Konu Başlığı: Peygamberimiz as ın hastalığının ne zaman başladigi Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Mart 2010, 12:52:42 Peygamberimiz Aleyhisselamın Hastalığının Ne Zaman Başlayıp Ne Kadar Sürdüğü, Hastalığının Ne Gibi Hastalıklar Olduğu Peygamberimiz Aleyhisselamın hastalığı Safer ayının son gecesinde,[80] Çarşamba günü,[81] Bakiyyu´l-Garkad kabristanına gidip evine döndükten sonra başağrısı ile başlamıştır.[82] Hz. Âişe der ki: "Resûlullah Aleyhisselam Bakiyy kabristanından dönünce, beni de başı ağrır bir halde bulmuştu.[83] Ben: ´Vay başım!1 diyordum Resûlullah Aleyhisselam: ´Vallahi yâ Âişe! Vay başım, diye ben demeliyim!´ buyurdu."[84] Resûlullah Aleyhisselamın başağnsı gittikçe ilerliyordu.[85] Peygamberimiz Aleyhisselamın hastalığı onüç gün sümnüştür.[86] Peygamberimiz Aleyhisselamın hastalıkları: Zehirlenme Humma (şiddetli sıtma), Buhha (nefes borusunun tıkanıp sesin kalınlaşması ve boğuklaşması) idi. Hz. Âişe, Peygamberimiz Aleyhisselamın hastalığı sırasında kendisine: "EyÂişe! Hayber´de tatmış olduğum zehirli etin acısını zaman zaman duyuyorum. Şu anda kalbimin damarının koptuğunu duymaktayım!" dediğini haber vermiştir.[87] Enes b. Malik de: "Resûlullah Aleyhisselamın küçük dili üzerinde bu zehrin izini ve tesirini görür dururdum" demiştim. [88] Ümmü Bişr b. Berâ´ da der ki: "Resûlullah Aleyhisselam vefatlarıyla sonuçlanan hastalığa tutuldukları zaman, yanına varmıştım. Kendisi humma nöbeti geçiriyordu. Alnına elimle dokundum ve: ´Yâ Rasûlallah! Ben seni hiç kimsenin tutulmadığı hummaya tutulmuş görüyorum!´ dedim. Resûlullah Aleyhisselam: ´Bize verilecek ecir ve mükâfat kat kat olduğu gibi, ibtilâlalar da bize böyle kat kat olur!´ buyurdu ve: ´Halk benim hastalığıma ne diyor?1 diye sordu. ´Halk, Resûlullahtaki hastalıkzâtülcenptir, diyorlar1 dedim. Resûlullah: ´Allah bana o hastalığı musallat kılmış değildir. Bu, ancak halka şeytanın bir telkin ve vesvesesidir´ buyurdu.[89] ´Yâ Rasûlallah! Sen bu hastalığın neden ileri geldiğini sanıyorsun? Ben oğlumun ölümünün ancak Hayber´de seninle birlikte yemiş olduğu zehirli koyun kebabından ileri geldiğini sanıyorum´ dedim. Resûlullah Aleyhisselam: ´Ey Ümmü Bişr! Ben de bu hastalığımın ancak ondan ileri geldiğini sanıyorum![90] Hayber´de oğlunla tatmış olduğum zehirli etin acısından şu anda kalb damarımın koptuğunu duymaktayım.[91] Zaman zaman onun ağrısını, sızısını duyuyorum dur!´ buyurdu."[92] Ebu Ubeyde´nin halası ve Huzeyfe´nin kızkardeşi Fâtıma Hatun da der ki: "Kadınlarla birlikte Resûlullah Aleyhisselamın hastalığını yoklamaya gitmiştik. Resûlullahı humma hararetinin şiddetinden sanki asılı bir sudan üzerine hep su damlıyormuş gibi buldum! ´Yâ Rasûlallah! Şifa bulman için Allah´a dua etsen!´ dedik. Resûlullah Aleyhisselam: İnsanların en ağır ibtilâya uğrayanları peygamberlerdir. Sonra, derecelerine göre, onlardan sonra gelenlerdir´ buyurdu."[93] Ebu Saîd el-Hudrî de, Peygamberimiz Aleyhisselamı hastalığı sırasında ziyarete gelmişti. Peygamberimiz Aleyhisselamın üzerinde bir şilte örtülü idi. Ebu Saîd el-Hudrî şiltenin üzerine elini koyduğu zaman, Peygamberimiz Aleyhisselamın vücudunun hararetini şiltenin üzerinden hissedip: "Humman ne kadar da şiddetlidir!?" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Bize ibtilâ böyle ağırlaştırılır, ecrimiz de kat kat verilir!" buyurdu. Ebu Saîd el-Hudrî: "İnsanların en ağır ibtilâya uğrayanları kimlerdir?" diye sordu. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Peygamberlerdir!" buyurdu. Ebu Saîd el-Hudrî: "Sonra kimlerdir?" diye sordu. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Salihlerdir!" buyurdu.[94] Abdullah b. Mes´ud da: "Peygamber Aleyhisselamın hastalığında vücudu hummanın hararetinden şiddetle sarsıldığı sırada yanına varmıştım. ´Yâ Rasûlallah! Sen çok şiddetli bir hummaya tutulmuşsun!´ dedim. Resûlullah Aleyhisselam: ´Evet! Ben sizden iki kişinin humması gibi hummaya tutuldum!´ buyurdu. ´Şüphe yok ki, sana iki ecir var!1 dedim. Resûlullah Aleyhisselam: ´Evet, öyledir. Hastalığa tutulan hiçbir Müslüman yoktur ki, Allah onun kusur ve günahlarını ağacın yapraklarının döküldüğü gibi dökmesin!´ buyurdu" demiştir.[95] [80] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 291. [81] İbn Sa´d, c. 2, s. 206. [82] İbn İshak, c. 4, s. 291 -292, Ahmed, c. 3, s. 489, Dârimî, c. 1, s. 39, Taberî, c. 3, s. 190. 82. [83] İbn İshak, c. 4, s. 292, Ahmed, c. 6, s. 228, Belâzurî, c. 1, s. 544, Ebu´l-Fidâ, c. 5, s. 224. [84] İbn İshak, c. 4, s. 292, İbn Sa´d, c. 2, s. 226, Ahmed, c. 6, s. 228, Buhârî, c. 7, s. 8, Dârimî, c. 1, s. 39, Belâzurî, c. 1, s. 544, Taberî, c. 3, s. 198. [85] İbn İshak, c. 4, s. 292, Ahmed, c. 6, s. 228, Belâzurî, c. 1, s. 544, Ebu´l-Fidâ, c. 5, s. 224. [86] İbn Sa´d, c. 2, s. 206, Belâzurî, c. 1, s. 559-568. [87] Buhârî, c. 5, s. 137. [88] Müslim, c. 4, s. 1721. [89] Vâkıdî, Megâzî, c.3, s. 679, İbn Sa´d, Tabakât, c. 8, s. 31 4. [90] Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 219, Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 6, s. 572. [91] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre,c.4, s. 353, Vâkıdî, c. 3, s. 679, İbn Sa´d, c. 8, s. 314. [92] Vâkıdî, c. 3, s:. 679, İbn Sa´d, c. 8, s. 314, İbn Kayyım, c. 2, s:. 355. [93] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 369. [94] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 208. [95] İbn Sa´d, c. 2, s. 207-208, Buhârî, Sahih, c. 7, s:. 3. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/242-245. |