> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslamda Hükümet > Bazı Temel Hakikatler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bazı Temel Hakikatler  (Okunma Sayısı 760 defa)
01 Ekim 2010, 15:03:34
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ekim 2010, 15:03:34 »



I
Bazı Temel Hakikatler


Herşeyden Önce, okuyucu, Kur'an-ı Kerim'in asıl mak­sadına nüfuz etmelidir. İster iman etsin, isterse iman etme­sin. Ancak bu yüce kitabı anlamak için bu mühim şartın yerine getirilmesi şarttır. Zira Kur'an-ı Kerim'e va­hiy yolu ile nail olan Hazret-i Muhammed (S.A.V.)'bu hu­sustaki beyanları şu şekildedir:

1.      Bütün kâinatın Yaratıcısı, Sahibi ve hüküm buyuranı olan Hak Taalâ, kendisine ait sonsuz büyüklükteki mülkünün bu ufacık köşesinde; yâni şu yeryüzü denilen yerde insanı yaratmıştır. İnsana, anlayış, düşünce ve bilme melekeleri ih­san edilmiştir. İyiliği fenalıktan ayırdetme kabiliyeti vermiştir. Seçme gibi irade serbestliği de vermiştir.. Eşyayı kullanabilme gibi yüksek meziyetlerle de donanmıştır. Hülâsa olarak denebilir ki, bir nevi muhtariyet: (Autonomy) verilerek, bu yeryüzünde kendisine halife kılmıştır.

2.      Hak Taalâ. insanı bu şekilde yeryüzünde var kıldığı zaman, açık ve anlaşılır bir tarzda ona peygamberleri vasıtasiyle şu meseleyi bildirmiştir: Sizin bütün dünyanızın mâliki, sizin mabudunuz ve sizin hâkiminiz Ben'im. Benim bu saltanatımda ne sizin "muhtariyetiniz" (özerkliğimiz) ne de kullardan herhangi birisinin en ufak bir müdahalesi olabilir. Benden başka da sizin kulluk ve ibadet yapmanıza lâyık ve müstahak kimse yoktur. Bu dünya yaşayışında sizin elinize verilmiş bulunan bu özgürlük ise, hakikatte bir nevi deneme ve imtihan içindir. Bu imtihan bir müddet sürecek, sonra siz geri dönüp yine benim huzuruma geleceksiniz. Ben de işlerinizin mahiyetini iyilik veya kötülük derecesini size bil­di­re­ceğim. İmtihanda mıvaffak olup olmadığınız hakkında karar vereceğim. Sizin için en doğru yol şudur: Beni kendinize yegâne mâbud ve hâkim kabul ediniz. Göndermiş olduğum hida­yetler manzumesine göre hayat yolunuzu tanzim ediniz. Dünya hayatınıza bir bü­yük imtihan nazariyle bakınız. Ta ki, sizin için asıl maksat, bizim indimizdeki son denemeyi vermek olsun. Bunun aksi olarak, sizin takip edeceğiniz herhangi bir yanlış yol, göster­diğimiz düsturların zıddına bir istikamet de takip edebilir. Birinci yolu tutarsanız ki, yolu tayin edip gitmek hususunda serbest bırakılmışsı­nızdır, o zaman siz dünyada emniyetiniz altında huzur ve güven içinde ömür sürecek ve bana dönüp geldikten sonra da ebedî hayatın rahat ve sevincine kavuş­muş olursunuz. Bu sonu gelmeyen saadet yurdunun ismi "Cennet" tir. Yok eğer yine siz ikinci yolu tutup giderse­niz ki yine siz bu yolu seçip seçmemekte serbest bırakıl­mıştınız — o zaman siz dünyada huzursuzluk, fesat ve emniyetin bozul­masına sebep olacaksınız. Bu kötü sı­fatlarla dünyadan gö­çüp de ahirete intikal ettikten sonra da sonsuz ıstırap ve aza­bın içinde musibetlerin tadını tadacaksınız. Böyle bir suç­lanma yerinin ismi de "Ce­hennem" dir.

3. Şu büyük gerçek de anlaşılmıştır ki, Kâinatın Sa­hibi insan oğluna yeryüzünde barınmak için yer verdi. Bu şekilde de ilk insanları (Adem ile Havvayı) hidâyet yoluna yöneltti. Cenab-ı Hakkın bu iki kuluna ait evlâtları yâni bütün insanlık ailesi bu hidâyet yoluna uyarak yeryü­zünde çalışıp gitmeli­dirler. Bu ilk insanın cehaleti ve bil­gisizliği yüzünden değil, gerçek bu merkezde olduğu içindi. Bu ilk rehber aileye Hak Taalâ'nm bir lutfudur. Ve aydınlık yolun onların aziz şahsında bütün insanlığa bah­sedilmesi sebebine istinat ediyordu. Bu yüzden ilk insan hakikatle beraber yeryüzüne gerçek mâna sını kazan­dırmıştı. Onların yaşayış yolları Hak Taalâ'ya itaat yâni "islâm" idi. Onlar kendi evlâtlarına da Allah'a itaat etmeyi yâni "Müslim" olmayı öğretmişlerdi. Fakat zaman ge­çince, asırlar ilerleyince, gitgide bu iki Örnek insanın ev­lâtları, bu doğru yaşayış yolunu (dini) unuttular. Bu güzel yoldan ayrıldılar. Çeşitli şekilde yanlış yollara ve hatalı istikametlere saptılar. Gafletleri, onları bu çıkmaz yola sürükledi. Fenalıklara âlet olarak bu emsalsiz yolu terkettiler. Bu defa kendi zan ve hayallerine göre yerin ve göklerin sahibi bulunan Allah'a karşı, çeşit çeşit insanî ve gayrı insanî, maddî ve gayrı maddî hayalî varlıklar uydu­rarak, Allah'a bu malikiyet ve Halikiyet (yaratıcı­lık)hususunda ortaklık koştular.

Hak Taalâ'nın kendilerine vermiş olduğu hakikat ilmi: El-ilm'i de değiştirip türlü türlü hurafeler, nazariyeler ve felsefeler karıştırarak, sayısız mezhepler ve dinler icat edip durdular. Onlar Hak Taalâ'nın kendilerine zorunlu kılmış bulunduğu adilâne ahlâk ve medeniyet usulünü: (Şeriat'ı) bir tarafa bırakarak, kendi heveslerine kapılıp nefslerinin emrettiği taassupla öyle uydurma kanunlar ortaya koydular ki, Allah'ın mülkü olan arz, bir zulüm ve fesat ocağına döndü.

4. Hak Taalâ, insana muayyen bir ölçüde bir irade vermiştir. Bu iradenin yanı başında ona gideceği yolu da tâlim buyurmuştur. Bu emredilen ilâhî sistem insanın yaratılışına ve fıtrî istidadına uygun düşen en mükemmel düsturdur. Bu üstün nizamda, insanın insanlar üzerinde tahakküm hakkı yoktur. İnsan haksız bir şekilde baskı unsuru olamaz. İnsan için ister fert olsun ister toplu bir şekilde olsun, muayyen bir zaman tanınmıştır. Bu mühlet zarfında, onlara şöyle denmiştir: Gerçeklere karşı kafa tutmak yoktur. Diğer insanların da hukukuna saygı göste­receksiniz!

Nitekim onlara da bir örnek oluşturmak üzere, bazı imana sarılmış bulunan insanları seçerek bunların rıza­sına uymak, gösterdikleri yolda gitmek hususu bildirilmiş­tir. Bu iman sahiplerini kendisinin mümessili ve vekili tâyin etmiştir. İnsanlara göndermek istediği müjdeleri bunlar vasıtasiyle gönderir. Bu şahsiyetler; insanlığı doğru yolda yürümeye davet etsinler ve insanlara unut­tukları doğru yolu hatırlatsınlar diye vazifeli kılınmışlardır .

5. Bu peygamberler, muhtelif zamanlarda ve devir­lerde muhtelif memleketlerde ve ülkelerde, nübüvvet vazifesiyle şereflenmişlerdir. Bu büyük zatların hepsinin de dinleri bir ve aynı idi. Yâni, insanın ilk yaradılış gü­nünden itibaren kendisine gideceği doğru yol gösterilmiş­tir. Bu yüce peygamberlerin hepsinin de aynı doğru yola hidayet ettiklerini görüyoruz. Yâni "Ahlâk ve medeniye­tin" ezelî ve ebedî usulü. Yaşayışın başındanberi insan­lar için kararlaştırılmış olan usul. Onların heyetleri de birdir ve aynıdır. Gaye, kendi cinsinin çocukarını insa­noğlunu bu din ve bu hidayet yoluna davet etmektir. Sonra, bu daveti kabul eden halkı bir araya toplayıp, muntazam bir şekle koyarak, bunlardan bir ümmet vü­cuda getirmektir. Bu ümmet Allahu Taalâ'nın kanunlarına bağlı bulunacak ve bu kanunun yürürlükte olması için çalışacaktır. Bu kanuna karşı gelenleri ve bu kanuna muhalefet etmek yolunu tutanlarla mücadele edilecektir. İnsanlığın büyük Önderleri olan bu yüce peygamberler kendi devirlerinde bu hayati vazifeleri gayet mükemmel bir şekilde yerine getirdiler.

Fakat maalesef her zaman, insanların çoğu pey­gamberlerin bu davetlerini kabul etmeye hazır olmamış­lardır. Bu daveti kabul ederek "ümmet-i Müslime" olmak haysiyetini elde etmeye yanaşmamışlardır. Kendi başla­rına yol tutmak istemişlerdir. Hattâ bu insanlar arasında bazıları Hak Taalâ'nın göstermiş olduğu hidayetten ta­mamen ayrılarak Allah'ın emirlerine bir çok tahrifat uydu­rup eklemişler ve Hak Taalâ'nın hidayet yolunu bozup, tahrip etmişlerdir.

6. Nihayet Arabistan ülkesinde, Hazret-i Muhammed (S.A.V.) bu mukaddes vazifeyi en üstün bir şekilde yerine getirdi. İlk insan ve ilk peygamberle başlıyan bu muazzez memuriyet son ve en yüce peygamberle ikmâl edilmiş oldu. Bu en büyük peygamberin davet sahası bütün bir insanlık âlemidir. Daha evvelki Nebilerin dinine tabi olanlar da bu davetin hudutları içindedir. En doğru ve en sahih yolu göstermeye gelmişlerdir. Kabul edenlerden bir ümmet hazırlanıp bu ümmeti şu şekilde vazifelendirmiş­tir: Bir taraftan Allah'ın hidâyet yolu üzerinde evvelâ kendi yaşayış nizamlarını düzene koyacaklar, diğer taraftan da dünyayı islâh etmek için çetin gayretler sarfedeceklerdir. Bu ulvî davetin ve hidâyetin yolunu gösteren kitap da Kur'an-ı Kerim'dir. Ce-nab-ı Hak bu hidâyet kitabını Haz­ret-i Muhammed (S.A. V.) vasıtasiyle nâzil kılmıştır.[42]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bazı Temel Hakikatler
« Posted on: 19 Nisan 2024, 08:55:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bazı Temel Hakikatler rüya tabiri,Bazı Temel Hakikatler mekke canlı, Bazı Temel Hakikatler kabe canlı yayın, Bazı Temel Hakikatler Üç boyutlu kuran oku Bazı Temel Hakikatler kuran ı kerim, Bazı Temel Hakikatler peygamber kıssaları,Bazı Temel Hakikatler ilitam ders soruları, Bazı Temel Hakikatlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes