> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak  (Okunma Sayısı 836 defa)
27 Eylül 2010, 21:01:34
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Eylül 2010, 21:01:34 »



3- Kâfirlerden Ve Yanlarındaki Şeylerden Yarar­lanmak


Müslümanın müslüman olmayan unsurlardan aşağıdaki hususlarda müsamahalı davranarak yararlanma imkânı vardır. Meselâ müslümanın gayri müslimlerden kimya, fizik, astronomi, tıp, zenaat, ziraat, idarî işler ve benzeri şeylerde yararlanmasında bir sakınca yoktur. Bunun böyle olması, şayet bu dallarda eğitim verebilecek ve kendisinden yararlanılabile­cek takva sahibi bir müslüman yoksa mümkündür.[219]

Aynı zamanda bu kimselerden yolda kılavuzluk yapmalarından veya yanlarındaki silâh ve benzeri aletlerden yararlanma caizdir. Evet, silâh ve giyim gibi insanların genel ihtiyaçları durumunda olan şeyler konusunda bunlardan yararlanmanın bir sakıncası yoktur. Kaldı ki, zaten gelenekler de, bu gibi şeylerde müslümanların ve kâfirlerin eşit şekilde birbirlerin­den yararlanmasında bir sakınca görmemektedirler.

Fakat yasak olan ve hiç caiz olmayan bir şey vardır. O da müslüman kesinlikle akidesi ve inancıyla ilgili olarak veya düşüncesinin temel unsur­larından birisiyle ilgili olarak bunlardan alıp öğrenemez. Kur'an tefsirini, peygamberinin sünnetinin tefsir ve yorumunu, tarihinin metod ve sistemi­ni, siyasetinin yasasını, nizamını bunlardan öğrenemez. Aynı zamanda ede­biyatını ve buna bağlı yorumlan yine bunlara güvenerek alamaz. Çünkü İslâm konusunda bu noktada onlara güvenilmez.[220]

Bu konunun başında geçmişti, demiştik-ki: "Gerçekten müslüman-lar büyük bir hataya ve yanılgıya düşmüşlerdir. Bu ise Yunan felsefesini, Hind, Fars (İran) tasavvufunu almalarıyla başlamıştır. Çünkü bunlar sel üzerindeki köpük ve çer-çöp gibidirler. Bunlar temiz ve berrak olan İslâm düşüncesiyle karıştırılınca, bundan karışık ve yanlış bir inanç ve amacın­dan saptırılmış bir düşünce ortaya çıkar.

Gerçi tıp ve kimya ile ilgili kaynakları terceme etmekle iyilik yapmış­lardır. Çünkü bu onları yepyeni ilimlerin keşfine götürmüştür. Mesela Ce­bir ilmini Örnek verebiliriz. Allah'ın nuru ile aydınlanmış bulunan İslâm akılcılığı, bilimsel alanlarda, hem tüm bilim dallarını kapsamak kaydıyla büyük bir hıza, güce ve yenilik yapma imkânına sahiptir. Bunu edebî ve kültürel alanlarda da görebiliriz.

Zira müslümanın elinde bu akidenin ve inancının kendisine verdiği bir güç ve kuvvet vardır. Bunlar onu gayretle, ciddiyetle ve sabırla çalış­maya yöneltir. Çünkü müslümanlar biürler ki, bu, aynı zamanda Allah'a bir tür ibadettir, ibadetin bir parçasıdır. Çünkü elde ettikleri işin getirdiği veya sağladığı yarar sadece bunu yapanlara ait olarak kalmamaktadır. Öyle ki tüm insanları kapsamaktadır. Hatta Avrupa'yı bile. Çünkü Avrupa'da bugün görülen yeniliklerin, keşiflerin aslı Müslümanların ortaya koyduğu nazariyelere dayanmaktadır. İslâm dünyasında maddi ilerlemeler çok er­ken ortaya çıkmıştır. Avrupa bugünkü seviyeye Müslümanlar sayesinde eriş­miştir. Şurası acı bir gerçektir ki, her şeyi İslâm dünyasından ve müslümanlardan Öğrenmiş bulunan Avrupa, bugün farklı bir konuma gelmiş, işler tam aksine dönüvermiştir. Bugün batılı önemli bir mesafe kat etmiş­ken, müslüman geride kalmıştır. Bu da müslümanların parlak çağlarındaki çalışma gibi bir çalışmayı bırakıp uyumaları, her alandaki ilerleme ve araştırma merkezlerini bırakmaları sonucu olmuştur. Hatta nesil öyle bir duruma geldi ki, günümüz müslüman çocukları, babalarının dünkü çömezlerinin ve Öğrencilerinin çırağı durumuna, işçi İpline geldiler.

İşte bunun için diyoruz ki: Biz artık hayır müjdesini verebiliriz. Çün­kü bugün artık tüm yeryüzünde müslümanlar toparlanmaya başladılar. Müslümanlar için gerekli olan şu ki, başkalarından neleri alıp faydalana­caklar, neleri terkedecekler. Bunu bilmeliler ki, kendilerinden öncekilerin düştükleri duruma bir daha düşmesinler.

Müslümanlar öncelikle İslâm akidesini öğrenecekler. Çünkü ancak bu akide üzerinde yeniden İslâm binasının temelini atıp kuracaklardır. Daha sonra da bilimsel alanlarda eksik oldukları ve kendileri için gerçekten ha­yatî önemi haiz hususları, müslüman olmayan unsurlardan alıp öğrenebi­lirler. Ancak alınacak olan bu şeylerde çok dikkat ve itina ile hareket edil­melidir. Zira olur ki, buna dinsizlik ve laiklik ve lâdinüik gibi şeyleri ekle­yip sunabilirler. İşte alınacak olan bilgilerin bu gibi sakıncalardan ve teh­likelerden tamamen arındırılmış olmasına oldukça özen gösterilmelidir. Çünkü bilimsellik adı altında, küfür davetçilerinin göz boyamalarına al­dan mamahdir.

Belki biri çıkar ve şöyle sorabilir: Bilimsel olan ve kesin hatlarla be­lirlenmiş bulunan bilim üslûbunun dini üslûpla ne ilgisi olabilir?

Bunun cevabı şöyledir: Din ile ilim arasında bir ayırım yoktur. Aksi­ne İslâm dini, bizzat ilim dinidir. Gerçekten İslâm potasında doğru bir şe­kilde sunulan ilmî bir üslup, insanların ruhları üzerinde iman açısından derin bir etki bırakır. Böylece yaratıcının kudretini, sanatının azametini, bu kainatın ilk mucidi olduğunu ve hem kainatın içindekileri ile birlikte

hepsinin bedii mucidi olduğunu ilim, eğer İslâm potasından geçmişse, de­rin bir iman etkisi yapar.

Diğer taraftan böyle bir sorunun sorulmasında apaçık bir mugalata ve işi amacından saptırmak vardır. Bilimsel üslup veya tarz diye, işi din­den soyutlamaya ne kadar kalkışanlar varsa, hepsi de tarafsızlık adıyla or­taya çıkan hokkabazlar ve düzenbazlardır. İşi amacından saptıranlardır. Düşünün, bir kimse Marksın, Fröydün, Durkaym’ın ve benzerlerinin teo­rilerini alacak, bunları bilimsellik adı altında sunacak ve kalkıp tarafsızlı­ğını ileri sürecek, bu mümkün olmayan, kısaca muhal olan bir şeydir. Bu tıpkı şuna benzemektedir: Bize "Bilim veya ilim" yeterlidir, diyenlerin du­rumundan farksızdırlar bunlar. Ancak bir kimse Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v.)'in getirdiği "Lâilâhe illallah" kaynağından akideyi almış ise, işte o farklıdır.

İşte bu apaçık bir husustur ki, büyüklenen herhangi bir kimse kibri veya bir cahil de cehli sebebiyle mugalata ederek inkâra kalkışamaz. Biz­zat böyle bir gücü kendisinde bulamaz.

Kâfirlerden yararlanılabileceğine ilişkin delilleri Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sünnetinde bulmaktayız. Buharî'nin ve başkalarının da rivayet ettiği sarıih bir hadiste bu gerçek dile getirilmiştir. Buharî'nin İcare bölü­münde rivayet ettiği bu hadise göre, zaruret halinde müşrikler, ücretle tu­tulabilir. Şayet bu konuda ehil bir müslüman bulunamaz ise, bu takdirde caizdir. Hz. Aişe validemiz (r.a.) rivayet ediyor, diyor ki:

"Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir (r.a.), sonradan Abd b. Adiy oğullarından olan dil oğullarından kılavuzlukta çok usta olan bir adamı ücretle tuttular. Bu adam As b. Vail ailesi içinde yemin ederek, geleneğe göre elini yemin taşına batırmıştı. Bu adam Kureyş kâfirlerinin dini üzere idi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir (r.a.), bunun güvenilirliğine inandılar, dolayısıyla yük ve binek hayvanları olan develerini kendisine tes­lim ettiler. Üç gece sonra develeriyle birlikte Sevr mağarasında buluşmak üzere sözleşip anlaştılar. Bu kılavuz, Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir'in develeriyle birlikte üçüncü gecenin sabahında, Sevr'e, onların ya­nına geldi. Böylece Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) yola ko­yuldular."[221]

İbn Kayyım der ki: Bu adamın ismi Abdullah b. Uraykıt ed-Düelî idi. Kendisi ücretle tutulduğu sırada kâfirdi. Bu hadise, tıp, tedavi, hesap ve benzeri şeylerde kâfirlere başvurulabilmenin caiz olduğunu göstermekte­dir. Ancak bu husus, adaleti tazammun eden yani içeren bir şey olmadığı ve velayeti de kapsamadığı müddetçe böyledir. Yoksa sırf adam kafirdir, diye bu, onun güvenilir olmayacağı konusunda bir temel değildir. Çünkü yol gibi önemli bir şeyde onlardan kılavuzluk istemekten ve hele hicret yol­culuğu gibi bir yolculuk esnasında kılavuzluk istenmesinden daha önemli bir tehlikeli bir şey olamaz.[222]

Bu nokta da güvenildiğine göre bu, caiz olmaktadır.

İbn Battal diyor ki: Fakihlerin çoğunluğu zaruret halinde ve başka du­rumlarda müşriklerin ücretle tutulmalarını caiz görmüşlerdir. Çünkü bu gibi durumlarda, onların zelil kılınması söz konusudur. Ancak burada yasak olan ve kaçınılması gereken şey, bir müslümanın kendisini ücretle müşri­kin emrine vermesidir. Zira böyle bir durumda müslümanın aşağılanması ve küçük düşürülmesi bahis konusudur.[223]                                     

Acaba bir müslüman bir kâfirin yanında bizzat ona ücretle çalışır  hizmette bulunursa, bunun hükmü nedir?

Bunun cevabını yine Buharî'nin rivayet etmiş olduğu bir hadisten öğ­renmekteyiz. Buharî'nin Habbab b. Eret (r.a.)'ten rivayetine göre demiştir ki:

"Ben cahiliye döneminde kılıç yapardım. Ben As b. Vail için bir iş yapmıştım. Yaptığım işten ötürü, yanında alacaklarım birikmişti. Ben ala­cağımı istemek .üzere kendisine gittim. Adam bana dedi ki: Hayır, Allah'a yemin ederim ki, sen Muhammed'e küfretmedikçe, ben alacağını verme­yeceğim. Bunun üzerine ben de kendisine dedim ki: Dikkat et, Allah'a ye­min ederim ki, sen ölüp tekrar dirilinceye kadar, ben Muhammed'e dil uza­tıp küfretmem. Bu defa adam dedi ki: Ben ölüp tekrar diriltilecek miyim? Ben de: "Evet" dedim. Bunun üzerine o da şöyle dedi: Benim orada ma­lım ve çocuklarım olacaktır, işte ben de o zaman orada sana ederim. İşte bunun üzerine Rabbim şu âyeti indirdi:

"Rasûlüm, âyetlerimizi in­kâr eden ve: Muhakkak suret­te bana mal ve evlat verilecek, diyen   adamı   gördün   mü?" (Meryem, 19/77)[224]                 

Mühelleb de diyor ki: Savaş toprağında bir kimsenin kendisini bir müş­rik emrinde ücretle çalıştırmasını alimler pek uygun görmemişler, bunu kerih kabul etmişlerdir. Ancak zaruret halinde bu iki şartla olabilir. Bu şartlardan birisi, müslümanın çalışacağı veya yapacağı iş, yapılma...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak
« Posted on: 24 Nisan 2024, 17:44:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak rüya tabiri,Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak mekke canlı, Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak kabe canlı yayın, Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak Üç boyutlu kuran oku Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak kuran ı kerim, Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak peygamber kıssaları,Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmak ilitam ders soruları, Kâfirlerden ve yanlarındakilerden yarar­lanmakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes