> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İslam,Tasavvuf,Hayat > Tasavvufa Giriş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvufa Giriş  (Okunma Sayısı 1852 defa)
26 Haziran 2010, 18:42:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Haziran 2010, 18:42:19 »



TASAVVUFA GİRİŞ




Evvelâ berâberce tevbe edelim:

Estağfirullàh... Estağfirullàh... Estağfirullàh...

Estağfirullàh el'azîm elkerîm ellezî lâ ilâhe illâhû... El hayyel kayyûme ve etûbü ileyh...

Allàhümme ente rabbî... Lâ ilâhe illâ ente halaktenî... Ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûu leke bini'metike aleyye ve ebûu bizenbî fağfirlî fe innehû lâ yağfiruz zünûbe illâ ente...

Yâ Rabbenâ! Yapmış olduğumuz, bugünkü yaşımıza kadar işlemiş olduğumuz hatalarımızı, günahlarımızı, suçlarımızı, kusurlarımızı lütfunla, kereminle bağışla... Bundan sonraki ömrümüzde bizi günahlara, hatâlara bulaşmadan sevdiğin kul olarak yaşamayı nasib eyle...


İnsan böyle günah işlemiş olabilir, suçu olabilir. Allah-u Teâlâ Hazretleri Gaffârüz zünûbdür, günahları afv ü mağfiret edicidir. Settârül uyûbdur, ayıpları örtücüdür. Afüvdür, affetmeyi sever. Kerimdir, günahlara nazar etmeyip kulunun işlediği ufak tefek hayırları çok mükâfatlandırıp, onu ahirette bahtiyar etmeğe rahmeti geniştir, adeti böyledir. Yeter ki, kul hatasını anlasın, Allah'a dönüş yapsın...

Allah'a dönüş yapmağa tevbe derler. O halde anlaşılıyor ki, tevbe sadece "Tevbe yâ Rabbî!" demek değildir. Tevbe aslında insanın hayatını değiştirmesi demektir. Hayatının akışını, yönünü, yaşam tarzını değiştirmesi demektir. O bakımdan Allah'a tevbeyi güzel yapmak lâzım!..


Hazret-i Ali Efendimiz RA, Kûfe mescidine girmiş, bakmış ki orda birisi kenara çekilmiş, "Tevbe yâ Rabbî!.. Tevbe yâ Rabbî!.." diyor. O zaman demiş ki:

"--Bak, güzel tevbe ediyorsun ama, şunu bil ki, sadece sözle, 'Tevbe yâ Rabbi!' demek, yalancıların tevbesidir."

Çünkü sözle söylüyor ama, hali devam ediyor. İnsanın halini döndürmesi lâzım, iyi bir insan haline gelmesi lâzım!..

Meselâ, Allah saklasın kumar oynuyorsa, kumarı bırakması lâzım; Allah etmesin içki içen bir kimseyse içkiyi bırakması lâzım!.. Kötü alışkanlıkları varsa, onları bırakması lâzım!.. Cenâb-ı Hakk'ın yoluna dönüş bu...

Kesin bir dönüş yaparsa insan, böyle kesin dönüşe tevbe-i nasûh, çok samîmî tevbe derler. Nasûh, çok samîmî demek... Böyle bir dönüşle dönenin eski günahları ne kadar çok olursa olsun, Allah affeder. Kàtil bile olsa, zâlim bile olsa affeder. Hattâ hadis-i şeriflerde bu hususta örnekler verilmiştir.

Onun için Allah'ın rahmetinden hiç ümid kesmemek lâzım! Allah'ın rahmetini dilemek, istemek lâzım!..


Tarikata girişte ilk yapılan iş tevbedir. Yâni, o zamana kadar yapılan hataları silmiş, temizlemiş oluyor bir insan... İnsanın sadece hatası yoktur boynunda... Hatâsından, kusurundan, suçundan başka bir şeyler de vardır; nelerdir?.. Kul hakları olabilir. Birisinin hakkını yemiştir, hakkı üzerine geçmiştir; kul hakları olabilir.

Kul haklarını da tevbe etmek silmez. Tevbe yâ Rabbi diyor burda ama, kulun hakkı üzerinde duruyor; olmaz!.. Kulun hakkını götürüp sahibine vermiş olmak lâzım!.. Onun için Allah-u Teâlâ Hazretleri kul haklarını affetmiyor, sahibiyle helâlleşmeyi gerekli görüyor.

İnsanın üzerinde kimin hakkı olur?.. En çok annesinin hakkı olur, babasının hakkı olur, kardeşlerinin hakkı olur... Komşularının hakkı olur, hocasının hakkı olur... Ayrıca beşerî münasebetlerden dolayı birbirlerine hakları geçer insanların... Onun için helâlleşmek iyidir.

Hakkı olan kimselere, "Bak kardeşim, senin bana hakkın geçti, hakkını helâl et!" demek lâzım!.. "Ne istiyorsan bu dünyada vereyim, ahirette benden isteme!" demek lâzım!.. "Ben senin üç defa yemeğini yemişim, şöyle olmuş, böyle olmuş... Tamam, iste vereyim! Al hediyem olsun, böylece ödeşelim!" diye gönlünü hoş etmek lâzım!..

Bazen de, mirasta filân bozuk taksimler oluyor. Biliyorsunuz cumhuriyet kanunları bir başka türlü taksim yapıyor, Allah'ın kanunları bir başka türlü olabiliyor. Mirasın taksimi şeriata göre başka oluyor, kanunlara göre başka oluyor. Bazan bunu uygulamıyor insanlar... Bilmeden de uygulamadıkları olabiliyor. Eşit olarak bölüyorlar malları... Ama İslâm'da, kızların hissesi erkeklerin hissesiyle eşit değildir. Bu sefer erkeğin hakkı geçiyor.

Bu dünyada birbirleriyle dost olabilirler ama, ahirette insanın başı sıkıştığı zaman, "Benim kimde hakkım vardı?" diye ona çare aramağa başlar. "Hâ, kardeşimde hakkım vardı." der, gidip onun yakasına yapışmak ister. Annesinden davacı olur, babasından davacı olur.

Niye dâvâcı olur meselâ:

"--Yâ Rabbi! Annem beni İslâmî terbiye ile yetiştirmedi. Babam benim eğitimimi güzel yapmadı, davacıyım ondan!" der.

Sıkıştı ya... Allah onu sıkıştırıyor, cehenneme girecek, pabuç pahalı... O zaman anasından, babasından şikâyetçi olabilir.

Onun için bir ayet-i kerimede buyruluyor ki:

(Yevme yefirrül mer'ü min ehîh) O günde kişi kardeşinden kaçacak! Aman şu beni görmesin yakama yapışır, hakkını ister diye...

(Ve ümmihî ve ebîh) Annesinden kaçacak, babasından kaçacak. "Evlatlık vazifesini iyi yapmadım; şimdi babam benim yakama yapışırsa, annem benden hakkını isterse..." diye...

(Ve sàhibetihî ve benîh) Hanımından kaçacak, çoluk çocuğundan kaçacak.

(Liküllimriin minhüm yevmeizin şe'nün yu'nîh) O gün herkesin işi başından aşkın olacak, kendisine yetecek bir telaşı olacak.


Binâen aleyh, tarikata giren bir insan mâdem ahiret saadetini kazanmayı esas alıyor; mâdem "Dünyada ahirette ben Allah'ın sevgili kulu olayım da, bahtiyar olayım, cennetlik olayım, iki cihan saadetine nail olayım!" diye bunu istiyor; bu iki cihan saadetini elde etmesine mani olan şeylerin bir kısmı da kul haklarıdır, onları da ödemeye girişecek. Helâlleşecek, dargınlarla barışacak, hak sahiplerine haklarını verecek. Mânevî hakkı olanlara da, "Senin bana çok hakkın geçti, çok iyiliğin dokundu. Allah razı olsun, hakkını helâl et!" filân diyecek, gönlünü almağa çalışacak.

Peygamber Efendimiz çok vefalı bir insandı. Bir sefer kendisine bir iyilik yapmış insanı unutmazdı. Hicrette kendisine yardım etmiş, bir tas süt ikram etmiş kimseleri bile hiç ihmal etmimiştir. Ömrünün sonuna kadar kollamıştır, taltif etmiştir, hediyeler göndermiştir, bir şeyler yapmıştır dâimâ... Tabii bizim de onun gibi güzel ahlâka sahib olmamız uygun olur.


Günahlarından, kul haklarından başka neleri vardır insanın?.. Namazları, oruçları, eğer kılmamış ise; kılmadığı namazlar, tutmadığı oruçlardan dolayı da vebali olabilir. Bunun vebali sanıldığından çok daha ağırdır. Peygamber SAS Efendimiz'in hadis-i şerifleri var, bildiriyor. Bir tanesi çok korkunç, Riyâzüs Sâlihîn'de var, sahih bir hadistir:

Peygamber Efendimiz Cebrâil AS'la giderken birisinin ötekisinin başına kocaman bir kayayı pat diye vurup, kafasını ezip parçaladığını görüyor. Parçaları yerlere saçılıyor. Fakat Allah'tan tekrar kafası bir araya geliyor... Tekrar vuruyor, tekrar parçalıyor... Tekrar bir araya geliyor, tekrar parçalıyor... Tabii, bu bir azab... Soruyor:

"--Yâ Cebrâil kardeşim, bu adam buna niçin böyle vuruyor?.. Bunun sebebi nedir, ne suçu var bu vurulanın?" diye soruyor.

O zaman Cebrâil AS buyuruyor ki:

"--Yâ Rasûlallah! Bu adam bu aklıyla dünyada iken duydu, öğrendi namaz kılmanın farz olduğunu; fakat kılmadı. Onun için böyle kafasına kafasına vuruluyor." dedi.

Başa kakmak deriz ya biz de dünyada... Onun kafasına öyle vuruluyor.

Bir namaz kılmamanın cezası böyle beyni parçalana parçalana azab görmekse, insanın bu dünyada iken namazları kılması lâzım; bir... Kılınmadığı namazları ödemesi lâzım; iki...


Biliyorsunuz, kılınmayan namazlar ödenecek ki borç kalmasın! Bir de, "Yâ Rabbi! Ben vaktinde kılamadım, beni bağışla... Bir hata oldu, işte ödüyorum diye tevbe edecek ve ödeyecek. Adetâ bir borç gibidir o da; borcunu ödediği gibi, namaz oruç borçlarını da birer birer ödemesi lâzım!..

Siz daha umûmiyetle gençsiniz. İnşaallah namazları bırakmamışsınızdır. Bırakılmış namazlar, tutulmamış oruçlar filân da varsa, onları ödemeye girişin! Ahirette bunlardan dolayı da başınız sıkıntıya düşmesin...


Devamlı abdestli gezin! Tarikatımızın usüllerinden birisi de budur. Abdestli gezeceksiniz.

Niçin insan abdestli gezer?.. Her şeyin bir sebebi, mantığı olması lâzım! Peygamber Efendimiz abdestli olmaya çok dikkat edermiş. O kadar dikkat edermiş ki, eskiden evlerde yüznumara yoktu, uzakta abdest bozulurdu. Sonra eve gelinir, abdest alınırdı. Abdest bozduğu yerde su yok... O zaman şartlar ibtidâi, şimdiki imkânlar yok... Döşeli borular, çeşme, akarsu filân gibi şeyler bahis konusu değil...

Orda abdestini bozdu, gelip burda abdest alacak. Orada su olmadığı için teyemmüm abdesti alırmış, sonra gelirmiş burda normal abdestini alırmış. Niçin böyle yapıyor?.. O aradaki kısa fasılada bile abdestsiz kalmamak için...

Peygamber Efendimiz'in kendisi o kadar güzel bir insan olduğu halde, o kadar Allah'ın sevgili bir kulu olduğu halde böyle yapmasının bir sebebi var, faydası var diye, büyüklerimiz de öyle yapmışlar. Şeyhlerimizin hayatlarını okuduğumuz zaman, evliyâullahın hayatını okuduğumuz zaman, onların da böyle yaptığını görüyoruz. Bir çok şahsın özel hayatında da bunu gördüm. Hem devamlı abdestli geziyorlar, hem de suyun olduğu yere gelinceye kadar teyemmüm ediyorlar.


Bunun faydası nedir?.. Abdestli olan bir insana şeytan tesir edemez. Abdest insanın mânevî bakımdan korunmasını sağlıyor, adetâ bir zırh gibi oluyor, şeytan ona tesir edemiyor.

Ondan sonra, insanın hayırları işlemesi kolay olur, şerleri işlemesi zor olur. Şeytan çünkü yanına yaklaşamıyor. Hayrı çok olur, bereketi çok olur, sevabı çok olur.

Bir insan böyle abdestli gezdiği zaman, gece abdestli yattığı zaman, melekler etrafında kendisine dua ederler.

O h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvufa Giriş
« Posted on: 30 Nisan 2024, 01:11:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvufa Giriş rüya tabiri,Tasavvufa Giriş mekke canlı, Tasavvufa Giriş kabe canlı yayın, Tasavvufa Giriş Üç boyutlu kuran oku Tasavvufa Giriş kuran ı kerim, Tasavvufa Giriş peygamber kıssaları,Tasavvufa Giriş ilitam ders soruları, Tasavvufa Girişönlisans arapça,
Logged
10 Ocak 2011, 21:39:14
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 10 Ocak 2011, 21:39:14 »

  


    Maşaallah..Öyle güzel ifadelerle anlatılmış ki ..İnsan kendini huzurda dinliyormuş gibi hissediyor..Ben çok severek okudum..

   Rabbim ebeden razı olsun..Hem hocamızdan hem de Reyyan kardeşimden,inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 10 Ocak 2011, 21:39:54 Gönderen: Gulinur »
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes