๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2010, 17:52:20



Konu Başlığı: Taif muhasarasının kaldırılışı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2010, 17:52:20
Taif Muhasarasının Kaldırılışı


Müslümanlar, Taif kalesine hep birden hücuma kalkmak için Peygamberimiz Aleyhisselamdan izin istediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Onu fethedeceğimizi sanmıyorum!

Onun fethi hakkında bize şimdilik izin verilmemiştir!" buyurdu.[429]

Ashabdan Ebu Bürde´nin bildirdiğine göre; insanların veya kabilelerin Peygamberimiz Aleyhisselama karşı en kinlisi ve hınçlısı Sakîflerle Benî HaniTeler idi.[430]

Ebu Mıhcan, Taif kalesinin üzerinde dikilerek, Müslümanlara:

"Ey Muhammed´in köleleri! Siz vallahi şimdiye kadar bizden başka iyi çarpışan kimselerle karşılaş madınız ve en kötü bir yerde de tutulup kalmadınız!

Sizler, umduğunuz şeylere eremeden dönüp gideceksiniz!

Bizler çok katıyız ve katı kalbliyiz!

Bizim babalarımız da, katı ve katı kalbi i idiler!

Vallahi, bizim size teslim olacak, boyun eğecek kabilemiz yok!

Taif´i sağlam ve sarp bir kale yapmışızdır!" diyerek bağırdı.

Hz. Ömer:

"Ey İbn Habib! Sen bu deliğinden çıkıncaya kadar, geçimliklerini kesmeye devam edeceğiz!

Sen ancak er geç deliğinden çıkacak bir tilki gibisindir!" dedi.

Ebu Mıhcan:

"Ey İbn Hattab! Siz üzüm asmalarını keserseniz, su ve toprak ile onlar tekrar meydana gelmez mi?" dedi.

Hz. Ömer:

"Sen suyun ve toprağın yanına gitmeye güç yetiremeyeceksin ki!

Sen içeride ölünceye kadar, biz senin deliğinin kapısından ayrılmayacağız" dedi.

Hz. Ömer böyle söyleyince, Hz. Ebu Bekir:

"Ey Ömer! Böyle söyleme! Çünkü, Resûlullah Aleyhisselama Taif i fethe daha izin verilmedi" dedi.

Hz. Ömer:

"Bunu sana Resûlullah Aleyhisselam mı söyledi?" diye sordu.

Hz. Ebu Bekir:

"Evet!" dedi.[431]

Osman b. Maz´un´un zevcesi Havle binti Hakîm de:

"Yâ Rasûlallah! Allah sana Taif i feth ettirirse, Bâdiye binti Gaylan´ın veya Fâria binti Akîl´in ziynet lerini, takıntılarını bana ver!" dediği zaman,[432] Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Hüveyle! Ya daha Sakîfi bana boyun eğdirmeye izin verilmedi ise, sana ne yapabilirim?" buyur muştu.[433]

Havle:

"Yâ Rasûlallah! Taiflilere hücuma hazırlanmaktan seni alıkoyan nedir?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bize şu ana kadar onlara galebe çalmaya izin verilmedi.

Taif´i şimdilik fethedeceğimizi sanmıyorum!" buyurdu.[434]

Havle bunu Hz. Ömer´e haber verdi.[435]

Hz. Ömer, Peygamberimiz Aleyhisselamın huzuruna girdi ve:

"Yâ Rasûlallah! Havle´nin kendisine senin söylediğini açıklayarak bana söylediği şeyi ona sen mi söyledin?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Onun söylediği şeyi ona ben söylemiştim!" buyurdu.[436]

Hz. Ömer:

"Demek, onlar üzerine galebe çalmaya izin verilmedi?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet! İzin verilmedi" buyurdu.

Hz. Ömer:

"Öyleyse, göç etmeye hazırlanmaları halka haber verilecek mi?" diye sordu:

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet!" buyurdu.

Bunun üzerine, Hz. Ömer, göç etmeye hazırlanmalarını Müslümanlara ilan etti.[437]

Hz. Ömer:

"Ey Allah´ın Peygamberi! Sakîfler aleyhinde Allah´a dua etsen olmaz mı?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah, Sakîfler aleyhinde dua etmeye de izin vermedi!" buyurdu.

Hz. Ömer:

"Öyleyse, aleyhlerinde dua etmeye izin vermediği bir kavmi ne için öldürdük?!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Siz hemen göç etmeye bakınız!

Siz hemen göç etmeye bakınız!" buyurdu.[438]

Dönüş için ilan yapılınca, Müslümanlar konuşmaya ve birbirlerine gidip gelmeye başladılar[439] ve:

"Taif´i fethetmeden nasıl dönüp gideriz?![440]

Allah bize buranın fethini nasip edinceye kadar buradan ayrılmayız!

Vallahi, bunlar, şimdiye kadar karşılaştıklarımızdan daha önemsiz ve daha azdırlar!

Mekkelilerin ve Hevâzinlerin topluluklarıyla karşılaştık.

Allah, o toplulukları dağıttı.

Bunlar ise, deliğine sinmiş tilkiden ibarettirler!

Eğer bunları kuşatmaya devam edecek olursak, şu kulübelerinde ölür giderler" dediler.

Aralarında konuşmalar, anlaşmazlıklar çoğaldı.

Hz. Ebu Bekir´e gidip onunla konuştular.

Hz. Ebu Bekir, onlara:

"Bu işi Allah ve Allah´ın Resûlü daha iyi bilir.

Emir Resûlullah Aleyhisselama gökten gelir!" dedi.

Hz. Ömer´e gittiler.

Hz. Ömer bu işe karışmaktan kaçındı ve:

"Biz, Hudeybiye hadisesini gördük!

Hudeybiye´de içime Allah´tan başkasının bilmediği şüphe girdi.

O gün, Resûlullah Aleyhisselama hiç yapmadığım sözlerle başvurdum.

Az kalsın ev halkım ve malım mahvolup gidecekti!

Onun Allah tarafından yaptığı işte bizim için hayır vardı.

Halk için, Hudeybiye barışından daha hayırlı bir fetih olmamıştır!

Resûlullah Aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği günden Hudeybiye´de barış yazısının yazıldığı güne kadar Müslüman olanlardan daha çok kimseler, kılıç kullanılmadan Müslüman oldular.

Resûlullah Aleyhisselamın yaptığında hayırvardır.

Ben, o işten sonra, hiçbir zaman, hiçbir iş hakkında ona dönüp itiraz edemem.

Bu iş, Allah´ın işidir. O, Peygamberine, dilediğini vahyeder!" dedi.[441]

Peygamberimiz Aleyhisselam, halkın dilini kesmek için, bazılarıyla konuştu.

Nevfel b. Muaviyetü´d-Di´lî´ye:

"Ey Nevfel! Sen ne dersin, ne görüştesin?" diye sordu.

Nevfel:

"Yâ Rasûlallah! Deliğinde bulunan tilkiyi bekler durursan, yakalarsın!

Onu kendi haline bırakırsan, sana zarar vermez!" dedi.[442]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Taif´i fethe izin vehimeyince:[443]

"İnşaallah, yarın döneceğiz!" buyurdu.

Bu, Müslümanlara çok ağır geldi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Öyleyse, yarın sabah, çarpışmaya hazırlanınız!" buyurdu.

Sabahleyin, savaştılar ve yaralandılar![444]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"İnşaallah, yarın döneceğiz!" buyurdu.

Bu, Müslümanların hoşuna gitti. Hemen yol hazırlığına giriştiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara bakıp gülümsedi.[445]

Müslümanların, böyle, Peygamberimiz Aleyhisselamın dönüş emri hakkındaki yararlılığı görerek kendi görüşlerini değiştirmeleri de, Peygamberimiz Aleyhisselamın hoşuna gitti.[446]

Sakîfler, Müslümanların Taif muhasarasını kaldırarak ayrılmaya başladıklarını görünce, Saîd b. Ubeyd es-Sakafî:

"Biliniz ki; Sakif kabilesi yerinde duruyor!" diyerek seslendi.

Uyeyne b. Hısn da:

"Evet! Öyledir! Vallahi, onlar şerefli ve kıymetli olarak yerlerinde duruyordurve duracaklardır!" diye karşılık verdi, Saîd´in sözünü benimsedi.[447]

Müslümanlardan birisi,[448] ona:

"Allah seni kahretsin! Resûlullah Aleyhisselama karşı koyan müşrik bir kavmi mi övüyorsun!? Güya, sen Resûlullah Aleyhisselama yandı m a gelmiştin?!" diyerek çıkıştı.

Uyeyne b. Hısn:

"Vallahi, ben sizin yanınızda SakffIerle çarpışayım diye gelmedim.

Fakat, Muhammed´in Taif´i fethetmesini, kendim için Sakîflerden bir kız ele geçirip onunla evleney im de, o bana belki bir erkek çocuk doğurur diye arzu ettim. Çünkü, Sakîfler çok zeki ve cin fikirli bir kav imdir!" dedi.[449]

Hz. Ömer Uyeyne b. Hısn´ın bu sözlerini Peygamberimiz Aleyhisselama haber verince, Peygamberimiz Aleyhisselam gülümsedi.[450]






[429] Beyhakî Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 84.

[430] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 420.

[431] Vâkidi, Megâzî, c. 3, s. 935.

[432] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 170.

[433] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 935, Taberî, c. 3, s. 134.

[434] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 168, Zehebî, Megâzî, s. 491.

[435] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâif, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 170, İbn Esîr, Kâm il, c. 2, s. 267 Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 350.

[436] Vâkıdî, Megâif, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 170.

[437] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 350.

[438] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 159.

[439] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

[440] Vâkıdî, c. 3, s. 936, İbn Sa´d, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

[441] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

[442] Vâkıdî, M egâzf, c. 3, s. 937, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 159, Taberî, Târih, c. 3, s. 133, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267, İbn Seyyid, Uyünu´l-eser, c. 2, s. 201, Zehebî, Megâzî, s. 496, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 350.

[443] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 1 59.

[444] Vâkıdî, c. 3, s. 936-937, İbn Sa´d, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

[445] Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa´d, c. 2, s. 159, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11, Buhârî, c. 5, s. 102, Müslim, c. 3, s. 1402, İbn Seyyid, c. 2, s. 202, Ebu´l-Fidâ, c. 4,350.

[446] Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 215, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 82.

[447] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267.

[448] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Taberi, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

[449] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 937, Taberî, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

[450] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 7/83-88.