๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 08 Şubat 2010, 22:36:56



Konu Başlığı: Kaynuka Oğulları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 08 Şubat 2010, 22:36:56
Kaynuka Oğulları Yahudileri Medine´den Niçin ve Nasıl Sürüldüler?


Medineli olmayan ve Ensardan birisiyle evli bulunan,[188] Araplardan bir kadın; Kaynuka oğulları Yahudilerinin çarşısına gelip satacağı malı satmış,[189] ziynet eşyasını yaptırmak için de[190] bir kuyum cu Yahudinin dükkanına oturmuştu.[191]

Yahudiler kadının yüzünü açmasını istediler. Kadın ise yüzünü açmaktan kaçındı.[192] Kuyumcu[193] veya Kaynuka oğulları Yahudilerinden bir adam, kadının haberi olmadan, arka tarafına oturup kadının eteğini bir dikenle sırtına iliştirdi.[194] Kadıncağız ayağa kalkıp edeb yeri açılınca, Yahudiler gülüşmeye başladılar.

Kadının feryadı üzerine, Müslümanlardan bir zât sıçrayıp[195] kuyumcunun ardına düştü[196] ve onu öldürdü. Yahudiler de, toplanıp o Müslümanı şehit ettiler.[197] Müslümanlar da, Yahudilere karşı, Müslümanları imdada çağırdılar.

Böylece, Müslümanlarla Kaynuka oğulları Yahudilerinin araları bozuldu.[198]

Kaynuka oğulları Yahudileri, Yahudilerin en cesaretlileri idiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine´ye hicret edip geldiği zaman, onlarla da anlaşma yap-mışü.[199]

Yüce Allah´ın Peygamberimiz Aleyhisselama Bedir´de ihsan buyurduğu fetih ve zafer onların kıskançlıklarını ve taşkınlıklarını açığa vurdurdu.

Aradaki anlaşmayı bozdular.[200]

Kaynuka oğulları Yahudileri, Bedir´le Uhud arasında andlaşma bozan ve Peygamberimiz Aleyhisselamla çarpışmaya kalkan Yahudilerin ilki idi.[201]

Peygamberimiz Aleyhisselam, bunu haber alınca,[202] onları Kaynuka çarşısında topladı ve:

"Ey Yahudi topluluğu! Allah´ın Kureyş´e indirdiği ukubet ve musibet gibi bir ukubet ve musibetin sizin başınıza da gelebileceğinden sakınınız ve Müslüman olunuz!

Çünkü, siz benim gönderilen peygamber olduğumu biliyor ve bunu Kitabınızda ve Allah´ın size gön derdiği Ahd´de bulmuş bulunuyorsunuz" buyurdu.

Kaynuka oğulları Yahudileri:

"Ey Muhammedi Sen bizi kendi kavmin mi zannediyorsun?!

Kendilerinde harp ilmi olmayan bir kavimle karşılaşman seni mağrur etmesin, aldatmasın!

Sen onlardan bir fırsata nail oldun (onları yenmiş bulundun).

Vallahi, biz eğer seninle harp edersek, muhakkak, bizim nasıl insanlar olduğumuzu o zaman öğrenirsin!" diyerek Peygamberimiz Aleyhisselama meydan okudular.

Bunun üzerine, inen âyet]erde[203] şöyle buyuruldu:

"O küfreden (Yahudi)lere de ki: Yakında, siz de mağlup olacaksınız ve (toptan) Cehenneme sürüle ceksiniz! O ne kötü yataktır!

(Bedir´de) karşılaşan iki cemiyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardır.

Onlardan bir cemiyet Allah yolunda dövüşüyordu. Diğeri ise kâfirdi.

Onlar, öbürlerini (Müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı.

Allah, kimi dilerse, onu yardımı ile destekler.

Şüphe yok ki, bunda kalb gözleri açık olanlar için kesin bir ibret vardır."[204]

Kaynuka oğulları Yahudilerinin ne arazileri, ne ziraatları,[205] ne de hurmalıkları vardı.[206] Hepsi kuyumcu[207] ve tüccar idiler.[208]

Kaynuka oğulları Yahudileri hakkında ne yapılacağı da, bu hususta nazil olan âyette[209] şöyle açık landı:

"Muahede eden bir kavmin hainliğini (anlar), kesin olarak endişeye düşersen, önce hak ve adalet üzere keyfiyeti kendilerine bildir ve ahitlerini at! Çünkü Allah hainleri sevmez!"[210]

Kaynuka oğulları Yahudilerinin 700 savaş erleri vardı.[211] Bunların 300´ü zırhlı, 400´ü zırhsızdı.[212]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ben, Kaynuka oğulları Yahudilerinden korkuyorum!" buyurdu.[213]

Şevval ayının ortasında, Cumartesi günü,[214] Ebu Lübabe b. Abdulmünzir´i Medine´de yerine vekil bıraktı.[215]

Beyaz sancağını Hz. Hamza´nın eline verip,[216] Kaynuka oğulları Yahudilerinin üzerine yürüdü. Yahudiler kalelerine çekildiler. Ne ok attılar, ne de çıkıp çarpıştılar.[217]

Kalelerine çekilip sığınmalarını Kaynuka oğullarına Abdullah b. Übeyy b. Selûl emretmiş ve kendi lerinin de onlarla birlikte kaleye gireceklerini söylemişse de, girmemişlerdir.[218]

Peygamberimiz Aleyhisselam onları on beş gece sıkı bir muhasara altında tuttu.[219]

Yüce Allah onların kalblerine korku düşürdü.[220] Peygamberimiz Aleyhisselamın emir ve hükmüne boyun eğerek kalelerinden inip teslim oldular.

Peygamberimiz Aleyhisselam onların bağlanmalarını emretti ve Münzir b. Kudâme´yi bununla görevlendirdi. Hepsinin elleri arkalarına çekilip bağlandı.[221] Kaynuka oğulları Yahudileri Abdullah b. Übeyy b. Selûl´ün andlaşmalısı idiler.[222]

Abdullah b. Übeyy, Münzir b. Kudâme´ye bağlanmış Kaynuka Yahudilerinin yanında rastlayınca:

"Çözün bağlarını ve serbest bırakın onlan!" dedi.

Münzir b. Kudâme:

"Resûlullah Aleyhisselamın bağlattığı bir kavmi mi çözdüreceksin?! Vallahi, onlardan hiçbir adam, boynu vurulmadıkça çözülemez!" dedi.

Bunun üzerine, Abdullah b. Übeyy b. Selûl fırlayıp Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına vardı, arkasından, elini zırh gömleğinin cebine soktu.[223] Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Ey Muhammedi Andlaşmalarım hakkında ihsanda bulun (affet onları)!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam kızdı, yüzünü ondan çevirdi. Yüzünün rengi değişti. Ona:

"Yazıklar olsun sana! Bırak beni!" buyurdu.

Abdullah b. Übeyy:

"Hayır! Vallahi,[224] beni Hadâikve Buas günü[225] aklara ve karalara karşı savunmuş olan 300 [veya 400] zırh gömlekli, 400 [veya 300] zırh gömleksiz andlaşmalılarım hakkında ihsanda bulunmadıkça, seni bırakmam![226]

Sen onları bir tek sabahta öldüreceksin,[227] öldürmek istiyorsun![228]

Ey Muhammedi Sen devrin aleyhimize dönmesinden, başa musibetler gelmesinden korkmaz mısın?[229]

Vallahi, ben devrin aleyhimize dönmesinden ve başımıza musibetler gelmesinden korkan bir kim seyim.[230] Ben devrin aleyhimize dönmeyeceğinden, başımıza musibetler gelmeyeceğinden emin değil im!" dedi.[231]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Abdullah b. Übeyy´in onları affettirmek için direnip durduğunu görünce:[232]

"Çözün onların bağlarını! Allah onlara lanet etsin ve onlarla birlikte olanlara da lanet etsin!" diyerek, Medine´den sürülüp çıkarılmalarını emir buyurdu.[233]

Abdullah b. Übeyy b. Selûl Kaynuka oğulları Yahudilerini öldürülmekten böylece kurtardıktan sonra, onları Medine´den sürülmekten de affettirip yerlerinde bıraktırmak için, Yahudilerle birlikte Peygamberimiz Aleyhisselamla konuşmak istedi.

Kapıda Uveym b. Sâideyi buldu.

İçeri girmek isteyince, Uveym b. Sâide, onu geriye itip:

"Resûlullah Aleyhisselam sana izin vermedikçe içeri giremezsin!" dedi.

Abdullah b. Übeyy içeri girmek için Uveym´i itti.

Uveym de kızıp onu itince, Abdullah b. Übeyy´in duvara çarpan yüzünden kan akmaya başladı.

Yahudi andlaşmalılarından, yanında bulunanlar, bağırarak:

"Ey Ebu Hubab! Biz senin yüzünü bu musibete uğratan bir yurtta hiçbir zaman oturmayız ve duru mu değiştirmeye de gücümüz yetmez!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam Kaynuka oğulları Yahudilerinin mallarını teslim almaya Ubâde b. Sâmit´i memur etti.[234] Ubâde b. Sâmit de, Abdullah b. Übeyy b. Selûl gibi, Kaynuka oğulları Yahudilerinin andlaşmalısı idi.

Kaynuka oğulları Yahudileri Peygamberimiz Aleyhisselamla andlaşmalarım bozup savaşmaya kalkıştıkları zaman, Abdullah b. Übeyy onların işleriyle ilgilenmiş, onların yanında yer almış; Ubâde b. Sâmit ise Peygamberimiz Aleyhisselama gelip:

"Yâ Rasûlallah! Ben Allah´ı ve Allah´ın Resûlünü ve mü´minleri dost edindim! Kaynuka oğulları kâfir lerinin andlaşmalısı olmaktan ve onların dostluklarından kendimi uzak kıldım!" demiştir.

Bunun üzerine inen âyetlerde[235] şöyle buyurulmustur:

"Ey iman edenler! Yahudileri de, Nasranîieri de kendinize yârve dost edinmeyiniz! Onlar ancak bir birlerinin yaranıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır! Şüphesiz ki, Allah o zalimler güruhuna muvaffakiyet vermez.

İşte, kainlerinde bir maraz bulunan kimselerin ´Musibetin aleyhimize dönmesinden korkuyoruz!1 diy erek onların arasında koşuştuklarını görürsün. Belki Allah fetih veya kendi katından bir emir getirecek de, onlar yüreklerinde gizledikleri şeye karşı pişman olacaklardır.

İman edenler de, diyecekler ki: ´Her halde, sizinle beraber olduklarına dair yeminlerini te´kide çalışarak Allah´a and içenler, bunlar mı? Onların bütün yaptıkları boşa gitmiş, bu suretle onlar en büyük zarara uğrayan kimseler olmuşlardır!1

Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah mü´minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, Kendisinin onları seveceği, onların da Kendisini seveceği bir kavim getirir ki, onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmezler.

Bu, Allah´ın lütuf ve inayetidir ki, onu, kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir.

Sizin yârınız ancak Allah´tır, onun Resûlüdür, Allah´ın emirlerine boyun eğici olarak namazı dos doğru kılan, zekatı veren o mü´minlerdir. Kim Allah´tan, Peygamberinden ve iman edenlerden yüz çevirirse, hiç şüphe yok ki, galebeyi kazanacak olanlar, Allah´ın yardımcılarının ta kendisidirler."[236]

Kaynuka oğulları Yahudileri, Ubâde b. Sâmit´e:

"Ey Velid´in babası! Biz senin andlaşmalın idik. Sen bize ne diye böyle yaptın?!" dediler.

Ubâde b. Sâmit, onlara:

"Siz Resûlullah Aleyhisselama savaş açtığınız zaman, ben Resûlullah Aleyhisselama gidip:

´Yâ Resûlullah! Ben onlardan ve onlarla yapmış olduğum andlaşmadan uzağım!´ dedim" dedi.

Abdullah b. Übeyy de,

"Sen andlaşmalılarından uzaklaşün ha?! Onların bu hususta sende tutuştuğu eli vardı!?" dedi.

Ubâde b. Sâmit:

"Ey Hubab´ın babası; kalbler değişti. İslâmiyet ahidleri yok etti!" dedi.

Kaynuka oğulları Yahudileri ne üç gün içinde Medine´yi terketm eleri emredildi.

Verilen üç günlük mühlet bitince, Kaynuka oğulları Yahudileri Şam´a doğru yola çıktılar.

Ubâde b. Sâmit onlarla birlikte Zübab´ın arkasına kadar gidip oradan geri döndü.

Kadınlar ve çocuklar develere bindirilmişlerdi. Erkekler yaya yürümekte idiler.

Vadi´I-kura´ya varınca, orada bir ay oturdular.

Vâdi´l-kurâ Yahudileri onların yayalarına binek, kendilerine de yiyecek verdiler.

Kaynuka oğulları Yahudileri Ezriat´a kadar gidip orada yerleştiler.[237] Orada yaşamları da pek az sürdü.[238] Yok olup gittiler.[239]

Kaynuka oğulları Yahudilerinin kalelerinde pek çok silah ve kuyumculuk âlet ve edevatı bulunuyor du.

Peygamberimiz Aleyhisselam; kendisi için: Ketum, Revha´, Beyzâ diye anılan 3 yay ile,

adet zırh gömlek,

adet kılıç,

3 adet de mızrak aldı.

Muhammed b. Mesleme ile Sa´d b. Muaz´a da birer zırh gömlek hediye etti.

Peygamberimiz Aleyhisselam; Kaynuka oğulları Yahudilerinin bıraktıkları mallarından başkuman danlık hakkı olarak beğendiği yay, kılıç ve zırh gömlekler ve mızraklarla beşte birini ayırdıktan sonra, kalan beşte dördünü Müslümanlar arasında bölüştürdü.[240]

Sağdıye diye anılan zırh gömlek, Davud Aleyhisselamın Calut´la çarpışmaya çıktığı zaman üzerinde bulunan zırh gömlekti.[241]




[188] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[189] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176.

[190] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[191] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[192] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176.

[193] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51.

[194] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[195] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176-177, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[196] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[197] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[198] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 308, İbn Esîr, Kâmil, c.2,s.137.

[199] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29.

[200] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s:. 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 308, İbn E sır, Kâmil, c. 2, s. 137.

[201] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Zehebî, Megâzî, s. 116.

[202] İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137.

[203] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 50-51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176-177, E bu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 154-155, Belâzurî, Ensâbu´l -eşraf, c. 1, s. 3 08, Ta berf, Târih, c. 2, s. 297, Vâhidî, Estbâbu´n-nüzûl, s. 62, Beyhakî, Sünen ü´l-kübrâ, c. 9, s. 183, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 137, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 294, Zehebî, Megâzî, s. 1 76, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 3, İbnHaldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

[204] Âli-İmran: 12-13.

[205] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 179, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târîh, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 154.

[206] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 154.

[207] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târîh, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 154.

[208] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 154.

[209] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177,180, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 29, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 295, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

[210] Enfâl: 58.

[211] İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

[212] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâki df, M egâzf, d, s. 177, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 2996, Zehebî, Megâzî, s. 117, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 4, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

[213] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, 11, s. 295.

[214] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 176, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 28-29.

[215] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 52, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 298, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 154, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 295.

[216] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 295.

[217] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29.

[218] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178.

[219] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 1 77, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138.

[220] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 295, Zehebî, Megâzî, s. 117-118.

[221] Vâkidi, Megâzi, c. 1, s. 177, İ bn Sa´d, Tabak âtü´l -k übrâ, c. 2, s. 29, Bel azurÎ, E nsâbu´l -eşraf, c. 1, s. 309, Taberî, T âıih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 1 38, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1 , s. 295, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 23.

[222] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, Zehebî, Megâzî, s. 117.

[223] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51-52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâb, c. 1 , s. 309, Taberî, Târih, c. 2, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 139, Zehebî, Megâzî, s. 116-117.

[224] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Taberî, Târih, c. 2, s. 297.

[225] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, 11, s. 309.

[226] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 177, Taberî, Târih, c. 2, s. 297-298, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138, Zehebî, Megâzî, s. 117, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 4.

[227] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Taberî, Târih, c. 2, s. 297-298, Zehebî, Megâzî, s. 117.

[228] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 177, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[229] Belâzurî, E nsâbu´l-eşraf, c. 1, s. 309.

[230] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52, Vâkıdî, Megâzî, c. 1 , s. 178, Taberî, Târih, c. 2, s. 298, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 4.

[231] Taberî, Târîh, c. 2, s. 298.

[232] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 29.

[233] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 178, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29.

[234] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 178.

[235] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 52-53, Taberî, Tefsir, c. 6, s. 275-276, Ebu´l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 68-69.

[236] Mâide: 51-56.

[237] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 179-180.

[238] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 180, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 296, Zehebî, Megâzî, s. 118.

[239] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 138.

[240] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 178-179, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 29-30, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 309.

[241] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 318, Zehebî, Târîhu´l-İslâm , s. 513, Semhûdf, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 279.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/39-47.