๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslamda Hükümet => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 30 Eylül 2010, 08:17:04



Konu Başlığı: Ansar'ın Davranışı
Gönderen: Ekvan üzerinde 30 Eylül 2010, 08:17:04
Ansar'ın Davranışı

Diğer taraftan Medine'de bulunan Ansar, Mekkeden hicret edip gelmiş olan muhacirlere başları ve gözleri üzerinde yer verip, onlara emsalsiz bir kabul gösterdiler. Canları ve malları ile onlara hizmet etmek yolunu tuttular. Bu hususta Hazret-i Ayşe Radiyallahü Teâlâ Anhâ şöyle buyurmuştur:

"Medine Kur'an ile feth olmuştur."

Nebiyyi Ekrem, Sallallahü Aleyhi ve Sellem, Muha­cirlerle, Ansarı birbirleriyle kardeş etti. Aralarında kardeş­lik bağlarını kurdu. Her Ansar bir Muhaciri kardeş edindi. İş o kadar basit değildi. Kardeşlerden biri kendisine birini kardeş edinince, kendi malından ona miras bile vermek yolunu tuttu. Bu hususta o kadar ileri gidildi ki, diğer mi­ras sahiplerinin zarar görmemeleri için Hak Taalâ bu usulü âyet-i kerime ile yasakladı

"Veraset hususunda kan bağlılığı (neseb) bulunanlar diğerlerine tercih edilme hakkın sahiptirler.

(El – Enfâl: 75)

Ansar, kendi tarlalarını, bağ bahçelerini, edinmiş ol­dukları bu kardeşleriyle yarı yarıya bölüşmek yoluna git­tiler. Benî Nuzayr arazisi fethedilince Ansar Resûl-ü Ek­rem (S.A.V.) e şu hususu arzettiler:

"Yâ Resulullah, bu araziye bizim ihtiyacımız yoktur, bu araziyi bizim muhacir kardeşlerimize ver."

Onların bu tok gözlülükleri ve cömertlikleri hakkında Hak Taalâ Kelâm-ı Kadim'de şöyle buyurmuştur:

"Onlar öyle kimselerdir ki, kendileri sıkıntı içinde ol­dukları halde başkalarına cömertlik ederler."

(El – Haşr: 9)

Hazret-i Abdullah İbni Avf ile Hazret-i Saad İbni Rabî' Ansari arasında kardeşlik bağı kurulmuştu. Hazreti Saad kendi din kardeşine yalnız malının yarısını vermekle kal­madı, özveriye bakınız ki, iki karısından birini boşayıp da din kardeşini evlendirmeği bile düşündü.

Devri Risaletten sonra Muhacirin arka arkaya hilafet vazifesiyle riyaset mevkiine geçtiler. O zaman Medine halkından kimse çıkıp da, siz bu ülkenin halkı değilsiniz, nasıl olur da siz hükümetin başına geçersiniz de biz ge­çemeyiz? Sizin bizim ülkemizde hükümet etmekte ne hakkınız var? Diye bir itirazda bulunmadı.

Zat-ı Risaletpenahileri ile Hazret-i Ömer (R.A.) Me­dine civarında Muhacirlere arazi dağıttıkları zaman Ansardan hiçbir kimse kalkıp da "bunları ne diye bizim ülkemize yerleştiriyorsunuz?" demedi. Böyle bir sözü kimse hatırından bile geçirmedi.