> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Hicret
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hicret  (Okunma Sayısı 1485 defa)
27 Eylül 2010, 22:01:57
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Eylül 2010, 22:01:57 »



2. BÖLÜM 

HİCRET


Bu bölümün ayrıca bir önemi bulunmaktadır. Zira hicretin Velâ ve Berâ ile bağlantısı vardır. Hatta bu ikisi hicretin en önemli iki unsurun-dandır. Bu bakımdan bundan söz edilmesi birkaç bakımdan ele alınması gerekmektedir. Ben de bunu aşağıdaki fıkralara ayıracağım:               

a- Daru'l-Küfürde = Küfür ülkesinde ikamet etmek ve bunun hükmü. 

b- Daru'l-Küfürden Daru'l-İslâm'a hicret.                                   

 
a- Daru'l-Küfürde İkamet Etmek:
 

Öncelikle bizim burada Daru’l-Küfr'ün ve Daru'l-İslâm'ın ne olduğunu öğrenmemiz gerekmektedir. İlim ehli -Alîah kendilerine rahmetiyle muamelede bulunsun- bu hususta de­mişlerdir ki:

Daru'l-Küfür: Kâfirlerin hükümran olduğu ülkedir ki, burada küfür hükümleri geçerlidir. Burada yetki de kâfirlerin elinde bulunmaktadır. Bu da ikiye ayrılmaktadır:

1- Harbî olan yani kendileriyle savaş halinde bulunduğumuz kâfir ül­keler. Müslümanlarla aralarında herhangi bir anlaşma da bulunmamaktadır. 2- Kendileriyle aramızda mütareke ve barış antlaşması bulunan kâfir ül­keler. Burada şayet yetki ve hükümranlık kâfirlerde ise, müslümanlar ço­ğunlukta olsalar da, ülke Daru’l-Küfür olur.[20]                                       

2- Daru'I-lslâm: Burada hükümranlık ve yetki müslümanlardadır. İslâmî hükümler yürürlüktedir.Burada çoğunluk itibariyle kâfirler sayıca fazla da olsalar, yetki müsiümanlardadır. İşte bu ülke Daru'l-İslâm"dır.[21]

Bilindiği gibi İslâm izzet ve kuvvet dinidir. Bu itibarla İslâm, mensuplarına, kâfirleri zelil ve aşağılandırma görevi vermiştir. Sırf bu yüzden müslümanların, müslüman olmayanlar arasında ikametlerini men etmiş­tir. Zira müslümanların kâfirler arasında ikametleri, onlarla beraberliği hissettirir, aynı zamanda zaaf ve güçsüzlük doğurur. Bu arada onlar ara­sında kalınmanın bir sonucu olarak küçümsenmeleri ve aşağılanmaları dü­şüncesi hâkim olur. İslâm onu güzel davranmaya ve karşılıklı tabi oluşa çağırır.

İslâm, müslüman için her zaman şunu ister. Müslüman her zaman güç ve kuvvet dolu olacak, izzet ve şerefini koruyacaktır. Müslüman ken­disine tabi olunan ve itaat edilen olacak, yoksa tabi olan, uyan olmaya­caktır. Müslüman her zaman güç ve sulta sahibi bulunacak. Onun gücü­nün üstünde -Allah'ın gücünün dışında- bir başka güç olmayacaktır. İşte İslâm sırf bu yüzden müslümanlara, bir yerde üstünlükleri ve hâkimiyet­leri yoksa, orada ikameti ve yerleşimi haram kılmıştır. Ancak müslüman, kaldığı ve ikamette bulunduğu yerde İslâmi açık bir şekilde yaşayabiliyor ve kendi adına herhangi bir fitneden korkmaksızm akidesini uygulayabiliyorsa, ikameti caizdir. Aksi takdirde müslümanın orada ikamet etmesi caiz olmayıp, hemen oradan İslâmın hâkim olduğu ve gücünün ortaya kon­muş bulunduğu beldeye (ülkeye) hicret etmesi gerekir. Eğer buna yanaş­maz ise, bu kimse hicret edebilme gücüne sahip olduğu halde, hicret et­mez ise, İslâm o kimseden beri ve uzaktır. Nitekim bütün bunlar için Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: 'Ne işde idiniz' dediler. Bunlar: 'Biz yeryüzünde çaresizdik1 diye cevap verdiler. Melekler de: 'Allah'ın yeri ge­niş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!' dediler. İşte onların ba­rınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş (yeri)dir.

Erkekler, kadınlar ve ço­cuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müs­tesnadır.

İşte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır." (Nisa, 4/97-99)

Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyurmak­tadırlar:

"Ben müşriklerin arasında ikamet eden her müslümandan uzağım." Ey Allah'ın Rasûlü! Neden? diye sordular. Rasûlüllah (s.a.v.) da şöyle bu­yurdular: "Çünkü ikisinin ateşleri (müslümanlarla müşriklerin ateşleri) birbirinden ayırdedilmez."[22]

Yine Rasûlüllah (s.a.v.) bir başka hadislerinde şöyle buyurmaktadırlar:

"Kim müşriklerle beraber bulunur ve onlarla birlikte oturursa o da onun gibidir."[23]

Hz. Peygamber (s.a.v.) bir başka hadislerinde şöyle buyurmaktadırlar:

"Tevbenin kabulü kesilmedikçe hicret kesilmez (devam eder). Güneş de batıdan doğmadıkça tevbe kapısı kapanmaz."[24]

Hasan b. Salih de şöyle söylemektedir:

"Kim düşman toprağında ikamet ettiği halde İslâmı kabul ederse, gi­dip müsîümanlara katılma imkânı da var ise, ve (buna rağmen) müslüman­lara katılmazsa, kendisine uygulanacak hüküm, müşriklere uygulanacak olan hükmün aynısıdır. Bir harbî (gayri müslim ve düşman) İslâmı kabul­lenip de buna rağmen kendi ülkesinde ikamete devam ederse ve oradan ayrılmaya gücü yettiği halde ayrılmazsa, o kişi bu durumda (zahiren) müs­lüman değildir. Bu kimsenin cam ve malı hakkında uygulanacak olan hü­küm, harb ehline uygulanan hükümdür"[25]

Yine Hasan diyor ki:

“Kişi, Daru'î-Harbe gitse (katılsa) ve fakat İslâmdan da dönmezse (mürted olmazsa) bile» sırf Daru'l-İslâm'ı terketme-si sebebiyle mürted olmuş olur."[26]

İbn Hazm ise şöyle söylemektedir: "Bir kimse kendi arzu ve isteği ile Daru'l-Küfr'e ve Daru'l-Harb'e katılsa, aynı zamanda kendisini karşı­layıp gören müsîümanlara karşı da yine arzu ve isteğiyle, kendi seçimiyle savaşırsa (muharip duruma geçerse), bu kimse bu davranışı ile mürted olmuş olur, kendisi hakkında mürtedlere uygulanan tüm hükümler uygula­nır: Meselâ nerede ele geçirilip öldürülebilinirse, hemen orada katli=öldürülmesi vacip (farz)tir. Malı müslümanlara mubahtır. Nikahı da hemen fesh olunmuş olur ve daha buna benzer tüm hükümler kendisi­ne uygulanır.

Ancak kişi, düşman toprağına, kendisine karşı uygulanacak bir zu­lümden korktuğu için kaçarsa, müslümanlara karşı savaşır duruma geç­mez, onlar aleyhine düşmanlara yardımcı olmazsa, bu kimse aynı zaman­da müslümanlar arasında kendisini himaye edecek birini de bulamıyorsa, böyle bir kimse için herhangi bir şey sözkonusu değildir. Çünkü kendisi ikrah olunmuş, yani mecbur bırakılmış ve zorunlu olarak bu vaziyete gi­riftar olmuştur.

Ancak kişi, müslümanlara karşı muharip duruma geçer, hizmet veya yazılarıyla (yazışma göreviyle) kâfirlere yardımcı olursa, bu kimse kâfirdir.

Ancak bu kimsenin orada ikamet etmesi, beklediği herhangi bir dün­yalık içinse, bu da tıpkı, onlar arasındaki zımmî gibidir. Bu kimse aynı zamanda müslüman topluma katılmaya kadir ise, İslâm toprağına da git­meye gücü müsaitse, bu kimse küfürden pek uzak değildir ve biz kendisi için de herhangi bir mazeret kabul etmemekteyiz. Allah'dan afiyet dileriz.

Karmatilerin hâkim olduğu topraklara kendi arzularıyla yerleşenler, hiç şüphesiz kâfir olurlar. Çünkü bunlar küfürlerini açıkça ilân etmekte, dolayısıyla İslâmdan uzaklaşmaktadırlar.

Ancak öyle bir ülkede yerleşmiş ki, bu ülkede kimi durumlar kişiyi açıkça küfre vardırabiliyor, işte böylesi bir yerde kalınması halinde kişi kafir olmaz. Çünkü orada İslâm adını her halükârda açık bir şekilde kullana­bilmektedir, kimi hallerde tevhidi ikrar etmekte ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'in risaletini de ikrar ettiği gibi, İslâm dininin dışındaki tüm dinleri de kabul etmeyip, bunlardan uzak ve berî olduğunu söyleyebilmektedir, namazını kılmakta ve Ramazan orucunu da tutabilmekte, iman ve İslâmı ilgilendi­ren diğer şer'î durumları da yerine getirebilmektedir. İşte böyle bir yerde kalınması kişinin küfrünü gerektirmez.

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in: "Ben müşriklerin arasında ikamet eden herbir müslümandan uzağım" ifadesine gelince, bizim yukarıda anlattığımız durumu dile getirmiş bulunmaktadır. Zira Rasûlüllah (s.a.v.), bununla Daru'l-Harbi kasdetmiş bulunmaktadırlar. Şayet böyle olmamış olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.v.) valilerini Hayber'de görevlendirmezdi. Çünkü Hay-ber'in tümü Yahudi idi. Buna rağmen Rasûlüllah (s.a.v.) oraya vali atadı.

Şayet küfrü açık bir şekilde ilân eden bir kâfir İslâm ülkelerinden birine üstün gelse ve oradaki müslümanlan da, olduğu gibi kendi hallerinde bıraksa, ancak orada hâkimiyeti ve sahipliği kendi adına kullansa, orayı zabtetmekle kendi adına hareket etse ve İslâm dışı bir dini ilân etmiş olsa, oradakiler onunla kalmayı kabul ettikleri, ona yardımcı oldukları ve onunla birlikte ikamet ettikleri takdirde, müslüman olduklarını ileri sürseler bile kâfirdirler, dolayısıyla durum bizim anlattığımız gibidir."[27]

Şeyh Hamd b. Atîk [28] (rh)'ın bu konu ile ilgili olarak çok değerli bir kitabı bulunmaktadır.[29] Bu zat bu eserinde Daru'l-Harb'de ikamet eden­leri üç kısma ayırmaktadır:

Birinci kısım: Orada ikamet etmekte olan müslümanların, bu hali sırf onlara duydukları arzu ve iştiyakdan, onların sohbet ve konuşmalarını tercih etmekten ileri gelmektedir. Bu kimseler bu hareketleriyle onların dinleri­ne rıza göstermektedirler veya onları övmektedirler yahut müslümanlara ait eksiklikleri ve ayıplan onlara aktarmaktan hoşnutluk duymaktalar. Mal­larıyla canlarıyla, aynı zamanda dilleriyle onlara müslümanlar aleyhinde yardımda bulunmaktadırlar. İşte bunlar kâfirdir. Rabbimizin aşağıda zik­redilecek olan ayetine göre, Allah ve Rasûlünün de düşmanıdırlar. 

Rabbim şöyle buyurmaktadır:                                                 

"Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah ne/dinde hiçbir değeri yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/28)                                                           

İbn Cerîr bu husus...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hicret
« Posted on: 20 Nisan 2024, 07:15:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hicret rüya tabiri,Hicret mekke canlı, Hicret kabe canlı yayın, Hicret Üç boyutlu kuran oku Hicret kuran ı kerim, Hicret peygamber kıssaları,Hicret ilitam ders soruları, Hicretönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes