> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Tevhid kelimesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevhid kelimesi  (Okunma Sayısı 1880 defa)
29 Eylül 2010, 13:33:59
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 29 Eylül 2010, 13:33:59 »



TEVHİD KELİMESİ


“Lâ İlahe İllallah Mulıammedün Rasûlullah"


Bu kelimenin manası şöyledir: "Allah'tan başka hak hiç bir ma-bud yoktur, sadece ve sadece bir tek mabud olan Allah (c) vardır."

İşte bu ifadeyle Tevhid kelimesi, Allah'dan başkasına ilahlık ve­rilmesini reddediyor ve bir tek Allah'a aidiyetini isbat ediyor.[9]

Şeyhul İslâm İbn Teymiyye (r.a) bu konuda şöyle diyor:

"Kalbler için, Allah sevgisinden daha sevimli ve hoş bir şey yok­tur. Aynı zamanda O'nun sevdiği şeylerle O'na yaklaşmaktan daha güzel ve sevimli bir şey de yoktur. Ancak Allah sevgisi, O'nun sevgisi­nin dışında kalan tüm şeylerin sevgisinden uzak kalmakla sağlanır. İn­san Allah sevgisinin dışındaki tüm sevgilere sırt çevirmelidir ki, Allah sevgisi mümkün olabilsin. İşte bu "Lâ ilahe illallah" gerçeğidir. Bu, İbrâhîm Halil (a.s) ile diğer tüm peygamberlerin -Allah'ın salât ve se­lamı onlara olsun- dinidir."[10]   

İşte Tevhid kelimesinin birinci şıkkı yani bölümü yukarıda ak­tardığımız husus idi. Bunun ikinci şıkkına gelince bu, "Muhammedün Rasûlullah" bölümüdür.

Bunun manası da şöyledir: "Rasûlullah (s.a)'ın emrettiği şeyleri derhal yerine getirmek, uzak durulmasını söyleyip yasakladığı her şey­den de uzak kalmak suretiyle Hz. Peygambere her bakımdan tabi ol­mak ve uymak."

Bu noktadan hareketle diyoruz ki: "Lâ ilahe ilallâh" kelimesi hem velâ hem de Berâ hususlarını, hem işin reddi gereken noktasını hem de kabul edilmesi yani isbatı gerekli olan noktayı içermektedir. Bu, Allah'a, dinine, kitabına ve peygamberinin sünnetine, ayni zamanda salih kullarına dost olmayı, veli olarak bunları tanımayı, velayeti de bunlara vermeyi gerekli kılmaktadır. Yine bu, Allah'tan başka tapı­nılan ve ibadet olunan her şeyden ve tağuttan uzak kalmayı gerekli kılmaktadır.[11] . Zira Yüce Mevlâ şöyle buyuruyor:

"O halde kim tâğut'u redde­dip Allah'a inanırsa sağlam kulpa yapışmıştır." (Bakara, 2/256).

Bu konuda Muhammed b. Abdülvehhab da şunları yazıyor: İnsan, Tağut'u inkâr etmediği sürece mü'min olamaz, bunu bilmelisi­niz. Bu husustaki delil ise az önce mealini vermiş olduğumuz Bakara sûresinin (256.) âyetidir."[12]

Kelime-i Tevhid, Allah'ın şeriatını temel kanun olarak kabul et­meyi emreder. Müslümana, Şeriata karşı gerçek manada bağlı kalın­masını ve yetkileri o prensipler çerçevesinde kullanmasını emreder. Ni­tekim Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:                           

"Rahbinizden size indirilene (Kur'ân'a) uyun. Onu bırakıp ta başka dostların peşlerinden gitme­yin. Ne kadar az öğüt alıyorsu­nuz!" (A'raf, 7/3)

Bir diğer âyette de şöyle buyurulmaktadır:

"(Rasûlüm!) Sen yüzünü "hanif" olarak dine, yani, Allah insanları hangi "fıtrat" üzere yaratmış ise o fıtrata çevir." (Rûm, 30/30).

Tevhid kelimesi aynı zamanda tüm cahili sistemlerden ve düzen­lerle hükümlerden uzak kalmamızı da öngörür, gerekli kılar. NitekimRabbim şöyle buyuruyor:

"Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliyyet hükmünü (idaresini) mü arıyorlar? İyi anlayan bir top­luma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?" (Maide, 5/50)

Tevhid kelimesi aynı zamanda İslâm dininin dışındaki tüm din­lerden, rejimlerden ve din kabul edilen her şeyden uzak kalmayı ön­görür. Nitekim Rabbim şöyle buyurmaktadır:           

"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilme­yecek ve o, âhirette ziyan edenlerden olacaktır." (Âli îmrân, 3/85)

Diğer taraftan Kelime-i Tevhîd Red ve kabul açısından hükümler kapsar. Tevhid kelimesi dört şeyi reddederken, dört şeyi de isbat ile kabullenir. Tevhid kelimesinin reddettiği şeyler dört tanedir.

•  Allah'tan başka tüm ilahları reddeder,

•  Tüm tağutları reddeder.

• Endadı reddeder.           

• Erbab'ı reddeder.

Şimdi bunları sırasıyla açıklayalım:

• İlâhlar: Kendisinden bir iyilik gelmesini beklediğin veya bir kö­tülüğün giderilmesini ondan dilediğin şeydir ki, kim böyle bir inanca sahip olursa, o kimse o şeyi ilah edinmiş olur.

• Tâğût: Kendisinden hoşnud kalınarak tapınılan ya da ibadet edil­mek ye saygı gösterilmek için seçilen her şey.

• Endâd: Aile, mesken (barınak), soy-sop veya mal gibi şeylerin kişiyi cezbetmesi ya da çekim alanına sokması nedeniyle, kişinin İslâ-mı bırakıp onları üstün görmesidir. İşte böyle şeylere Nidd, çoğul ifa­desiyle Endâd denir. Yüce Mevlâ şöyle buyuruyor:

"İnsanlardan bazıları Allahdan başkasını Allah'a (haşa) denk tanrılar (endâd) edinir de onları Allah'ı sever gibi severler," (Bakara, 2/165).

ıevnıa Kelimesi

Erbâb: Kişinin hakka muhalefet etmesi ve karşı gelmesi ve ken­disine de itaat etmesi için ona fetva veren ve böylece kişiyi itaati altına alan herkes. Rabbim şöyle buyuruyor:

"Onlar, Allah'ı bırakıp da bilginlerini ve rahiplerini Rablar

(Erbab = ilahlar) edindiler." (Tevbe, 9/31).

Tevhid kelimesi, dört şeye de inanmayı gerekli kılar. Yani dört şeyin isbatını öngörür.

a) Sadece Allah'ı amaçlamak ve O'na yönelmeyi emreder.

b) Saygı ve sevgiyi Allah'a karşı göstermeyi gerekli kılar. Zira Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

"İman edenlerin Allah'a olan sev­gisi ise, daha güçlüdür." (Baka­ra, 2/165)

c) Korku ile ümit arasında olmayı gerekli kılar. Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sa­na bir hayır dilerse, O'nun kere­mini geri çevirecekte yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır." (Yûnus, 10/107).

İşte kim bunları biliyor ve tanıyorsa, o Allah (c.c)'dan başkanıy­la olan tüm ilgilerini keser. O hiç bir zaman batılın karanlıklarını bü­yütüp onlara değer vermez. Nitekim Rabbim Hz. İbrahim'den haber verirken -Ona ve bütün peygamberlerimize salat ve selâm olsun- onun putları nasıl kırdığını ve kavminden nasıl ilgisini kesip onlardan uzak bulunduğunu bildirmektedir:

"İbrahim'de ve onunla bera­ber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar ka­vimlerine demişlerdi ki, "Biz sizden ve sizin Allah'dan başka tap­tıklarınızdan uzağız. Sizi tanımı­yoruz. Siz bir tek Alllah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.” (Mümtehîne, 6(/4)[13]

Aslında Kur'ân başından itibaren sonuna dek "Lâilâhe illallah" kelimesinin manâsını açıklamak üzere gönderilmiştir. Bu itibarla o şirki ve benzerlerini reddediyor. Aynı zamanda ihlâsı ve bunun prensiple­rini kabulleniyor. Allah'ın razı olup hoşnud kaldığı her salih amel ve söz aslında ihlas kelimesinin kavram ve kapsamı içerisinde ifadesini bulup yerini almaktadır. Çünkü bunun dine delaleti bir çok yönden olmaktadır. Bunları ya mutabakat manasıyla, ya tazammum mana­sıyla veya iltizamı kavramlarıyla hepsini içermektedir. Yani dini tüm bu anlamlarıyla gerçek manasıyla kapsamına almış olmaktadır.[14]

d) TAKVA: Şer ve isyanı bırakmak, terketmek suretiyle Allah'ın gazabından, azap ve intikamından sakınmaktır. İbadette ihlaslı ve Allah için samimi olmaktır. Allah'ın şeriat olarak gönderip bağlı kalınması­nı emrettiği şeylere uymaktır. Nitekim Abdullah b. Mes'ûd (r.a) şöyle buyuruyor: "Allah'a karşı gelmeyi terketmen, Allah tarafından bir nûr üzerinde olmanın delilidir. Aynı zamanda Allah'ın vereceği cezadan korkman da öyledir."[15]

Ancak Rasûlullah (s.a)'ın ashabı acaba bu kelimeyi tam olarak nasıl anladılar ve tanıdılar? Buna nasıl tam bir şekilde bağlandılar? Tam olarak bu kelimenin hükümleriyle nasıl amel ettiler, hükümleri­ne bağlılıkları nasıl oldu, gereğiyle nasıl amelde bulundular, bunun şartlarını acaba ne şekilde tam olarak yerine getirdiler?

İşte işin bu yönünü değerli İmam Süfyân b. Uyeyne[16] açıklamak­tadır. Muhammed b. Abdulmelik el-Masîsî'nin bildirdiğine göre de­miştir ki:

"Biz hicri 170 yılında Süfyân b. Uyeyne'nin yanında bulunuyor­duk. Bu sırada birisi kendisine İmân hakkında soru sordu. O da ce­vap olarak: "İman, inandığını dil ile söylemek ve onu amel olarak pra­tikte de uygulamaktan ibarettir." dedi. Adam: "İman artar ve eksile-bilir mi?" diye sordu. Hz. Süfyân: "Allah (c.c) dilediğince artar ve eksilir de. Öyle ki -Süfyân parmağıyla işarette bulunarak- bu (parmak) kadarı da kalmaz." diye cevapladı. Adam sorusuna devamla: "O halde yanımızda bulunan bazı kimseler, iman sadece söz (dil) ile söylemek­ten ibarettir, amel (pratikte) uygulama gerekmez, demektedirler. Biz bunlara karşı nasıl davranmalıyız?" diye sordu. Hz. Süfyân cevabın­da dedi ki: "İman'ın sınırları ve hükümleri henüz kesinleşmeden ve belirlenmeden önce durum onların dediği gibiydi. Aslında Allah (c.c), peygamberimiz Muhammed (s.a)'i bütün insanlara:

"Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasûlullah" demeleri için pey­gamber olarak göndermiştir. Yani Allah'dan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed de O'nun elçisidir, Rasûlüdür, ikrarında bulunmaları için bütün insanlara göndermiştir ki, bu kelimeyi söyleyip itiraf etsinler. Bunu söylediklerinde, bu sayede kanlarını ve mallarını koruma altına (garantiye) almış olurlar. Ancak Tevhid kelimesinin hakkı olan ceza­lar bunun dışındadır. îmanda samimi olup olmamaları hesabıysa Al­lah'a havale olunmuştur. Allah (c.c), böylece onların kalpleriyle bu kelimeyi söylemelerinde doğruluklarını ve samimiyetlerini tesbit ettirince, bu defa peygamberine, onların namaz kılmalarını emretmesi em­rini verdi.

Hz. Peygamber (s.a) de bu emre uyarak onlara emir verdi ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevhid kelimesi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 00:10:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevhid kelimesi rüya tabiri,Tevhid kelimesi mekke canlı, Tevhid kelimesi kabe canlı yayın, Tevhid kelimesi Üç boyutlu kuran oku Tevhid kelimesi kuran ı kerim, Tevhid kelimesi peygamber kıssaları,Tevhid kelimesi ilitam ders soruları, Tevhid kelimesiönlisans arapça,
Logged
29 Eylül 2010, 13:37:16
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 29 Eylül 2010, 13:37:16 »

yapsınlar, kendileri öldürülüp, karşılarına çıkılamaz" demek istemektedirler."[69]

"Bu cahil müşriklere şöyle cevap verilebilir bilindiği gibi, Rasûlullah (s.a), yahudilerle savaşmış ve onları bulundukları yerden sür­gün etmiştir. Halbuki bunlar da "La ilahe illallah" demekte idiler. Aynı zamanda Hz. Peygamber'in ashabı, Hanifeoğullarıyla (Benî Ha­lîfeyle) savaşmışlardır. Halbuki bunlar Şeh. det kelimesini söylüyor­lardı. Yani Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a)'in de Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadette bulunuyorlardı, namaz kılıyor­lardı, müslüman olduklarını iddia ediyorlardı. Nitekim Hz. Ali b. Ebî Talib onları ateşte yakmıştır.[70] Çünkü bu cahiller şunu ikrar edip söy­lemektedirler. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden küfre girmiş olur, dolayısıyla öldürülür. Bu kimse "La ilahe illallah" dese de öldürülür. Şayet İslâmî rükünlerden herhangi birisini inkâr ederse ve aynı zamanda tevhid kelimesini söylese de küfre girer ve öldürülür.

"Bu nasıl bir şeydir ki, İslâm'ın fer'î meselelerinden birini inkâr eden kimseye herhangi bir yarar sağlamıyor da dinin aslı, bütün pey­gamberlerin getirmiş olduğu dinin temeli olan ve başı durumunda bu­lunan tevhidi inkâr eden kimseye, sadece sözle "La ilahe illallah" ke­limesi yarar sağlayabilir, menfaat getirebilir?"

"Ancak Allah düşmanları, hadislerin manasını gereğince kavrayamıyorlar. Şurası bilinen bir gerçektir ki, bir kimse müslüman olduğunu açıkladıktan sonra, artık ona aykırı olan tüm şeylerden kendisi­ni çekip çevirmesi gerekir ki, bunlar kendisinde kesin bir iman halini almış olsun. Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman edenler, Allah yo­lunda  savaşa  çıktığınız  zaman

(mü'mini kâfirden iyice ayırdetmek hususunda meselelerin) tam açıklanmasını bekleyin (çok dikkatli davranın ve acele etmeyin)." (Nisa, 4/94).

Bû âyet şu gerçeği vurgulamış olmaktadır. Kişinin durumu kesin belirlenip ortaya konuluncaya dek, ona ilişmemek. Ancak mesele, araştırılıp ortaya çıkınca, kendisinde İslâm'a muhalif bir durum varsa, o zaman bu âyetin: "durumlarını belirleyince" hükmü gereğince öldü­rülürler. Şayet öldürülmeyip ya da kendileriyle savaşa girilmeyip ol­duğu gibi bırakılırsa, "durumları kesin olarak belirlenince" ifadesi­nin zaten bir anlamı da.olmamış olur."

"Aynı zamanda Hz. Peygamber (s.a) efendimiz, Haricîlerin öl­dürülmelerini hadislerinde emir buyurmuşlardır:

"Onlara nerede yetişirseniz, derhal onları öldürün. Şayet ben on­lara erişmiş olsaydım, tıpkı Âd kavminin öldürüldüğü gibi onları öl­dürürdüm."[71]

"Halbuki bunlar insanlar içerisinde en çok ibadet edenler, en çok "La ilahe illallah" ve "Subhanallah" diyenlerdir. Öyleki Sahabîbile, onların namazlarını gördüklerinde kendi namazlarını ve ibadetlerini küçümsenmişlerdir. Ki bunlar ilmi de sahabeden alıp öğrenmişlerdir Ancak bunlara ne "La ilahe illallah" demelerinin bir yararı olmuş­tur. Ne de çok çok ibadette bulunmalarının bir yararı. Ne de İslâm iddiasında olmalarının bir faydası. Çünkü bunlardan zuhur eden şey­ler, şeriata muhalif şeylerdi."[72]

Artık hemen her akıl sahibi şu gerçeği anlamış olacaktır ki, şayet bu kelime, evet mücerred olarak bu kelime ile her şey olacak idiyse, yani sadece dil ile mücerred söylemekle, kelimenin gereklerini yerine getirmemekle her şey olacak idiyse, o zaman bu kelime Kureyşliler için gayet kolay gelirdi. Hemen onu söylerlerdi, böylece karşılaştıkları sı­kıntılardan, ilahlarının aşağılanmasından da kurtulmuş olurlardı.

Ancak durumun hiç de öyle olmadığını görmektesin. Sen de bil­mektesin ki, bu kelimenin medlulü ve içeriği Cahili Kureyşlilerinin tüm amaçlarını değiştirmektedir. Bu kelimenin insandan yerine getirilme­sini istediği şeyler vardır. Bu istenilen şeyler Kureyş'in tüm azgınlıkla­rına ve taşkınlıklarına son vermekte, onların bunu insanlar için uzak bir şey gibi görmelerine de izin vermemektedir.

Bu kelimenin aynı zamanda, insanı özgürlüğüne kavuşturması ba­kımından büyük bir önemi vardır. İnsanı insana kulluktan kurtarıp Allah'a kul yapıyor. Evet insanların birbirlerine olan kulluklarından kurtularak bir tek ve Kahhâr olan Rabbin kulluğuna vermektedir. Bu kelime takvayı en önemli ölçü ve terazi olarak kabullenmektedir. İn­sanın bu sayede en övünülecek şeyi bulmasını sağlamaktadır bu keli­me. Yine bu kelime, insanların atalarından ve dedelerinden miras yo­luyla edinmiş oldukları cahili gelenekleri, adet ve töreleri tümüyle red­detmektedir.

O halde müslümana düşen ve layık olan şey, İslânıım en iyi bir şekilde yaşaması, bu kelimenin istediği manada değerini vermesidir. Böylece kişi, Allah'a ibadet edenler arasında, ibadetini basîret üzere bilerek ve yakînî anlamda yerine getirenlerden olacaktır.


[9] bk. Fethu'I-Mecîd, 36.

[10] Şeyhu'l-İslâm İbn Teymiye, Mecmau'i-Fetâvâ, XXVIII. 132. (Cem', Abdurrahman  b. Kasım).

[11] İbnul Kayyım, "Tağût" için en güzel ve etraflı tanımı şöyle yapmıştır: "Tağût; ku­lun haddi tecavüz ederek Allah (c.c) dışında başkalarını mabut edinmesi, başkaları­na uyması veya itaat etmesidir. Bu bakımdan her kavmin tağut'u denilince, o toplu­mun Allah ve Rasûlü dışında hakem kabul ettikleri, ya da Allah'dan başkalarına kullukta bulundukları, ya da İleriyi görmeksizin körü körüne Allah'tan başka uy­dukları veya itaat ettikleri şeylerdir, bilmeden itaatte bulundukları bu şeyleri Allah'a taatmış gibi değerlendirenlerdir. Abdurrahman b. Hasan, Fethulmecîd, 16.

[12] bk. Abdurrahman b. Kasım, Ed-Dürerü's-Seniyye, 1/95.

[13] M. bin Abdulvehhab, İslâm Akaidi Hk. birkaç Risale, 35.

[14] Delâlet: Lafız ile manâ arasındaki münasebete denir ki, "Vaz'iyye" ve "akliyye" olmak üzere iki kısma ayrılır.

  Delalet'i Vaz'iyye Lafzın, konulmuş olunan manâya tümüyle delalet etmesidir ki, buna aynı zamanda "Delalet'i Mutafetıkıyye" adı verilir. Meselâ Arslan lafzının bilinen yırtıcı hayvana ad olarak konulduğu gibi, ona mutabık ve uygun olması nedeniyle hem vaz'î hem de mutabıkı denilmektedir.

"Aklî Delâlet"e gelince, kelimenin asıl konulmuş olduğu anlamda değil de, ken­disi için makul olan bir kavramı göstermiş olmasıdır. Bu da iki kısımdır. Tazammunî delâlet ve iltizamı delalet.

Tazammûnî delâlet: Bir lafzın konulmuş olduğu manânın tümünü değil de, bu­nun bir kısmına delâlet etmiş olmasıdır.. Meseiâ cesaret sahibi bir kimseye Arslan denilmesi gibi. Böylece o kimseye arslanda bulunan yırtıcılık vasfı değil de, arslanın bir vasfı olan cesareti ve atılganlığı kastedildiğinden tazammûnî delalet denilmiştir.

iltizâmı delâlet: Bir lafzın asıl manâsından başka bir manâya verilmiş olması gibi. Mesela "EH açık adam” denilince, bu o kimsenin yardım sever olduğunu gös­terir. Yoksa elinin açıklığını değil.

[15] bk. Mecmuatürresail vel Mesailinnecdiyye ile birlikte basılan "el-Mevridu'1-Azbü'z-Zülâl", 4/99.

