๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2010, 14:03:10



Konu Başlığı: Şair Abdullah b. Zibârâ nın Necran dan gelmesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2010, 14:03:10
Şair Abdullah b. Zibârâ´nın Necran´dan Gelip Müslüman Oluşu  



Mekke fethedilince, Abdullah b. Zibârâ, öldürüleceğinden korkarak, Ümmü Hani´nin kocası Hübeyre b. Ebi Vehb ile birlikte Necran´a kadar kaçtı ve Necran kalesine girdi.

Orada, kendilerine:

"Arkanızdakil erden ne haber var?" diye sordukları zaman:

"Kureyşîleri soruyorsanız, Muhammed Mekke´ye girdi. Kureyşîler de öldürüldüler!

Vallahi, öyle sanıyoruz ki, Muhammed bu kalenize kadarda ilerleyip gelecektir!" dediler.

Belharisler ile Kilablar, kalelerinin bozuk, yıkık yerlerini onardılar ve yaylım hayvanlarını topladılar.[1182]

Şair Hassan b. Sabit´in söylemiş olduğu bir tek beyit, Abdullah b. Zibârâyı uyarmaya, umutlandır­maya ve Mekke´ye geri çevirmeye yetti. [1183]

Abdullah b. Zibârâ, Hassan b. Sabit´in beytini alıp da Mekke´ye, Peygamberimiz Aleyhisselamin yanına gitmeye hazırlanınca, Hübeyre b. Ebi Vehb:

"Ey amcamın oğlu! Sen nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

"Vallahi, Muhammed´in yanına gitmek istiyorum!" dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

"Ona tâbi olmayı mı istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

"Evet! Vallahi!" dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

"Keşke ben senden başkasını yoldaş edinmiş olsaydım!

Vallahi, zannetmem ki, sen Muhammed´e temelli bağlı kalasın!" dedi.

Abdullah b. Zibârâ:

"Bu, senin görüşündür!

İnsanların en hayırlısı ve en iyisi olan amcamın oğlunu bırakıp da, ne için Benî Haris b. Ka´bların yanlarında oturalım?!" dedi.

Necran´dan ayrılıp Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldi.

Abdullah b. Zibârâ gelirken, Peygamberimiz Aleyhisselam ashabıyla birlikte oturuyordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onu görünce:

"İşte İbn Zibârâ! Yüzünde İslâmiyet nuru parlıyor!" buyurdu.

Abdullah b. Zibârâ, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına gelip ayakta durdu ve:

"Selam olsun sana ey Allah´ın Resûlü!

Şehadet ederim ki; Allah´tan başka hiçbir ilah yoktur!

Şüşhesiz ki, sen de, O´nun kulu ve resûlüsün!

Hamd olsun O Allah´a ki, beni İslâmiyete hidayet edip kavuşturdu.

Ben, sana karşı, ata, deveye binerek veya yürüyerek düşmanlık yapmaktan geri durmamış; sonra da, senden korkup Necran´a kaçmıştım.

İslâmiyete hiçbir zaman yaklaşmamak istiyordum.

Yüce Allah ise, benim için, istediğimden daha hayırlısını diledi ve onun sevgisini gönlüme düşürünce, içinde yuvarlandığım dalâlet ve sapkınlıkları; hiçbir yarar vermez, kendisine kimin taptığını, kimin tapmadığını bilmez bir taş parçası karşısında akıl sahibinin tapınmasındaki ve ona kurbanlar kesmesindeki manasızlığı ve boşluğu düşünebildim!" dedi[1184] ve yapmış olduğu bütün kötülüklerden dolayı Peygamberimiz Aleyhisselamdan özür ve af diledi, özrü kabul edildi.[1185]

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hamd olsun O Allah´a ki, sana İslâmiyeti bahşetti.

Şüphe yok ki, İslâmiyet kendisinden önce yapılanları siler!" buyurdu.[1186]

Abdullah b. Zibârâ, İslâm amelleriyle Müslümanlığını güzelleştirdi.[1187]

Abdullah b. Zibârâ´nın arkadaşı Hübeyre b. Ebi Vehb ise, Necran´da oturdu. Orada müşrik olarak ölüp gitti.[1188]



[1182] Vâkıdı, Megâzî, t 2, s. 847.

[1183] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 61, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847.

[1184] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847, 848.

[1185] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

[1186] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848.

[1187] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

[1188] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848, 849.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/462-464.