapmak ve kanun tefsir etmek hususunda o zamanki titizliği göstermek imkânı vardır. Durum böyle olunca, şimdi bizim, kendi Anayasamızın tefsiri için Hülefayi Raşidin devrindeki vaziyeti gözönünde tutarak onların zamanındaki şekilde bir müessese kurmadan önce bugünkü vaziyete dikkat etmemiz icabeder. Ancak bu tetkikten sonra, o devrin benzerine dönelim. Bugünkü vaziyete göre, şer'i meseleleri alâkadar eden hususlarda son mer­ci ne icraî (yürütme) organ, ne teşriî, ne adliye ne de mü­­şavere heyeti olabilir. Ancak müslümanların tam ma­nasiyle güven duydukları bir müessese olabilir. Şeriatı tahrif edip, bozma yolunu tutan ictihadlar, müslüman kamuoyunu olumsuz olarak tesir altında bırakmaktan başka bir netice veremez. Böyle olunca milletin güveni sarsılır. Anayasa hükümleri bir tarafta dursun, alalade hükümlerde bile, şeriatın hilâfına, karar vermek ve her ne şekilde olursa olsun bir meseleyi indi şekilde karara bağlamak tehlikesinden uzak olabilmek için bir ikaz edici kurulun mevcudiyeti şarttır ki, kanun vazeden teşri orga­nın ölçü dışına çıktığını görürse, hemen karşısına çıksın ve ikaz vazifesini yapabilsin. Böyle bir kurul veya idare de elbette ki Adliye ile olabilir.

 

b. İslâm ve Cumhuriyet[219]

İçinde bulunduğumuz şu günümüzde, Cumhuriyet niza­mının, en iyi nizam olduğunu ileri sürüyorlar, İslâmi siyaset nizamı hakkında şöyle düşünüyorlar: İslâm niza­mının da büyük bir kısmı, Cumhuriyet rejimi esası üze­rine kurulmuştur. Benim düşünceme göre, Cumhuriyet rejiminin bazı noksanlıkları vardır. İslâm bu noksanlıkları da bertaraf etmek istemiştir. Bu noksanlıkları aşağıda sıralıyoruz:

1.  Başka siyasî rejimlerde olduğu gibi Cumhuriyet­rejiminde de nihayet iktidar fiilî olarak ve amelen halkın elindedir, deniyorsa da yine bu iktidar ger­çekte birkaç kişinin elinde toplanmış bir nevi danışıklı dövüş şeklinde ortaya konmuş ve yine halk bu şekilde kandırılmış oluyor. Böylelikle, çoğunluk hâkimiyeti: (plutoc racy) veya zümre hâkimiyeti (Oligarchy) şeklini alıyor.

Bu nokta nasıl halledilecektir?

2.      Halkın çeşit çeşit ve birbirine zıd görüşlerini aynı zamanda gözönünde bulundurmak ruhî bakımdan kolay iş değildir. Cumhuriyet ise, halk mesuliyeti esasına da­yan­dı­ğın­dan bu işin içinden nasıl çıkılacaktır?

3.      Halkın çoğu cahil ve bilgisizdirler. Bunlar saf ve sade insanlardır. Çok vakit ihtiyatsız olarak, şahısları putlaştırma yo­­lunu tutarlar. Şahsî garazlarının peşinde koşanlara kapı­lırlar. Bunlar da halkı sapık yola sürükle­yebilirler. Bu vaziyet karşısında Cumhuriyet rejiminde milletvekili seçimi ile işi idare etmek mümkün olabilir mi?

4. Halkın isteği ile, Meclise girecek olan mümessiller ve vekiller toplanarak bir idare kurulu meydana getirirler. Bu meclisin pek tabiidir ki, bir çok âzası olacaktır. Bunla­rın da meseleler hakkında tartışarak ederek işleri karara bağlamaları kolay olabilir mi?

Zat-ı faziletlerinden ricamız bu hususların, bir İslâmî hükümette çözüm şeklinin çarelerini izah buyurmalarıdır. Bu mühim meselelere nasıl çare bulunacak ve bu işler nasıl dü­zene girecektir?


Cevap:

Zat-ı alilerinin, Cumhuriyet rejimi hususunda ortaya attıkları tenkitlerin hepsi doğru ve yerindedir. Fakat bu meselelerde son kararı vermek için evvelâ bir kaç nokta üzerinde zat-ı alilerinin dikkatini çekmek icabeder.

İlk soru şudur: İnsanî muameleleri yürütmek için hangi usul sahih ve doğru bir usuldür? Acaba, halka ait meselelerde halkın rızası gözönünde bulundurularak, halk ile, müşaverede bulunulup meseleleri onların iste­dikleri gibi mi halledelim ve onların rızasına göre mi mu­amelelerde hüküm verelim ve onların itimatlarını kazana­rak, güvenlerini sağlıyarak mı işleri karara bağlayalım? Yahut da, bir zümreyi veya birkaç şahsı işin başına geçi­rip oturtalım ve onlar da kendi keyiflerinin istediği gibi mi meseleleri halledip işleri yürütsünler? Halkın rızası olup olmadığını düşünmeden mi işleri devam ettirsinler? Bi­rinci şekil doğru ve delillere istinad ediyorsa, o zaman bizim için ikinci şekle dönmeye ne lüzum vardır? ikinci şekle dönmenin kapısı artık kapanmış bulunuyor demek­tir. Buna göre, bütün bahislerin birinci şekil üzerinde ce­reyan etmesi lâzımdır. En doğru yol da budur.

Başka bir nokta da şudur ki, zaman zaman Cumhuri­yet usulü ile çalışan bir hayli hükümet şekilleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan hangi şekil kabul edilecektir? Yahut hangileri tercih edilmeyecektir? Bunların çok çeşitli şe­killerini bir tarafa bırakalım da Cumhuriyetin asıl usul ve maksadı üzerinde du­ralım. Acaba, bu şekilde ne yapı­lırsa maksada uygun olur ve muvaffakiyet yolu tutulmuş olabilir? O zaman bunun muvaffak olmasının üç sebebi vardır:



Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Kaç Muhtelif Mesele
« Posted on: 27 Nisan 2024, 02:02:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Kaç Muhtelif Mesele rüya tabiri,Bir Kaç Muhtelif Mesele mekke canlı, Bir Kaç Muhtelif Mesele kabe canlı yayın, Bir Kaç Muhtelif Mesele Üç boyutlu kuran oku Bir Kaç Muhtelif Mesele kuran ı kerim, Bir Kaç Muhtelif Mesele peygamber kıssaları,Bir Kaç Muhtelif Mesele ilitam ders soruları, Bir Kaç Muhtelif Meseleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes