> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İslam,Tasavvuf,Hayat > Dünya Sevgisi ve Zühd
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünya Sevgisi ve Zühd  (Okunma Sayısı 911 defa)
26 Haziran 2010, 18:45:27
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Haziran 2010, 18:45:27 »



DÜNYA SEVGİSİ VE ZÜHD


Cumanız mübarek olsun, aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!..

Allah-u Teâlâ Hazretleri cümlenizi, cümlemizi dünyanın ve ahiretin her türlü hayırlarına nâil eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin....

Peygamber (Sallàhu aleyhi ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ecmaîn, ve selleme ve barike kesîran kesîrâ) Hazretleri, nasıl bir hayat geçirdi; hepimiz müslüman olarak az veya çok okumuşuzdur, biliriz. Peygamber SAS Efendimiz'in hadis-i şeriflerini duymuşuz, dinlemişiz ve kendi kendimize tefekkür etmişizdir.

Peygamber SAS Efendimiz şâşaalı, saltanatlı, debdebeli, haşmetli, zînetli, süslü bir hayat geçirmedi. Son derece sâde bir yaşam sürdü ve eline imkânlar geçtiği halde bile, bu sâde, basit yaşamını değiştirmedi.

İmkânı olmayan bir insanın fakîrâne, sâde yaşaması normaldir. İmkânı yok, mecbûren öyle yaşıyor. Ama imkânı olan insanların mütevâzi yaşamaya devam etmesi, sâde bir hayat sürmeye devam etmesi önemli bir hadisedir.

Peygamber Efendimiz öyle yaşadı. Hasır üstünde yattı. Kendisine yumuşak bir yatak hediye eden bir kimsenin yatağını, bir gece üstünde yattıktan sonra, ertesi gün teşekkür edip iade etti: "Bu yatak beni çok rahatlandırıyor. Gece çok rahat uyumuşum, gece ibadetine kalkamamışım. Onun için bunu geri al!" dedi.


Sâde bir sofrası vardı. Aylarca evinden duman tütmezdi. Halkın arasında idi, halktan ayrılmamıştı, kopmamıştı. Evi mescid-i şerifine bitişik idi ve sâde idi. Peygamber SAS Efendimiz'in evinin o eski hali maalesef muhafaza edilmemiştir. Mescid genişletilecek diye yıkılırken, o eski halini bilenler, yıkılmasını istememişler ve ağlamışlardır. Demişlerdi ki:

"--Ah, Peygamber Efendimiz'in odaları yıkılmasaydı da, bunların ne kadar sâde olduğunu, ne kadar basit olduğunu, ne kadar küçük olduğunu halk ilâ nihâye bilseydi." Yâni asırlarca sonra gelenler de, Peygamber efendimiz'in evi ve odaları nasıldı, bilselerdi.

Nasılmış ebadı Peygamber Efendimiz'in odalarının?.. Eni bir arşın, boyu üç arşın... Yâni bir somya sığacak kadar, bir yatak sığacak kadar küçük bölmeler halindeydi.

Yemesi öyle sâdeydi, yatması sâdeydi, hareketleri sâdeydi. Her şeyiyle Peygamber SAS Efendimiz sâde bir hayat sürdü ve sâde bir hayatı tavsiye etti.


Sahâbe-i kiram da öyleydi. Peygamber Efendimiz'den sonra halife oldu bazıları... Devletin başına geçtiler. Devletin beytülmâli, yâni hazinesi ellerinin altındaydı; tabii ona aslâ el uzatmazlardı. Kendilerinin devletten aldıkları maaşları vardı; onu dahi ölçülü harcarlardı. Ellerinde imkân olduğu halde, sâde yaşantılarını mâlî imkânlarına göre değiştirmemişlerdi, lüksleştirmemişlerdi.

Hazret-i Hafsa Vâlidemiz, Peygamber SAS Efendi-miz'in zevcesi, Hazret-i Ömerin kızı (Radıyallàhu anhümâ)... Babasının halife olduğu sırada, emîrül mü'minîn olduğu sırada sofrasını görüyor. Çok kaba, çok kuru, tatsız tuzsuz yemekler yediğini görünce diyor ki:

"--Babacığım, artık mâlî imkanlarımız gelişti. Herkesin maaşı var..."

Tabii, devlet kocaman bir devlet olunca, ticârî mallar da daha rahat gelip gidebiliyor ve mâlî imkânı artan insanların da onlardan istifade etmesi mümkün oluyor. Eskiden yokluk vardı, ticaret kısıtlıydı, para kısıtlıydı. Parası olsa bile mal almak zordu. Şimdi o durum yok...

"Biraz daha durumunu güzelleştirsen, biraz daha şöyle midene rahatlık verecek yiyecekler yesen!" diye babasına acıdığı için, hatırlatmıştı. Hazret-i Ömer RA şiddetle reddetmişti:

"--Peygamber SAS Efendimiz'in zevcesisin, onun nasıl yaşadığını biliyorsun; öyleyken bana bunu nasıl teklif edebilirsin?.. Ben onların yolundan ayrılmam!" dedi.


Öbür ashâb-ı kiram da öyleydi. Hazret-i Ali RA Efendimiz, aynı şekilde sâde hayat sürmüştü. Onların hayat hikâyelerini, terceme-i hallerini okuduğumuz zaman, hepsinde bunu görürüz.

Abdullah ibn-i Mes'ud vali olmuştu, Selmânül Fârisî vali olmuştu ama, durumlarını değiştirmemişlerdi. Valilik konağına girmemişlerdi, üzerlerine şâşaalı, gösterişli elbiseler giymemişlerdi.

Bunların hepsinin temelinde bir duygu vardı: Dünyayı umursamamak, dünyaya değer vermemek... Dünyalık dediğimiz mal, mülk, ihtişam ve rahatlığı gàye edinmemek... Ahireti istemek, ahirete rağbet etmek... Allah'ın rızâsını düşünmek, Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmak... Geceleri ibadetle, gözyaşlarıyla ihyâ etmek; gündüzleri halkın hizmetine koşup çalışmak, hizmet yapmak... Hayırlı iş yapmak, başkalarının gönlünü almak ama, başkalarının malını mülkünü almamak... Başkalarının hakkı olan imkânlar elinin altında olsa bile, onu kendi lehine kullanmamak ve sâde hayatı devam ettirmek... İşte buna zühd, zâhidlik deniliyor.

Dünyada zahid olmak; dünya hayatını çok önemli görmemek, ahiret hayatını önemli görmek, ahiret hayatına çalışmak önemli bir duygudur ve makbul bir duygudur. İşin doğrusu da odur; çünkü, mü'min için ahiret kıymetlidir. Herkes için ahiret daha önemlidir. Mü'min ahirette çok büyük mükâfatlara nâil olacaktır. Kâfir, suçlu, âsî, mücrim de ahirette çok büyük cezalara çarptırılacaktır.


Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin bu dünyada emret-tiklerini yapmak gerekiyor, ahiretteki mükâfatları kazanmak gerekiyor. Çünkü, ahiret dünyanın sonucudur, dünya ahiretin tarlasıdır. Allah-u Teâlâ Hazretleri dünya hayatındaki davranışlarına göre, insanlara ahirette muamele edecektir. Mükâfat veya ceza verecektir.

(Femâ yükezzibüke ba'dü bid dîn. Eleysallàhu biahkemil hàkimîn.) "Bu mükâfatı inkâr mümkün mü?.. O mükâfat, karşılık ve cezâ; insanın yaptığı işlere göre ahirette karşılığını görmesi inkâr edilir mi?.. Bu mutlaka olacak!.. Allah hakimlerin en adaletlisi, en hikmetle hükmedicisi değil mi?.. Mutlaka haklı hakkını alacak, haksız cezâsını çekecek, zalim ettiğini bulacak!"

Ahiret önemli... Onu inkâr etmek, onu gözden çıkarmak mü'min için mümkün değil... Onun için zühd önemli bir duygudur.

Rahmetullàhi Aleyh Hocamız'ın da o güzel isminin bir tanesi de Zâhid idi. Bu isim konuluyor. Evlâtlarımıza severek Zâhid ismini koyuyoruz.

Dünya önemli değil... Bu dünya hayatı çalışmak içindir, rahat yeri değildir; ahiret önemli, ahirete rağbet etsin, ahirete çalışsın diyedir.


Bundan ne hasıl oluyor?.. Böyle bir duygu, dünyaya önem vcermemek, Peygamber SAS Efendimiz'i ve sahabe-i kirâm (Rıdvânullàhi teâlâ aleyhim ecmaîn) hazretlerini ve kâmil müslümanları, salih kulları hangi noktaya götürmüş?.. Onların hayatlarının en belirgin, en çarpıcı, hemen göz önüne gelen tarafı, hiç kimsenin hakkına, malına el uzatmamışlar. Adaletle hareket etmeğe gayret etmişler, kimsenin bir zerre hakkını yememeğe çalışmışlar. Haksız kazanca sırt dönmüşler, haksız kazancı reddetmişler; önlerine gelse bile ellerinin tersleriyle itmişler, sahibini azarlamışlar. Bu teklifi yapanı haşlamışlar, "Olmaz böyle şey!" demişler.

