๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2010, 13:11:23



Konu Başlığı: Peygamberimiz as ın kaçışan müslümanlara seslenişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2010, 13:11:23
Peygamberimiz Aleyhisselamın Kaçışan Müslümanlara Seslenişi ve Hz. Abbas´ı Seslendirişi  




Peygamberimiz Aleyhisselam, Müslümanların bozulup kaçıştıklarını görünce, boz katırının üzerinde, sağına soluna döne döne:

"Ey Allah´ın yardımcıları! Ben Allah´ın kulu ve resûlüyüm! Sabır ve sebat gösteriniz!" buyuruyor-du.[177]

Hz. Abbas der ki:

"Resûlullah Aleyhisselamla Huneyn harbinde bulundum.

Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib ile ben, Resûlullah Aleyhisselamın ardına düştük. Kendisinden hiç ayrılmadık.

Resûlullah Aleyhisselam, beyaz katırının üzerinde idi.

Müslümanlarla kâfirler karşılaşınca, Müslümanlar dönüp gerilediler.

Resûlullah Aleyhisselam ise, katırını kâfirlere doğru mahmuzlamaya başladı.

Ben Resûlullah Aleyhisselamın katırının geminden tutuyor, onu, koşmasın diye engelliyordum.

Resûlullah Aleyhisselam, bana:

´Ey Abbas! Ashâbu´s-Semüre´ye seslen!1 buyurdu.

Bunun üzerine, ben sesim çıkabildiğince:

´Yâ Eshâbessemüre! Ey semüre ağacının altında Resûlullah Aleyhisselama bey´at etmiş olan saha-biler! Nendesiniz?!´ diyerek haykırdım.

Vallahi, sesimi işittikleri zaman yerlerine dönüşleri, ineğin yavrularına dönüşü gibi idi!

Ensara, önce genellikle:

´Ey Ensar cemaati! Ey Ensar cemaati!1

Sonra, özellikle de:

´Ey Benî Haris b. Hazrec cemaati! Ey Benî Hazrec cemaati!´ diye seslenilince, onlar

´Buyur! Buyur! Buyur!´ diyoriar,[178] bindikleri develerini geri çevirmek istiyorlar, fakat geri çevirmeye güç yetiremiyorlar; hatta sırtlarındaki zırh gömleklerini çıkarıp develerinin boyunlarına attıkları halde, onları durduramıyorlandı. En sonunda, kılıçlarını, kalkanlarını alıp kendilerini develerinden aşağı atarak Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına koşuyorlardı![179]

Sa´d b. Ubâde, Hazrecîlere:

´Yetişiniz ey Hazrecîler! Yetişiniz ey Hazrecîler!´

Useyd b. Hudayr da:

´Yetişiniz ey Evsîler! Yetişiniz ey Evsîler!´ diyerek seslendikleri zaman, arıların beylerinin başına top­landıkları gibi, her taraftan gelen Müslümanlar Hevâzinlerin üzerine öfkeyle atılmaya başladılar!

Muhacirler:

´Yâ Benî Abdurrahman!1

Evsîler:

´Yâ Benî Ubeydullah! Ey Allah süvarileri!´ diyerek hay kırıyorlardı. "[180]

Dönüp gelenler, Hevâzin müşriki eriyle çarpışmaya giriştiler.[181]

Peygamberimiz Aleyhisselamın çevresi, Müslümanlarla çarpışan Hevâzin müşrikleri tarafından sarılmıştı.[182]

Hz. Osman, Hz. Ali, Ebu Dücâne ve Eymen b. Ubeyd, Peygamberimiz Aleyhisselamın önünde çarpışıyorlardı.[183]

O gün, Hz. Ali, Peygamberimiz Aleyhisselamın önünde çarpışanların hızlısı, en hiddetli ve şiddetlisi idi.[184]

Ebu Süfyan b. Haris der ki:

"Allah biliyor ki, ben, Resûlullah Aleyhisselamın önünde ölmek istiyordum.

O sırada, Abbas b. Abdulmuttalib, Resûlullah Aleyhisselamın katırının gemini tutuyordu.

Ben de, öbür yanına geçip katırının geminden tutunca, Resûlullah Aleyhisselam:

´Kim bu?´ diye sordu.

Yüzümden, miğferimi kaldırdım.

Abbas:

´Yâ Rasûlallah! (Süt) kardeşin ve amcanın oğlu Ebu Süfyan b. Hâris´tir. Ondan razı ol!1 dedi.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Öyle yaptım! Allah onun bütün düşmanlıklarını bağışlasın!´ buyurdu.

Bunun üzerine, üzengideki ayağını öptüm.

Sonra, bana döndü de:

´Evet! (Süt) kardeşimdir!´ buyurdu."[185]

Peygamberimiz Aleyhisselam, boz katırının üzerinde üzengilere basarak dikilip Müslümanların Hevâzinlere kılıçla giriştiklerini görünce:

"İşte, bu, tandırın tutuştuğu (savaşın kızıştığı) zamandır!" buyurdu.[186]





[177] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897-898.

[178] Zührî, Megâzî, s. 92, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 898, ^bdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 207, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1 398, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 1 37-1 38.

[179] İbn İshak, İbn Hişam, S ire, c. 4, s. 87, Vâkıdî, c. 3, s. 898-899, Taberî, Târih, c. 3, s. 128-129, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 239, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 120, İbn E ar, Kâmil, c. 2, s. 264, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 192, Zehebî, Megâzî, s. 480, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 209, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 12.

[180] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 903-904.

[181] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1,s.2O7, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1399.

[182] Taberî, Târîh, c. 3, s. 129.

[183] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 902.

[184] Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 180, İbn Hacer, Metâlibu´l-âliye, c. 4, s. 252.

[185] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 67.

[186] Zührî, Megâzî, s. 92-93, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 87, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 899, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 380, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2. 151, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 207, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1399, Taberî, Târîh, c. 3, s. 129, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 138-139, İbn Esîr, Kâm il, c. 2, s. 264, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 192, Zehebî, Megâzî, s. 483, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 330. İbn Kayyım , Zâdu´l-mead, c. 2, s. 209, Heysemî, Meonau´z-zevâid, c.6,s.1O.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 7/43-46.