๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Mart 2010, 12:46:53



Konu Başlığı: Peygamberimiz as ın Fetih hutbesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Mart 2010, 12:46:53
Peygamberimiz Aleyhisselamın Birinci Fetih Hutbesi



Peygamberimiz Aleyhisselam, yine Fethin ikinci günü,[937] öğle namazından sonra,[938] Kabe´nin merdiveninde,[939] arkası Kabe´ye dayalı olarak[940] ALLAH´a hamd ü senada bulunduktan sonra,[941] halka şöyle hitab etti:

"Ey insanlar! Şüphe yok ki, ALLAH, göklerle yeri, güneş ile ayı yarattığı gün, Mekke´yi de haram ve dokunulmaz kılınıştır![942]

Burası, ALLAH´ın haram ve dokunulmaz kıldığı bir bölgedir.[943]

Kıyamet gününe kadar da, haram ve dokunulmaz olarak kalacaktır![944]

Mekke´yi haram ve dokunulmaz kılan, ALLAH´tır.

Onu insanlar Harem ki İmamı şiardır.[945]

Mekke´nin ganimetlerinden hiçbir şey bize helâl olmamıştır.[946]

ALLAH´a ve ahiret gününe inanan bir kimse için, Mekke Hareminde kan dökmek, ağaç kesmek helâl olmaz![947]

Mekke´de kan dökmek benden önce hiçbir kimse için helâl olmadığı gibi, benden sonra da, hiçbir kimse için helâl olmayacaktır.

Bana da, ancak, gündüzün belli bir saatinde helâl kılınmıştır.[948] Ki, bu da, Mekkelilerin ilahî gaz­abı haketmiş olmalarından ileri gelmiştir.[949]

Şüphe yok ki, Fil´i Mekke´ye girmekten alıkoyan, tutan, Allahtır.

Mekkeliler üzerine, Resûlullah ile mü´minler de, ancak bir kez salınmışlardır. İyi bilin ki; şu saatte Mekke benim için bile haramdır![950]

Mekke´nin bugünkü haramlığı, dünkü haramlığı haline dönmüştür![951]

Bu söylediklerimi, burada bulunanlar, burada bulunmayanlara ulaştırsın!

Şayet size biri çıkıp:

´Resûlullah burada çarpışma yapmıştı!´ diyerek ruhsat yoluna kaçacak olursa, ona:

´Yüce ALLAH yalnız Resûlüne helâl kılmış, izin vermişti. Size helâl kılmamış, izin vermemiştir!´ deyiniz![952]

Mekke´nin av hayvanları ürkütülmez, kaçın İm az!

Mekke´nin dikeni bile kesilmez!

Mekke´nin ağacına balta vurulmaz!

Yerdeki yitiği, uzanılıp alınmaz! Meğerki, sahibini aramak için ola.

Mekke´nin yeşil otları biçilmez!"[953] buyurdu.

Hz. Abbas:

"Yâ Rasûlallah! İzhırdan başka!´ buyur! Onu yasak dışında tut! Çünkü, o, evlerimiz ve kabirlerimiz için gereklidir" dedi.[954]

Peygamberimiz Aleyhisselam, kısa bir müddet sustuktan sonra:[955]

"İzhırdan başka![956] Çünkü, onu biçmek helâldir.[957]

Ey Huzâa cemaati! Siz de artık adam öldürmekten ellerinizi çekiniz! Ne yararı varsa, pek çok adam öldürülmüştür!

Üstelik, Hüzeyllerin adamını da siz öldürdünüz!

Vallahi, onun diyetini (siz ödemezseniz), ben ödeyeceğim![958]

Şu bulunduğum yerdeki andan sonra, kim öldürülürse, öldürülenin ailesi için, iki şeyden birini seçmek vardır

Ya öldürenin kısas olarak öldürülmesini,

Ya da öldürülenin diyetini (kan bedelini) ister![959]

Hiç şüphesiz, insanların ALLAH´a karşı en saygısızı, en taşkını, ALLAH´ın Hareminde adam öldüren, yahut kendi katilinden başkasını öldüren, ya da Cahiliye çağındaki öcünü almak için adam öldürendir!" buyurdu.

O sırada, adamın birisi ayağa kalktı ve:

"Filan, benim oğlumdur. Onun anası ile yatıp kalkmıştım!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, hitabesine şöyle devam etti:

"İslâmiyette insanın babasından veya baba tarafından akrabasından başkasına intisap etmesi diye birşey yoktur!

Cahiliye çağının kötü işleri silinip gitmiştir![960]

Doğan çocuk, döşeğin sahibine aittir!

Zânîye, esleb vardır!" buyurdu.[961]

"Esleb nedir?" diye sorulunca, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Mahrumluk demektir" buyurdu[962] ve hitabesine şöyle devam etti:

"İddiasını isbatlamak için delil getirmek davacıya, yemin de inkâr edene düşer.[963]

Ey insanlar! Cahiliye çağında birtakım antlaşmalar yapılırdı. Cahiliye çağında yapılmış olan antlaş­malara riayet ediniz![964]

İslâmiyet ona kuvvetten başka birşey eklemez.[965]

İslâmiyette ne Cahiliye antlaşması vardır, ne de fetihten sonra hicret![966]

Fakat, cihad ve cihada niyet vardır.

Seferber edilmek istendiğiniz vakit, hemen seferber olunuz![967]

İslâmiyette Cahiliye çağı antlaşması ihdas etmeyiniz![968]

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bütün Müslümanlar kardeştirler.[969]

Müslümanlar, kendilerinden olmayanlara (düşmanlara) karşı bir eldirler; elbirliğiyle, topluca hareket ederler.

Müslümanların kanları birbirine eşittir.

Zimmetlerini, onların en hafifleri, en uzaktakileri bile yerine getirmeye gayret ederler.[970]

İyi biliniz ki; ne bir kâfir için bir mü´min ve Müslüman öldürülür, ne de onlardan taahhüt sahibi olan­ların taahhütlerinden dolayı, harbî olan kâfirler için öldürülürler.[971]

Kâfirin diyeti, Müslüman diyetinin yarısıdır.

İyi biliniz ki; İslâmiyette değiş-tokuş yolu ile evlenme yoktur![972]

Kadın ne halasının, ne de teyzesinin üzerine nikahlanıp biraraya getirilebilir.[973]

Kocasının izni olmadıkça onun malından birşey vermesi, kadın için helâl, caiz değildir.[974]

Kadın, yanında bir mahremi bulunmadıkça, üç günlük yola gidemez.[975]

İyi bilesiniz ki; vâris için, vasiyyete gerek yoktur![976]

Ayrı din sahipleri, birbirlerine vâris olamazlar.[977]

Parmakların her birisinde diyet, onar onar devedir.

Kemiği görünen derin yaralardan her birisinde diyet, beşer beşer devedir.

Sabah namazından sonra, güneş doğuncaya kadar, namaz yoktur.[978]

Zekat ve sadakaları teslim almak için, hayvanları bir yerden başka bir yere sürdürüp götürtm ek yok­tur.

Zekat ve sadakalar, ancak, mal sahiplerinin yurtlarında teslim alınacaktır.[979]

Sizi iki günün orucundan nehyederim: Biri Kurban Bayramı günü, diğeri de Ramazan Bayramı günü orucudur.

Sizi iki biçim giyimden de men ederim: Hiçbiriniz, ne ud, edeb yerleri açıkta kalacak biçimde sırt ve baldırlarını sarık ve benzeri bir bez parçasıyla sarsın, sarınsın! Ne de, iki yanı kaldırılıp omuzlara atılın­ca ud, edeb yerleri açılacak biçimde bir atkıya hürünsün!

Ben size ancak anlayacağınız, tutacağınız yolu gösterdim!" buyurdu.[980]

Yemen halkından Ebu Şah adında bir zât kalkıp:

"Yâ Rasûlallah! Bunları, benim için, yazınız!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ashabına:

"Onun için, yazınız!" buyurdu.[981]

"Ebu Şah için yazdıkları nelerdi?" diye sorulunca, Evzâî:

"Onun için, dinlemiş olduğu hutbe yazıldı" demiştir.[982]



Peygamberimiz Aleyhisselamın Hicâbe ve Sikâye Hızmetlerini Eski Görevlilerine Vermesi


Peygamberimiz Aleyhisselam, hutbesini bitirdikten sonra, Mescici-i Haram´ın bir köşesine varıp otur­du. Kabe´nin anahtarını elinde tutuyordu.[983]

Hicâbe (Kabe´nin kayyımlığı) hizmetini Osman b. Talha´dan, sikâye (hacılara su dağıtıcılığı) hizme­tini de Hz. Abbas´tan geri almış bulunuyordu.[984]

Hz. Abbas, Peygamberimiz Aleyhisselama elini uzatarak:

"Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun!

Hicâbe ile sikâye vazifelerini bizim üzerimizde birleştir!" dedi.[985]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ben size halkın Beytullah´a göndereceği örtü gibi şeylerden geçiminizi sağlayacağınız şeyi değil, hacıların su ihtiyaçlarını karşılamak üzere servetinizden harcayarak bu yüzden hayra ereceğiniz zah­metli şeyi veriyorum!" buyurdu[986] ve sikâye vazifesini Hz. Abbas´a yeniden verdi.

Hz. Abbas´ın Taifte üzüm bağı vardı.

Gerek İslâmiyetten önce, gerek sonra, oradan kuru üzüm taşır, sunulacak Zemzemlerin içine ondan atılarak, hacılara ikram edilirdi.

Hz. Abbas´tan sonra, İbn Abbas da, onun oğlu da, ondan sonrakilerde, hep böyle yaparlardı.[987]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Osman nerede?" diye sordu.[988] "Bana Osman´ı çağırınız!" buyurdu.[989]

Hz. Osman (b. Affan), ayağa kalktı.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bana Osman´ı çağırınız!" buyurarak emrini tekrarladı.

Bunun üzerine, Osman b. Talha ayağa kalktı.[990]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Şüphe yok ki, ALLAH, emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder" (Nisa: 58) mealli âyeti okuyarak:[991]

"Ey Ebu Talha oğulları! Yüce ALLAH´ın emanetini, sizde temelli kalmak ve dürüst hareket etmek üzere alınız!

Onu, zalim olmadıkça, hiç kimse elinizden alamaz![992]

Ey Osman! Yüce ALLAH size Beytini (Kabe´sini) emanet ediyor!

Yüce ALLAH´ın emânetini alınız![993] Ey Osman! İşte, anahtarını al!

Bu gün, iyilik ve ahde vefa günüdür!" buyurdu.[994]

Osman b. Talha anahtarı alıp gittiği sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam arkasından ona seslendi.

Osman b. Talha dönüp gelince:

"Sana vaktiyle söylemiş olduğum şey vuku bulmadı mı?" diye sordu.[995]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Hicretten önce, Mekke´de bulunduğu sırada Osman b. Talha´yı İslâmiyete davet etmişti.

O zaman, Osman b. Talha:

"Yâ Muhammedi Sen kavminin dinine aykırı davranmış ve ortaya yeni bir din çıkarmış bulunuyor­sun! Doğrusu, benim sana tâbi olacağımı umman, şaşılacak şeydir!" demiş; Peygamberimiz Aleyhisselam bir gün de halk ile birlikte Kabe´nin içine girmek isteyince, Kabe´nin kayyımı olan Osman b. Talha Peygamberimiz Aleyhisselama karşı çok kaba ve katı davranmış, Kabe´ye girmesine engel olmuştu.

Peygamberimiz Aleyhisselam onun bu uygunsuz davranışını sükûnetle karşılamış ve:

"Ey Osman![996] Umarım ki; bir gün sen beni bu anahtarı nereye istersem koyacağım, kime istersem vereceğim bir mevkide de göreceksin!" buyurmuştu.

Osman b. Talha:

"O zaman Kureyş mahvolmuş, kıymetten düşmüş olur!" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bilakis, asıl o zaman Kureyş yaşayacak ve kıymetlenecektir!" buyurmuştu.[997]

Osman b. Talha, vaktiyle kendisinin Peygamberimiz Aleyhisselama söylemiş olduğu sözünü ve Peygamberimiz Aleyhisselamın da kendisine söylemiş olduğu sözü hatırladı ve:

"Şehadet ederim ki; sen, hiç şüphesiz, ALLAH´ın Resûlüsün!" dedi.[998]



[937] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 844, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 31, 32,Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 35, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 205.

[938] Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa´d, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

[939] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11.

[940] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 179.

[941] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 385.

[942] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa´d, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Bu hân, c. 5, s. 98, Nesâf, c. 5,5.203.

[943] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, 31 5, 316, Nesâf, c. 5, s. 203.

[944] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, İbn Sa´d, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Bu hân, c. 5, s. 98, Nesâf, c. 5, s. 203.

[945] Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, 32, c. 6, s. 385, Buhârî, c. 1 ,s.35.

[946] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 137.

[947] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, c. 6, s. 385, Buhârî, c. 1 , s. 35.

[948] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 836-844, Eirakf, c. 2, s. 122, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 31, Buhân, c. 1 , s. 36, c. 5, s. 98, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 48, Nesâf, c. 5, s. 204.

[949] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

[950] Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 238, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 8, s. 38.

[951] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 58, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 844, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 31, 31, Buhârî, Sahîh, c. 1 , s. 35, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 206.

[952] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahm ed b. Hanbel, c. 4, s. 31, Buhârî, c. 1, s. 35, Nesâf, c. 5, s. 206.

[953] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 121, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, 316, Buhârî, c. 1,s.36,c.5, s. 98, Nesâf, c. 5, s. 203, 204.

[954] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 259, Buhârî, c.1, s. 36, c. 5, s. 98, Belâzurî, Fütûhu´l- büldân, c. 1, s. 48.

[955] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

[956] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

[957] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ezrakî, c. 2, s. 121, Buhârî, c. 5, s. 98.

[958] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 846, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32.

[959] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 58, Vâkıdî, c. 2, s. 844, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 32, Buhârî, c. 1, s. 36, c. 8, s. 38.

[960] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

[961] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 122, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 179.

[962] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

[963] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837.

[964] Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 2, s. 215.

[965] Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 2, s. 207, 215.

[966] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

[967] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 66, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 148,149, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 156.

[968] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

[969] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836.

[970] Serahsf, Siyeru´l-kebfr Şerhi, c. 1, s. 252, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207, 211.

[971] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, M üsned, c. 2, s. 21 5.

[972] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

[973] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, M üsned, c. 2, s. 207.

[974] Vâkıdî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 207, Ezrakî, c. 2, s. 122.

[975] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837.

[976] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 122.

[977] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, Ahmed b. Hanbel, M üsned, c. 2, s. 195.

[978] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 207.

[979] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, 837, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 215.

[980] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 836, 837.

[981] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 238, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 38.

[982] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 238.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/427-432.

[983] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 267.

[984] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114.

[985] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114, 267.

[986] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 114, 267, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamfs, c. 2, s. 85.

[987] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838.

[988] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 55.

[989] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267.

[990] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267.

[991] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 265.

[992] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 111, 265.

[993] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267, 268.

[994] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 1 78, İbn Kayvım , Zâdu´l-mead, c. 2, s. 184.

[995] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 268, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 184.

[996] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 178, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 184, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 204, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 338.

[997] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 837, 838, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 267, İbn Seyyid, c. 2, s. 178, İbn Kayyım, c. 2, s. 184, Kastalânf, c. 1, s. 204, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 338.

[998] Vâkıdî, c. 2, s. 838 Ezrakî, c. 1, s. 268, İbn Kayyım, c. 2, s. 184.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/432-434