๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Mart 2010, 16:08:04



Konu Başlığı: Necran hıristiyan temsilcileri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Mart 2010, 16:08:04
Necran Hıristiyan Temsilcilerinin Mübâheleye (Lânetleşmeye) Davet Edilişi


Necran Hıristiyan temsilcileri, insaf ve adalet yolunun tutmadıkları ve iddialarında direndikleri takdirde aradaki anlaşmazlığı kaldırmak üzere Allah tarafından mübâheleye, yani yalancı ve haksız olanın lanete uğraması için Allah´a yalvarışa davet emri gelip,[58] Peygamberimiz Aleyhisselam bu husustaki âyetleri onlara okuyarak: [59]

"Eğer benim size söylediklerime inanmıyorsanız, geliniz sizinle mübâheleye (lânetleşmeye) gir işeyim" buyurunca. [60] münakaşayı, tartışmayı kestiler[61] ve:

"Ey Ebu´l-Kâsım! Sen hele bizi kendi halimize bırak da, işimizi kendi aramızda bir düşünelim!

Sonra, sana gelir, bizi davet ettiğin şeyi yapmak isteriz" dediler. [62]

Peygamberimiz Aleyhisselamın yanından ayrıldılar. [63]

Temsilciler, görüş sahibi olan Akîb Abdülmesih´le bir köşeye çekildiler ve:

"Ey Abdülmesih! Senin bu husustaki görüşün nedir?" diye sordular.

Abdülmesih:

"Vallahi ey Hıristiyan topluluğu! Muhammed´in, sahibiniz İsa hakkında kesip atıcı haberleri getiren gönderilmiş bir peygamber olduğunu siz de anlamış bulunuyorsunuz!

Yine de siz bilirsiniz ki; bir peygamberle lânetleşip de büyükleri sağ kalmış, küçükleri yetişmiş hiçbir kavim yoktur!

Eğer bunu yapmaya kalkışırsanız, kökünüzü kazıtmak için yapmış olursunuz!

Şayet siz onun davetini dininize olan sevginizden ve sahibinizin size söylediği sözden dolayı kendi dininizde kalmak üzere kabul etmiyorsanız, bu zât ile muahede ve anlaşma yapınız, sonra da yurt larınıza dönünüz!" dedi.[64]

Peygamberimiz Aleyhisselam, ertesi günü sabaha çıkınca, Necran Hıristiyanlar! temsilcilerine haber gönderdi. [65]

Sabahleyin Akfb Abdülmesih[66] ile Seyyid[67] oğullarıyla birlikte geldiler. [68] Üzerlerinde inciler ve zinet eşyaları bulunuyordu.

En büyük bilginleri olan Ebu Hârise´nin yanına vardılar.

Ebu Harise, Peygamberimiz Aleyhisselam için:

"Bakınız, onun yanında bakalım kimler gelecek?" dedi. [69]

Sabahleyin Peygamberimiz Aleyhisselam da, Hz. Hasanla Hz. Hüseyin´in ellerinden tutmuş, Hz. F âtı m a arkada, [70] Hz. Ali onun arkasında, [71] Peygamberimiz Aleyhisselamın bazı zevceleri de yanında bulunduğu halde geldi. [72]

Ebu Harise:

"Onun yanındakiler kimlerdir?" diye sordu.

"Şu, amcasının oğludur!

Şu kızıdır!

Şunlar da kızının oğullarıdır!" dediler. [73]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Allah´ım! Bunlar benim ev halkımdır!" dedi. [74]

Diz çöktü.

Peygamberimiz Aleyhisselam diz çökünce, Ebu Harise:

"Vallahi, peygamberlerin lânetleşmeler için diz çöktükleri gibi diz çöktü!" dedi.

Seyyid, ona:

"Ey Ebu Harise! Lânetleşmek için yaklaş!" dedi.

Ebu Harise:

"Ben bu zâtın lânetleşmeye hararetli olduğunu görüyorum. Dâvasında sâdık ve haklı olmasından korkuyorum!

Eğer dâvasında sâdık ve haklı ise, bir yıla varmadan, dünyada yemek yiyecek Hıristiyan kalmaz!

Ben öyle yüzler görüyorum ki; kendileri için bir dağın yerinden ayrılmasını Allahtan isteseler, Allah o dağı yerinden ayırır!

Sakın onunla lânetleşmeye kalkışmayınız, helak olursunuz! Yeryüzünde sağ Hıristiyan kalmaz!" dedi. [75]

Akîb ile Seyyid, Peygamberimiz Aleyhisselamla lânetleşmek istedikleri zaman, [76] biri öbürüne: [77]

"Yapma! [78] Tek dağa tırman da, [79] onunla lânetleşme! [80]

Eğer o gerçekten peygamberse, öyle bir lanet eder ki, ne biz kurtuluruz, ne de bizden sonra gele cek oğul ve torunlarımız kurtulur!" dedi. [81]

O da:

"Peki! Sen ne yapmamızı uygun görürsün?" diye sordu.

"Lânetleşmeyerekona haraç vermemizi uygun görürüm!" dedi. [82]

Şurahbil de:

"Vallahi, bu zât güçlü bir hükümdar olsaydı, teklifini reddettiğimiz zaman gözlerine mızrak saplanan ilk Araplar biz olurduk!

Onun ve ashabının önünden helak edilmedikçe geçirilmez, bırakılmazdık!

Biz onların eman ve himayesine istihkak bakımından en aşağısıyız!

Eğer bu zât gönderilmiş bir peygamberse, kendisi bizimle lânetleşince, bizden yeryüzünde hiçbir şey, hiçbir kimse kalmaz, helak olur!" dedi.

İki arkadaşı, ona:

"Ey Ebu Meryem! Sen ne görüştesin?" diye sordular.

Şurahbil:

"Ben onu bu işte hakem kılmayı uygun görürüm.

Çünkü, ben bu zâtın hiçbir zaman haksız bir hüküm vermeyeceğini sanıyorum" dedi.

Arkadaşları Şurahbil´e:

"Öyleyse, bu işi onunla sen konuş, hallet!" dediler...[83]




[58] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre,c.2, s. 232-233.

[59] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 357, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 77.

[60] İbn Sa´d, c. 1, s. 357.

[61] İbnİshak,c.2,s. 232.

[62] İbn İshak, c. 2, s. 233, EbuNuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 354.

[63] İbn İshak, c. 2, s. 233, İbn Sa´d, c. 1, s. 357.

[64] İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 233, Ebu Nuaym , c. 2, s. 355-356.

[65] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye vıe´n-nihâye, c. 5, s. 54.

[66] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 82, Ebu Nuaym , c. 2, s. 355.

[67] Yâkubî, c. 2, s. 82.

[68] Yâkubî, c. 2, s. 82, Ebu Nuaym, c. 2, s. 355.

[69] Yâkubî, c. 2, s. 82.

[70] Belâzuıî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 77, Yâkubî, c. 2, s. 82.

[71] Yâkubî, c. 2, s. 82.

[72] Ebu´l-Fidâ, c. 5, s. 54.

[73] Yâkubî, c. 2, s. 82.

[74] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 236.

Yâkubî, Târih, c. 2, s. 82-83.

[75] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 236.

[76] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 120, İbn Kayyım,Zâdu´l-mead, c. 3, s. 48.

[77] Buhârî, c. 5, s. 120, Bel âzu rî, Fütûhu´l -bül dân, c. 1, s. 77.

[78] Buhârî, c. 5, s. 120.

[79] Belâzurî, c. 1, s. 77.

[80] Belâzurî, c. 1, s. 77, İbn Kayyım, c. 3, s. 48.

[81] Buhârî, c. 5, s. 120, İbn Kayyım, c. 3, s. 48.

[82] Belâzurî, c. 1, s. 77.

[83] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/109-112.