๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Mart 2010, 12:34:20



Konu Başlığı: İslam a koşanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Mart 2010, 12:34:20
İslam´a Koşanlar






Benî Havlan Temsilcilerinin Medine´ye Gelişi


Benî Havlanların Kimlikleri, Yurtları ve Temsilcilerin Medine´ye Geliş Tarihi

Kahtan kabilelerinden olan Benî Havlanların ata soyları şöyle sıralanır: Havlan (Fekl) b. Amr, b. Malik, b. Haris, b. Mürre, b. Üded, b. Zeyd, b. Yeşcüb, b. Arib, b. Zeyd, b. Kehlan, b. Sebe1. Havlan (Fekl)´in: LHabib,

2. Amr,

3. Eshab,

4. Kays,

5. Nabt,

6. Bekr,

7. Sa´d isimlerinde yedi oğlu vardı.[1]

Benî Havlanların yurtlan Yemen ülkesinde ve bu ülkenin doğusunda idi. [2]

Benî Havlan temsilcileri on kişi olup, [3] Medine´ye Hicretin 10. yılında Şaban ayında geldiler. [4]

Remle binti Hâris´in konağına indirildiler.

Peygamberimiz Aleyhisselamin emriyle orada ağırlandılar. [5]

Temsilciler:

"Yâ Rasûlalları! Bizler Allah´a iman ve Allah´ın Resûlünü tasdik ediyoruz.

Bizim bu ikrarımız, gerimizdeki kavmimizden olanlara da şâmildir.

Biz, develer koltuklarda, yedeklerde; [6] sert ve katı yerlerde, ovalarda ise binitli olarak[7] sana gelmiş bulunuyoruz. [8]

Allah´ın ve Resûlünün üzerimizdeki nimeti sayesindedir ki, seni ziyarete geldik!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Siz bana kadar nasıl ve ne için geldiğinizi dile getirdiniz.

Muhakkak ki, her birinizin devesinin attığı her adım karşılığında size bir hasene ve sevap vardır!

´Seni ziyarete geldik!´ sözünüze gelince; beni Medine´de ziyaret eden kişi, Kıyamet günü benim yanımda ve himayemde olacaktır!" buyurdu.

Benî Havlan temsilcileri:

"Yâ Rasulâlları! Bu o yolculuk ki, onun üzerinde bizim için bir mal helaki, kaybı yoktur!" dediler. [9]

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Ammu Enes ne haldedir?" diye sordu.

Ammu Enes (Ümyânes) Benî Havlanların tapageldikleri bir sanem, bir puttu.

Benî Havlan temsilcileri:

"Allah onun kötülüğünü senin bize getirdiğin dinle değiştirip giderdi[10]

Bizlerden ona bağlananlardan, ancak çok yaşlanmış bir kimse ile çok yaşlanmış koca bir kan bağlı kalmıştır.

İnşaallah, [11] dönüp[12] yanına varırsak onu yıkacağız! [13]

Biz ona aldanmış, fitneye tutulmuş durmuştuk!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Gördüğünüz fitnelerden en büyüğü ne idi?" diye sordu.

Benî Havlan temsilcileri:

"Gördüğümüz fitne, biryıl kuraklığa uğramış, açlıktan çürümüş kemikve eski urgan parçalarını yiye cek dereceye gelmiştik!

Gücümüzün yetebildiği şeyi toplayıp yüz öküz satın aldık!

Bir sabah onlan Ammu Enes için kurban olarak boğazlayıp yırtıcı hayvanlara bıraktık.

Halbuki, bizim ona kurtlardan kuşlardan daha çok ihtiyacımız vardı!

O sırada, bize yağmur geldi.

Yerlerin otlandığını gördüğümüzde, söz sahibimiz:

´Ammu Enes bize ihsan etti!´ dedi.

Biz ekin eker, orta kısmını puta ayınr ve orayı onun adıyla anardık. Ekinin bir tarafını da Allah´a ayınrve orayı Allah´ın adıyla anardık.

Allah´a tahsis ettiğimiz ekin iyi yetiştiği ve geliştiği zaman, döner, onu Ammu Enes´e tahsis ederdik.

Ammu Enes´e tahsis ettiğimiz ekin iyi yetiştiği ve geliştiği zaman, onu Allah´a tahsis etmezdik!" dediler. [14]

"Allah içindir" denilen ve iyi yetişen ekinler put adına çevrilirken, "Allah ganîdir, buna muhtaç değildir. Put ise züğürttür!" denirdi. [15]

Allah´a tahsis edilen şeyler misafirlere, yoksullara; puta ayrılan şeyler ise put masraflarına, ayinler ine, kurbanlara ve put bakıcılarına harcanırdı. [16]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah, bu hususta bana:

´Onlar, Allah için, O´nun yarattığı ekin ve meyvelerle hayvanlardan bir hisse ayırdılar da, kendi boş zanlarınca ´Şu Allah´ındır, şu da ortaklarımız olan putlarındır!1 dediler.

Ortaklarına ait olan Allah´a ulaşmaz, ama Allah´a ait olanlar, evet onlar ortaklarına gider!

Onların hükmedegeldikleri bu şeyler ne kötüdür!´ [En´âm: 136] âyetini indirdi" buyurdu.

Benî Havlan temsilcileri:

"Biz Ammu Enes´in önüne vanr, muhakeme olunurduk da, o konuşurdu!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sizinle konuşanlar, şeytanlardır!" buyurdu. [17]



[1] İbn Hazm, Cemhere, s. 418, Kalkasandf, Nihâyetü´l-ereb, s. 248.

[2] Kalkaşandi, s. 248.

[3] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 324, Taberî, Târih, c. 3, s. 163, İbn E ar, Kâmil, c. 2, s. 298, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 253, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 5, s. 93.

[4] İbn Sa´d, c. 1, s. 324, İbnSeyyid, c. 2, s. 253, Ebu´l-Fidâ, c. 5, s. 93, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 59.

[5] İbn Sa´d, c. 1, s. 324.

[6] İbn Sa´d, c. 1, s. 324, İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59.

[7] İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 274, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 58.

[8] İbn Sa´d, c. 1, s. 324, İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59, Halebî, c. 3, s. 274, Zürkânf, c. 4, s. 58.

[9] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 59, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 274, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 58-59.

[10] İbn Sa´d, Tabak âtü´l-k übrâ, c. 1, s. 324, İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59, Halebî, c. 3, s. 274, Zürkânf, c. 4, s. 59.

[11] İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59, Halebî, c, 3, s. 274, Zürkânf, c. 4, s. 59.

[12] İbn Sa´d, c. 1, s. 324.

[13] İbn Sa´d, c. 1, s. 324, İbn Seyyid, c. 2, s. 253, İbn Kayyım, c. 3, s. 59, Halebî, c. 3, s. 274, Zürkânf, c. 4, s. 59.

[14] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 253-254, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 59, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 274-275, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 59.

[15] Taberî, Tefsfr, c. 8, s. 41.

[16] Beyzâvî, Tefsfr, c. 1, s. 333.

[17] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 253-254, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 59, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 274-275, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 4, s. 59.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/15-18.