> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > İslama Göre Dost ve Düşman > Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ  (Okunma Sayısı 1020 defa)
27 Eylül 2010, 20:52:04
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Eylül 2010, 20:52:04 »



GEÇMİŞTE VE GÜNÜMÜZDE VELÂ VE BERÂ'NIN TATBİK ŞEKİLLERİ

1. BÖLÜM

VELÂ VE BERÂ KONUSUNU SELEF NASIL UYGULAMIŞTIR?
 

Ben daha önce Hz. Muhammed'in ümmetine ilişkin geçmiş ümmet­lerden örnekler vererek bu konuda konuşmuştum. Yine birtakım örnek­ler de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in dönemine ait olmak üzere verilmişti. Fa­kat bu nesü gerçekten parlak örneklerle dopdolu bir nesildir. Bunun için­dir ki, bu konuya daya çok açıklık getirecek, bazı tahliller ve ilaveler yap­mak istedim. Yine bazı örnekler vererek bu konuyu daha iyi bir şekilde açıklamak istedim. Çünkü bu oldukça önemli bir konudur.

Herhangi bir söz ki, pratikte uygulanma alanı bulamıyorsa, söylenen söz sadece geçersiz bir iddiadan öteye geçmez, bunun gerçekle bir bağı olamayacağı gibi, yaşanan hayat için de bir delil sayılamaz.

O halde, Velâ ve Berâ hususunda gerçek anlamda uygulama: "Lâilahe illallah, Muhammed ün Rasûlüllah" tevhid kelimesinin prensibini ger­çek manada aydınlatır, doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlar.

Şurası bilinmesi gerçekten önemli olan bir husustur ki, bu ümmetin selefi (önceki alimleri) -ALLAH kendilerinden razı olsun-, bu akideyi tüm yönleriyle, gerekleriyle ve yükümlülükleriyle uygulayan en hayırlılarıdırlar.

Esasen seleften sözetmek hem yararlı ve hem güzel bir şeydir. Hatta dahası var, aksine bu, pratikte uygulanmış olan gerçekler, İslâm ümmeti­nin tarihinde de tescil edilmiş bulunmaktadır. Çünkü bunun, kendilerin­den sonra gelecek olan İslâm nesline örnek ve alâmet oluşturmasını arzulamışlar, böylece onların yollarından gitmeyi, metodlarını izlemeyi iste­mişlerdir.

Bu zatlar -ALLAH kendilerinden razı olsun-, ALLAH'ın kendilerine ver­miş olduğu nimeti takdir etmişler, değerini bilmişlerdir. Bu nimet ise, iman nimetidir.

Aynı zamanda bunlar, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kendisiyle gönde­rildiği bu apaçık şeriatı ve ALLAH'ın nurunun faziletini de takdir edip de­ğerini bilmişlerdir.

Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yü­rüyebileceği bîr ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkmayan kimse gi­bi olur mu?" (En'âm, 6/122)

Yine ALLAH'ın kendilerine rahmetiyle muamele buyurduğu bu selef alimleri, Hz. Mustafa (s.a.v.)'nın terbiye ve eğitimini, O'nun değerli sün­netinin sözlü ve fiili olanına önem verip takdir ederler. Bunlar gerçeğin de idraki içindedirler. Bunlar biliyorlar ki kendileri:

. "Herhangi bir cinsin hizmetçileri değiller. Herhangi bir milletin, top­lumun ve vatanın elçileri de değiller ki, sadece onların refahı ve yalnız on­ların maslahatları için çalışabilsinler. Aynı zamanda böyle bir inanca sa­hip değiller ki, sırf bağlı oldukları toplumun üstünlüğüne inanıp, başka toplumları kendilerinden aşağı toplumlar olarak gören, sadece kendi va­tanlarını düşünebilen, başka vatanları hiçe sayan bir fikrin sahibi de de­ğiller bunlar. Bunlar herhangi bir şekilde bir Arap imparatorluğunun da peşinde değiller. Sadece Arap imparatorluğunu düşünüp, onun nimetleri­ni düşünen ve bu imparatorluğun gölgesinde kalmayı amaçlayan kimseler değiller. Böyle bir Arap imparatorluğunun himayesi altında büyüklene-rek yaşama peşinde olan kimseler değiller, İnsanları Rum ve Fars (İran) imparatorluklarının hakimiyeti altından çıkarıp, bir Arap imparatorluğu­nun altına sokmak için de olmadıklarını iyi bilirler.

Selefin bir tek gayesi vardır. Onlar insanları kullara kul olmaktan kur­tarıp, bir tek ALLAH'a kulluk ve ibadete davet etmektedirler. Tıpkı müslümanların elçisi Rib'î b. Amir'in Yezdicerd’in meclisinde söylediği husus­ları gerçekleştirmek için çalışmışlardır. Rib'î bu mecliste diyordu ki: Al­lah (c.c), insanları kullara kulluktan çıkarıp bir tek ALLAH'a ibadet ve kul­luk etmeleri için, dünyanın darlığından, bunun genişliğine çıkarmak için, dinlerin zulmünden kurtarıp İslâmın adaletine sokmak için göndermiştir. Onların (müslümanların) yanında tüm insanlar ve ümmetler eşittirler. Tüm insanlar Hz. Âdem'dendir. Hz. Âdem ise topraktan yaratılmıştır.

Bunlar yanlarında olan herhangi bir hayır, din, ilim ve terbiye kdhu-sunda hiçbir kimse için cimrilik yapan kimseler değillerdir. Bunlar Emir­lik (başkanlık), herhangi bir hüküm ve sistem adına, veya bir soyun üs­tünlüğü, bir rengin ve vatanın üstünlüğü için herhangi bir şeyi gözetmek amacı ile gönderilmiş değillerdir. Aksine bunlar hayır bulutlarıdırlar. Ül­keleri düzene koyacaklar, bunu kullara yaygınlaştıracaklardır. Bundan ül­keler ve insanlar faydalanacak, bütün bunlar da herkesin alabilme kapa­sitelerine ve buna olan salahiyetleri oranında olacaktır. Bunlar bereketli yağmur gibidirler ki, ovaları ve çorak yerleri rahmetiyle yararlandırır.[266]

Burada merhum selefin başardıkları çok büyük ve önemli vak'aları, Velâ ve Berâ konusunda gerçekleştirdikleri hususları anlatmak bana ba­yağı zor gelecektir. Ancak doğru bir fikir edinebilmemiz için, dipdiri ve yaşanan bir olay olabilmesi açısından az da olsa vereceğim bu örneklerle yetinmek isterim. Bu dinin örnekliği açısından, ALLAH'ın iradesiyle gerçek­leştirmiş olduğu iman ile ilgili bu aydınlatıcı örnekleri sunmak isteriz. Böy­lece insanlar, bu dinin gerçek anlamda bir anda yaşanabilecek bir din ol­duğunu öğrensinler.[267] Evet eğer bu dini sırtlayabilecek değerli kimsele­rin bulunması ve bunu doğru bir şekilde insanlara anlatmaları halinde, ancak bu dinin yaşanabilecek örnek bir din olduğunu anlayacaklardır. Şayet doğru, emin bir şekilde anlatıhrsa, bunun temizliği, berraklığı aktarıhrsa, ihlâs ile ve hiçbir şey gözetilmeksizin, sırf ALLAH'ın masını gözeterek ve onun yanındakiyle yetinerek anlatüırsa, işte böylelerinin bulunması ha­linde bu din derhal uygulanma alanına konulabilir.

İşte bu örneklerden bazıları şöyledir:

1- Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ashabının Kâ'b b. Mâlik ile ilgili tutum­ları. Hz. Kâ'b ve iki arkadaşı birlikte Tebük seferine katılmamışlardı. Sa­habe bu üç kişiyle her türlü ilgi ve alâkayı kesmişlerdi.

Bu üç sahabeye karşı yürütülen bu manadaki bir ilgi kesme hadisesi öylesine önemlidir ki, temelleri takva üzerinde atılmış bulunan mescidde ALLAH Rasûlü'nün arkasında namaz kılıyorlar. Buna rağmen adı geçen üç sahabe ile her türlü münasebetlerini kesmiş oluyorlar, onlarla konuşmuyorlar ve hatta îslâmın emri olan selâmı dahi bunlara vermiyorlar!..

Aman ALLAH'ım! Bu nasıl bir iman?.. Bir de günümüz müslümanları-na bakalım. Acaba bunlar ALLAH ve Rasûlüne karşı savaş açanlardan, yer­yüzünü fesada verenlerden uzaklaşıp bunlardan ilgilerini kesiyorlar mı?..

Esasen müslümanm kendi dinine ve mümin kardeşlerine karşı gös­terdiği velâ yani dostluk, verdiği yetki, dinine karşı olan bağlılığı ancak böyle önemli bir konuda ortaya çıkar. Öyle ki bu mümin kimse kardeşle­rinden ve dostlarından ayrı bırakılıyor, terkediliyor. Öyle ki ALLAH'ın selâ­mı bile verilmiyor. Evet bu şahıs Kâ'b b. Mâlik oluyor. Büyük bir madde ile imtihan edilmiş bulunmaktadır, kendisine buna rağmen hem madde, hem iyilik, hem makam bu dünyada teklif edilip sunulmaktadır. Bütün bunlar değerli sahabî Hz. Kâ'b b. Mâlik'in şahsında görülmektedir. -ALLAH kendisinden razı olsun- bu sahabî hakkında uzun bir hadis bulunmakta­dır. Bu uzun hadiste anlatıldığı gibi, Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabına, bu zat ve bununla beraber olan diğer iki kişi ile görüşmemek, iigiyi kesmek konusunda emir vermişti. Öyle ki hanımı bile onu bırakıp ailesinin yanı­na gitmek zorunda kalmıştı. Bütün bunların yanında çok büyük bir imti­han ile aniden karşı karşıya geldi.

Hz. Kâ'b (r.a.) anlatıyor: "Ben, Medine pazarında dolaşırken, bir de baktım ki Şam Nabtîlerinden bir Nabtî, Medine'ye yiyecek satmak üzere gelmiş ve şöyle diyor: "Kâ'b b. Mâlik'i bana kim gösterir?" İnsanlar ken­disini ona göstermeye başladılar. Adam benim yanıma geldi. Bana Gas-san kralından bir mektup getirdi. Bir de gördüm ki, mektupta şunlar ya­zılıydı: "İmdi.. Öğrendiğime göre, arkadaşın (Hz. Muhammed'i kasdedi-yor) sana eziyet veriyormuş. ALLAH, seni zayıflanacak, küçük düşürülecek bir belde halkından kılmamıştır. Sen öyle kötülenecek biri değilsin. Bize gel, katıl ki, sana gerekeni yapalım." Mektubu okuyunca, kendi kendime dedim ki: "Bu da işte bir başka belâ, imtihan ve felâket. Hemen onu dü-rüp, kızgın olan ateşe attım."[268]

Hz. Kâ'b'ın: "Ayrıca bu da bir başka beladır" sözü gerçeği dile ge­tirmiş olmaktadır. Evet bu, büyük bir belâdır. Hz. Kâ'b (r.a.), müslüman-lardan tecrid edilmesine, kendisine karşı boykot uygulanmasına rağmen, O, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e, dinine ve müminlere karşı dostluğu, velâsı sür­mekte, hiçbir zaman bunlardan bir taviz vermemektedir, eksiklik yapma­maktadır. ALLAH'a olan dostluğu ve velâsı aynen devam etmektedir. O Gassan melikinden gelen mektubu da yakmak suretiyle, onunla olan ilgi ve münasebeti kesiyor, ondan beri ve uzak olduğunu belirtiyor.

Şimdi bu zatın bu azametine, dostluk, velâ ve yetki konusundaki doğruluğuna ve samimiliğine, İslama ve müslümanlara olan sevgisine bir bakın. Dünya metaından ve onun kendisine sağladığı şeylerden olan uzaklı| gına, bunları elinin tersiyle itmesine dikkat edin. Bütün bunların hiç biH-j sinin onun yanında bir sineğin kanadı kadar değeri yoktur.                

İbn Hacer, Kâ'b kıssasını açıklayarak diyor ki: "Kâ'b'ın bu yapttğı şey var ya, işte bu onun imanının kuvvetine delâlet eder. Bir de ALLAH'ı; ve Rasûlünü ne kadar sevdiğini gösterir. Şayet böyle olmasaydı, kendisiyle her bakımdan ilgi ve alâka kesiliyor, yüz çevrili...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 27 Eylül 2010, 21:43:56 Gönderen: Hafıza Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:22:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ rüya tabiri,Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ mekke canlı, Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ kabe canlı yayın, Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ Üç boyutlu kuran oku Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ kuran ı kerim, Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ peygamber kıssaları,Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâ ilitam ders soruları, Geçmişte ve günümüzde velâ ve berâönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes