๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Şubat 2010, 17:17:41



Konu Başlığı: Peygamberimiz as ın Gamîm de Durup Ashabına Hitabda Bulunması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Şubat 2010, 17:17:41
Peygamberimiz Aleyhisselamın Gamîm´de Durup Ashabına Hitabda Bulunması ve Durum
Hakkındaki Görüşlerini Sorması


Peygamberimiz Aleyhisselam, Gamîm mevkiine gelip kondu.[79]

Gamîm; Usfan´la Dacnan arasında, Usfan´ın önünde bir vadidir.

Kura da, vadinin Harre tarafında, vadi boyunca uzanan kara bir dağdır.

Gamîm´in Usfan´a uzaklığı 8 mildir.[80]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Müslümanların yanına varıp ayakta durdu.[81] Şehadet getirdi, Allah´a hamd etti,[82] O´na lâyık olduğu üzere senada bulundu.

"Emmâ ba´d=İmdi, bundan sonra[83] ey Müslümanlar cemaati!" diyerek söze başladı ve şöyle buyur-du:[84]

"Kureyş müşrikleri Ehâbiş´e (kabileler topluluğuna) tirit yedirerek Beytullah´ı tavaftan bizi alıkoymak istiyorlar?[85]

Bu yoldaki görüşlerinizi bana söyleyiniz?[86]

Doğruca Beytullah´a yönelip ilerlememizi ve bizi ondan alıkoymak isteyenlerle çarpışmamızı mı uygun görüyorsunuz;[87] yoksa bu yolda bize karşı Kureyş´e yardımcı olanları gerimizde bırakıp müşrik lerin çoluk çocuklarının üzerlerine mi yürüyelim?

Bu takdirde, onlar oldukları yerde oturup kalırlarsa, yağmalanmış, tasalanmış olarak oturup kalmış olurlar.

Eğer bizi takibe kalkarlarsa, zayıf ve bitkin olarak takibe kalkmış olurlar.

Allah da onları rezil ve rüsvay eder" buyurdu.[88]

Hz. Ebu Bekir:

"Allah ve Allah´ın Resûlü daha iyi bilir.[89]

Yâ Rasûlalları! Sen şu Beyt-i Haram´ı tavaf, ziyaret maksadıyla yola çıktın.

Ne bir kimseyi öldürmek, ne bir kimse ile çarpışmak istemezsin.

Hal böyle olunca, sen Kabe´ye doğru yürü![90]

Kim bizi Kabe´den men etmeye kalkarsa, biz de onunla çarpışırız![91]

Yâ Rasûlallah! Biz Mekke´ye, Mekkelilere doğru yürümemizi uygun görüyoruz.

Şüphe yok ki, Yüce Allah sana yardım eder. O, senin yardımcındır" dedi.[92]

Diğer sahabiler de:

"Allah ve Allah´ın Resûlü daha iyi bilir!

Ey Allah´ın Peygamberi! Biz ancak umre için ihrama girip buraya gelmiş bulunuyoruz. Yoksa, hiçbir kimse ile çarpışmaya gelmedik.

Fakat, Beytullah´la aramıza girecek, ziyaretimize engel olmaya kalkışacak olanlar olursa, onlarla çarpışırız!" dediler.[93]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Haydi, öyleyse, Allah´ın ismiyle yürüyünüz!" buyurdu.[94]

Akşam olunca, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Kureysilerin gözcüleri, casusları, Merru´z-zahran´da veya Dacnan´dadırlar!" buyurdu ve:

"Zâtü´l-Hanzal seniyyesini hanginiz biliyor?" diye sordu.

Büreyde b. Husayb el-Eslemî:

"Yâ Rasûl allah! Ben biliyorum!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Düş önümüze!" buyurdu.

Büreyde b. Husayb, akşamdan önce, süvari dağlarının önündeki Asal´ı tuttu.[95]

Biraz daha gidince, ayakları taştan yarıldı ve cerahatlandı. Kendisi, çalılara çırpılara takıldı kaldı.

Hararetten, hiçbir şeyi anlamaz hale geldi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onun, böyle yürümekten kaldığını görünce:

"Haydi, sen hayvanına bin!" buyurdu.

Büreyde b. Husayb, hayvanına bindi.[96]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bizi müşriklerin bulunduğu yoldan başka bir yola çıkaracak kim var?[97] Bize Zâtü´l-Hanzal yolunu kim gösterir?" diye sordu.

Amr b. Abdi Nühm el-Eslemî, hayvanından inip:

"Yâ Rasûl ali ah! Orayı sana ben göstereyim!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Haydi, önümüzden yürüyüp git!" buyurdu.

Amr öne düşüp gitti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, bir tepecik görünce:

"Yoksa, Zâtü´l-Hanzal tepeciği bu mu?" diye sordu.

Amr:

"Evet, yâ Rasûlallah!" dedi.

Zâtü´l-Hanzal tepesini aşmak için bir müddet durup dinlendiler.

Kılavuz Amr, içinde yürünmesi güç olan dağlar arasında, çukurluklar arasında, yürüyenler için çok meşakkatli taşlık bir yoldan götürdü.

Vadinin kesintisinde bir düzlüğe indiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"´Allah´tan yarlıganmak dileriz ve O´na tevbe ederiz!´ deyiniz" buyurdu.

Müslümanlarda, bunu söylediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Vallahi, bu söz Hıtta´dır ki, Allah tarafından İsrail oğullarına, "Ey Allah´ım! Bizden sâdır olan günahlarımızı bağışla´ deyiniz sözü olup, İsrail oğullarına teklif edildi de, onlar bunu söylememişlerdi" buy urdu.[98]



[79] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 200.

[80] Yâk ût, M u´ce m u´l-bül dân, c. 4, s. 443, Sem hûd f, Vefâu´l -vefa, c. 4, s. 1279.

[81] Vâkidf, Megâzî, c.2, s. 580.

[82] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208.

[83] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208, Vâkıdî, M egâzî, c. 2, s. 580.

[84] Vâki cif, Megâzî, c.2, s. 580.

[85] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208, İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 430.

[86] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208, İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 430, Ahmed b.Hanbel, Müsned,c.4, s. 328.

[87] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 580.

[88] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208, Vâkıdî, c. 2, s. 580, İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 430.

[89] Vâkıdî, c. 2, s. 580, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 328.

[90] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

[91] Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 328, Buhârî, c. 5, s. 67.

[92] Ebu Yusuf, Kitâbu´l-haraç, s. 208.

[93] Abdutrezzak, Musannef, c. 5, s. 331.

[94] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 67.

[95] Vâki dt, Megâzî, c.2, s. 583.

[96] Vâki df, Megâzî, c.2, s. 583,584.

[97] İbn İshak.İbnHişam, Sîre,c.3, s. 323.

[98] İbn İshak.İbnHişam, Sîre,c.3, s. 323,324.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/265-268.