๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Mart 2010, 18:25:27



Konu Başlığı: Peygamberimiz as ın Hz. Ali ye emir ve direktifleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Mart 2010, 18:25:27
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Ali´ye Emir ve Direktifleri


Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Meydanlarına varıp konduğun zaman, seninle çarpışmaya kalkmadıkça, onlarla çarpışma! [98]

Eğer seninle çarpışmaya kalkarlarsa, sizden birini öldürünceye kadar onlarla çarpışma!

Sizden öldürürlerse, bir müddet ne yapacaklarını beklemeden onlarla çarpışmaya kalkma!

Sonra onlara:

´Sizler ´Lâ ilahe illallah=AlIah´tan başka hiçbir ilah yoktur1 demeyi kabul eder misiniz?1 diye sor.

´Evet!´ derlerse, onlara:

´Siz, mallarınızın sadaka ve zekatını çıkarıp fakirlerinize vermeyi kabul eder misiniz?´ diye sor.

´Evet!´ derlerse, artık onlardan bundan başkasını isteme!

Vallahi senin elinle Allah´ın bir tek adamı hidayete, doğru yola eriştirmesi, senin için, üzerine güneşin doğduğu veya battığı herşeyden daha hayırlı dir! [99]

Daha önce Yemen´e gitmiş bulunan Halid´in arkadaşlarına emret: Onlardan, geri dönüp seninle git mek isteyenler, geri dönüp gitsinler; Medine´ye gelmek isteyenler de gelsinler!" buyurdu. [100]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Ali´ye:

"Eğer Halid b. Velid´le biraraya gelirseniz, âmir (başkumandan) Ali b. Ebu Talib´dir!" buyurduğu da rivayet edilir. [101]

Hz. Ali, üçyüz süvarinin başında yola devam etti.

Nihayet, süvarilerin öncüleri Mezhiclerin yurduna yaklaştılar.

Hz. Ali arkadaşlarını akıncı birliklerine ayırdı.

Bunlar, yaptıkları akınlar neticesinde birçok kadın, erkek, çocuk esir aldılar. Deve, davar, vesair ganimet mallan ele geçirip getirdiler.

Hz. Ali, ganimet mallarıyla Büreyde b. Husayb´ı görevlendirdi.

Hz. Ali, Mezhiclerin bir cemaatine rastladı, onları İslâmiyeti kabule davet ve teşvik etti.

Fakat Mezhicler İslâmiyete girmeye yanaşmadılar, İslâm mücahidlerini oka ve taşa tuttular.

Bunun üzerine, Hz. Ali, eline sancak verip Mes´ud b. Sinanü´s-Sülemîyi ileri etti. [102]

Mezhiclerden bir adam meydana çıkıp kendisiyle çarpışacak er diledi.

Ona karşı, Esved b. Huzâiyyü´s-Sülemî meydana çıktı.

İki süvari bir müddet birbirlerine saldırdılar.

En sonunda Esved b. Huzâî onu öldürüp elbise ve silahlarını aldı . [103]

Sonra, Hz. Ali, yanındaki süvarilerle birlikte hücuma geçti.

Mezhiclerden yirmi kişi öldürülünce, Mezhicler dağıldılar. [104]

Hz. Ali, onları takip etmekten vazgeçip kendilerini tekrar İslâmiyete davet etti. Mezhicler Müslüman olmayı kabul ettiler. Reislerinden bazı kişiler gelip Hz. Ali´ye İslâmiyet üzerine bey´at ettiler ve:

"Bizler, arkamızdaki kavmimiz adına da bey´at ediyoruz!

İşte, zekat ve sadakalarımız! Onların içinden, Allah´ın hakkını da al!" dediler.

Hz. Ali ganimet mallarını biraraya toplattıktan sonra beşe ayırıp bir okun üzerine "Allah´a aittir!" yazısını yazdı, kur´a çekti.

İlk çıkan, Allah´a ait beşte bir hisse oldu! [105]

Bu hisse içinde Yemen elbise balyaları, ganimet develeri, Mezhiclerin zekat develeri bulunuyor du. [106]

Hz. Ali, kalan dört hisseyi de mücahidler arasında bölüştürdü. [107]

Hz. Ali, Mezhiclerin durumunu Peygamberimiz Aleyhisselama yazdığı bir yazı ile bildirdi ve yazıyı Abdullah b. Amr b. Avfü´l-Müzenî ile gönderdi.

