๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Şubat 2010, 15:23:23



Konu Başlığı: Kureyş Ordusunun Kervanlarını Korumak Üzere Gelmeleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Şubat 2010, 15:23:23
Kureyş Ordusunun Kervanlarını Korumak Üzere Gelmekte Olduğu Haberi Üzerine, Durumun Ashab ile Konuşuluşu


Kureyş müşriklerinin kervanlarını korumak üzere gelmekte oldukları haberi alınınca, Peygamberimiz Aleyhisselam durumu ashabına duyurdu[95] ve Müslümanları müşriklerle çarpışmaya hazırlamak istedi:[96]

"Yüce Allah, iki taifeden birisini bana va´d etti: ya kervan, ya Kuneyş ordusu! Kureyş ordusu Mekke´den çıkmış, size doğru geliyor! Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kureyş ordusu mu daha iyidir?" diye sordu.

"Hayır! Bize düşmanı karşılamaktan ise, kervanın üzerine düşmek daha iyidir!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselamın yüzünün rengi değişti ve:

"Kureyş ordusu Mekke´den çıkmış, size doğru geliyor!

Ne dersiniz? Size kervan mı, yoksa Kuneyş ordusu mu daha iyidir?" diyerek, sorusunu tekrarladı ve:

"Kervan deniz sahiline doğru geçti, gitti!

Şu Ebu Cehil ise, üzerinize geliyor!" buyurdu.

"Yâ Rasûlallah! Sen kervana bak! Düşmanı bırak!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam kızdı, ayağa kalktı.[97]

Bunun üzerine, önce Hz. Ebu Bekir, sonra da Hz. Ömer, kalkıp güzel sözler söylediler.[98]

Sonra, Mikdad b. Amr kalktı ve:

"Yâ Rasûlallah! Allah´ın emrettiği şeyi yerine getir! Biz senin yanındayız!

Vallahi, biz sana, İsrail oğullarının Musa Aleyhisselama dediği gibi, ´Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz muhakkak burada oturucuyuz!´ demeyiz.

Fakat, ´Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz de sizinle birlikte savaşıcılarız!´ deriz.

Seni hak din ve Kitabla peygamber gönderen Allah´a yemin ederiz ki, sen bizi Birkü´l-gımad´a kadar yürütecek olsan, oraya varıncaya kadar seninle birlikte gider, senin önünde savaşırız!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayra eresin!" diyerek onun için hayır diledi.[99]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Ensan da konuşturmak isteyerek:

"Ey insanlar! Siz de bana görüşünüzü açıklayınız!" buyurdu.[100]

Çünkü, onların sayılan çoktu. Akabe´de Peygamberimiz Aleyhisselamla yaptıkları bey´atta:

"Yâ Rasûlallah! Sen bizim diyarımıza gelinceye kadar, biz senin himayenden uzağız.

Bize gelip kavuştuğun zaman, bizim himayemizdesin. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruyup savunduğumuz şeylerden seni de korur ve savunuruz!" diye taahhütte bulunmuşlardı.

Bunun için, Peygamberimiz Aleyhisselam, Ensarın Medine dışında düşmanla savaşmak istemeye ceklerinden endişe ediyordu.

Çünkü, onlar Peygamberimiz Aleyhisselamı ancak Medine içinde koruyacaklarına, savunacakları na söz vermiş bulunuyorlardı.[101]

Muaz b. Cebel:

"Yâ Rasûlallah! Sen galiba bizi konuşturmak istiyorsun gibi?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet!" buyurdu.

Bunun üzerine, Sa´d b. Muaz:

"Biz sana iman etmiş, seni doğrulamış, bize getirdiklerinin hak ve gerçekliğine şehadet getirmiş, bu yolda dinlemek ve itaat etmek üzere sana kesin sözler de vermiş bulunuyoruz!

Yâ Rasûlallah! Sen, istediğini yap! Seni hak peygamber gönderen Allah´a yemin ederim ki, sen bize şu denizi gösterip dalsan, seninle birlikte biz de dalarız, içimizden hiç kimse geri kalmaz!

Senin yarın bizi düşmanımızla karşılaştırmandan da hoşnutsuzluk göstermeyiz.

Savaşta sabır ve sebat göstermek, düşmanla karşılaşınca da sadakatten ayrılmamak, bizim şiarımızdır.

Umulur ki, Allah, sana bizden, gözünü aydın edecek şeyler gösterecektir!

Yürüt bizi Allah´ın bereketine doğru!" dedi.

Sa´d b. Muaz´ın sözleri Peygamberimiz Aleyhisselamı sevindirdi, neşelendirdi ve:

"Haydi, yürüyünüz Allah´ın bereketine doğru!

Size müjdelerim ki; Allah, bana iki taifenin birini va´d buyurdu.

Vallahi, şu anda, sanki o kavmin vurulup düşecekleri yerlere bakıyor gibiyim!" buyurdu.[102]





[95] İ bn İ shak, İ bn H işam, Sîre, c. 2, s. 2 66, Vâk ıdf, Megâzî, c. 1, s. 48, Tabe rf, T ârfh, c. 2, s. 273, Bey hakf, D e lâl lü´n-nübü v ve, c. 3, s. 33-34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 247.

[96] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 293.

[97] Zemahşerf, Keşşaf, c. 2, s. 143, Fahru´r-Râzî, Tefsir, c. 15, s. 126, Neseff, Medârik, c. 2, s. 94, 95, Hâzin, TefsTr, c. 2, s. 385, Ebussuud, Tefsîr, c. 4, s. 5.

[98] İ bn İ shak, İ bn H işam, Sîre, c. 2, s. 2 66, Vâk ıdf, Megâzî, c. 1, s. 48, Tabe ıf, T ârfh, c. 2, s. 273, Bey hakf, D e lâi lü´n-nübü v ve, c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâm il, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 247, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 262.

[99] İbn İshak.İbnHişam, Sîre.c.2, s. 266, Vâki d f, Megâzî, c. 1, s. 48, Taberî, Târih, c. 2, s. 273, 274, Ebu Nuaym, Hilyetü´l-evliyâ, c. 1, s. 173, Beyhakî, Delâilü´n-nübüwe, c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 247, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 262.

[100] İ bn İ shak, İ bn H işam, Sîre, c. 2, s. 2 67, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 48, Tabe rf, T ârfh, c. 2, s. 274, Beyhakî, D e lâi lü´n-nübü v ve,c. 3, s. 34, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 247, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 262.

[101] İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 267, Taberî, c. 2, s. 274, Beyhakî, c. 3, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 1 20, İbn Seyyid, c. 1, s. 247,Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 262.

[102] İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 267, Vâkıdî, c. 1, s. 4849, Taberî, c. 2, s. 274, Beyhakî, c. 3, s. 34, İbn Esîr, c. 2, s. 120, İbn Seyyid, c. 1, s. 247, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 262.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/306-308.