En belirgin özelliği bu: Haram yememek, açgözlülük yapmamak, başkasının hakkına, malına el uzatmamak...


Zühdün ikinci tezâhürü nedir?.. Tabii, bu birinci ikinci dediğimiz bizim sıralamamıza göredir. Allah indinde hangisi daha kıymetli, Allah-u Teâlâ Hazretleri bilir. İkinci özelliği de, ahirete rağbet edip, ahiret için var gücüyle çalışmaktır. Zâhid olan insan aynı zamanda abiddir. Onun için âbid ve zâhid kelimesi ekseriyetle beraber kullanılır.

Dünya değerli olmadığına göre, ahiret önemli olduğuna göre, o ibadetlerine sâdıktır, vefâlıdır, devamlıdır. Gece ibadetlerine kalkar; çok kıymetli bir ibadet olan gece ibadetini aşk ile, şevk ile yapar.

Aşıktır; çünkü böyle hâlisâne yapılan ibadetler, insanın kalbini nurlandırıyor; aşkullahı, muhabbetullahı hasıl ediyor. Yunus Emre gibi gece gündüz yanan yakılan bir aşık-ı sàdık oluyor, abid ü zâhid olan kimse oluyor. Yapılan bir şeyden sonra meydana gelen sonuç bu...


Dünyayı sevmeye gelince, insan bu hayatı seviyor. Bu hayattaki imansızların peşinden koştuğu, rağbet ettiği, yağmaladığı, kavgalaştığı şeyleri sevince ne oluyor?.. O zaman onları elde etmek için hırsa kapılıyor. Hırsa kapılıp gözünü perde kaplayınca, haramları da işliyor, haramları da alıyor. Harama el uzatıyor, çalıyor, çırpıyor.

Meselâ, Peygamber SAS Efendimiz'in hadis-i şerifi çok kesin olarak ortada:

(Errâşî vel mürteşî fin nâr.) Râşi ve mürteşi, rüşvet kelimesinden gelen iki kelime... Biz rüşvet diyoruz, Araplar daha ziyade rişvet diyorlar. Yâni, haksız işini yaptırmak için, işin başındaki memuru vazifesini yapmaktan saptırmak, haksızlığa göz yummasını sağlamak için verilen para... Râşî, rüşveti veren kimse... Mürteşî de, rüşveti alan kimse...


Bir insan bir memur karşısına dikildiği zaman, herhangi bir işte; vergi işinde, belediye işlerinde, daha başka bir konuda devletin bir memuru var... Devletin, milletin her ferdinin hakkını orda temsil ediyor; onu koruması lâzım, kollaması lâzım!.. Onun karşısına çıkıyor ki:

"--Sen milletin hakkını kollama, devletin sana verdiği vazifeyi yapma!.. Ben senin yan cebine rüşvet koyacağım, para vereceğim; sen beni görme, benim yaptığım haksızlığa göz yum! Ben bu haksızlığı yapayım, işimi yürüteyim, götüreyim, getireyim." diyor.

Ne yapıyor?.. Nizamı haleldar ediyor, kurulmuş olan güzel adaletli düzeni kendi lehine kaldırıyor. Kendisi haksızlığı yapacak, işini bitirip götürecek.


Karşı taraf vicdanını bastırıp, vicdanını susturup niye bu haksızlığa razı oluyor?.. Cebine para konulduğu için, rüşvet konulduğu için... Böylece toplumdaki bütün kanunlar çiğnenmeğe başlıyor, aksıyor. Haklar çiğneniyor, mazlum ve mâsum olan halkın müdafaası yapılmıyor. Zalim olan insanlar halkın parasını, malını, hazineyi, beytül mâli sömürüyor, halkın menfaatlerini çiğniyor.

Ne oluyor yâni?.. Alemin teessüs etmiş olan güzel nizamı yıkılmış veya surda bir gedik açılmış, sur ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünya Sevgisi ve Zühd
« Posted on: 19 Nisan 2024, 09:36:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünya Sevgisi ve Zühd rüya tabiri,Dünya Sevgisi ve Zühd mekke canlı, Dünya Sevgisi ve Zühd kabe canlı yayın, Dünya Sevgisi ve Zühd Üç boyutlu kuran oku Dünya Sevgisi ve Zühd kuran ı kerim, Dünya Sevgisi ve Zühd peygamber kıssaları,Dünya Sevgisi ve Zühd ilitam ders soruları, Dünya Sevgisi ve Zühdönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes