๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2010, 13:48:29



Konu Başlığı: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2010, 13:48:29
Malının Zekatını Vermekten Kaçınan Sa´lebe´nin Akıbeti  



Medineli Müslümanlardan Salebe b. Hâtıb,[383] Peygamberimiz Aleyhisselama gelip:[384]

"Yâ Rasûlallah![385] Bana mal vermesi için, Allah´a dua et!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Yazıklar olsun sana ey Salebe! Şükrünü yerine getirdiğin az, şükrünü yerine getiremeyeceğin çok­tan hayırlı dir.[386] Ey Salebe! Hakkını ödeyeceğin az, hakkını ödemeye güç yetiremeyeceğin çoktan hayırlıdır!" buyurdu.[387]

Salebe, dönüp gittikten sonra, geri geldi.[388]

"Yâ Rasûlallah! Bana mal vermesi için, Allah´a dua et!" diyerek[389] dileğini tekrarladı. Bunun üzer­ine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sen Allah´ın Peygamberi gibi davranışlı olmaya razı değil misin?[390] Ben sana en güzel ömek değil miyim?[391]

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah´a yemin ederim ki; dağların altın ve gümüş olarak benimle bir­likte yürümüş olmalarını istemiş olsaydım, muhakkak yürürlerdi!" buyurdu.[392]

Salebe:

"Yâ Rasûlallah! Sen, bana mal vermesi için, Allah´a dua et![393] Seni hak ile peygamber gönderen Allah´a andolsun ki;[394] sen bana dua edecek olursan,[395] Allah da bana mal verecek olursa.[396] her hak sahibine hakkını vereceğim!" dedi.[397]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ey Allah´ım! Salebeye mal ver!" diyerek dua etti.

Salebe bir koyun edindi.

Koyun bereketlendi.

Küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi, çoğaldığı zaman, Medine ona dar geldi. Medine´den uzaklaşmak zorunda kaldı. Medine vadilerinden bir vadiye gidip kondu.

Öğle ve ikindi namazlarını cemaatle kılıp diğerlerini terketmeye başladı.

Koyunlar daha da arttıkları zaman, Salebe Medine´den büsbütün uzaklaştı.

Cuma namazları dışında bütün namazları bıraktı.

Koyunlar küçük böceklerin, kurtların üreyip çoğaldıkları gibi çoğalınca, Salebe Cuma namazını da bıraktı.

Cuma günü, oradan geçen yolculardan, Medineliler hakkında haberler sormakla yetinir oldu.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ashaba:

"Salebe ne yapıyor?" diye sordu.

Ashab:

"Salebe bir koyun edinmişti. Koyun üreyip çoğalınca, Medine ona dar geldi. O da Medine´den uza­klaşmak, Medine vadilerinden birine gidip konmak zorunda kaldı..." diyerek, Sa´lebe´nin işini haber verdiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Vâh Salebeye! Vâh Salebe´ye! Vâh Salebe´ye!" buyurdu.[398]

Yüce Allah:

"Onların mallarından bir sadaka (zekat) al ki, bununla kendilerini (günahlarından) temizlemiş, bununla onlan(n mallarını, hasenelerini) bereketlendirmiş olasın!.." mealindeki âyeti indirdi.[399]

Bu sadaka ve zekat âyeti inince, Peygamberimiz Aleyhisselam; biri Cüheyne, diğeri de Süleyım kabilesinden iki kişiyi zekat tahsildarı olarak çevredeki mal sahiplerine gönderdi.

Müslümanların mallarından zekat ve sadakalarını ne kadar alacakları hakkında bir yazı yazdırıp onlara:

"Sa´lebeye ve Süleym oğullarından da filan zâta uğrayınız! Onlardan, zekat ve sadakalarını, buna göre alınız!" buyurdu.

Tahsildarlar gittiler, Salebeye vardılar. Ona Resûlullah Aleyhisselamın yazısını okuyup, kendisin­den mallarının

sadaka ve zekatını istediler.

Salebe:

"Bu da ne?! Bu ancak bir cizyedir! Onun kızkardeşidir! Bu da ne? Bu, cizyeden başka birşey değil! Ben bilmiyorum bu nedir? Hele siz şimdi gidin! İşinizi bitirdikten sonra yanıma dönün!" dedi.

Tahsildarlar, Sa´lebe´nin yanından ayrılıp, Sülemî´nin yanına vardılar.

Sülemî, sadaka ve zekat hakkındaki yazıyı dinledikten sonra, develerinin en iyisine baktı ve onu sadaka ve zekat olarak ayırıp teslim etmek üzere tahsildarları karşıladı.

Tahsildarlar zekat için ayrılan deveyi gördükleri zaman:

"Senin bunu vermen gerekmez! Biz bunu senden almayı istemiyoruz!" dediler.

Sülemî:

"Hayır! Alınız bunu! Ben bunu gönül hoşluğuyla (gönlümden koparak) veriyorum. O da benimdir (Allah´ın emriyle verildiği için, benim demektir)," dedi.

Bunun üzerine, tahsildarlar Sülemî´nin ayırdığı zekat ve sadakasını aldılar.

Zekat toplama işini bitirince, dönüp Sa´lebe´ye tekrar uğradılar.

Salebe:

"Yazınızı bana gösterin!" dedi.

Yazının içine baktı:

"Nedir bu?! Ancak cizyedir!

Nedir bu? Ancak cizyenin kızkardeşi!

Siz, hele şimdi birdönüp gidin! Ben birdüşüneyim bakayım!" dedi.

Tahsildarlar, Sa´lebe´nin yanından ayrılıp, Peygamberimiz Aleyhisselam in yanına geldiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, daha onlar konuşmadan:

"Vâh Salebeye![400] Vâh Sa´lebe´ye!" buyurdu.[401]

Sülemî için de, bereket duası yaptı.

Tahsildarlar Sa´lebe´nin yaptığını da, Sülemî´nin yaptığını da, Peygamberimiz Aleyhisselam a haber verdiler.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde meal olarak şöyle buyurdu:

"İçlerinden kimi de, Allah´a şöyle ahdetmişti:

´Bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, andolsun, zekatını vereceğiz! Muhakkak, salihlerden ola­cağız!´

Allah, kendilerine fazi ve inayetinden verince de, onunla cimrilik edip arka çevirdiler. Onlar öyle dönektirler."

"Nihayet, Allah´a karşı va´d ettiklerini tutmadıkları, yalan söylemekte oldukları için, O da (bu fiil­lerinin) akıbetini kalblerinde, Kendisinin huzuruna çıkarılacakları güne kadar sürecek bir nifak yaptı." (Tevbe: 75-77)

Sa´lebe´nin akrabalarından olup Resûlullah Aleyhisselamın yanında bulunan bir zât, bunu işitince, Sa´lebe´nin yanına vardı ve:

"Yazıklar olsun sana ey Salebe! Allah senin hakkında şöyle şöyle âyetler indirdi!" dedi.

Salebe, hemen kalkıp Peygamberimiz Aleyhisselama geldi. Zekatını kabul buyurmasını istedi.

Peygamber Aleyhisselam:

"Allah senin zekatını kabul etmekten beni men etti!" buyurdu.

Salebe başına toprak saçınca, Resûlullah Aleyhisselam:

"Bunu sen kendin yaptın. Ben sana emretmiştim, beni dinlemedin!" buyurdu, onun zekatını almaya yanaşmadı, vefatına kadar da ondan hiçbir şey kabul etmedi.

Hz. Ebu Bekir halife olunca, Salebe onun yanına geldi:

"Sen benim Resûlullah Aleyhisselamın yanındaki mevkiimi, Ensar içindeki yerimi biliyorsun, zekatımı kabul et!" dedi.

Hz. Ebu Bekir:

"Resûlullah Aleyhisselamın kabul etmediğini ben kabul edeceğim ha!" dedi ve vefatına kadar onun zekatını kabul etmedi.

Hz. Ömer, halife olunca, Salebe ona geldi ve:

"Ey mü´minler emîri! Zekatımı kabul et!" dedi.

Hz. Ömer:

"Resûlullah Aleyhisselam senin zekatını kabul etmemiş, Ebu Bekir de etmemiş! Ben kabul ede­ceğim ha! Ben senin zekatını kabul edemem!" dedi ve vefatına kadar da, onun zekatını kabul etmedi.

Hz. Osman halife olunca, Sa´lebe onun yanına geldi ve zekatını kabul etmesini istedi.

Hz. Osman:

"Resûlullah Aleyhisselamın da, Ebu Bekir´in de, Ömer´in de kabul etmedikleri zekatı, ben de senden kabul edemem!" dedi ve kabul etmedi.

Sa´lebe, Hz. Osman´ın halifeliği devrinde ölüp gitti.[402]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Münafıkın alâmetleri üçtür

Söz söylerken, yalan söyler,

Va´d ettiği zaman, sözünde durmaz,

Kendisine birşey emniyet edildiği zaman, hıyanet eder!" buyurmuslardır.[403]


Ka´b b. Eşref´in Öldürülmesine Karar Verilmesi


Ka´b b. Eşrefin öldürülmesi hükmüne, şu sebepler yol açmıştı:

1- Ka´b b. Eşref, Benî Nadîr Yahudilerinden ve yöneticilerinden olup,[404] Yahudi şeytanlarındandı. "Onlar iman edenlerle karşılaştıkları zaman, ´Biz de iman ettik!1 derler, ayrılıp şeytanlarıyla başbaşa

kaldıklarında ise ´Biz gerçekten sizinleyiz! Biz ancak alay ediyoruz!1 derler" âyetindeki (Bakara: 14) şey­tanlardan maksat:

a- Ka´b b. Eşref,

b- Huyey b. Ahtab,

c- Ebu Bürdetü´l-Eslemî,

d- İbnü´s-Sevdâ,

e- Abduddar b. Hudayb idi.[405]

2- Ka´b b. Eşref şairdi. Söylediği hiciv şiirleriyle Peygamberimiz Aleyhisselamı ve Ashabı yererek incitir, müşrikleri Peygamberimiz ve Ashabı aleyhine kışkırtır dururdu.[406]

3- Ka´b b. Eşref, Yahudilerden bir cemaata yemek hazırlatmış, öldürtmek için, Peygamberimiz Aleyhisselamı davet ettirmişti.

Cebrail Al eyhisselam onların maksatlarını haber verince, Peygamberimiz Aleyhisselam onların yan­larından hemen ayrılmıştı.[407]

4- Ka´b b. Eşref, Bedir zaferini öğrenince:

"Vallahi, eğer Muhammed bu ulu kişileri öldürmüş ise,[408] bugün[409] yerin altı üstünden daha hayır­lıdır!" diyerek[410] Mekke´ye çekip gitti. Bedir´de öldürülmüş olan müşrikler üzerine söylediği mersiyeler­le ağladı ve Mekkelileri ağlattı.

Peygamberimiz Aleyhisselama karşı ayaklandırmaya çalıştı[411] Peygamberimiz Aleyhisselamla çarpışmalarını onlara emretti ve:

"Biz de, sizin yanınızda, onunla çarpışırız!" dedi.

Kureyş müşrikleri:

"Siz Kitablısınız, o da Kitab sahibidir. Bu sözünüzün bize karşı bir hileniz olmayacağından emin değiliz! Bizim seninle birlikte gitmemizi istiyorsan, şu iki puta secde ve onlara iman et!" dediler.

Ka´b b. Eşref, onların istediklerini yaptı.[412]

5- Ka´b b. Eşref, Mekkeli müşrikleri Peygamberimiz Aleyhisselamla çarpışmaya kararverdirmedikçe Mekke´den ayrılmadı. Medine´ye gelince de, düşmanlığını açığa vurmaktan,[413] Müslüman kadınlarını hicvederek incitmekten geri durmadı.[414]

6- Ka´b b. Eşref, bütün bu kötü tutum ve davranışlarıyla; aradaki anlaşmayı bozmak, çiğnemek ile, öldürülmeyi haketmişti.[415]

Kendisinin bu cezayı çarptırılması, Yahudilerin kutsal kitapları Tevrat´ın hükmüne de uygun bulunuyordu.[416]



Ka´b b. Eşref´in Öldürülüşü


Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah´ım! Beni, dilediğin şekilde, Eşrefin oğlundan kurtar! Çünkü o kötülüğünü şiirleriyle ilan ve neşr etmektedir" diyerek Allah´a dua etti.[417]

"Benim için,[418] Ka´b b. Eşrefin hakkından gelecek kim var? Çünkü o Allah´ı ve Resûlünü incit-miştir.[419] Bizim için, kim Eşrefin oğlunun hakkından gelir? Çünkü o bize karşı düşmanlığını ve hiciv­lerini açığa vurmuş, Kureyş müşriklerine gidip onları bizimle çarpışmaya hazırlamış bulunmaktadır. Bunu, Yüce Allah bana haber verdi" buyurdu.[420]

Abduleşhel oğullarının kardeşi Muhammed b. Mesleme:

"Yâ Rasûlallah! Senin için, onun hakkından gelecek, ben varım![421] Onu öldürmemi istiyorsan,[422] onu ben öldürürüm" dedi.[423]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Buna gücün yeterse,[424] evet,[425] yap!" buyurdu.[426]

Muhammed b. Mesleme, evine döndü. Üç gün bekledi. Birşey yemedi, içmedi. Kendi kendine düşündü durdu.

Bu durum Peygamberimiz Aleyhisselama anılınca, Peygamberimiz Aleyhisselam onu çağırdı ve kendisine:

"Sen ne için yemeyi içmeyi bıraktın?" diye sordu.

Muhammed b. Mesleme:

"Yâ Rasûlallah! Sana bir söz söylemiştim. Onu yerine getirebilecek miyim, yoksa getiremeyecek miyim; bilemiyorum" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sana ancak gücünün yetebileceğini yapmak düşer![427]

Sen onun işini Sa´d b. Muaz´la bir istişare et!" buyurdu.[428]

Muhammed b. Mesleme:

"Yâ Rasûlallah! Her halde, Ka´b´a, senin aleyhinde birşeyler de söylememiz gerekecek!?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"İstediğinizi söyleyiniz! Siz bu hususta serbestsiniz!" buyurdu.[429]

Muhammed b. Mesleme Sa´d b. Muaz´a gidip durumu anlatınca, Sa´d b. Muaz:

"Allah´ın bereketiyle git!

Kardeşimin oğlu Haris b. Evs b. Muaz ile Abbâd b. Bişr, Ebu Abs b. Cebr ve Ebu Naile b. Silkân´ı da yanına al!" dedi.[430]

Bunun üzerine;

Muhammed b. Mesleme,

Ebu Naile Silkân b. Selâme (Ka´b´ın sütkardeşi idi),

Abbâd b. Bişr,

Haris b. Evs b. Muaz,

Ebu Abs b. Cebr toplanarak Ka´b b. Eşrefi öldürme işini konuşup kararlaştırdılar.[431]

Muhammed b. Mesleme, Ka´b´ın yanına vardı. Ona (Peygamberimizi kasdederek):

"Şu kişi, bizden sadaka istedi ve bize ağır vergi teklif etti. Ben de, ödünç birşey almak için sana geldim!" dedi.

Ka´b b. Eşref de, Muhammed b. Mesleme´nin dediği gibi söylendi ve:

"Muhakkak, o, sizin usancınızı daha da arttıracaktır!" dedi.

Muhammed b. Mesleme:

"Ne yapalım ki, bir kez ona uymuş bulunduk!

Kendisini derhal bırakmak istemiyoruz.

Bakacağız: Onun hali ne olur? Sonuna kadar bekleyeceğiz!

Şimdi, biz senin bir vesk veya iki vesk[432] ödünç hurma vermeni istiyoruz!" dedi.

Ka´b b. Eşref:

"Peki! Siz bana bu hususta rehin veriniz!" dedi.

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşlan:

"Rehin olarak ne istersin?" diye sordular.

Ka´b b. Eşref:

"Kadınlarınızı!" dedi.

Muhammed b. Mesleme ve arkadaşları:

"Kadınlarımızı sana nasıl rehin verebiliriz?! Sen bugün Arabın en yakışıklı simasısın!" dediler.

Ka´b b. Eşref:

"Öyle ise, oğullarınızı rehin ol arak veriniz!" dedi.

Muhammed b. Mesleme ve arkadaşları:

"Oğullarımızı nasıl rehin olarak verebiliriz?! Sonradan, bunlardan herhangi biri ´Bir-iki deve yükü hurmaya rehin olundu!´ diye yerilir ki, bu, bizim için temelli bir ayıp olur.

Fakat, biz sana silahlarımızı, zırhlarımızı terhin edelim[433] Silahta, borcu ödemede yeterlilik vardır" dediler.

Ka´b b. Eşref de:

"Silahta, borç ödeme yeterliliği var!" dedi.[434]

Kendisine gelmeleri için bir zaman da tayin etti.

Muhammed b. Mesleme, belirlenen gece, Ka´b b. Eşrefe geldi, kale dışarısından seslendi.

Yanında Ka´b´ın sütkardeşi Ebu Naile de vardı.

Ka´b, onlan kale içine davet etti ve karşılamak için de yanlarına indi.

Ka´b´ın karısı, Ka´b´a:

"Sen bu saatte nereye çıkıyorsun?!" diye itiraz etti ise de, Ka´b:

"Bu seslenen, Muhammed b. Mesleme ile sütkardeşim Ebu Nâile´dir!" diye karşılık verdi.

Kadın:

"Emin ol; ben bir ses işittim ki, ondan kan damlıyor!" dedi.

Ka´b:

"O, benim kardeşim Muhammed b. Mesleme ile sütkardeşim Ebu Nâile´dir!

Hem, kerim olan genç, geceleyin kılıç darbesine çağrılsa bile, o çağrıya muhakkak icabet eder!" dedi.

Muhammed b. Mesleme, kendisiyle birlikte Ebu Abs b. CEbii, Haris b. Evs´i ve Abbâd b. Bişr´i de kaleye soktu.

Muhammed b. Mesleme bu arkadaşlarına önceden şöyle direktif vermişti:

"Ka´b gelince, ben onun başını tutup saçını koklarım. Siz, Ka´b´ın başını benim sıkıca yakaladığımı görünce, hemen kılıçlarınızı sıyırıp Ka´b´a vurun!"

Ka´b b. Eşref; üstün giyimli, kuşamlı, hamâilli (kayışlı) olarak, etrafına güzel kokular saçarak mis­afirlerin yanına inince, Muhammed b. Mesleme:

"Bugünkü gibi güzel koku duymadım!" diyerek ona yaklaştı.

Ka´b b. Eşref:

"Sen ne sanıyordun? Arabın en güzel kokulu kadınlan benim göğsümde yaşıyor!" dedi.

Muhammed b. Mesleme:

"Senin başını, saçını koklamama müsaade eder misin?" diye sordu.

Ka´b b. Eşref:

"Evet! Ederim" dedi.

Muhammed b. Mesleme, onun saçını kokladı.

Arkadaşlarına da koklattıktan sonra, Ka´b b. Eşrefe:

"Senin saçını bir kez daha koklamama müsaade eder misin?" diye sordu.

Ka´b b. Eşref:

"Evet! Ederim" dedi.

Muhammed b. Mesleme, Ka´b´ın başını sımsıkı yakalar yakalamaz, arkadaşlarına:

"Vurun!" dedi.

Vurup öldürdüler.[435]

Ka´b vurulup yere düştüğü zaman öyle bir çığlık kopardı ki, çevredeki kalelerden, çıralarını yak­mayan kalmadı.

Fedailer hemen oradan uzaklaştılar.

Haris b. Evs b. Muaz, Ka´b´a vurulan kılıçlardan birisinin dokunmasıyla yaralanmıştı. Arkadaşlarına yetişmekte güçlük çekiyor, gittikçe geride kalıyordu.

İslâm mücahidleri; Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesi üzerinden, Benî Kurayzalara doğru gittiler, Buas mevkii üzerinden, Urays namesine yükseldiler.

Gerilerinde kalan Haris b. Evs´i orada biraz beklediler.

Onu taşıyarak gecenin sonuna doğru Medine´ye eriştiler.[436]

Yahudiler kaleden inip mücahidleri takipte başka bir yola saptıklarından, onları yakalamaya muvaf­fak olamadılar.[437]

Mücahidler, Allah düşmanı Ka´b´ı öldürdüklerini Peygamberimiz Aleyhisselama haber verdiler.

Ka´b b. Eşrefin öldürülüşü, Yahudileri korkuttu.[438]

Peygamberimiz Aleyhisselam, sahabilerine:

"Yahudi ricalinden, öldürmeye fırsat bulabildiklerinizi öldürün!" buyurdu.[439]

Çünkü, onlar Peygamberimiz Aleyhisselam ve ashabıyla yapmış olduklan anlaşmayı bozmuş, Allah ve Resûlullahla çarpışma yolunu tutmuşlardı.[440]

Ka´b´ın öldürülüşü, yalnız Yahudileri değil,[441] aynı zamanda, onlarla işbirliği yapan müşrikleri de[442] korkuttu.[443]

Ka´b b. Eşrefin öldürüldüğü gecenin sabahı olunca, Yahudilerden bir topluluk, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler[444] ve:

"Büyüklerimizden birisi olan adamımız geceleyin[445] hiç sebepsiz ve suçsuz olarak öldürüldü!?" dediler.[446]

Peygamberimiz Aleyhisselam; Ka´b b. Eşrefin yaptıklarını,[447] Kureyş müşriklerini Müslümanlarla çarpışmaya kışkırtıp hazırladığını, Müslümanlan rahatsız etmekten geri durmadığını hatırlattı[448] ve:

"O, kendinden olan diğer kimseler gibi yerinde ve kabında durmuş olsaydı, öldürülmezdi. Fakat, o bizi hep rahatsız eder, şiirle yerer dururdu. Sizden her kim böyle yaparsa, cezası kılıçtır!" buyurdu[449] ve onlan Müslümanlarla aralarında bir musalaha yazısı yazmaya davet etti.[450]

Bunun üzerine, Remle binti Hâris´in evinde, hurma ağacının altında bir musalaha yazısı yazıldı.[451]

Bu yazı, Hz. Ali´nin yanında bulunduruldu.[452]

Ka´b b. Eşref, Hicretin 25. ayında,[453] Rebiülevvel ayından 14 gece geçtikten sonra öldürülmüştür.[454]


[383] Taberi, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 289-290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170-172, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16 s. 1 38-1 39, İbn Esir, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 283-285, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 136-137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85, Suyûtî, Dürru´l-mensur, c. 3, s. 260.

[384] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 3, s. 260.

[385] Beyhaki, Delâil, c. 5, s. 290, Vahi df, E sbâbu ´n-n üzül, s. 170, Zemahşeri, Keş sâ f,c.2,s.203,Fahru´r-R âzf, Tefsîr, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s.85, Suyûtî, Dürru´l-mensûr, c. 3, s. 260.

[386] Taberi, Tef sfr, c. 10, s. 189, B eyhaki, D el âil, c. 5, s. 290, Vahi df, E sbâb, s. 1 70, Zem ahşerf, Keşşaf, c. 2, s. 203, F ahru´r-Râzi, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usd, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

[387] Ebussuud, Tefsir, c. 4, s. 85.

[388] Zemahşeri, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefi, Medârik, c. 2, s. 137.

[389] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 290, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284.

[390] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 374.

[391] İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284.

[392] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Beyhakî, D el âil, c. 5, s. 290, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

[393] Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209.

[394] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

[395] Taberî, c. 10, s. 189, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 170, Kurtubî, c. 8, s. 209, Ebu´l-Fidâ, c. 2, s. 374, Suyûtî, Dürru´l-men­ûr, c. 3, s. 260.

[396] Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 290, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 138, Nesefî, Medârik, c. 2, s.137, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

[397] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 290, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 1 70-1 71, Zemahşeri, Keşşâf, c. 2, s. 203, F ahru´r-Râzî, Tefsîr, c. 16, s. 13 8, İ b n Esîr, U sdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Kurtubî, Tefsîr, c. 8, s. 209, Nesefi, Medârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

[398] Taberî, c. 10, s. 1 89, Beyhakî, c. 5, s. 290, Vâhidî, s. 1 71, Zemahşerî, c. 2, s. 203, Fahru´r-Râzî, c. 16, s. 138, İbn Esîr, c. 1, s. 284, Kurtubî, c. 8, s. 209, Nesefî, M edârik, c. 2, s. 137, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 85.

[399] Tevbe: 103.

[400] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 189-190, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 171, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 203, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

[401] Zemahşeri, Keşşaf, c. 2, s. 203, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 1 37.

[402] Taberî, Tefsîr, c. 10, s. 190-191, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 291-292, Vâhidî, Esbâbu´n-nüzûl, s. 171-172, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 1, s. 284, Ebu´l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 374.

[403] Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 2. s. 357. Buhârî. Sahîh. c. 1. s. 14. Müslim. Sahîh. c. 1. s. 78. Nesâî. Sünen. c. 8. s. 117.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/73-78.

[404] Be yhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 190.

[405] İbn Habıb, Kitâbu´l-muhabber, s. 390.

[406] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 184, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 32.

[407] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 280, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1, s. 413, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 148.

[408] İbn İshak, İbn Hişam, Sine, c. 3, s. 55, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 298, İbn Haldun, Târih, c.2,s.ks. 2,s.22.

[409] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 185, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32.

[410] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 55, Vâkıdî, M egâzf, c. 1 , s. 1 85, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 298, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 6, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 22.

[411] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 54-55, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 3, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 188, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 298, Zehebî, Megâzî, s. 126, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 22.

[412] Taberî, Tefsîr, c. 5, s. 134.

[413] E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 6.

[414] İbn İshak, İbn Hisam, c.3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, c. 1, s. 298, Zehebî, s. 126, Ebu´l-Fidâ, c. 4,5.6-7.

[415] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 193.

[416] Ahd-i atik, Tesniye.Bab: 20, Fıkra: 10-16.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/78-80.

[417] Vâkıdî, c. 1, s. 187, İbn Sa´d, c. 2, s. 32, Belâzurî, c. 1, s. 374, Beyhakî, c. 3, s. 191.

[418] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, M egâzî, c. 1 , s. 1 87, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 299, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7.

[419] Bu hân , Sahih, c. 5, s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 434, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 195, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 101, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 5.

[420] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 191 , İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 298-299.

[421] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, M egâzî, c. 1 , s. 1 87, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, Hâkim, Müstedrek, s. 435, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 299, Zehebî, Megâzî, s. 128.

[422] Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 25, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1 425, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 195, Zehebî, Megâzî, s. 128.

[423] İbn İshak, İbn Hisam , Sîre, c. 3, s. 58, Vâkidî, Megâzî, c. 1, s. 187, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Buhârî, Sahih, c.5,s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 191,195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 299, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7.

[424] İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, c. 1, s. 299, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 7.

[425] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25, Müslim , Sahih, c. 3, s. 1 425, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 191 , Zehebî, Megâzî, s. 128.

[426] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 3, s. 58, Vâkıdî, M egâzf, c. 1 , s. 1 87, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 3, İbn Esîr 1, c. 2, s. 1 43, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 299, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7.

[427] İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 58, Vâkıdî, c.1, s. 187, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Seyyid, c. 1 , s. 299, Ebu´l-Fidâ, c. 4, s. 7.

[428] Vâkıdî, Megâif, c. 1, s. 187, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 434.

[429] İbn İshak, İbn Hisam, c. 3, s. 58, Taberî, c. 3, s. 3, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İ bn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 299, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7.

[430] Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435.

[431] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c.3,s.58, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 187, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 32, Taberî, Târih, c. 3, s. 4, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 435, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 199, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 299, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7.

[432] 1 vesk: 60 sa´dır. 1 sa´: 4 müd´dür. 1 müd: 1,5 veya 2 ntl´dır. (Abdurrrezzak, Musannef, c. 4, s. 142-143) 1 nti: 1 2 ukiyyedir. 1 ukiyye: 40 dirhem´dir. (Ffruzâbâdf, Kâmûsu´l-muhft, c. 3, s. 396).

[433] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 195-1 96, Zehebî, Megâzî, s. 128, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 5-6.

[434] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 3, s. 59, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 188, Taberî, Târih, c. 3, s. 4, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 143, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 299, Zehebî, Megâzî, s. 131.

[435] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 25-26, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1425-1426.

[436] İ bn İ shak, İ bn H i şam, Sîre, c. 3, s. 60, Vâkıdî, M egâzf, c. 1 , s. 189-191, İ bn Sa´d, Tabak âtü´l -k übrâ, c. 2, s. 32-33, Taberî, Târih, c. 3, s. 4-5, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 155, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 300, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7-8.

[437] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1, s. 466.

[438] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c. 3, s. 60, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 189-191, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 32-33, Taberî, Târih, c. 3, s. 4-5, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 155, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 300, Ebu´l-Fidâ, el- Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 7-8.

[439] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 3, s. 62, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 191, Taberî, Târih, c. 3, s. 5, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 144, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 301, Zehebî, Megâzî, s. 131, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 5.

[440] İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 1, s. 1 02.

[441] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ.c. 9, s. 183.

[442] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192.

[443] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 183.

[444] Aynı kaynaklar.

[445] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 192, E bu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünen, c. 3, s. 183.

[446] Vâkidi, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 34.

[447] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 183.

[448] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 34.

[449] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 192.

[450] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 34, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 183.

[451] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 192, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 183.

[452] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 34, Beyhakî, Sünenü´l-kübrâ, c. 9, s. 183.

[453] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 3, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 31.

[454] İbn Sa´d. Tabakât. c. 2. s. 31.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/80-86.





Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Derya 7/B üzerinde 01 Aralık 2014, 22:06:59
Ödevimde yardımcı oldu teşekkürler


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Ceren üzerinde 01 Aralık 2014, 23:43:20
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri her zaman şükür eden kullarından eylesin.Paylaşımdan dolayı Allah razı olsun Sümeyye abla....


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: -merve-7d- üzerinde 02 Aralık 2014, 20:08:42
Hikayede de anlatıldığı gibi istemsizce verilen zekat kabul olmaz insanın vereceği zekatı allah rızası için kendi gönlünden gelerek vermesi gerekir ki verdiği zekatın on katını alabilsin ..


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: nurcan8/b üzerinde 03 Aralık 2014, 17:55:22
peygamber efendimizde dediği gibi zekat vermek hep hayırlıdır


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Zeynep 8D üzerinde 03 Aralık 2014, 22:01:51
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu Ve Magfiratuhu Ebeden Ve Daimen; Rabbim malın da şükür ve zekatını verebileceğimiz kadar isteyenlerden eylesin. Şükredebileceğimiz ve zekatını verebilceğimiz az mal , zekatı veremeyeceğimiz çok maldan hayırlıdır. Salebe hayırlı bir şekilde dua etmek yerine  hayırlı olup olmadığını düşünmeden dua etmiştir. Malını aldıktan sonrada zekatını vereceğini söylemiştir. Salebe'nin bir koyunu olmuş daha sonra bunlar sürüler halinde olunca şehirden uzaklaşmış. Şehirden uzaklaşınca sadece cemaatle kılınan namazları kılmaya başlamış,daha sonra sadece cuma namazlarını kılmış ve sonra da namazı terk etmiştir. Bunun üzerine Allah ayet indirmiş ve zekatların verilmesi bildirilmektedir. Fakat Sülemi zekatını vermiş , Salebe zekatını verip vermemesi konusunda kararsız kalmış ve en son vermemiştir. Peygamberimizin yanında duran ve Salebe'nin akrabası olan bir zat Salebe'nin yanına gidip "Vah Salebe" diyerek söylemiştir. Bunun üzerine Salebe Peygamberimiz'in yanına gidip ona yalvarmıştır. Fakat "Allah beni men etmiştir" demiştir. Daha sonra Peygamberimiz vefat edince Hz Ebu Bekir halife olmuş zekatını kabul etmesini istemiş Hz.Ebu Bekir kabul edemeyeceğini söylemiştir. Hz.Ömer 'de aynı şekilde ve Hz.Osman'da kabul edemeyeceğini , peygamberimizin de kabul etmediğini söylemiştir. Salebe Hz.Osman zamanında vefat etmiş ve zekatını verememiştir. Zekat farz bir ibadettir. Ve verilmesi gerekir.


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: muhammet7/c üzerinde 04 Aralık 2014, 17:54:09
Bu anıyıda konu alarak zekat vermeliyiz zekatı Allaha değil Alah katında hoşnut olmak için zekat vermeliyiz çünkü her şeyi Allah yarattı her şey Allahın yani biz ona yardım edemeyiz ancak zeketlarımız ve yardımlarımız ile ancak Allah bize yardım eder.Yani kısacası zekat vermek  büyüklerimizin boyun borcudur.


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 04 Aralık 2014, 20:27:17
Esselamu aleykum ve rahmetullah
Görünüyor ki zekatın ticari işlerde genelikle görülüyor..Ben Enes hocamızın ve makaleden özetle malın farz olduğu çok çok önemli olduğu
Nu öğrendim..Uzunca bir hadis ile daha iyi anladım..
Salebe doğrudan yanlışa dönmüştür. Kendisine Peygamber efendimiz tarafından dua ile çokça mal verilmiştir..Ama salebe nankörlrden olmuştur..Rabb çok mal verip de azdırmasın..mevlam razı olsun,farz kılınan bu ibadeti hakkıyla yerine getirenlerden etsin...

 


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Liyla üzerinde 04 Aralık 2014, 20:35:13
Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.

Salabe hem zekat vermemiş, hem de namazını terk etmiş    ve bu yüzden Peygamber efendimiz(s.a.av) in ve diğer halifelerin bu tavrını haketmiş.Keşke malının zekatını verenlerden olsaydı.


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Burcu 8D üzerinde 04 Aralık 2014, 22:01:41
ALLAH'ın bizden yapmamızı istediği emir ve yasaklarından bir tnesi dikkat etmemiz gerekir


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Yunus Emre üzerinde 05 Aralık 2014, 16:13:29
selamun aleykum ilimdunyalilar zekati dikkate alarak zekatlarimizi verelim ahirette pisman olmayalim


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Burcu 8/B üzerinde 07 Aralık 2014, 16:57:47
Bizlere verilen mal hayırlara vesile olmayacaksa hiç olmasın


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Burcu 8/B üzerinde 07 Aralık 2014, 16:58:13
Bizlere verilen mal hayırlara vesile olmayacaksa hiç olmasın


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Pelinay üzerinde 07 Aralık 2014, 17:35:37
Allah razi olsun.bu nu daha oncede okumustum.
Gerçekten ibretlik bir kissa..Rabbim ibret  alanlardan ve  kanaatkar olup zekatini hakkiyla verenlerden eylesin insallah..


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Emirhan8a üzerinde 10 Aralık 2014, 00:53:00
Çok mal insanı kendinden alır ve dünya işleriyle ugraştırır.ALLAH hepimize yardım etsin.


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Sevilay Aktay 8b üzerinde 17 Aralık 2014, 00:19:09
Az veren de allahtı ,azdan çoğu yaratan da... Paylaşım için teşekkürler allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Aralık 2014, 00:44:28
Degerli kardeslerim , ashabi kiram zamaninda yasanmis gerçek bir kesittir..Bizlere büyük örnek olmali Salebe'nin akibeti zekatlarimiza daha önem verelim..Böyle duruma düsmekten Yüce Allah'a siginirim.


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: furkan8d474 üzerinde 15 Ocak 2015, 14:48:20
malının bereketlenmesini isteyen bir kişi zekat vermelidir


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 20 Ocak 2015, 17:32:36
zekat veren herkez cok buyuk sevap islemislerdir
allah razi olsun paylasimdan


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Ramazan. üzerinde 12 Nisan 2015, 07:29:01
Ve Aleykümüs Selam . Malın mülkün bizleri kandırmasına yalan yola düşürmesine hiçbir zaman izin vermemeliyiz . Eğer böyle bir şeye izin verirsek en açık örnek Salebe dir .[ Son pişmanlık fayda vermez .


Konu Başlığı: Ynt: Malının Zekatını Vermeyen Salebe nin Akıbeti
Gönderen: Damla üzerinde 09 Aralık 2015, 17:16:09
Esselamu aleykum.Selabe de gerçekten zekât vermekten kaçınan biri imiş.Allah bizi onun gibi bir duruma düşürmesin.Allah bizi şükredenlerden ve zekâtını verenlerden eylesin inşAllah..