> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İslam,Tasavvuf,Hayat > Tebliğ ve İrşad Görevi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tebliğ ve İrşad Görevi  (Okunma Sayısı 1327 defa)
26 Haziran 2010, 18:40:56
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Haziran 2010, 18:40:56 »



TEBLİĞ VE İRŞAD GÖREVİ


...........

Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki: "İki müslüman bir araya gelirse, Allah birinden ötekisini, ötekisinden berikisini mutlaka faydalandırır.

İki müslüman karşılaşırsa, iki el gibidir; birbirlerini yıkar, temizler, pak eyler. Tek el yıkama işinde yarım kalır, kendi dışını yıkayamaz. Ama, iki el olunca birbirlerini yıkıyor, temizliyor. O iki el gibi birbirini temizler.

(Elcemâatü rahmetün) "Müslümanların bir araya gelmesi rahmettir. (Vel firkatü azâbün) Ayrılık gayrılık da azabdır." Bizim dinimiz cemaat dinidir, ama sorumluluk herkesin üzerindedir. Herkes Allah'a karşı kulluk görevleriyle yükümlüdür, sorumludur, vazifeleri vardır, vazifelerini yapması lâzım!..


Peygamber SAS Efendimiz ve ondan önce Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin gönderdiği bütün enbiyâ vel mürselîn (Salevâtullàhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn), insanlara ilâhî hakîkatleri anlatmak için vazifeli olarak gelmişlerdir. İnsanlara bazı hakîkatlerin anlatılması lâzım!..

(Ve in min ümmetin illâ halâ fîhâ nezîr.) "Hiç bir ümmet, topluluk, grup yoktur ki, Allah oraya bir haberci, bir ihtarcı, bir ihbarcı, bir ikazcı göndermemiş olsun." Mutlaka göndermiştir. Çünkü, insanoğullarının ikaza ihtiyacı vardır, uyarıya ihtiyacı vardır. Allah-u Teâlâ Hazretleri de lütfuyla keremiyle bu uyarma işini, gönderdiği vazifeli kimselerle yaptırmıştır. Cihan tarihi boyunca her topluluğa bir nezir göndererek bu vazifeyi yaptırmıştır.

Şimdi bu vazife, Peygamber SAS Efendimiz'den sonra... Peygamber efendimiz hâtemün nebiyyîndir, peygamberlerin hâtemidir. (Men lâ nebiyye ba'deh) Kendisinden sonra bir peygamber gelmesi bahis konusu değildir. Ahir zaman peygamberidir, hükmü ahir zamana kadar, devresi ahir zamana kadar devam edecektir. Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğu zamandan, kıyamet kopacağı zamana kadar artak devir, Peygamber SAS Efendimiz'in devridir.

Peygamber Efendimiz'in ikaz ve irşad çalışmaları, evliyâullah tarafından, mürşid-i kâmiller tarafından, ilmiyle âmil olan ulemâ-i izâm ve meşâyih-ı kiram tarafından yapılagelmiştir. Peygamber SAS Efendimiz de:

(El'ulemâü veresetül enbiyâ') "Alimler peygamberlerin varislerdir." Görevini devam ettiren; Peygamber Efendimiz'den aldığı vazifeyi yaparak, insanları ikaz ve irşad etmek sûretiyle çalışan kimselerdir.


Bu vazife en önemli vazifedir. Onun için Kur'an-ı Kerim'de buyruluyor ki:

(Ve men ahsenü kavlen mimmen deâ ilallah) "Allah'ın yoluna çağıran bir insandan daha güzel sözlü, daha güzel işli kim vardır? Kim daha güzel bir iş yapmış sayılabilir?" En yüksek hizmet, insanların hak yola girmesidir.

Bir insanın öteki bir insanın doğru yola gelmesine vesîle olması, onu cehennem yolundan döndürüp cennet yoluna girmesini sağlaması, cennetlik olmasına vesîle olması dünyadan ve dünyanın içindeki her şeye sahip olmaktan daha hayırlıdır. En önemli görev budur. Bütün insanların içinde bu görev geçerlidir. Yâni, İslâmî olmayan bir toplulukta da geçerlidir, orda İslâm'ı anlatmak lâzım!.. İslâmî bir devletin içinde de bu geçerlidir. Müslümanların devlet başkanlarına da, hükümet mensuplarına da, halkına da yine aynı görevin yöneltilmesi, onların ikaz edilmesi, doğru yola çekilmesi lâzım!..

Onun için, Allah-u Teâlâ Hazretleri ulemâya görev vermiştir. Onlar kimseden korkmazlar, kimseden çekinmezler, hak olan sözü her yerde söylerler. Onun için hadis-i şerifte geçiyor ki:

(Efdalül cihâd, kelimetü hakkın inde sultânin câir) "En üstün cihad, en faziletli cihad, zalim bir hükümdarın karşısında hak sözü söyleyebilmek, onu ikaz etmektir." diye buyruluyor.

Öyle anlaşılıyor ki, zalim de olsa çekinmeyecek müslümanlar, hakkı her yerde söyleyecek. Yâni hayatı pahasına da olsa, hapse girmek pahasına da olsa, hakkı söyleyecek. Bu en önemli vazifedir. Hakkın söylenmediği yerde, ilmin hakim olmadığı yerde, zulüm hakim olur, haksızlık hakim olur. İnsanlar istismar olunur, din ihmal olunur, dindarlık geri planda kalır. Sonunda cemiyetler mahvolur. Allah'ın istemediği durumlar, sevmediği durumlar, razı olmadığı durumlar ortaya çıkar. Onun için en mühim vazife, bu ikaz ve irşad vazifesidir.


Dünkü konuşmamda, İslâm dininin ne kadar büyük bir nimet olduğunu, ne kadar önemli olduğunu, bizim için ne kadar kıymetli olduğunu delilleriyle anlattım. Elhamdü lillâh alâ nîmetil islâm, elhamdü lillâh alâ tevfîkıl îmân, elhamdü lillâh alâ hidâyetir rahmân... Çok büyük bir nimettir İslâm nimeti...

Bu İslâm'ın gerçekten insanların içine yerleşmesi için, toplumlara yerleşmesi için ve insanların sonunda Allah'ın rızasını kazanıp da cennete gitmesi için; cehenneme düşmemesi için, cehennemden kurtulması için, cennete ulaşması için yapılması gereken çalışmaları kısa maddeler halinde, zamanım yettiğince açık bir şekilde anlattım. Ve bunların hepsinin tasavvuf olduğunu gösterdim.

Çünkü, nefsin terbiyesi lâzım, nefis terbiye olmazsa insan felâh bulamıyor; nefsin terbiyesi tasavvufta... Takvâ lâzım, takvâ olmazsa ameller kabul olmuyor; takvâ tasavvufta... İhlâs lâzım, ihlâs olmazsa ibadetler, insanın haccı, zekâtı kabul olmuyor; takvâ tasavvufta... İnsanın cahil olmaması, Allah'ı bilen, ma'rifetullah'ı kazanmış, arif olmuş bir kimse olması lâzım; irfan ve ma'rifetullah tasavvufta...

Binâen aleyh, tasavvuf çok önemli bir yoldur. İslâm'ın içindeki gerçek İslâm yoludur. Rasûlüllah'ın yoludur, sahabe-i kiramın yoludur, takvâ yoludur, cennet yoludur, ihsân yoludur, ihlâs yoludur, güzel ahlâk yoludur. Onun için, tasavvuf hepimiz için havadan, sudan gıdadan, hayattan önce lâzımdır.

Bir insan ölebilir, bir insan havasız susuz kalabilir, zengin olabilir, fakir olabilir amma; Allah'ın sevdiği bir kul olarak ölürse, imanla göçer, cennete gider. Bütün dert, Allah'ın sevmediği bir kimse olmak ve sonunda cehenneme gidecek bir yaşamla yaşayıp, cehenneme gitmektir. En büyük felâket odur.

Ölümden kaçmak mümkün değil, zaten herkes ölecek ama, mü'min olarak ölelim! Nerde öleceğimizi bilmiyoruz. Böyle sakin bir yerde dururken de tepemize bir uçak düşebilir, bir zelzele olabilir, bina yıkılabilir; yine ölür insan... Ölümden kaçmak, vâdesi geldiği zaman kurtulmak mümkün değildir. Mesele, ölürken iyi bir şekilde ölmek, öldükten sonra da cennete gitmektir, cehenneme gitmemektir.


Bu çalışma bizim en önem verdiğimiz çalışmadır. Bu çalışma dediğimizden kasdımız: İslâm'ı öğreneceğiz ve öğreteceğiz. Çünkü İslâm, iki cihan saadetinin yoludur. İslâm'ı tam öğrenmek ve yaşamak için de tasavvuf yolunu tutacağız. Çünkü tasavvuf yolu takvâ yoludur, ihlâs yoludur, nefsiye terbiye yoludur, ma'rifetullah yoludur, güzel ahlâk yoludur. Bunların hepsi de dinimizin esası, özü ve temelidir.

Bu çalışmaları yapmak lâzım!.. Bu çalışmalar yapılmadan yapılan öteki çalışmalar eksiktir, yanlıştır, kusurludur, istikametini şaşırır, insanları yanlış noktaya götürür. Biliyorsunuz, gazetelerde okudunuz, "İnsanlara yol göstereceğim!" diye ortaya çıkan veya insanların, "Bize yol göstersin!" diye bağlandıkları bir takım kimseler insanları doğru yola götüremiyorlar.

İsviçre'de birtakım villalarda yangınlar çıktı, birçok kimseler öldü; bozuk bir şey olduğu anlaşıldı... Geçtiğimiz senelerde Amerika'da bir ormanda dörtyüz beşyüz kişi kendisini öldürdü; yanlış bir yol olduğu anlaşıldı... Hindistan'ın grularına, krişna dinine ve sâiresine heves edip giren insanlar oldu; sonuç yok... Hintlilerin peşinden gidemeyiz, inançları sapık... Japonların peşinden gidemeyiz; inançları batıl... Avrupalıların dini maalesef teknolojik gelişmeleri gibi değil, sakat ve batıl... Amerikalıların dini sakat ve batıl...


Binâen aleyh, çok önemli bir görev yüklenmiş bulunuyoruz. Bu görev müslüman olmamızla bizim üzerimize gelmiş bulunuyor. Allah-u Teâlâ Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki:

(Küntüm hayra ümmetin uhricet lin nâs) "Siz en hayırlı bir ümmetsiniz, bütün insanlar için, bütün insanlık için ortaya konulmuş bir ümmetsiniz; yâni göreviniz var!" denmiş oluyor. İşte biz bu görevi yüklenmiş bir grubuz ve bu görevi en güzel tarzda yapmağa çalışıyoruz.

Türkiye'de bu görevi yapmak için, tabii ilk adımda insanın insana, karşısına oturtup gerçekleri anlatması gelir: "Otur kardeşim, şu meseleleri konuşalım, anlaşalım!" denir; tamam, anlaşılır. O dinler, bu söyler; sonunda bir mutabakat meydana gelir.

Bu vaazla olur; camiye insanları toplarsınız, vaaz ve irşad edersiniz. İnsanlar da, "Çok güzel konuştu, haklı hocaefendi!" der, dinlerler. Fakat işin zor tarafı, insanların hepsi camiye gelmiyord, gelemiyor. Yekün olarak, yüzde olarak hesaplayacak olursak, belki nüfusun yüzdebiri, belki yüzdebiri bile gelmiyor camiye...

Almanya'daki bütün müslüman kuruluşların üyelerinin hepsini toplarsanız, yüzde onu geçmiyor. Yâni yüzde doksanı, hiç bir bağlantısı olmayan kendi başına kaybolmuş, dağılmış gitmiş insanlar demek oluyor.


İşte bu şartlar altında ne yapmak gerekiyor: Yayın yapmak gerekiyor, dergiler çıkartmak gerekiyor, gazete çıkartmak gerekiyor... Daha başka, daha geniş bir çalışma olarak, radyo çalışması yapmağa başladık... Daha köklü bir çalışma olarak, devamlı bir çalışma olarak kolejler açtık; ilk, orta, lise, ana okulu... Muhtelif illerde ve ilçelerde kız ve erkek kolejlerimiz var... İnsanı eğitmek ve yetiştirmek en büyük amaç olduğundan ve bu eğitimin tasavvufî bir eğitim olması en önemli olduğundan, tasavvufa, mâneviyat eğitimine, ahlâk eğitimine önem veren bir eğitim sistemini benimseyerek nesilleri müslüman, mütedeyyin, ahlâklı, bilgili, görgülü, ileri, yüksek yetiştirmek gerektiğinden okullar açtık.

Fırsat bulursak üniversite açacağız. Üniversite açmak için elimizde imkânlar var... Bazı ülkelerde insanlar tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmişlerdir. Bu sanayi toplumu da geçmişler, sanayi ötesi toplumu, bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tebliğ ve İrşad Görevi
« Posted on: 08 Mayıs 2024, 06:03:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tebliğ ve İrşad Görevi rüya tabiri,Tebliğ ve İrşad Görevi mekke canlı, Tebliğ ve İrşad Görevi kabe canlı yayın, Tebliğ ve İrşad Görevi Üç boyutlu kuran oku Tebliğ ve İrşad Görevi kuran ı kerim, Tebliğ ve İrşad Görevi peygamber kıssaları,Tebliğ ve İrşad Görevi ilitam ders soruları, Tebliğ ve İrşad Göreviönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes