๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 30 Ocak 2010, 18:57:05



Konu Başlığı: Müşriklerin Peygamberimiz as.a düsmanliklari
Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Ocak 2010, 18:57:05
Müşriklerin Peygamberimiz (a.s.)a Yaptıkları Düşmanlık ve Kötülüklerden Bazıları


1) Übeyy b. Halefle Ukbe b. Ebi Muayt, birbirlerinin sıkı dostu idiler.

Ukbe b. Ebi Muayt´ın, bazan Peygamberimiz (a.s.)ın yanına gelip, konuştuklarını dinlediği olurdu. Ukbe´nin bu hareketi Übeyy b. Halefe anlatılınca, Übeyy b. Halef Ukbe´ye:

"İşittim ki; sen Muhammed´le birlikte oturup, konuşmasını dinliyormuşsunl?

Bir daha onunla oturur, söylediklerini dinlersen; gidip onun yüzüne tükürmezsen, yüzüm senin yüzüne haram olsun! Seninle hiç konuşmayacağım da!" dedi ve ağır yemin etti.

Bunun üzerine, Ukbe b. Ebi Muayt, Peygamberimiz (a.s.)ın yanına vanp Übeyy b. Halefin istediğini yerine getirdi.[67]

Ukbe b. Ebi Muayt´ın o gün attığı murdar tükrük ve salyası yüzünden Peygamberimiz (a.s.)ın nâzik yanakları kavrulmuş, ve onun izleri hayatının sonuna kadar kaybolmamıştır.[68]

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

"O gün (Kıyamet günü), (her) zâlim, (nedametle) iki elini ısırarak:

´Ne olurdu, diyecek, ´ben o peygamberin yanında (bulunup, Allah´a) bir yol edineydim!

Ne yazık bana! Keşke filanı dost tutmayaydım!

Andolsun ki, beni zikirden-o bana geldikten sonra-saptıran odur.

Şeytan, insanı-başına bir bela gelince-yapayalnız ve yardımsız bırakandır."[69]

2) Hz. Osman´ın gözlerinden yaşlar akarak anlattığına göre; Peygamberimiz (a.s.), bir gün,Kabe´yi tavaf ediyor, o sırada Kabe´nin Hicr mevkiinde de, Ukbe b. Ebi Muayt, Ebu Cehil Amr b. Hişam
ve Ümeyye b. Halef oturuyordu.

Peygamberimiz (a.s.) onların hizasından geçerken, Peygamberimize, hoşlanmayacağı bazı laflar attılar.

Bu laflardan Peygamberimiz (a.s.)ın hoşlanmadığı, yüzünden belli olmakta idi.

Hz. Osman Peygamberimiz (a.s.)ın yanına vardı.

Peygamberimiz (a.s.) ı, Hz. Ebu Bekir´le, aralarına aldılar.

Peygamberimiz (a.s.) parmağını onun parmakları arasına geçirdi.

Bütün tavafları böylece, el tutuşarak yaptılar.

Ebu Cehil ve arkadaşlarının hizasına geldikleri zaman, Ebu Cehil, Peygamberimiz (a.s.)a:

"Vallahi, deniz bir kıl parçasını ıslatacak suya malik bulundukça, sen atalarımızın tapageldikleri tan rılara tapmaktan men ettiğin müddetçe, seninle barışmayacağız!" dedi.

Peygamberimiz (a.s.) da:

"Ben de öyle!" buyurdu.

Sonra, tavafın üçüncü bölümünü de öylece yapıp dördüncü bölümünü yapmaya geldiği zaman, Ebu Cehil yerinden sıçradı ve Peygamberimiz (a.s.)ın yakasını tutmak istedi. Bu işe kalkışınca, itilip kıçının üzerine düşürüldü.

Hz. Ebu Bekir Ümeyye b Halefi, Peygamberimiz (a.s.) da Ukbe b. Ebi Muayt´ı defetti.

Onlar Peygamberimiz (a.s.)ın başından dağılınca, Peygamberimiz (a.s.) ayakta durarak, onlara:

"Vallahi, size âcil azab mubah oluncaya kadar siz bundan vazgeçmeyeceksiniz! Sizler, Peygamberiniz için, ne kötü kavimsiniz!" buyurduktan sonra, evine döndü.