Yazısında; Zübeyd ve başka cemaatlara rastlayıp kendilerini İslâmiyete davet ettiğini, Müslüman olurlarsa kendileriyle çarpışmaktan el çektiğini bildirdiğini, bunu yanaşmayanlarla çarpışmak zorunda kaldığını, Yüce Allah´ın zafer ihsan ettiğini, onlardan öldürülenlerin öldürüldüğünü, sonra teklif olunduk ları şeyi kabul edip İslâmiyete girdiklerini ve zekat vermeye boyun eğdiklerini ve kendilerinden bazı kim­selerin geldiklerini ve onlara Kur´ân-ı Kerîm okumayı da öğrettiklerini bildirdi. [108]

Ebu Saîd el-Hudrî´nin bildirdiğine göre; Hz. Ali Yemen´den Peygamberimiz Aleyhisselama dabak-lanmış bir deri içinde daha toprağından temizlenmemiş altın cevheri de göndermişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam bu altın cevherini Uyeyne b. Hısn, Akra´ b. Habis, Zeydü´l-Hayr ve Alkame arasında paylaştırdı.

Peygamberimiz Aleyhisselamın altın cevherini paylaştırdığı sırada, bir adam:

"Biz bu ihsana şu adamlardan daha müstahak idik!?" dedi.

Adamın bu sözü Peygamberimiz Aleyhisselama erişince, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Demek siz bana itimad etmiyorsunuz ha!?

Halbuki, ben göktekilerin bile emîniyimdir! Sabah-akşam bana gökyüzünün haberi gelip duruyor!" buyurdu.

Bunun üzerine, iki gözü çökük, yanağının elmacıkları çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı traşlı, izarını yukarı çemremiş bir adam ayağa kalkıp:

"Yâ Rasûlalları! Allah´tan kork!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam ona:

"Yazıklar olsun sana! Ben, yeryüzündeki insanların, Allahtan korkmaya en lâyık olanı, en çok korkanı değil miyim?!" buyurdu.

Adam arkasını dönüp gitti.

Halid b.Velid:

"Yâ Rasûl alları! İzin ver de şunun boynunu vurayım!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayır! Bunun, ileride namaz kılan bir kişi olması umulur!" buyurdu.

Halid b.Velid:

"Namaz kılanlardan öyle kimseler var ki, onlar gönüllerinde olmayan şeyleri dilleriyle söylerler!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ben halkın kalblerini açmaya, karınlarını yarmaya memur değilim!" buyurdu, sonra da o adam dönüp giderken, arkasından:

"Şunun soyundan öyle bir nesil türeyecektir ki, onlar her zaman Allah´ın Kitabını güzel sesle okuy acaklar, fakat Kur´ân´ın halâveti onların hançerelerinden ileri geçmeyecek!

Onlar, ok avı süratle delip çıktığı gibi, dinden fırlayıp çıkacaklar! [109]

Eğer ben onların zamanına yetişmiş olsaydım, Semûd kavminin toptan helak olduğu gibi, muhakkak, bunları da toptan helak etmesini Allah´tan dilerdim!"

buyurdu. [110]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Hz. Ali´ye, hac mevsimine kadarYemen´de kalmasını ve hac mevsi minde gelip Mekke´de kendisiyle buluşmasını emretti. [111]





[97] Vâkıdî, c. 3, s. 1079.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/25.

[98] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1 079, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 169, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 271.

[99] Vâkıdî, c. 3, s. 1079.

[100] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 110, Taberî, Târih, c. 3, . 159, Ebu´l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 201 Diyarbekrî, Târihu´l-hamîs, c. 2, s. 145.

[101] Vâkıdı, c. 3, s. 1079-1080, İbn Sa´d, c. 2, s. 169-170, İbn Seyyid, c. 2, s. 271.

[102] Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1 079-1080, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 1 69-1 70, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 271.

[103] Vâkıdı, c. 3, s. 1080.

[104] Vâkıdı, c. 3, s. 1080.

[105] Vâkıdı, c. 3, s. 1080, İbn Sa´d, c. 2, s. 170, İbn Seyyid, c. 2, s. 272.

[106] Vâkıdı, c. 3, s. 1080-1081.

[107] Vâkıdı, c. 3, s. 1081 , İbn Sa´d, c. 2, s. 170, İbn Seyyid, c. 2, s. 272.

[108] Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1081.

[109] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 4-5, Buharı, Sahih, c. 5, s. 110-111, Müslim, Sahih, c. 2, s. 741-742, 743.

[110] Buhârî,c. 5, s. 111, Müslim, c. 2, s. 742.

[111] Vâkıdı, Megâzî, c. 3, s. 1082, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 170, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 272.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/26-29.