๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2010, 17:00:06



Konu Başlığı: Mekke çevresindeki putların yok edilmeleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2010, 17:00:06
Mekke Çevresindeki Putların Yok Edilmeleri İçin Birlikler Gönderilişi


Peygamberimiz Aleyhisselam; Mekke´yi fethettikten sonra, Ramazan´ın yirmisine rastlayan Cuma günü, her tarafa askerî birlikler gönderdi ve İslâmiyete uymayan herşeyi değiştirmelerini onlara emretti.

1. Hişam b. Âs, 200 kişilik bir birlikle Yelemlem taraflarına,

2. Halid b. Saîd b. As, 300 kişilik bir birlikle Ürene taraflarına,

3. Halid b. Velid, arkadaşlarından 30 kişilik bir süvari birliğiyle Uzzâ putuna gitti.[1286]

Uzzâ; Nahle´de, üç semüre (sakız) ağacından veya büyük dikili ağaçtan ibaret idi.[1287] Uzzâ´nın yanında da, Gatafanların taptıkları bir put bulunuyordu. [1288]

Uzzâ´nın üzerine, birde ev yapılmıştı. Uzzâ´nın kapıcı ve bakıcıları orada otururlardı.[1289]

Araplardan, Mekke´de oturup da Uzzâ´ya, sonra Lât´a, sonra Menat´a tapmayan yoktu.[1290] Kureyşîlere göre; putların en büyüğü Uzzâ, sonra Lât, sonra Menattı.[1291]

Rivayete göre; bunların her birinde bir şeytan bulunur, kapıcı ve bakıcılarına görünür ve onlarla konuşurdu.[1292]

Halkı Uzzâ´ya tapmaya davet edenler; Amrb. Rebia ve Haris b. Ka´b adındaki kişilerdi.

Amr b. Rebia, halka:

"Taif serin olduğu için Rabbiniz Taifteki Lâfta yazlar, Tihâme sıcak olduğu için de Nahle´deki Uzzâ´da kışlar!" derdi.

Uzzâ´ya tapmayı ilk benimseyen ve Kureyşîlere benimseten de, Amr b. Luhayy idi.[1293]

Kendisi, kâhindi, cinle ilişkisi vardı.[1294]

Uzzâ; Kureyşîlerle Beni Kinane ve Huzâaların ve bütün Mudarların Nahle bölgesindeki tapınakları idi.[1295]

Benî Nasr, Cüşem, Sa´d b. Bekrier,[1296] Ganiyy ve Bâhileler de Uzzâ´ya taparlardı.[1297]

Bununla beraber, Kabe´yi, tapınakların hepsinden üstün tutarlardı. Çünkü, onun Allah dostu İbrahim´in mabedi ve mescidi olduğunu bilirlerdi.[1298]

Araplar, hac amellerini tamamladıkları ve Kabe´yi tavaf ettikleri zaman, Uzzâ´ya gidip onu da tavaf etmedikçe ihramdan çıkmazlar, onun yanında bir gün itikâfa girerler ve ihramdan öyle çıkarlardı.[1299]

Uzzâ´nın kapıcıları ve bakıcıları Süleymlerden Şeyban oğulları olup, kendileri Hâşim oğullarının müttefiki idiler.[1300]

Şeyban oğullarından son kapıcı ve bakıcı da, Dubay´a b. Haremiyyü´s-Sülemî idi.

Yüce Allah, Peygamberimiz Aleyhisselamı peygamber gönderip putlara tapmayı yeren âyetler indirerek putperestliği yasaklayıncaya kadar, Uzzâ´ya tapılmaktan geri durulmadı.

Uzzâ´ya dil uzatılması, Kureyş müşriklerinin çok ağırlarına gitti.

Ebu Uhayha Saîd b. Âs b. Ümeyye, ölümüyle sonuçlanan hastalığa tutulduğu zaman, Ebu Leheb b. Abdulmuttalib onu ziyarete varmış ve ağlar bulmuştu.

Kendisine:

"Ey Ebu Uhayha! Ne diye ağlıyorsun? Yoksa, öleceğine mi ağlıyorsun? Ölmekten kurtulunmaz ki?" deyince, Ebu Uhayha:

"Hayır! Ben öleceğime ağlamıyorum! Fakat, benden sonra Uzzâ´ya tapılmayacağından korkuyor ve buna üzülüyorum!" demişti.

Ebu Leheb:

"Vallahi, Uzzâya senin sağlığından dolayı tapılmıyordu ki, senin ölümünden sonra ona tapılmak bırakılsın!" dedi.

Bunun üzerine, Ebu Uhayha:

"Şimdi anladım ki; benim yerimi tutacak birisi var!" dedi.

Ebu Leheb´in Uzzâ´ya son derecedeki bu bağlılığı ve tapma tutkusu, kendisinin çok hoşuna gitti.

Ebu Leheb Uzzâ´nın kapıcı ve bakıcısı Eflah b. Nadrü´s-Sülemî´yi de ölüm döşeğinde ziyaret edip kendisini üzgün görünce:

"Ben seni niye çok üzgün görüyorum?" demişti.

Eflah:

"Benim ölümümden sonra Uzzâ´ya hizmet edilmemesinden, bakılmamasından korkuyor ve üzülüy orum!" dedi.

Ebu Leheb, ona:

"Hiç üzülme! Senden sonra onun üzerine ben bulunur, onu görür, gözetirim!" diyerek söz verdi.

Bunun üzerine, Ebu Leheb, her kime rastlarsa:

"Eğer Uzzâ Muhammed´e ve dâvasına galebe çalarsa, ben bir elimi onun üzerinde bulunduruyo rumdur!

Eğer Muhammed Uzzâ´ya galebe çalarsa-ki, galebe çalacağını hiç sanmıyorum-kendisi kardeşimin oğludur, beni sayar!" diye propaganda yapmaya başlamıştı.[1301]

Uzzâ, Hüzeyllerin Mekke´ye iki gecelik uzaklıktaki Nahletü´ş-Şâmiye vadisinde bulunuyordu.[1302]






[1286] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 873, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 127.

[1287] Ebu´l-Münzir Hişam , Kitâbu´l-esnâm, s. 25, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 127.

[1288] İbn Habib, Kitâbu´l-muhabber, s. 315, Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 4, s. 116.

[1289] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 4, s. 11 6.

[1290] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 4, s. 11 8.

[1291] Ebu´l-Münzir Hişam , Kitâbu´l-esnâm, s. 27.

[1292] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1 , s. 127.

[1293] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1 , s. 126.

[1294] Ebu´l-Münzir Hişam , Kitâbu´l-esnâm, s. 54, Yâkût, c. 5, s. 367.

[1295] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 86, c. 4, s. 79, Ezrakî, c. 1, s. 126.

[1296] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1 , s. 127.

[1297] İbn Habib, Kitâbu´l-muhabber, s. 315, İbn Hazm, Cemhene, s. 491.

[1298] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 85.

[1299] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1 , s. 126.

[1300] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 86, c. 4, s. 79, Ezrakî, c. 1, s. 126.

[1301] Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 874, Ezrakî, c. 1, s. 1 28.

[1302] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 5, s. 277.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/483-485.