Hz. Ebu Bekir´le Hz. Osman da, kendisini evine kadar takip ettiler, arkasından gittiler.

Peygamberimiz (a.s.), kapısının önünde durarak, onlara yönelip:

"Sevinin ki, hiç şüphesiz, Yüce Allah dinini açıklayacak, üstün kılacak; Peygamberine yardım ede cektir.

Şu gördüğünüz kişiler, Yüce Allah´ın sizin ellerinizle tez vakitte boğazlayacağı kimselerdendir!" buyurdu.

Hz. Osman:

"Vallahi, ben onları Yüce Allah´ın bizim ellerimizle boğazladığını gördüm!" demiştir.[70]

3) Peygamberimiz (a.s.) bir gün bazı müşrikler tarafından dövülüp kana boyandığı, üzgünbir halde oturduğu sırada, Cebrail (a.s.) geldi ve:

"Sana ne oldu?" diye sordu. Peygamberimiz (a.s.): "Bana şu müşrikler yapacaklarını yaptılar" buyurdu. Cebrail (a.s.):

"Sana bir mucize göstermemi ister misin?" diye sordu. Peygamberimiz (a.s.): "Evet! Göster!" buyurdu.

Cebrail (a.s.), vadinin gerisindeki ağaca bakarak: "O ağacı çağır!" dedi.

Peygamberimiz (a.s.) çağırınca, ağaç yürüyerek Peygamberimiz (a.s.)ın önüne kadar gelip durdu.

Cebrail (a.s.):

"Ona söyle, geri dönsün!" dedi.

Peygamberimiz (a.s.) geri dönmesini söyleyince, ağaç eski yerine varıncaya kadar geri gitti.

Peygamberimiz (a.s.):

"Yeter!" buyurdu.[71]

4) Mahzum oğullarından Ebu Cehil ile Velid b. Mugîre ve üçüncü bir arkadaşları,[72] Peygamberimiz(a.s.)ı öldürmeyi aralarında tasarladılar.[73] Ebu Cehil; Peygamberimiz (a.s.)ı namaz kılarken görürse, Peygamberimiz (a.s.)ın başını taşla ezeceğine yemin etti:[74]

"Muhammed´i görecek olursam, şöyle şöyle yapacağım" dedi.[75]

Bir gün, Peygamberimiz (a.s.)ın Kabe´de namaz kıldığı bir sırada, Ebu Cehil´e:

"İşte, Muhammed orada!" dediler.

Ebu Cehil ise:

"Nerede o?" diye sorup durdu. Peygamberimiz (a.s.)ı göremedi.[76]

Peygamberimiz (a.s.) Kabe´de namaz kılmaya durup kıraatına başladığı ve Mahzum oğullarının da Peygamberimiz (a.s.)ın kıraatim işittikleri,[77] Ebu Cehil´in de eli boşa çıktığı sıra-da;[78] Peygamberimiz (a.s.)ı öldürmesi için, Velid b. Mugîre´yi gönderdiler.

Velid Peygamberimiz (a.s.)ın namaz kıldığı yere kadar ilerledi.

O da, Peygamberimiz (a.s.)ın kıraatini işitiyor, fakat kendisini göremiyordu!

Arkadaşlarının yanına dönüp, bunu onlara bildirdi:[79]

"Vallahi, sesini duyduğum halde, kendisini göremiyordum!" dedi.

Bunun üzerine, arkadaşlarından üçüncüsü:

"Vallahi, gidip onun başını ben ezeceğim!" dedi, eline bir taş alıp gitti.

İzi sıra geri döndü ve kafasının üzerine, baygın halde düştü.

Kendisine:

"Sana ne hal oldu?!" diye sordular.

"Benim başımda büyük bir hal var. Bir adam gördüm. Onun yanına yaklaşınca birpuğur deve ile karşılaştım ki, kulaklarını sallıyordu!

Ben, bu ana kadar, ondan daha iri bir puğur görmemi simdir!

O Muhammed´le benim arama gerilmiş, duruyordu!

Lât ve Uzzâya yemin ederim ki; eğer ona biraz daha yaklaşsa idim, o beni muhakkak yerdi!" dedi.[80]

Bunun üzerine, Mahzum oğulları, Peygamberimiz (a.s.)ın namaz kıldığı ve kıraatini işittik leri yere kadar hep birlikte ilerlediler.

Sese yaklaştıkları zaman, ses arkadan gelmeye başladı!

Arkadan geldiğini işittikleri yere doğru gidince de, bu sefer, ses arkalarından gelmeye başladı!

Döndüler, Peygamberimiz (a.s.)a yapmak istedikleri için bir yol bulamadılar![81]

"İşte, Biz, onların önlerinden bir set, arkalarından da bir set çektik. Böylece, onlar görmezler!" mealindeki âyetin,[82] Ebu Cehil ve arkadaşlarınca Peygamberimiz (a.s.)a karşı girişilen bu suikast üzerine nazil olduğu rivayet edilir.[83]

5) Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden bir cemaat, Kabe´nin Hicrinde toplanıp:
"Muhammed´i görür görmez, hep birden, tek bir adamın kalkışı gibi kalkacak, onun üzerine yürüye ceğiz; öldürmedikçe de kendisinden ayrılmayacağız!" diyerek Lât ve Uzzâ, Menât, İsaf ve Naile putları
üzerine antlaşülar.

Hz. Fâtıma ağlayarak Peygamberimiz (a.s.)ın yanına geldi ve:

"Şu Kureyşlilerin ileri gelenleri senin aleyhinde antlaştılar: Seni görünce, üzerine yürüyüp seni öldürecekler!" dedi.

Peygamberimiz (a.s.):

"Ey kızcağızım! Bana abdest suyu getir!" buyurdu.

Abdest aldı. Sonra da, Mescid-i Haram´a, onların yanına vardı.

Müşrikler Peygamberimiz (a.s.)ı görünce:

"İşte, o orada!" dediler. Gözlerini önlerine indirdiler, çeneleri göğüslerinin üzerine düştü.

Oturdukları yerlerden ne ilerleyebildiler, ne gerileyebildiler!

Başlarını kaldırıp Peygamberimiz (a.s.)a bakamadılar!

İçlerinden hiçbirisi, kalkıp Peygamberimizin üzerine yürüyemedi!

Peygamberimiz (a.s.) vanp tepelerine dikildi. Yerden bir avuç toprak aldı ve:

"Yüzleriniz kara olsun!" diyerek, onların üzerlerine saçtı.

Onlardan hiçbir kimse yoktu ki, bu topraktan kendisine isabet etsin de, Bedir savaşında kâfir olarak öldürülmemiş olsun![84]


[67] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 387.

[68] Kurtubî, Tefsir, c. 13, s. 26, Diyarbekrî, Hamis, c. 1 , s. 292, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 508.

[69] Furkan: 27-29, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 387.

[70] Ebu´l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 188-189, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 103-104, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 1, s. 472.

[71] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 11 3, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 26, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1336, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 154, Suyûtî, Hasâisü´l-kübrâ, c. 1, s. 301.

[72] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve,0.2,5.197, Kurtubî, Tefsir, c. 15, s. 7, Hâzin, Tefsir, c. 4, s. 3, Suyûtî, Dürru´l-mensür, c. 5, s.258.

[73] Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 1 97, Suyûtî, Dürru´l-mensur, c. 5, s. 258.

[74] Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 316, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 3, Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7, Hâzin, Tefsir, c. 3, s.3.

[75] Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 564, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 5, s. 258.

[76] Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 152, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 564, Suyûtî, c. 5, s. 258.

[77] Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 1 97, Suyûtî, c. 5, s. 258.

[78] Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7, Hâzin, c. 3, s. 3.

[79] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 197, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 5, s. 258.

[80] Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7.

[81] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 197, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 5, s. 258.

[82] Yâsin: 9.

[83] Taberî, Tefsir, c.2 2, s. 152, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 197, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 316, Nesefî, Medârik, c. 3, s. 3, Kurtubî,Tefsir, c. 15, s. Ebu´l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 564, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 5, s. 258.

[84] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 303, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 163, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 1, s. 192-193,Beyhakî, Delâilü´n-Nübüvve, c. 6, s. 240, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 8, s. 228.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/128-133.