[16] Süfyân b. Uyeyne, Müctehid İmam'dir. (Süfyân b. Uyeyne el Hilâli). Hadis hafızı olup, İslâm'ın sayılı alimlerindendir. d. 107/725 v. 198/813 (91) yıl yaşamıştır. İmam $afiî, hakkında şunları söylemektedir: "Şayet İmam Malik ve İbn Uyeyne olmamış olsalardı, gerçekten Hicaz bölgesinin ilmi kaybolurdu". Ahmed b. Hanbel de hak­kında şunları söylüyor: "İbn Uyeyne'den daha çok sünnet ilmini bilen birini gör­medim. Gerçekten değerli biriydi ve kendisi pek çok ibadet edenlerdendi. Yetmiş yıl haccetmiştir." bkz. Şezerât, 1/354. A'lâm, 3/105.

[17] Bkz. Ebû Bekir Muhammed b. Hüseyin el Acurrî, "K. eş-Şeria" 104. Tahkik, Mu-hammed Hamİd el-Fakî.

[18] Bkz. Şeyh Hafız Hikemî, "Mearicu'l-Kabûl" 1/377.

[19] Vehb b. Münebbih b. Kâmil, el-Yemânîes-San'ânî Kendisi Ebû Hureyre, Ebu Saîd, İbn Abbas, İbn Ömer ve daha başkaları gibi zatlardan hadis rivayetinde bulunmuş­tur. Âcelî, kendisi hakkında der ki: "Güvenilir bir tabiîdir. Kendisi Sana'da kadılık görevini yürütmüştür. Ayrıca kendisinin güvenilirliğini şu zailar da bildirmişlerdir. Ebû Zür'a, Nesâî, İbn Hibbân. Hicri 34 yılında doğmuş, H. 110 tarihinde vefat et­miştir, bk. Tehzîbu't-Tehzîb, XI, 167.

[20] bk. Buharî Çenâiz, "Son sözü La ilahe illallah olan kimse" bahsi, III, 109.

[21] Mearicu'l-Kabûl, I, 378. el-CâmiıTl-Ferîd, 356. Müslim, İman, 26.

[22] Mearicu'l-Kabûl, 1, 378.

[23] Müslim. İmân, 28.

[24] Müslim, İman, 27.

[25] Müslim, İman, 31.

[26] Fethu'l Mecîd, 36.

[27] bkz. Mearİcu'l-Kabûl, I, 380.

[28] Meâric'ul Kabûf, I, 381. Ayrıca bkz. İmam Nevevî, Kırk Hadis 41. Hadis. (Neve-1 vî, bu hadisin Sahih Hasen bir hadis olduğunu belirtmektedir).

[29] Bkz. İbn Kesîr, Tefsîru’I-Kur'âni’l-Azîm, ilgili âyet, (II, 306).

[30] Mearicu'l-Kabût, I, 381.

[31] Buharî, K. İlim, 49, Cuma 18; Müslim İman 53; İbn Mace zühd 19, el-Lii'lüü ve'I-Mercân, I, 8.

[32] İbn Kayyım, el-Tibyân fî Aksâmi'l-Ktır'ân, s. 43. (Talik, Tâhâ Yusuf Şahin).

[33] bk. Hakim, el-Müstedrek, I, 70. Hakim bu hadisin isnadının sahih olduğunu belirt­miş, Zehebî bu hususta ona katılmıştır.

[34] Abdurrahman İbn Recep, Kelimetu'l-İhlâs, s: 28 (Thk. Züheyr Şaviş-Elbânî).

[35] Mearicu'l-Kabûl, I, 382. el-Camiu'1-Ferîd, 356.   

[36] Buharı, İlim 1, 33, Rikak 51

[37] Utbân b. Mâlik b. Acİân eî-Hazrecî, es-Saîimî, el-Ensarî. Cumhur'a göre Bedir as-hâbındandır..Salimoğullannın da kavminin İmamıdır... İbn Sa'd'm anlattığına gö­re Rasûlullah (s.a) kendisiyle Hz. Ömer'i kardeş yapmıştır. Hz. Muavİye'nİn halife­liği döneminde vefat etmiştir, bkz. İbn Hacer, el-İsabe, II, 452.

[38] Müslim, K. el-Mesâcid, 263.

[39] İbn Recep bu hadisi İhlas Kelimesi adlı eserinde, 61. sayfada zikret...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

21 Ekim 2015, 18:06:49
Yağmur Gmş

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 3.554



« Yanıtla #2 : 21 Ekim 2015, 18:06:49 »

Bismillah...
Tevhit Allah`ın varlığına ve birliğine inanmaktır...
Tevhit kavramına inanmak en büyük inanç esaslarındandır.Allah hepimize `La ilahe illallah` demeyi nasip etsin inşallah.paylaşım için Allah razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri,
Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri...
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes