> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Medine döneminde velâ ve berâ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Medine döneminde velâ ve berâ  (Okunma Sayısı 1011 defa)
28 Eylül 2010, 22:49:32
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 28 Eylül 2010, 22:49:32 »



6. BÖLÜM

MEDİNE DÖNEMİNDE VELÂ VE BERÂ'NIN UYGULANIŞI


Allah (c.c), dinini üstün kılmak, kulu ve elçisi Hz. Muhammed (s.a)'i ve beraberindekileri güçlü kılmayı diledi. Bunun için de, hak ile batıl arasında tam bir ayırıcı başlangıç olması için Rasûlüne hicreti emretti. Bir de Rahmanın evliyası (ya°rdımcıları)yla şeytanın yandaş­larının birbirinden ayrılması için hicreti emir buyurdu.[273]

Gerçekten hicret, Allah (c.c)'ın mü'minlere vadetmiş olduğu sö­zün yakın olduğunu gösteriyordu. Bu, Allah (c.c), mü'minlere dün­yayı ve üzerindekileri vadettiği sürekli bir sözdür. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"Allah, sizden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, ken­dilerinden Öncekileri sahip ve ha­kim kıldığı gibi kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kıla­cağını, onlar için beğenip seçti­ği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (ge­çirdikleri) korku  döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiç bir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır." (Nûr, 24/55)

Bir başka âyette mü'minlerin güçleneceğini ve yardıma erişecek­lerini Rabbim bildirmektedir. Buyuruyor ki:

"Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde aciz tanınan az (bir toplum) idiniz; insanların sizi ka­pıp götürmesinden korkuyordu-nuz da şükredesiniz diye Allah si­ze yer-yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden nzıklar verdi." (Enfâl, 8/26)

Rabbimizin müslümanlan güçlendirmesi ve yeryüzünde hakim kıl­ması va'di, müslümanlar İslâm'ın öngördüğü şartlara bağlı kaldıkları ve onlardan taviz vermedikleri sürece devam edecektir. Bu şartlar; bir tek Allah'a kulluk ve ibadet ile O'na hiç bir şeyi ortak koşmamaktır.

 
Biraz Tarihi Bilgi
 

Allah (c.c) müslümanların hicretine izin verince, müslümanların kimisi gruplar halinde, kimisi de tek başına hicret ettiler. Müslüman­lardan Mekke'de kalanlar sadece şu kimselerdi. Rasûlullah (s.a), Hz. Ebû Bekir (r.a) ve Hz. Ali (r.a). Bu ikisi Hz. Peygamber (s.a)'in emri üzere Mekke'de kalıyorlardı. Ayrıca bir de müşrikler tarafından hap­sedilip zorla bırakılanlar vardı.

Müşrikler Hz. Peygamber (s.a)'in ashabının hazırlanıp Mekke'­den çıkıp gittiklerini, beraberlerinde çoluk-çocuklanm ve mallarını Me­dine'ye sevkettiklerini gördüler. Bunun üzerine anladılar ki, Medine mü'minler için güçlü bir sığınak ve barınak olacaktır. Zira gerçekten Medine halkı güçlü, kuvvetli, savaşçı, hiç bir şeyden yümayan bir top­lumdur. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a)'ın da oraya çıkıp gideceğin­den korktular. Bunun için de tüm şiddet tedbirlerine başvurdular, her yolu denediler. Sırf bu amaçla "Darunnedve" denilen küfür mecli­sinde (Parlamentosunda) toplanıp bir araya geldiler. Orada görüş ve fikir açıklayacak kim varsa hepsi istişare için geldiler ve toplantıya katıldılar.

Meclis bu toplantıda bir tek kararla ayrıldı. Karar şu idi. Her bir kabileden bir genç katılmak suretiyle, Rasûluîlah'ı öldürmek üzere hep birden öldürücü oklarını ve atışlarını yapacaklar. Böylece de onun kan bedeli de kabileler arasında pay edilerek kendilerince bu tehlikeden kur­tulacaklardı.

Ancak Allah'ın yardımı her zaman peygamberiyle idi. Bu husus ta da peygamberine olan himaye ve yardımı, bu mücrim ve müşrikle­rin tüm hilelerinden üstün idi. Müşriklerin tuzaklarını bildirmek üze­re Hz. Cebrail'i gönderdi. Hz. Cebrail geldiğinde Rasûlullah (s.a)'a, bu akşam yatağında yatmamasını emretti. Peygamber (s.a) beraberinde en sadık arkadaşı Ebû Bekir Sıddîk (r.a) olduğu halde evden ayrıldı­lar. Rasûlullah'ın yerinde sadece Hz. Ali b. Ebû Talib kaldı. Ali gece Hz. Muhammed (s.a)'in yatağında yattı. Sonunda Kureyş topluluğu bu işin sonuçsuz kaldığını görünce hüsrana uğradılar,, ne yapacakları­nı şaşırıp kaldılar.[274]

Artık Hz. Muhammed Mustafa (s) hicret yurdu olan Medine'ye ulaştı. Burası yardım, zafer ve koruma yurdu. Zira burada "Allah'ın yardımcıları" anlamında olan Ensârullah, bulunmaktadır. Gerçekten bu hicret, muhacirler için bir yardım ve zafer idi. Artık sığınacakları, yardım görecekleri, mallarında, ev ve yurtlarında, hatta eşlerinde ken­dilerini ortak kılacak bir sığınak bulabilmişlerdi!

Bu zafer ve yardım sadece muhacirler için değildi. Bu, aynı za­manda Ensar için de geçerliydi. Çünkü hepsi de kin ve düşmanlık üzere birbirlerine karşı diş bilemekteydiler. Bilhassa Evs ve Hazrec kabile­leri arasındaki bu kine son verildi. Diğer taraftan aralarında ayrılık ve fitne yayılmış bulunan yahudilerin de tuzağıyla karşı karşıya idiler. Bütün bunlar sona erdi.

Rasûlullah (s.a)'m Medine'de ilk iş olarak giriştiği şey, hemen bir mescid bina etmek oldu. Bu binada: "Allahü Ekber, Allahü Ekber" Rabbanî çağrı ve duyurusunu yükseltmek istiyordu. Bu, tertemiz ve pırıl pırıl mescidde, müslüman ümmeti eğitmek, ilahî vahyi buradan almak için inşa etti. insanlara, dinleriyle ilgili şeyler burada öğretilsin istiyordu. Bu mescid aynı zamanda İslâm askerî komite merkezi idi. Çünkü Allah yolunda cihada burada karar veriliyor. Hareket bura­dan sevk ve idare ediliyordu.

Bundan sonra Rasûlullah (s.a), Enes b. Malik'in evinde Muhacir ile Ensâr'ı birbirleriyle kardeş yaptı. Hepsi doksan kişi idiler. Yansı Ensar, yarısı Muhacir idi. Eşitlik esasına göre hepsini birbirleriyle kar­deş yaptı. Tâ Bedir savaşına kadar, aralarında herhangi bir kanbc.ğı, akrabalık olmaksızın birbirlerine mirasçı oldular. Bu ilişki, şu âyet inin­ceye kadar sürmüştü:

"Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (mirascilık bakımından) birbirlerine diğer müzminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır." (Ahzâb, 33/6)

Bu âyette görüldüğü gibi herhangi bir kardeşlik akdi söz konusu olmaksızın, mirascılığı yakınlara, akrabaya bırakmış olmaktadır.[275]

Gerçekten imana dayalı bu kardeşlik var ya, çok büyük faktör­dür. İnsanlığın birbirleriyle olan ilişkilerinde bu, yegane bağ olmak­tadır. Aynı zamanda her bir mü'min de bunu hissetmektedir. Nite­kim değerli Üstad Muhammed Kutub şöyle diyor:

İster muhacir olsun, ister Ensar, her ikisi de Allah için birbirleri­ne bağlanmışlardır. Her biri kardeşini canı kadar sevmektedir. Hal­buki bunlar aynı kabileden olmadıkları gibi aralarında herhangi bir kan bağı da yoktu. Hatta daha da ilerisi cahili dönemdeki kan bağı bile, onları bu manâda birbirlerine bağlamıyor, bu anlamda bir sevgi ve muhabbet oluşturmuyordu. Bu öylesi şaşırtıcı bir bağ ve sevgi idi ki, sadece akide ve inanç kardeşliğinden doğmakta idi.

İşte cahili ilişki ile İslâm ilişkisi arasındaki bu farkı bir düşününüz.

 Acaba insanda bu manâda bir duygu, akide ve inanç dışındaki bir başka şey yüzünden niçin meydana gelemiyor?

Buna verileccek cevap şöyledir: Aslında bu konu bir sır ya da si­hir değildir. Bu, sadece İslama olan inançtır. İnsanlar sıf Allah rızası için bu akide çerçevesinde bir araya gelebiliyorlar. Çünkü bunların her birerleri Allah'ı ve Rasûlünü tüm güçleriyle sevmektedir. Cahiliye dö­neminde olduğu gibi birbirinden görev çalmayı ve haksızlığı edinmek gibi bir endişeleri yoktu artık bunların. Burada açıkça görülen yön ve husus şu idi. Allah için ve Allah sevgisi için bir araya gelmek.[276]

 
Muhacir İle Ensar'ın Kardeşliğini Anlamak
 

Doğrusu bu kardeşliği çok iyi bir şekilde değerlendirmek ve ders almak gerekir. Müslümanın hayatında kendisi için ister "Ümmet ok ma isterse de devlet olma planında olsun" ya da ferdî planda her biri için önemli dersler vardır.

Ümmet olma platformundaki önemine gelince; gerçekten bu kar­deşlik, "Müslüman bir ümmet" olmayı-temelden oluşturmuş ve bu kavramı gerçekleştirmiştir. Bir ümmet ki, sadece akide ve inanç için bir araya gelmektedirler, sırf bu akide için yaşamaktadırlar. Herhan­gi bir kan bağı bir hasep-nesep ya da soy-sop, toprak, renk, dil, ırk veya akideleriyle çelişecek bir hesap için bir araya geliniyorlardı. Bü­tün bunlardan uzak, saf ve samimi olarak akideleri uğrunda tek üm­met olmak için birleşiyorlardı. Zaten Allah (c.c) lütuf ve ikram sahi­bidir. Her türlü imkanı bağışlamıştır. Nitekim şöyle buyurmaktadır:

"Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parça­lanmayın. Allah'ın size olan ni­metlerini hatırlayın: Hani siz bir­birinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmiş ve O'-nun nimeti sayesinde kardeş kim­seler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İş­te Allah size âyetlerini böyle açık­lar ki doğru yolu bulaşınız.

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.

"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır." (Âl'i İmrân, 3/103-105)                                                                     

Artık bundan böyle mü'minler birbirlerinin yakını, dostu ve veli­leri oldular. Her birisi kardeşini canım sever gibi seviyor, sırf bu dava için ona yardıma koşuyor ve bunun için cihad ediyordu. Kardeşini tüm yakınlarından, sevdiklerinden, malından, ailesinden, akrabalarından, kabilesinden ve çocuklarından da üstün olarak seviyor ve onlara ter­cih ediyordu. Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor:
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Medine döneminde velâ ve berâ
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:16:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Medine döneminde velâ ve berâ rüya tabiri,Medine döneminde velâ ve berâ mekke canlı, Medine döneminde velâ ve berâ kabe canlı yayın, Medine döneminde velâ ve berâ Üç boyutlu kuran oku Medine döneminde velâ ve berâ kuran ı kerim, Medine döneminde velâ ve berâ peygamber kıssaları,Medine döneminde velâ ve berâ ilitam ders soruları, Medine döneminde velâ ve berâönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes