> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Muvalatın şekli ve dışa vurumu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Muvalatın şekli ve dışa vurumu  (Okunma Sayısı 921 defa)
28 Eylül 2010, 20:58:54
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 28 Eylül 2010, 20:58:54 »



7. BÖLÜM

MUVALATIN ŞEKLİ VE DIŞA VURUMU


Aslında tüm dostluk şekilleri ve bunların dış görünümlerini başlı başına bir bölümde sunmak, gerçekten önemlidir. Özellikle böyle bir araştırma ve konuda bunun önemi çok daha büyüktür. Ancak okuyu­cu bu konuda yani Velâ ve Berâ konusunda bir meseleyi ele aldığı za­man diyebilsin ki, bu, Velâ ve Berâ konusunu ilgilendiren bir husus­tur. Aynı zamanda kendisi bu gibi konularda dikkatli davranma im­kanını bulabilsin.

Ben burada bir uyanda bulunmak istiyorum. Bu uyarıyı yapar­ken de her bir şekil ya da suret konusunda, bunun şer'î hükmünü araş­tırıp ortaya koyabilme gücüne sahip değilim. Zira bir konuda kesin bir hükme varmak gerçekten güç olan bir durumdur ve oldukça da zordur. İlim erbabının da söyledikleri gibi, kişinin bazan söylediği bir söz veya işlediği bir fiil küfür olabilir. Ancak görünürde böyle!olan bir durum, kul ile Rabbi arasında olan bir şey sebebiyle ortadan kal­kabilir. Biz de bunu bilemeyebiliriz. Fakat genel olarak bu hal, işleye^ nine göre farklılık kazanır ve değişiklik gösterir. Öyle durumlar var ki, o durum kişiyi dinden eder. Meselâ kâfirleri sırf kâfir. oldukları için sevmek gibi. Kimi durumlar da var ki, bu, büyük bir günah olur. Meselâ kâfirlere saygı göstermek veya bunları övmek gibi.[321]

Dolayısıyla "Muvalat" olayı, bu ismi alana göre farklılık göste­rir. Öyle muvalatta (karşılıklı dost olma, birbirini yetkili kılma) var ki, bu, mürtedlik olabilir. Kişinin tamamen îslamdan uzaklaşmasına neden olur. Bazı muvallatta mürtedlik olmaz ama,daha farklı bir durum  meydana getirir. Meselâ: Büyük günahlardan ve haramlardan birini işlemek gibi.[322]

İslâm dini ibadetin halis ve samimi olmasına çok dikkat eder. Buna çok özen gösterir. Bu ise bir tek Allah'a itaat ve kesin boyun eğişle sağlanır. Bunu yaparken tabi olunan ve peşinden gidilen Allah dışındaki her şeyden, her arzulanandan ve her korkulandan uzak duracak bunlarla her türlü ilgiyi kesecektir. Kısaca kesin bir berâ olacaktır. Kalbini haşyette, korkuda, yardım ve zaferde Rabbi olan Allah'a bağlar yacaktır.

Kim de kalbini kendisine yardımcı olmaları, rızık vermeleri, yol göstermeleri için yaratıklara bağlar ve bunlar önünde eğilirse, bu durumdaki bir kimse kime ne kadar bağlıysa, o derece onun kulu ve kölesi olmuş olur. Şurası da bilinen bir gerçektir ki, kişinin kalbinin esir düşmesi, bedeninin esir düşmesinden çok daha büyük bir tehlike arzeder. Kalbin köleleşmesi, gerçekten bedenin köleleşmesinden ve esir düşmesinden daha tehlikelidir. Zira bedenini özgür bırakmış, köleleştirmemiş, kalbini huzur içinde bırakabilmiş ise, böylesi bir bedenî esa­retin pek önemi yoktur. Çünkü bir gün kurtuluş imkan doğabilir. Fakat şayet kalbi Allah'dan başkasına bağlanmışsa işte gerçekten en büyük zillet, esaret ve aşağılık o zaman başlamıştır, bundan daha büyük bir alçalış yoktur.[323]

Doğrusu kâfirlerle dostluk kurmanın tehlikesi bütün müslüman-laradir. Böyle bütün müslümanlara zarar getiren bir olay, bir kimse­nin sadece kendisinin kafir olmasından da büyük bir tehlike ortaya koyar. Birinin zararı top yekûn müslümanlara iken, diğerinin sadece kendisinedir. Zira genel manâda müslümanların akide ve iman duru­munu birisi tehlikeye sokmaktadır. Böyle bir durumu, itikadının sağ­lam olduğunu sanana biri yapar, halbuki aslında bu kimse Allah, Rasûlü ve mü'minler yanında böyle bir davaya ve zanna kalkışmasında yalancıdır. Bilindiği gibi bu manâdaki bir mefsedet ve bozgunculuk, mücerret itikadı ve inancı bozma olayından daha büyük bir tehlike or­taya koymuş olur.[324] Ben şimdi sana kafirlere karşı olan muvalatın geniş bir açıklamasını sunayım:                                                      1- Kâfirlerin küfrüne rıza göstermek, onları tekfir etmemek, onların kâfir olduklarında şüphe etmek, onların mezhep ve görüşlerin­den herhangi birisinin doğruluğunu kabul etmek.[325]

İşte bütün bu noktalar, kişinin kâfirleri dost tanıdığını, yetkisini onlara verdiğini açıklamış olmaktadır. Müslüman kimsenin kâfirlerin basanları sebebiyle onlar adma sevinmesi, mutlu olması, onları sırf küfürleri nedeniyle uygun görmesi, dinsizlikleri veya mezhepler ve görüşleri sebebiyle onlara arkadaşlık, dostluk gösterisinde bulunması gibi hususlar tümüyle bu gibilerin durumlarını açık-seçik bir şekilde orta­ya koymaktadır.

Daha önce biz konunun hazırlık bölümünde bunun üzerinde dur­muştuk. Bu hususta Ehli Sünnet vel-Cemaatin görüşünün şu olduğu­nu belirtmiştik:

Kalbî sevginin ve bağzun mutlaka kamil manâda tam olması ge­rekir. Meselâ kâfir olan bir kimseyi sırf küfrü için yani kâfir olduğu için seven bir kimse, Ümmetin icmaıyla kâfirdir. İslâm alimlerinden hiç birisi bu hususta asla karşı bir görüş beyan etmemiş, muhalefette bulunmamıştır.

İbn Teymiyye merhum diyor ki: Kalbî sevgi ve buğz ile kalbî ira­deye = arzuya, kalbî isteksizliğe ve hoşnutsuzluğa gelince, bunların her bakımdan tam, kâmil ve eksiksiz olması gerekir. Bunların hiç bi­risinin eksik olmaması icabeder. Zira eksiklik, iman eksikliğini mey­dana getirir. Ancak bedenî fiile gelince, bu kişinin gücü nisbetindedir. Kişinin kalbî iradesi ve hoşnutsuzluğu ne derece tam ve kamil olursa, bedenî fiili de bununla birlikte gücü oranında devreye girer. Allah : (c.c) böylesine kamil manâda çalışanın sevabını verir. Bir takım in­sanlar da var ki, bunların sevgisi, buğzu, arzu ve iradesi, hoşnudsuzluğu nefsinin o şeyi sevmesi veya hoşnut olmaması oranındadır. Yok­sa bunların Allah ve Rasûlü'nün sevmesi veya Allah ve Rasülünün buğ-zetmesi nisbetinde sevgi ve buğzları olmamaktadır. Devreye kendi ne­fisleri ve çıkarları girmektedir. İşte bu da bir nevi hevâ ve hevesine uymaktır. Şayet kişi buna uyarsa, işte o kimse heva ve isteiğine uy­muş olur. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"..Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyan-dan daha sapık kim olabilir?" (Kasas, 28/50)[326]

Bu durumda sevgi ve rıza iki hususta kesin bir durum ifade ederler.Kişi sevgi ve rızayı kâfirlere gösterirse bu küfrü gerektirir. Şayet sevgi ve rıza mü'minlere karşı ise bu da imanın gereğidir.

2- Genel manâda onları tevellî edinmek, ipleri onların eline verip her türlü dostluğu onlarla sürdürmek.  Veveliler olarak kabul edinilmesi veya bunların dinlerine girilmesi gibi tüm bu manadaki şeylerden Allah (c.c)nehyetmiştir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

"Mü'minler, müzminleri bı­rakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Al­lah nezdinde hiç bir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır.                     

Dönüş yalnızca Allah'adır," (Al’i İmrân, 3/28)

İbn Cerîr bu âyetin tefsirinde şunları zikretmektedir: Kim kâfir­leri dostlar, yardımcılar edinirse ve dinleri.konusunda onların üstün gelmesi için arka çıkarsa, müslümanîar aleyhine onların başarı kazan­ması için gayret gösterirse, bu kimsenin Allah (c.c) ile hiç bir ilgisi yok­tur. Yani o kimse Allah' dan uzaktır. Allah (c.c) da ondan uzaktır. Çün­kü o kimse hareketiyle dininden dönerek irtidat etmiş ve onlar adına küfre girmiştir. Ancak kafirlerden gelebilecek bir endişe, sıkıntı ve teh­likenin olması hali müstesnadır. Yani sizler şayet onların gücünden sıkıntı ve endişede iseniz, onlardan canınıza gelebilecek bir korku içinde iseniz, bu takdirde dillerinizle onlara dostluğunuzu açığa vurabilirsi­niz ve fakat esas düşmanlığınızı gizlersiniz. Onların küfür üzere ol­dukları o konumlarını teşyi etmez, benimsemez, bundan ötürü onlara destek çıkmazsınız. Herhangi bir şekilde bil fiil olarak bir müslümanın aleyhine olabilecek bir şekilde onlara yardım edemezsiniz.[327] Al­lah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman edenler! Yahudi­leri ve hıristiyanları dost edinme­yin. Zira onlar birbirlerinin dos­tudurlar (birbirinin tarafını tutar­lar). İçinizden onları dost tutan­lar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez." (Maide, 5/51)                 

İbn Cerîr merhum bu âyetin tefsîrinde şunları yazıyor: Kim mü'minleri bırakıp yahudileri ve hıristiyanları dost edinirse  o da onlar­dandır, demek, o da onun dinindedir ve onun inancındadır demektir. Herhangi bir kimseyi biri dost edinmiş olmasın ki, o kimse, onmilum isteklerine, inancına ve dinine rıza gösteriyor demektir. Bir kimse böyle birinden razı olur ve onun dinine de rıza gösterirse, bu demektir ki, o şahıs ona muhalif olanlara ve kin besleyenlere düşmanlık gösteriyor demektir. Dolayısıyla onun hükmü de tıpkı diğerininkisidir.[328]

İbn Hazm ise âyetin: "İçinizden onları dost tutanlar, onlardan­dır." kısmının zahiri manâsına olması da doğru olabilir diyor. Yani manâ şöyle olur, böyle bir kimse^o kâfirler cümlesinden bir kâfirdir. Aslında bu, doğru ve gerçek olan bir şeydir. Çünkü müslümanlardan iki kişi bile bu konuda ihtilaf etmiş değillerdir.[329]

İbn Teymiyye merhum da diyor ki, Rabbimin haber vermesine göre, onları dost tutanlar da onlardandır. Zira Allah (c.c) şöyle bu­yurmaktadır:"Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrik, kâfir, hristiyan, yahudi ve münafıklar" dost edinmezlerdi." (Maide, 5/81)

Bu da gösteriyor ki, mezkur iman hadisesi, onları dost edinmemeyi gerektirmektedir, bu hal iman ile çelişmektedir. İman ile, onları dost edinme olayı ikisi birlikte bir kalpte toplanamazlar.Kaldı ki, Kur'ân'ın hükümleri ve âyetleri hep birbirini tasdik eder, doğrular.[330]

İbn Kayyım da diyor ki: Doğrusu Allah (c.c), bir hüküm vermiş­tir. Allah'ın vermiş olduğu ya da koymuş olduğu hükümden daha gü­zel bir hüküm bulunamaz. Bu hüküm, "...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Muvalatın şekli ve dışa vurumu
« Posted on: 24 Nisan 2024, 09:22:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Muvalatın şekli ve dışa vurumu rüya tabiri,Muvalatın şekli ve dışa vurumu mekke canlı, Muvalatın şekli ve dışa vurumu kabe canlı yayın, Muvalatın şekli ve dışa vurumu Üç boyutlu kuran oku Muvalatın şekli ve dışa vurumu kuran ı kerim, Muvalatın şekli ve dışa vurumu peygamber kıssaları,Muvalatın şekli ve dışa vurumu ilitam ders soruları, Muvalatın şekli ve dışa vurumuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes